Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Her Şey Hayal Dünyasında Başlıyor”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü - Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Bağcılar Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nin “Veli Akademileri” programına konuk oldu. Instagram canlı yayın üzerinden gerçekleştirilen programda Tarhan, “Eğitimde Pozitif Psikoloji Uygulamaları” konusunda önemli değerlendirmelerde bulundu. İnsanların hayatları boyunca anlam peşinde koşmaları gerektiğini, bu anlamın onlara mutluluk vereceğine dikkat çeken Tarhan, “Bir kimse hayatının sonunu geldiği zaman ego idealinde bir anlam olmalı. Vatanı için çalışmak, sanat eseri ortaya koymak için çalışmak, tarihte iz bırakacak bir şey yapmaya çalışmak bir anlamdır. İnsanda anlamlılıkla ilgili metabilişsel bir gen var ve bu gen sadece insanda var. Bir köpeğin hayal dünyasında kemik vardır. İnsanın ise herkesin ki farklıdır. Hayal dünyası geniş olan kimseler keşif yapabilen kişilerdir. Her şey hayal dünyasında başlıyor.” Dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

“Pozitif psikoloji iyi insan yetiştirmenin bilimi

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pozitif psikolojinin insan hayatını daha iyi bir hale soktuğunu belirtti. Tarhan, “Klasik psikoloji eksiyi sıfıra getiriyor. Pozitif psikoloji de sıfırı pozitife çeviriyor. Pozitif Psikoloji denildiği zaman hep polyannacılık anlaşılıyor. Pozitif psikolojisi Polyannacılık değildir. Pozitif psikolojiye sadece psikiyatrik sorunları olan kişilerin ihtiyacı yok. Bu koruyucu ruh sağlığı çalışmasıdır. Pozitif psikolojide kişi öyle bilgiler, yol gösterici uygulamalar öğreniyor ki onları hayatında uygulamaya geçirdiği zaman depresyonun kıyısından geçiyor, bir olayla karşılaştığı zaman onu daha kolay yönetebiliyor. Kişi bunları öğrendiği zaman ruh sağlığı için koruyucu bir bariyer elde ediyor. Pozitif psikoloji bunu sağlıyor. Özetle pozitif psikoloji iyi insan yetiştirmenin bilimi.” Dedi.

Özgürlüğün dozu kaçtı!

İnsanların artık toplumu değil bireyciliği gözettiğini ve bununla birlikte de egoizm ve narsizmin ortaya çıktığının altını çizen Tarhan; “Şu anda toplumculuk yerine bireycilik ön plana çıktı, bunun da dozu kaçtı. Daha çok ikinci dünya savaşından sonra toplumculuğa tepki olarak bireycilik ön plana çıktı. Bireycilik bireysellik oldu ve ortaya egoistlik çıktı. En büyük organı egosu olan, kendinden başka herkesi küçük gören insan tipleri ideal insan tipleri olarak sunuldu. Bu durum kapital sistemin de hoşuna gitti. Bu kişiler narsist kişilerdir. Egoizmin kişilik haline gelmiş şekline narsizm deniyor. Narsistlerde müthiş bir şekilde sıradan olma korkusu vardır. Kendilerine sıradan bir insan dedirtmemek için kuralları bile aşabilirler. Bu kişiler çıkarı için insanları engel gibi görüp onu ezip geçer. Özgürlüğün dozu kaçtı. Birey özgür olmalı fakat aynı zamanda sosyal yapının bir parçası da olmalı. Bizim kültürümüzde bu vardır. Hiçbir zaman bireyin ezildiği kültürümüzde görülmemiştir.” İfadelerini kullandı.

Olumlu bakış açısına sahip kişiler olayları daha güzel yönetiyor!

