Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Erdemli insan yetiştirmede rehber öğretmenler önemli bir yer tutuyor”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Silivri İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Silivri Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) ile Üsküdar Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen seminere katıldı. Psikolojik danışmanlara ve rehber öğretmenlere “Psikolojik Sağlamlık ve Motivasyon” başlığında tavsiyelerde bulundu. Ergenlik dönemindeki öğrencinin en büyük psikolojik ihtiyacının anlaşılma ihtiyacı olduğunu vurgulayan Tarhan, psikolojik sağlamlığın rehber öğretmenler açısından önemine dikkat çekti. Tarhan, erdemli insan yetiştirmede rehber öğretmenlerin önemli bir yer tuttuğunun da altını çizdi.
Çevrimiçi gerçekleşen seminerin moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi Eğitim Kurumları ve Rehberlik Hizmetleri Asistanı, Klinik Psikolog Hatice Ada yaptı.
“Erken ergenlikler çok fazla…”
Ergenlik dönemindeki öğrencinin en büyük psikolojik ihtiyacının anlaşılma ihtiyacı olduğunu söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Psikolojik sağlamlık özellikle psikolojik danışman ve rehber öğretmenler açısından çok önemli. Genç bir kitleyle karşı karşıyalar. Hedef grupları özellikle öğrenciler. Ergenlik dönemindeki öğrencinin en büyük psikolojik ihtiyacı anlaşılma ihtiyacıdır. Anlaşılma ihtiyacı olduğu için kişi ‘Ben kimim? Nereye yönelmeliyim? Niçin?’ sorularını sorar. Kız veya erkek fark etmeksizin ergenlik aşağı yukarı 12-19 yaş arasında, 22 yaşında da ergenlik olgunluk dönemine geçer. Şu anda zamanın getirdiği etkiyle de erken ergenlikler çok fazla. Aile burada önemli bir aktör. Ailenin çocuğu bu konuda yönlendirilmesi gerekiyor. Sağlıklı büyüyen gençler bu dönemi daha gürültüsüz geçirirler. Çocukluk çağı travmaları azsa, ailede güvenli bir ortamda büyüdülerse daha rahat yaşıyorlar. Bazı çocuklar biyolojik doğalarının, genetik yapılarının gereği daha fazla fırtınalı ergenlikte oluyor. Hatta bunun için bazı psikoloji ekolleri ergenlik için normal şizofrenik dönem diyor. Yani bir ergenin şizofreni gibi davranması, bipolar gibi davranması aslında çok şaşırtıcı değil. Belki de davranması gerekiyor. Hayatı öyle öğreniyor. Sorgulayarak öğrenecek. ‘Sorma, düşünme itaat et!’ diyen bir ergen, gelişime kapalıdır. Sokrates’in meşhur bir sözü var, ‘Sorgulanmayan bir hayat yaşanmaya değmez.’ diyor. Sokrates bunu 3 bin yıl önce söylüyordu şimdi bütün ergenler söylüyor. İtaat et diyen bir çağda değiliz. Gençler bir İbni Sina gibi Sokrates gibi sorguluyor. Onun için biz klasik bir cevap veremeyiz. ‘Ben anne babamdan böyle gördüm, sen niye böyle davranıyorsun?’ diyemeyiz. Yani eski sorulara yeni cevaplar vereceğiz. Bu ergenlik için de geçerli. Bu dönemin fırtınalı bir dönem olduğunu ve çeteleşme yaşı olduğunu bilelim.” diyerek sözlerine başladı.
“Erdemli insan yetiştirmede rehber öğretmenler önemli bir yer tutuyor”
Erdemli bir insan yetiştirmenin önemini anlatan Tarhan; “Ergenlere yaklaşımımızda rehber öğretmenlerimizin, Türkiye’nin geleceğine akademisyen yetiştirmekten daha önemli bir görevleri var. Kaliteli, iyi, erdemli insan yetiştirmek. Yani erdemli bir insan yetiştirmediğinde kişi mühendis oluyor, gidiyor bilgisayar korsanı oluyor. Kişi kimya mühendisi oluyor sentetik esrar üretiyor. Kişi hekim oluyor gidiyor yenidoğan çetesi kuruyor. Erdemli insan yetiştirmede rehber öğretmenler önemli bir yer tutuyor.” ifadelerini kullandı.
