Prof. Dr. Tarhan: “Sınav, İyi Bir İnsan Olma Ölçüsü Değildir”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün konuğu oldu. Çevrimiçi gerçekleştirilen programda Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sınava Doğru: Stres Var, Panik Yok!” diyerek hem LGS hem de YKS sınavına girecek öğrenciler ve aileleri için önemli tavsiyelerde bulundu. Tarhan, “Sınav insanların değerini, iyi biri olup olmadığını, saygınlığını belirlemeyen bir kıstas. Sınav hayatta başarı basamaklarından birisidir. Sınav kişinin değerlilik ölçüsü, iyi bir insan olma ölçüsü değildir” dedi.
“Karneye bir anlam yüklemek çocukta travmatik etki yapabiliyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, karnenin insanın iyi veya kötü, akıllı veya akılsız olduğunu belirleyen bir kıstas olmadığını belirtti. Tarhan, “Karne sadece bir sayfa kâğıt değil, çocuk için çok farklı bir anlamı var. Öğretmen için, aileler için farklı anlamları var. Hatta bazen karneye öyle anlamlar yükleniyor ki karne sanki çocuğun iyi insan, akıllı insan olup olmadığını ve değerlilik ölçüsü gibi algılanıyor. Öyle algılandığı zaman çocuk, karne zayıf geldiğinde kendini değersizmiş gibi hissediyor. Karne bir dönemin performansını gösteriyor. Hayat yolunda basamaklarından birisinin iyi veya kötü olduğuyla ilgili bilgi veriyor. Bu anlamın dışında karneye bir anlam yüklemek çocukta travmatik etki yapabiliyor.” Dedi.“Sınav iyi bir insan olma ölçüsü değildir”
Sınava yüklenen anlamın öğrencilere iyi anlatılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Tarhan, “Sınav hayatta başarı basamaklarından birisidir. Sınav onun değerlilik ölçüsü, iyi bir insan olma ölçüsü değildir. Sadece başarısız olursan seneye o basamağı tekrar edeceksin, başarılı olursa diğer basamaktan ilerleyeceksin. Öğrencilerimiz bu ruh haline girdiler büyük ihtimalle, stresleri yüksek. Şu anda kontrol edilebilen stres faydalıdır. Kontrol edilebilen stres bisiklet kullanmak gibidir. Kontrollü bir gerilimin varsa bisikletten düşmez direksiyon hâkimiyetini kaybetmezsin. Tam tersi olursa devrilirsin. Şu anda sınava çalışmakta aynı şekilde, kontrollü ve hafif stres dikkati arttırır, beynin ön bölgesinin kanlanmasını arttırır ve öğrenme hızını arttırır. Kontrolsüz stres ise beyni bloke ediyor.” Şeklinde konuştu.Kaygı gelişimin bir parçası…
Stresi yönetmenin en iyi öğrenildiği yerin sınav kapısı olduğunu belirten Tarhan, öğrencilere stresi nasıl yönetebilecekleri konusunda tavsiyelerde bulundu. Tarhan, “Bir insan sınav kapısında stresi yönetmeyi öğrenirse hayatta karşılaştığı birçok stresi yönetir. Stresi yönetmenin çeşitli türleri vardır. Bazıları mizaha vurur, aşırı gülerler. Karşısındaki kişi gamsız olduğunu düşünür. Aslında o strese karşı bir savunma mekanizmasıdır.Faydalı bir olgun savunma mekanizmasıdır. Kendinle savaşmak yerine bu ilgi odağını değiştirerek başkasına yardım etmek, faydalı işlerle meşgul olmak savunma mekanizmalarıdır. Kaygıyı kontrol edebilen kişiler kaygıdan zihinsel bir ürün çıkarmış oluyorlar ve kendilerini geliştiriyorlar. Kaygı gelişimin bir parçasıdır o nedenle kaygıdan korkmamak lazım. Bizim kültürümüzde zahmetsiz rahmet olmaz denmiş. Onun için biraz zorluk çekmek, terlemek öğrenci için gelişimin bir parçasıdır.” Dedi.
Yüksek motivasyon kontrol edebilme güdüsünü azaltıyor!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınavın krize dönüşmemesi için hazırlık yapmanın önemine değindi. Tarhan, “Krizin en güzel yönetimi krize hazırlıklı olmaktır. Sınavın krize dönüşmemesi için önceden hazırlık yapabilen gençler sınavı daha rahat bir şekilde atlatabilir. Fakat burada ailenin rolü de fazladır. Yüksek motivasyonu olan bir aileyse çocuğun sınav kaygısını arttırır. Sorumluluk duygusu olan çocuğa sen aslansın, sen yaparsın, sen bu sınavı kazanırsın gibi şeyler söylendiğinde çocuk, ‘Babam beni gözünde o kadar büyütüyor ki kazanamazsam mahvolacağım.’ Diyor ve çocuk çalışmayı bırakıp bildiklerini yapamaz hale geliyor.Yüksek motivasyon kontrol edebilme güdüsünü azaltıyor.Sorumluluk duygusu yüksek olan kişiye verilen motivasyonla sorumluluk duygusu olmayan insana verilen motivasyon farklı olmalıdır. Sonuç odaklı değil süreç odaklı olmamız gerekiyor. Sonuç; sınavdır, süreç; her gün belli miktar soru çözmektir. Sonuç kontrol edemeyeceğimiz bir şey. Kontrol edemeyeceğimiz şeye odaklanırsak kaygımız yükselir. Kontrol edebileceğimiz şey süreçtir. Sürece odaklanırsak kaygımız yükselmeden hedefe gideriz. Bu nedenle kontrol duygusunu bu şekilde yönetmek gerekiyor.” İfadelerini kullandı.
“Kıyaslama kıskançlık duygusu uyandırır”
Prof. Dr. Tarhan sınav sürecinde ebeveynlerin çocuklarla nasıl yürümeleri gerektiğine dair söylemlerde de bulundu. Tarhan, “Anne ve baba çocuğun başarılı olmasını istiyor. Çocuk ister istemez bu duyguyu alıyor ve gece gündüz çalışmaya başlıyor. Annenin çocuğuna yeter bu kadar fazla çalışma demesine rağmen çalışıyor. Bu modelde anne baba söz diliyle çalışma diyor ama davranış diliyle aslında onu demiyor. Anne babanın davranış diline baktığımız zaman laf arasında sen birinci olursun, yaparsın gibi yüksek motivasyonlu sözler kullanır. Bunu kullandığı için sohbet hep kıyaslamaya döner. Komşunun çocuğuyla, akrabanın çocuğuyla kıyaslanır.Hâlbuki bir insanın bir insanla kıyaslanması kişinin biricikliğini kırar ve başka insanların ailesinin nazarında daha önemli olduğunu düşündürür. Bu durum genci değersizleştiriyor. Kıyaslama kıskançlık duygusu uyandırır. Kişide bu duygu uyandığı zaman başarı onda var bende de olsun demiyor.Bende yok onda da olmasın, bende var onda olmasın ya da ikimizde de olmasın dedirtiyor. Yapılan araştırmalara göre ideal kıyaslama metodu kişinin kendisine koyduğu hedefin olması. Hedef doğrultusunda yapacaklarını belirleyip hedefine doğru ilerlemesi gerekir. Bunu yapan kişi stresini de yönetmiş olur.” Şeklinde konuştu.
HABER: Esragül Batal
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)