Tarhan, hayattan zevk almanın sırlarından birinin kişinin pozitif duygu durum içinde olmak olduğunu vurgulayarak, “Seligman’ın pozitif psikolojiyle alakalı güzel bir tanımlaması, tarif ettiği PERMA modeli var. PERMA modelinin adımlarından biri de kişinin pozitif duygu durum içinde olması. Kişinin bakış açısı olumluysa çeşitli imtihanlardan geçtikleri zaman olayları daha güzel yönetiyorlar. Olumsuz bakış içerisinde olan kişilerin devamlı kaygıları yüksek, hayattan zevk almayan kuşkucu, olaylara negatif yönden baktıkları için kendilerini rahatlatamıyorlar. Süper yaşlılar var, doksan yaşında ama zekâsı pırıl pırıl. Onlar üzerinde yapılan araştırmada ortak bir özellik çıkmış. Psikolojik olarak kendini iyi hisseden, olumlu ruh duygu durumu yaşayan kişilerin beyinleri yaşlanmıyor. Eric Kandel ile konuşma imkânı buldum. Ona nasıl bu kadar dinç, aktif oluyorsunuz, yenilikleri takip edebilmenizi neye borçlusunuz diye sorduğumda ‘küçük şeylerden zevk alırım’ cevabını verdi. Yani pozitif duygu durum içerisinde. Sıradan şeylerden zevk almak, bir çay içmekten mutluluk duymak gibi şeyler aslında bizim kültürümüzde olan şeylerdir.” Şeklinde konuştu.

“Anda yaşa faydalı ama anı yaşa bir nevi hedonizmin manipilasyonu”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Anı yaşamak yanlış anlaşılıyor. Geçmişi, geleceği boş ver bugünün tadını çıkar, kazandığını bugün harca gibi bir yaklaşım. Hâlbuki insan genetik yapısı olarak geçmiş ve gelecekle zihinsel olarak alakadar olan tek canlı türü. İnsan dışında hiçbir canlının zaman ve ölüm algılaması yok. İnsan bunu fark ettiği için geçmişle ilgili keşkeleri, gelecekle ilgili acabaları var. Fakat anı yaşa değil anda yaşa deniyorsa geçmişi düşün ama geçmişteki travmaları bugüne getirme onları al, çöz ve rafa koy. Gelecek ile ilgili de planını yap ama bugünde kal. Anda yaşa olursa faydalı ama anı yaşa olursa o bir nevi hedonizmin manipilasyonu olur.” Dedi.

“İnsanın aklını kullanarak sınırlarını belirlemesi lazım”

İnsanın daha iyi bir durumda olması için aklını kullanarak sınırlarını belirlemesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanın gücünün yettiği şey var yetemediği şey var, kontrol edebileceği şey var edemeyeceği şeyler var. Bunun içerisinde aklını kullanarak sınırlarını belirlemesi lazım. Bunu belirleyebilmek bir beceridir, zihinsel çaba ve yatırım gerekiyor. Onun için insanın kontrol edemeyeceği şeyi istemesi, gönlünü vermesi, sürdürülebilir olmayan bir şeye bağlanması acı çektirir. Bunun için böyle durumlarda pozitif düşünebilen insan gücünün yettiği ve yetemediği şeyin ayrımını yapabilen insandır. Bu aslında zaman yönetimidir, önem ve öncelikleri sıralayabilmektir. Bunu yapabilen bir insanın stratejik düşünme becerisi gelişmiş demektir.” İfadelerini kullandı.

Bu gen sadece insanda var!

 Tarhan, Seligman’ın PERMA modeli bağlamında meaning yani anlamlılık ilkesine de değindi. Tarhan, insanın hayatı boyunca bir anlam peşinde koşması gerektiğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Bir kimse hayatının sonunu geldiği zaman ego idealinde bir anlam olmalı. Vatanı için çalışmak, Sanat eseri ortaya koymak için çalışmak, tarihte iz bırakacak bir şey yapmaya çalışmak bir anlamdır. İnsanda anlamlılıkla ilgili metabilişsel bir gen var ve bu gen sadece insanda var. Bir köpeğin hayal dünyasında kemik vardır. İnsanın ise herkesin ki farklıdır. Hayal dünyası geniş olan kimseler keşif yapabilen kişilerdir. Her şey hayal dünyasında başlıyor. Hangi anlam peşinde en çok hangi şeyi merak ediyorsak kişiliğimiz odur. Kalbimiz en çok neyi seviyor, sevgi piramidimizin en tepesinde ne var bunu düşünelim, bizim kutsalımız odur. En çok neyi seviyorsak ona tapıyoruz. Anlam olarak hangi anlama öncelik verirsek onu en yüksek değer olarak kabul ediyoruz. Kişinin ne kadar himmeti, gayreti büyük bir anlam peşindeyse o kişi küçük bir millet, toplum oluyor. Anlamı toplumsa, gayreti ve himmeti milletiyse o kimse küçük bir millet oluyor ve onun bir parçası haline geliyor ve sosyal yapıda bir ahenk oluşuyor. Onun için anlam peşinde koşmak insana huzur da veren bir şeydir.”

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)