Tarhan: “Üstün zekalı kavramı çocuğun narsist eğilimlerini besliyor"

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Toplumda özel yetenekli çocuklar için kullanılan ‘üstün zekalı’ ve ‘üstün yetenekli’ kavramları, tanımlanırken yapılan hatalar nedeniyle çoğu zaman birbirinin yerine kullanılıyor. Bilimsel olarak üstün zekalı ve üstün yetenekli tanımlamalarını kullanmadıklarını ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Üstün denildiği zaman çocuk ‘ben üstün zekalıymışım’ diyor. Kendini zeki ve üstün görüyor, diğer çocuklara karşı kendisine narsistik eğilimleri besleniyor, ego kabarması oluyor” dedi. Tarhan, ailelere çocuklarının fiziksel ve sosyal gelişimlerini görebilmeleri için Denver Testi uygulanmasını tavsiye etti.
 
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, üstün zeka ve üstün yetenek kavramları ile ilgili açıklamalarda bulundu ve ailelere önemli tavsiyeler paylaştı.

Üstün zekalı tanımı, ego çocuğun egosunu şişiriyor

Bilimsel olarak üstün zekalı ve üstün yetenekli tabirlerini kullanmadıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuk etrafındakiler tarafından üstün zekalı olarak tanımlandığı zaman ‘ben üstün zekalıymışım’ diyor. Kendini zeki ve üstün görüyor, diğer çocuklara karşı narsistik eğilimleri besleniyor, ego kabarması oluyor. Üniversitede ‘Özel Yetenekliler Araştırma ve Uygulama Merkezi’ adında bir bölüm açtık. Bu programa girdiği zaman kişinin kendisiyle ilgili algısı değişiyor” dedi.

Matematiksel zekanın yerini çoklu zeka aldı

Özelliği olan çocuğun üstün olduğu anlamına gelmediğini söyleyen Tarhan, “Bu durumlarda üstün zeka, üstün yetenek yerine özel yetenek diyoruz. Bir özelliği olan çocuk geldiği zaman bu üstünlük anlamına gelmez. Bu toplam kalitede vardır. Daha önce zekâ tekil kabul ediliyordu,  matematiksel zeka deniyordu. Daha sonra çoklu zeka olduğu anlaşıldı. Çoklu zekada da sosyal, müziksel, içsel ve duygusal zeka var. Bütün bu özelliklerin toplamı olduğu zaman bir zekadan bahsedilir. Zeka tekil değil çoğuldur, sabit değil değişkendir tarzındaki görüş kanıtlandı. Bu nedenle bu çocukların sadece zeka alanında yüksek olması onun sosyal ve duygusal zekalarının da yüksek olduğu anlamına gelmiyor. Beyninde bir sorun olur, örneğin kişi otistiktir. Einstein öyle, evliliği yürütememiş, sosyal ilişkilerde başarılı değil ama deha derecesinde müthiş bir matematiksel zekası var” dedi.

Zeka testi yapılırken kişi olduğu gibi değerlendirilmeli

“Zeka yetenekler kümesidir” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerine şöyle devam etti:“Kişide zamanlama, sıralama ve benzeri aykırılıklar, farklılıklar olur. Çeşitli testlerle ölçülen becerilerdir. İlk zeka testini bulan Stanford’a soruyorlar ‘Zekâ nedir?’ diye. Net bir cevap bulamıyor ve en sonunda ‘Benim testimin ölçtüğü şeydir’ diyor. Testler var ama o testler de her şeyi tam ölçmüyor. O yüzden zekayla ilgili değerlendirme yaparken kişiyi olduğu gibi ele almak gerekiyor. Kişiye özel bir durum var. Bazı kişiler bazı alanlarda güçlü, bazı alanlarda zayıftır. Bazı kişilerin zekası yetersiz görünür ama bazı alanlarda olağanüstü olabilir. Onun için özel yetenekli olan gençlere özel bir yaklaşım gerekiyor. Mantıksal zekası yüksek olanlar çok kolay öğrenir. Sınıfta hocanın anlattığını ben biliyorum der, hoca sorduğunda gerçekten de bildiği görülür. Bir anlatışta kapmış. Mantıksal zekası yüksek olan bu çocukları özel olarak eğitmek gerekiyor.”