“Kendi narsisizmini yönetemeyen başkalarına faydalı olamaz”
Rehber öğretmenlerin kendileriyle barışık olmaları gerektiğinin altını çizen Tarhan; “Pozitif psikoloji uygulamalarında ilk olarak psikolojik sağlamlık öğretilir. Önce içimizdeki sorunları çözersek dışımızdaki sorunları çözmemiz kolay olur. Dünyayı değiştirmeye kendimizden başlamamız gerekiyor. Öğrencilere psikolojik danışman olarak, rehber öğretmen olarak bir rolünüz var. Kendinizle barışık olursanız bu rolü daha iyi yaparsınız. Kendimizde sorun yok başkalarında sorun var gibi yaklaşmalıyım. Bu hepimiz için geçerli. Kendimizi tanıyıp, kendi narsisizmimizi yönetmemiz lazım. Kendi narsisizmini yönetemeyen, eğitemeyen başkalarına faydalı olamaz.” şeklinde konuştu.
“Karşımıza alıp düzeltmek yerine yanımıza alıp birlikte yürümek gerekiyor”
Ergenlik döneminde iletişimin nasıl olması gerektiğini anlatan Tarhan; “Sosyal olarak insanları kucaklayabilmek çok önemli. Özellikle ergenlerle ilişkilerimizde ergenleri karşımıza alıp düzeltmek yerine yanımıza alıp birlikte yürümek gerekiyor. Şu andaki gençler, ‘Ben her şeyi biliyorum.’ havasındadır. Ergenliğin doğası da bu zaten. Özellikle hocalarımızın burada dikkat edeceği en önemli nokta motivasyon konusu. Sınıfta bir soru soran öğrenciden sonra motivasyonu kırarsan bir daha hiç soru sormaz. İçine atar. Burada biz soru sorup onları yönlendireceğiz. Bunu yaparsak öğrenciler hayatı öğrenmiş olur. Bazıları içine atar, kaçınma içindedir. Bazıları daha riskli davranır. Bizim kültürümüz itaati yücelten bir kültür olduğu için sorgulamayan insan gelişemez. Çocuğun analitik ve kritik düşünmesi lazım. Analitik kritik düşünmeyen bir çocuk kendini geliştiremiyor. Kendini hedefine yöneltemiyor. Sadece mevcudu taklit eden bir şey ortaya çıkıyor. Halbuki fark oluşturan, sıra dışı işler yapabilen kişiler bu çağda ayakta kalabiliyor. Çünkü bu çağ her şeyi hızlı tüketiyor.” ifadelerini kullandı.
“Çocuk yetiştirme modelimizi sorgulamamız gerekiyor”
Şu anda çocukların evin lideri olduğunu dile getiren Tarhan; “Annelik babalık stillerimiz değişti. Şu anda hedonistik bir nesil yetişiyor ve anne babalar bunun farkında değil. ‘Biz sıkıntı çektik çocuğumuz çekmesin.’ diyorlar. Şu anda çocuk evin lideri, anne baba köle. Çocuk evin patronu olmuş durumda. Öyle bir nesil yetişiyor şu anda. Çocukerkil bir toplum haline geldik. Bu çok tehlikeli. Artık değer aktarımında anne baba yetersiz kalıyor. Değer aktarımını sosyal medya yapıyor. Sosyal medyanın yapmasını önlemek için artık anne baba değil anaokulundan başlayarak ilk 3 sene değer aktarımı yapılacak bir eğitim sisteminin olması lazım. Şimdi yapılırsa 10-15 sene sonra bunun faydasını görürüz. Çok rahat yapılır, öğretilir. Günü kurtarma politikaları yüzünden bunlar hep ihmal ediliyor. Çocuğun yüksek yararını hedeflemeliyiz ama bu çocuğu şımartmak demek değildir. Çocuğun yüksek yararı derken onun iyi yetiştirilmesine odaklanmak gerek. Yani iyi bir fabrika kurmaktan daha önemsiz değildir iyi bir evlat yetiştirmek. İyi bir evlat yetiştirirsen ona miras bırakman gerekmiyor o kendi kurtarır. Yani iyi evlat yetiştirmediysen bıraktığın mirasın da kıymeti yok. Onun için çocuk yetiştirme modelimizi sorgulamamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“En önemli iç motivasyon kaynağı amaçtır”
