Geleneksel Medyadan Yeni Medyaya Gizemli Yolculuk
Doç. Dr. Barış Bulunmaz medyanın tarihten günümüze gizemli yolculuğunu Basın Hayatı Dergisi’nin 39’uncu sayısında değerlendirdi. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı, Medya ve İletişim Sistemleri Bölüm Başkanı Doç. Dr. Barış Bulunmaz’ın makalesi:Yazılı medya, görsel medya ve işitsel medya, nam-ı diğer geleneksel medyanın ya da gazetelerin, dergilerin, televizyonların ve radyoların oluşturduğu medya yapılanmasının genel adı olarak değerlendirebileceğimiz konvansiyonel medyanın son yıllarda başı oldukça ‘belada’, çünkü karşısında kollarını açmış bir ahtapot gibi dört bir tarafını saran ‘tehlike’ ile karşı karşıya kalmış durumda… Yeni medya kavramsallaştırmasıyla hayatımıza giren ve tüm bildiklerimizi unutturan ya da belki de şu şekilde ifade etmek daha doğru olacaktır, tüm alışkanlıklarımızı ve davranış şekillerimizi bir revizyon sürecinden geçirmeyi zorunlu kılan yeni medya araçları ve uygulamaları, bambaşka dünyalara yelken açmamızı sağlamıştır. Bir taraftan yeni iletişim teknolojilerinin hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi, diğer taraftan da yeni medyanın yarattığı değişimin ve dönüşümün zaman ve mekan kavramlarını farklı tanımların içine sokmasıyla birlikte, kişilerarası iletişim süreçlerinden kurumsal hayatın işleyişine kadar uzanan geniş bir yelpazede oldukça farklı uygulamaların ortaya çıktığını söylemek gerekir. Özellikle teknolojiye dayalı ilerlemenin yarattığı kaotik ortam ve bunun getirdiği rekabetçi şartların dayatmaları, birçok yeniliğin ve dönüşümün arka planını tasarlamadan ya da geleceğe yönelik atılacak adımlara ilişkin bir öngörü sahibi olmadan, bir zorunluluk gibi karşımızda duran ‘yapılacak listesini’ elimize tutuşturmuştur. Bu zorunluluklar sosyolojik açıdan değerlendirdiğimizde; oldukça iğreti duran, her bir tarafı yamalı ve yozlaştırılmış bir toplumsal formun oluşmasına zemin hazırlamıştır. Ayrıca son derece lüks, albenisi yüksek, şatafatlı bir dış görüntünün içinde, gizli bir şekilde kendi köşesine çekilmiş ve yalnızlığın ortaya çıkardığı depresif ve agresif ruh halinin yansımaları olarak tezahür eden kalabalıkların varlığını ortaya çıkarmıştır. Kendisinden çok başkaları üzerinden bir kimlik oluşturma çabası içine giren ve paylaşımın yarattığı huzurlu bir içselliğin tamamen dışında bir dünyanın gerçekliği ile baş başa kalınmasını sağlamıştır. Bu işin olumsuz görünen tarafı, yeni medyanın karanlık yüzü, üzerinde konuşulacak ve yazılacak çok konu, buna ilave olarak da derinlemesine bir analizi gerektiren birçok parametresi var. Şimdi ise yeni medyanın aydınlık tarafına bakalım ve genel bir açıdan değerlendirmeye başlayalım.
Yeni medya kavramı üzerine yoğunlaşalım ilk olarak ve anlamaya çalışalım, nedir yeni medya? Eskiye bir alternatif olarak mı düşünelim ya da zamanın ruhuna uygun bir oluşum olarak mı değerlendirelim? Aslında yan yollara sapmadan, bildiğimiz yoldan gidelim ve mümkün olduğunca anlaşılır bir tanım yapalım. Altyapısını internet ve internet teknolojilerine dayandıran tüm gelişmelere yeni medya diyebiliriz. Akıllı cep telefonlarından internet gazeteciliğine veya online eğitimden elektronik postaya kadar uzanan geniş bir alandan bahsediyoruz. İnterneti devreden çıkardığımızda hiçbirinin anlamı kalmaz ya da işlevselliği ortadan kalkar, o zaman az önce yaptığımız tanım daha bir kabul edilebilir hale gelir. Dolayısıyla, yeni medyanın merkez noktasında yer alan internet teknolojisinin ortaya çıkardığı dönüşüm ve sosyal hayatımızdan kurumsal işleyişin tüm fonksiyonlarına kadar olan önemi daha berrak bir konuma yerleşir.