Wisc-r Testi suistimal edildi

Bir dönem Türkiye’de Wisc-r Testi uygulandığını belirten Tarhan, “Bu testte 120’nin üzerinde olanlar parlak zekalı kabul ediliyordu ve onlara özel eğitim statüsünde uygulamalar yapılıyordu. Fakat daha sonra her şeyin suistimal edildiği ortaya çıktı. Wisc-r Testi’nin eğitimini insanlara verdiler, çocuklara testi yapa yapa öğrettiler. Bu sefer zekası ortalama 100 civarında olan bile o derse gittiği zaman 120 üzerinde çıktı. Bunun üzerine Türkiye’de kaldırıldı. Daha ayrıntılı testler var, mantıksal ve matematiksel zekayı ölçüyor. Matematiksel zekanın gerçekten doğuştan gelen bir yönü var. Şöyle ki; genlerinde insan boyunun 1.80 olduğu yazılıysa ve eğer iyi beslenip, iyi yaşarsa 1.80’e kadar boyu uzar. Ama iyi beslenmez, iyi yaşamazsa 1.70’lerde kalır. Zeka da böyle, genetik olarak anne ve baba zeki olduğu zaman çocukta da öyle olur. Burada hızlı öğrenebilmek önemli. Yani beyne aslında bilgisayar metodolojisiyle yaklaşırsak bilgisayarın işlemci hızı yüksekse o bilgisayar zekidir. Hızlı öğrenir hızlı kapar ama bilgisayar sadece işlemciden ibaret değil. Bellek var, odaklanabilmesi lazım. Diğer birçok fonksiyonu var” dedi.

Beyni zorlarsak zekamızı geliştirebiliriz

Dikkat eksikliğinde kullanılan bazı ilaçların öğrenme hızı üzerinde doping etkisi yapıp öğrenmeyi artırdığına dikkat çeken Tarhan, “Fakat etkisi geçince kişiyi depresif yapıyor, ilacı bırakamaz hale geliyor. Bu, beynin işletim sistemini hızlandırmaktır. Öyle bir şeydir ki beynimizi zorlarsak zekamızı geliştirebiliriz. Amaç burada beynimizi zorlamak. Mesela body yapan gençler kaslarını zorluyor, saatlerce çalışıyorlar, terliyorlar sonra üçgen vücut ortaya çıkıyor. Buna benzer şekilde kişi beynini de zorlarsa, zora talip olursa, zor problemler çözerse ve rutine razı olmazsa zekayı geliştirebilir. Japonların bir yöntemi var, bir şey yapıldığı zaman ‘daha iyisi mümkün mü?’ diye sorarlar. Bunu yaparak zekayı geliştiriyorlar. Mevcutla yetinmek, statükoculuk, korumacılık zekayı köreltiyor. Yeni deneyimler, yeni tecrübeler ve merak duygusu zekayı iyileştiren etkenlerdir” dedi.

Osmanlı döneminde tek kişilik sınıflar vardı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Doğuştan gelen bir sermaye var. Biz ve çocuğumuz bunu nasıl kullanacak diye düşünmemiz lazım’ dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:“Özel yetenekli olan çocuklarda bunu iyi kullanmamız lazım. Diğer çocuklar grup içerisinde öğreniyorlar, oynuyorlar. Fakat özel yetenekli çocuklar diğerlerinden farklı özelliklere sahip olduğu için gruptan ve toplumdan ayırmadan özel derslerle, güçlü oldukları alanlarda özel eğitimlerle desteklenirse fark oluşturuyorlar. Hatta bunu Osmanlı fark etmiş, Enderun mekteplerinde tek kişilik sınıflar oluşturmuşlar. Nevzat Yalçıntaş hoca İngiltere’ye gittiğinde tek kişilik sınıflarda dersler verildiğini görmüş. Neden böyle yapıyorsunuz diye sorduğunda hoca gülüp ‘Bunu biz sizden aldık, Osmanlı eğitim sisteminde bu var’ demiş. Bunlar özel yetenekli çocukları alıyorlar, güçlü yeteneklerini ortaya çıkarıyorlar. Buna yetenek yönetimi deniyor. Yetenek yönetimi yapılıyor ve yeteneğine göre ihtimal iklimi içerisinde ona fırsat veriliyor.”