İç motivasyon ve dış motivasyon kavramlarına değinen Tarhan; “Dış motivasyon yelkenli gemi gibi hep rüzgâra muhtaçtır ama iç motivasyon buharlı gemi gibidir. Kendisi yönetir, kontrol ondadır. Diğerinde kontrol daha çok rüzgardadır. İç motivasyon dış motivasyondan daha kıymetlidir. Biz uçurtmayı rüzgarın uçurduğunu söyleriz. Halbuki uçurtmayı rüzgâr uçurmaz. Uçurtmanın rüzgâra karşı aldığı pozisyon uçurur. Ters pozisyonda tepe takla gider. İç motivasyon budur. Dışarıdaki gelen olaylara karşı doğru pozisyonu aldığı zaman hedefe götürür. Onun için hayat olaylarına karşı pozisyon almak iç motivasyonu sağlar. En önemli iç motivasyon kaynağı amaçtır. İç motivasyon demek aslında içimizdeki iç kaynakları doğru yönetebilmek demektir. İç sermayemizi, psikolojik sermayemizi doğru yönetebilmektir. Sevgi sermayesi zengin olanlar şanslıdır. Bu kimseler sevgiyi iyi yönetirlerse pozitif etkileme güçleri daha fazla oluyor. Sevgi cimrisi olan, yüzü gülmeyen, kimseye takdir, övgü lafı kullanmayan kişiler zaten kendi iç dünyalarıyla barışık değildir.” dedi.
Hayat olayları fırsata dönüşebilir…
Hayat olayları karşısında karamsarlığa düşmemek gerektiğini hatırlatan Tarhan; “Şu andaki modern öğreti bize hedef olarak evin, araban olsun yeter diyor. Hiç yüksek hedefler, yüksek idealleri öğretmiyor. Eğitim sistemimiz de bunu vermiyor. Amaç öğretme konusunda biz fırsat eğitimini daha çok önemsiyoruz. Pozitif psikoloji uygulamalarında da anlam ve amaç çok önemli. Anlam ve amaçla kafalarına bir pencere açmak lazım. Ondan sonra hayatlarında bir olay olur, bir zorluk olur. Yaşanan o olayda ümitsizliğe karamsarlığa düşmek yerine bu olayı basamak olarak kullanıp kendini geliştiren travma haline dönüştürürler. Yaşanan hayat olayını bir fırsata dönüştürür. Şu anda yetişen nesil konfor içinde yetişti. Her şeyi kolay elde ettiler. Konforcular ve ben merkezci olma eğilimindeler. Fakat yeni kuşaklar çok sevimliler. Onlar dijital kuşaklar. Masumiyet duyguları, adalet beklentileri yüksek. Onun için karamsar olmamak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Sosyal medya öğrencilerin en çok etkilendiği mecra”
Sosyal medyanın gençler üzerindeki etkilerine değinen Tarhan; “Sosyal medya öğrencilerin en çok etkilendiği mecra. Bilgi, kültür, erdem aktarımını aile de yapamıyor okul da yapmıyor. Sosyal medya bunu çok iyi yapıyor. Hipnotize ediyor gençleri. Rol modellerin etkisinde kalıyorlar. Suça sürüklenen çocuklar içerisinde günde 4 saatten fazla sosyal medya kullanan çocuklar yüzde 50 oranında daha fazla sosyal medya kurbanı oluyorlar. Sosyal medyanın böyle bir tehlikesi var. Sosyal medyada kendini teşhir etme güçlülük gibi algılanıyor. Güçlü olma odaklı bir yaşam felsefesi var. Sosyal medya figürleri bizi etkileyebilir ama onlara orta uzun vadeli düşünmeyi öğretmek gerekiyor. O anda belki inanmazlar ama akıllarının köşesinde kalır. Daha sonra bakarsın zamanı gelince o attığımız tohumlar yeşeriverir.” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)