O halde yeni medyadan sosyal medyaya ve sosyal medyanın etkilerine uzanan yolculuğa başlayabiliriz. Yeni medya ile birlikte tanıştığımız kavramlar arasında en göz alıcı olanlarından biridir sosyal medya ve dijitalleşmenin meydana getirdiği ‘yeni dünya düzeninin’ de önemli aktörlerindendir. Hızın, güncellenebilirliğin, karşılıklı etkileşimin ve belki de en önemlisi dinamik bir yapının varlığını ortaya çıkarmıştır. Pasif ve sadece alıcı konumunda bulunan bireyi, üreten ve ürettiği üzerinden başka üretimlere de olanak veren proaktif bir kimliğe büründürmüştür. Bilhassa sosyal ağların ve sosyal paylaşım sitelerinin tabana yayılan bir kullanımı ortaya çıkarması ile birlikte, artık içeriğin oluşturulması ve oluşturulan içeriğin dağıtımı konusundaki tüm engeller ortadan kalkmıştır. Dünyanın bir ucundaki bilgiye ya da habere saniyeler içine ulaşırken, aynı zamanda o içeriğin dönüştürülmesi konusunda da aktif bir role bürünen medya alıcısı ortaya çıkmıştır. Bu durum geleneksel medyanın görece zorlayıcı ve sınırları olan yapısı karşısında, yeni medyayı tek bir pasaportla dünyanın her tarafına seyahat etme özgürlüğü olan bir gezgine dönüştürmüştür. Dünya üzerinde 2,5 milyara yaklaşan bir sosyal medya kullanıcısının oluşturduğu kitleden bahsediyoruz ve eğer nüfus üzerinden bir değerlendirme yapacak olursak, dünyanın en kalabalık ‘ülkesi’ mevzubahis olan… Ülkemiz açısından da durum pek farklı değil, 80 milyonun üzerinde bir nüfus ve 45 milyona yaklaşan sosyal medya kullanıcısı var. Olayın büyüklüğünü göstermesi açısından son derece dikkate değer veriler bunlar ve bu nedenle mutlak bir şekilde strateji üretmeyi zorunlu kılan bir mecradır sosyal medya…
Bu büyüklük ve yaygınlık değerlendirmeye alındığında geleneksel medyanın işinin zor olduğu apaçık ortada, o zaman karşısında duran bu yeni mecra karşısında nasıl bir yöntem izlemeli geleneksel medya ya da şu şekilde bir soru soralım, yeni medyanın günden güne genişleyen hinterlandına yönelik olarak kendisini koruyacağı kalkan ne olmalı? Öncelikle şunu kabul etmeli geleneksel medya, bu değişimin ve dönüşümün karşısında durabilmek ya da engel olabilmek imkansız ve manasız, ancak ve ancak değişimi kabul ederek ve kendi gücünün farkına vararak bu süreci atlatabilir. Haber denilen çok kıymetli, hatta en kıymetli değeri üreten ve sosyal medyaya aktaran geleneksel medya, kendisindeki bu gücün farkına vararak, ürettiği içeriği daha kaliteli hale getirmeli. Sosyal medyanın yaygınlaşmasının ve kullanım oranının artmasının doğal bir sonucu olarak; televizyonlarda ve radyolarda haber bültenlerinin ya da programların izlenme oranın düştüğü, ayrıca gazetelerin ve dergilerin satış adetlerinin azaldığı zaten bilinen bir gerçek, burada önemli olan geleneksel medyanın bu değişime yönelik olarak nasıl bir refleks göstereceği, başka bir deyişle medya alıcısı nezdinde kendi ‘ürününe’ yönelik nasıl bir algı oluşturacağı.