Ebeveynler profesyonel yardım almalı

Ebeveynlerin çocuklarında özel yetenekler olduğunu öğrendiklerinde genellikle çok mutlu olduklarını belirten Tarhan, “Annelerde bu durumla daha çok karşılaşılıyor. Annenin dünyasında en önemli unsur, çocuğunun geleceği için iyi eğitilmesidir. Fakat ebeveynlerin böyle bir durumda hoşuna gideni değil de doğruya talip olması gerekiyor. Bu yüzden profesyonel bir yardım gerekebilir. Biz böyle durumlarda çocuğu taramalardan geçiriyoruz. Çoklu zekayla ilgili bütün becerilerine, öğrenme bozukluğu durumuna, sosyal öğrenmesine ve non-verbal öğrenmesine bakıyoruz. Öğrenmeyi sadece verbal yani sözel öğrenme olarak değil de sözel olmayan emosyonel, sosyal ve davranışsal öğrenme olarak kabul ediyoruz. Bütün bu taramaları yaptıktan sonra çocuğa şu alanlarda şöyle bir destek faydalı olabilir diyoruz” dedi.

Sınıf ortalamasının üzerindeki çocuk sıkılmaya başlıyor

Sınıfta çocuk hep ortalamanın üzerinde oluyorsa bir süre sonra sıkılmaya başlıyor diyen Tarhan, “Böyle çocukların ayrıca birebir onun seviyesindekilerle eğitim alması sağlanmalı. Rehberlik Danışma Merkezleri bunun için var. Çocuk bir alanda başarılı olunca özgüveni de oluşuyor. Onu mutlu da ediyor. Bilgisayarda başarılı, resimde başarılı. Nerede başarılıysa o alana yönlendirelim ama sadece tek ilgi alanı o olmasın. Tek bir alanda süper olursa onun dışında evliliği başaramıyor, iş hayatında başaramıyor” dedi.

Özel eğitim formatı değişiyor

Özel eğitimde formatın değişmekte olduğunu ifade eden Tarhan, “Nörobilim temelli özel eğitimler var. Beyin temelli eğitimlerle bir insanın bacağı kırıldığı zaman bütün vücudu değil sadece bacağı alçıya alınır. Bazı kişilerde öğrenme bozukluğu varsa bir alan bozuksa sadece o tedavi edilir. Tüm beyine ilaç yükleme yapılmaz. Onun zayıf olan yeri neresiyse orası güçlendirilir. Bunun gibi çocuğun bir tarafı başarılı olduğunda herkes alkışlayacak diye ön plana çıkarırken diğer sosyal becerilerini, ince motor kaba motor becerilerini, sosyal becerilerinin hepsini düşünerek ortaya çıkarmak gerekir. Danver diye bir test var. Bu testleri yaparak çocuğu tanıdıktan sonra çocuğa danışmanlık desteği alınması gerekiyor” diye konuştu.

Yetenek avcıları gençleri keşfediyor

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘kişilerde zaten mutlu bir aile ortamı varsa yetenekler kişide farkında olmadan ilerliyor’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Engelle karşılaşmamış, önü açılmış oluyor. Bu nedenle sosyal desteğin iyi olması önemli. Lisede ve üniversitede bu tarz bir öğrenciyi öğretmen keşfettiği zaman yetenek yönetimi dediğimiz yetenek avcıları vardır. Yetenek avcıları gider bu tarz gençleri keşfeder onlara özel eğitimle onun geleceğiyle ilgili birçok kazanım sağlamış olur. Eğitim sistemimizde bu özel yetenekli çocuklarla ilgili yetenek avcılarını geliştirmek lazım. O çocukları bulacaklar, onların üzerinde beceri kazandıracaklar. Bu erişkinler için de geçerli. Zaten yöneticilerin en önemli özellikleri yetenek yönetimi yapabilmeleri. Şu kişi şu işi daha iyi yapar, şu kişi şu işi burada daha iyi yapar diyebilmeleri önemli. Bu birazda liderlikle ilgili. Lider iyiyse yetenek yönetimini iyi yapar ve bununla ilgili deneme ve yanılmayla fazla uğraşmadan ilerleyebilir. Yetenek yönetimi vizyonuyla bakarsak bu tarz kişileri iyi yönetebiliriz. Bakmazsak, bu kişiler harcanıyorlar.”
 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)