Neredeyse ücretsiz bir şekilde içeriğe ulaşan, hem de bunu teknolojinin sağladığı imkanlarla çok çeşitli platformlardan zaman ve mekan kavramlarından bağımsız bir şekilde gerçekleştiren medya alıcısı, kendini daha değerli ve üretken hissettiği bu mecrada, çoklu ortamın sağladığı bütün imkanları sınırsız bir şekilde kullanmaktadır. Sesin, yazının, fotoğrafın ve videonun birleştiği bu mecra, çok hızlı bir şekilde güncellenebilme özelliğinin yanında, medya alıcısını içeriğin üreticisi konumuna da getirmektedir. Kendi fikirlerini, düşüncelerini, yorumlarını ve hislerini eşzamanlı olarak aktarırken, aynı zamanda kendisinin de içeriğe katkı sağladığı ve üretken bir role büründüğü bir kimlik ortaya çıkmıştır. Geleneksel medya açısından bakıldığında ise, içeriğin ve haberin özünü oluşturan ve yaratan olarak, bu gücünü yeni medyanın olanakları ile birleştirerek, kaliteli ve özgün bir üretimin gerçekleştirilmesi için çaba sarf etmesi en akılcı yol olacaktır. Çünkü merkez nokta kendisidir, haber olmadan medya olmaz, ister eskisi isterse de yenisi…
Okuma alışkanlıklarının, izleme biçimlerinin ve içerikle medya alıcısı arasındaki etkileşimin değiştiğini kabul etmek gerekmektedir. Görselliğin ön planda olduğu bir medya ürünün daha cazip olduğu yadsınamaz bir gerçek, dolayısıyla derinlemesine analiz yapma konusunda enerjisi düşük ve sabır eşiği azalan bir medya alıcısı var. Bu nedenle, sosyal medyanın geniş bir kullanıcıya hitap etmesinin doğal bir sonucu olarak da, geleneksel mecralar için haber üretenler; olaylara yaklaşım ve ele alış biçimleri, kullanılan dil, önem ve öncelik sıralaması gibi konularda değişiklik yapmak zorunda kalmışlardır. Yeni medyanın ortaya çıkardığı ‘yeni’ medya alıcısına uygun bir içerik biçimlendirmesi yaparak, kendi ürünleri ile hedef kitle arasındaki bağlantıyı sağlamlaştırma gayreti içine girmişlerdir. Rekabetçi şartların dayatmasının bir sonucu olarak ya da günün koşullarının gerekliliği şeklinde düşünebileceğimiz bir yöntem benimseyerek, kendi ürettikleri içeriği yeni medya araçları üzerinden erişilebilir bir biçimde sunmaya başlamışlardır. Aslında medya yakınsaması olarak da değerlendirebileceğimiz bir kurguyu devreye sokarak, geleneksel ile moderni ya da eski ile yeniyi aynı sepetin içinde harmanlamışlardır ve medya alıcısına uygun bir sunum şekliyle ortaya koymuşlardır. Bunun yanında geleneksel yöntemlerle elde edilen içeriğin yeni medyanın uçsuz bucaksız dünyasına girmesiyle birlikte, kendi ürünleri ile yeni medya platformları arasında bir birliktelik sağlamaya yönelik stratejiler üretmeye başlamışlardır. Yeni iletişim teknolojilerinin her geçen gün ‘kontrolsüz’ bir şekilde yukarıya doğru bir ivme kazanması nedeniyle, mevcut şartları korumak ve değişen koşulların gerçekleri ile yüzleşmek zorunda kalan geleneksel medya araçları, çok hızlı reaksiyon göstermenin ve kaliteli bir içerik üretmenin olmazsa olmaz şartları olduğunun bilinciyle hareket etmek zorundadır. Bu nedenle, açılış kurdelesini kendisinin kestiğinin farkındadır, ancak hitap ettiği popülasyonun ve onların özelliklerinin, tercihlerinin, beklentilerinin ve isteklerinin dünden çok daha farklı olduğunu da içselleştirmek mecburiyetindedir. Bunun dışında yapılacak her planlamanın sonundaki tünelde, ışığın gözükmeyeceğini de kesin olarak belirtmek gerekmektedir.Yeni medyanın sağladığı imkanlar ve eşzamanlı bir şekilde karşılıklı etkileşime imkan veren özellikleri nedeniyle, geçmiş yıllarla karşılaştırdığımızda bilgiye ulaşma ve bilgiyi dönüştürme konusunda büyük avantajlar söz konusu olmuştur. Ancak bu avantajlar ve kolay gibi gözüken durum, kendi içinde diyalektik bir sürecin de oluşmasına zemin hazırlamıştır. Evet, bilgiye ulaşmak çok kolaylaşmıştır, o bilginin revize edilmesine imkan tanıyan sayısız alternatif mevcuttur, bireyin kendisi de içeriğin oluşması ve dağılması konusunda özgürleşmiştir, ama bilginin geçerliliği ve güvenilirliği konusunda da çok yüksek boyutlarda bir kirlilik ortaya çıkmıştır. Sosyal medya üzerinden dolaşıma sokulan bilgi kirliliği, çok dikkatli olunması ve üzerinde önemle durulması gereken bir konudur, çünkü çok kısa zaman dilimleri içinde nicelik olarak geniş bir kitleye ulaşan bilgi ya da içerik, bir anda kontrolsüz bir yapının varlığını ortaya koyabilir. Burada ele alınması ya da göz ardı edilmemesi gereken öncelikli kriter, haber kaynağının veya içeriğin üreticisinin güvenilirliğidir. Her konuda güven çok önemlidir, ancak söz konusu sosyal medya ve sosyal medya üzerinden yayılan bilgi olunca, güven konusu bir kat daha önem kazanmaktadır. Her biri kaynak haline gelen, başka bir deyişle içeriğin üreticisi ve paydaşı konumunda olan yeni medya kullanıcısı, dolaşıma soktuğu ve geniş kitlelere ulaşma potansiyeli olan bilgi konusunda son derece hassas davranmalıdır. Yalan yanlış, gerçek dışı, manipüle edici ya da doğruları çarpıtan bir içerik, oldukça kısa bir sürede içeriğin üreticisinin de kontrolü dışına çıkararak, zincirleme şekilde farklı bir içeriğin oluşmasına ve o içeriğin yayılarak toplumsal anlamda olumsuz bir durumun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bilginin çarpıtılarak elden ele dolaşması ya da kişiden kişiye ulaşması neticesinde, müdahale imkanının kalmayarak dezenformasyonun yoğun olduğu ve kitleleri negatif anlamda etkilediği bir toplumsal ortamın varlığı söz konusu olabilir.
Sadece olumsuz açıdan bir değerlendirme yapmak ya da bardağın boş tarafını görmek de sosyal medyaya büyük haksızlık olur, pek tabii ki sosyal medyanın hem bireysel hem de kurumsal anlamda olumlu yönde kazandırdıkları da çok fazladır. Her şeyden önce zaman ve mekan sorununu ortadan kaldırmıştır sosyal medya, bireyi kendisini daha değerli hissettiği bir gömleğin içine sokmuştur. Kendisinin de üretebildiği, düşüncelerini dile getirebildiği ve katma değer sağlayıcı imkanları devreye sokabildiği bir anlayışın egemen olmasını sağlamıştır. Çok boyutlu iletişimsel özelliklerin kullanılabildiği ve sınırlayıcı şartların devreden çıktığı teknoloji destekli bir dünyanın kapılarını açmıştır. Kurumsal anlamda da oldukça fazla avantajları vardır ve hem kurumların kendi aralarındaki hem de üretici-tüketici arasındaki birlikteliği daha efektif konuma getirmiştir. Dijital teknolojilerin, mobil platformların ve pazarlamanın devreye girdiği çok renkli, etkileşimi yüksek, hızlı ve kolay ulaşılabilir bir yapının oluşmasını sağlamıştır. Büyük resme baktığımızda ya da küçük detayları atlayıp genel bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, içinde yaşadığımız iletişim ve bilgi çağında yeni medyanın geleneksel medya karşısındaki rekabetçi avantajları ve olumlu yönleri son derece belirgin bir şekilde karşımızda durmaktadır. Sosyal medyanın hem alıcı ile gönderici arasındaki duvarları ortadan kaldırarak iletişim sürecinin yapılandırılması konusundaki paylaşımcı yaklaşımı, hem de teknolojinin sağladığı sınırsız imkanları kendi bünyesinde toplayarak, çok zengin bir görselliğin de yardımıyla çok katmanlı bir kullanım ve deneyim imkanı sunması, geleneksel medya ile kıyaslandığında baştan ‘şampiyonu’ belirlemiş gibidir. Halbuki geleneksel medyanın rekabetin nüvesini oluşturan noktadaki temel avantajını görmemiz gerekir, bu nedenle büyük resme bakmak kadar, ayrıntılardaki farklılığı görmek ve onlar üzerinden de farkındalık yaratacak bir strateji oluşturmak son derece önemlidir. İşte geleneksel medyanın elinde de en değerli hazine vardır, bu da haberdir… Haberi meydana getirecek olayların değerlendirilmesi, editöryal bir süreçten geçirilerek derlenmesi ve en nihayetinde de medya alıcısına ulaştırılmak üzere biçimlendirilmesi, geleneksel medyanın eşsiz, biricik ve belki de en değerli avantajı olarak görülmelidir. Bu nedenle, geleneksel medya ile sosyal medyayı birbiriyle rekabet eden ya da bir boks ringinde rakip olan iki taraf olarak görmek yerine, birbirlerini tamamlayıcı ve kaliteli bir içeriğin oluşturulması yönünde çaba gösteren iki müttefik olarak değerlendirmek, nitelikli bir medya ürünü ortaya koymak adına çok daha doğru olacaktır.
Basın Hayatı Dergisi Kasım-Aralık/2016