İşitme kaybında erken teşhis oldukça önemli!
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Odyometri Program Başkanı Öğr. Gör. Elifnur Taşdemir Er ve Odyometri Programı Öğr. Gör. Ayşe Gül Elsharkawy tarafından "Dünya İşitme Günü” başlıklı çevrimiçi etkinlik düzenlendi. Etkinlikte Dünya İşitme Gününün önemi, tarihi ve işitme sağlığı konusunda farkındalık yaratmanın önemi ele alındı. Bu bağlamda işitme kaybı için önleyici tedbirler, tedavi edilmeyen işitme kaybının etkileri, işitme kaybı için erken teşhis ve çözümler, gürültü kirliliğinin insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkisi hakkında bilgiler verildi.
Çevrimiçi düzenlenen etkinliğe yoğun katılım oldu.
Öğr. Gör. Ayşe Gül Elsharkawy: “On kişiden birinin işitme rehabilitasyonuna ihtiyaç duyacağı öngörülüyor”
Gelişmekte olan ülkelerde işitme kaybı olan çocukların çoğunlukla okula gidemediğine değinen Odyometri Programı Öğr. Gör. Ayşe Gül Elsharkawy; “Dünyada her yıl 3 Mart Dünya İşitme günü olarak kutlanmaktadır. 2007 tarihinde International Ear Care Day (Uluslararası Kulak Bakımı Günü) olarak kutlanan bu gün, 2016 yılında ismi revize edilerek Dünya İşitme Günü olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bu yılın teması ‘Zihniyetleri değiştirmek: Gelin kulak ve işitme bakımını herkes için gerçeğe dönüştürelim!’ olarak belirlendi. Unutulmaz bir gün olması amacıyla da ‘3.3’ rakamlarının bir çift kulağa benzemesi nedeniyle tarih olarak 3 Mart seçilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından dünya çapında işitme kaybı yaşayan bireylerin sayısının 34 milyonu çocuk olmak üzere en az 466 milyon kişi olduğu tahmin edilmektedir. 2050 yılına gelindiğinde yaklaşık 2,5 milyar insanın bir dereceye kadar işitme kaybına sahip olacağı ve en az 700 milyon kişinin (her on kişiden birinin) işitme rehabilitasyonuna ihtiyaç duyacağı öngörülüyor. 1 milyardan fazla genç yetişkin güvenli olmayan dinleme uygulamaları nedeniyle kalıcı işitme kaybı riskiyle karşı karşıyadır. İşitme kaybı tedavi edilmediğinde iletişim ve konuşma, bilişsel seviye, eğitim ve istihdam, sosyal izolasyon, yalnızlık ve etiketlenme, toplum ve ekonomi gibi alanlarda etkileri gözlenmektedir. Maalesef gelişmekte olan ülkelerde işitme kaybı olan çocuklar çoğunlukla okula gidemiyor. İşitme kaybı olan yetişkinlerde de işsizlik oranının çok yüksek olduğunu görüyoruz.” dedi.
“Kulak hastalıklarının erken teşhisi aslında etkili yönetimin anahtarıdır”
Yaşamın farklı aşamalarında işitme kaybını azaltmaya yönelik etkili stratejiler uygulanabileceğine dikkat çeken Elsharkawy; “İyi planlanmış anne ve çocuk bakımı uygulamaları, genetik danışmanlık, gürültü ve kimyasal maddelere maruz kalma konusunda mesleki işitmeyi koruma programları, eğlence ortamlarında yüksek seslere maruz kalmanın azaltılmasına yönelik güvenli dinleme stratejileri, ototoksik işitme kaybını önlemek için ilaçların akılcı kullanımı bunlardan bazılarıdır. İşitme kaybı ve kulak hastalıklarının erken teşhisi aslında etkili yönetimin anahtarıdır. Bu konuda da yenidoğan işitme taramaları başta olmak üzere okul öncesi ve okul çağı işitme taramaları çok önemlidir. Ayrıca iş yerinde gürültüye veya kimyasallara maruz kalan, ototoksik ilaçlar alan ve yaşlı yetişkinlere de yapılacak olan sistematik taramalarla işitme kaybının tespit edilmesi mümkündür.” şeklinde konuştu.
“En büyük yanılgı, işitme cihazlarının gözlük gibi sorunu ortadan kaldıran çözümler oldukları yönündedir”
İşitme cihazı kullanımına başladıktan sonra belli bir plan dahilinde işitsel rehabilitasyon almak gerekebildiğinden bahseden Elsharkawy; “İşitme cihazı kullanan işitme engelliler hakkında en büyük yanılgı işitme cihazlarının gözlük gibi sorunu ortadan kaldıran çözümler oldukları yönündedir. İşitme cihazları kalabalık ve gürültülü ortamlarda görevlilerin söylediklerini anlayabilmek için tek başlarına yeterli değildir. Bu konuda işitme cihazı kullanımına başladıktan sonra belli bir plan dahilinde işitsel rehabilitasyon almak gerekebilmektedir. Ayrıca engelli bireylerin hayata ve topluma uyum sağlamaları konusunda örneğin ‘ID sistemi’ gibi destekleyici çözümler gerekebilmektedir. Gelişmiş ülkelerde ID sistemleri yaygın olarak kullanılmakta ve bina inşaat yönetmeliklerinin vazgeçilmez bir parçası olarak görülmektedir. Sinemalardan konser salonlarına, şirket toplantı odalarından okul dersliklerine kadar pek çok yerde ID sistemlerini görebilirsiniz. İşitme cihazlarının içinde bulunan bir çubuğun etrafına sarılı küçük bir tel olan telecoil, manyetik sinyalleri almak için bir anten görevi görür ve bunları ses olarak işitme cihazına aktarır. ‘T ayarı’ ile işitme cihazı herhangi bir arka plan gürültüsü olmadan, konuşmacının sesini veya konser müziğini doğrudan kulağa aktarabilir. Ülkemizde de çeşitli yerlerde (örneğin; tiyatro salonu, cami, market, kurumsal bina, banka ve hastane gibi) ID sistemini görmek işitme engelliler adına sevindirici bir durumdur. Onların bu tarz sistemler ile yaşama kolayca katılabildiğini görmek bizleri de mutlu etmektedir.” ifadelerini kullandı.
Öğr. Gör. Elifnur Taşdemir Er: “Gürültü kirliliğinin tehlikesi hakkında bilinçlendirici eğitim dersi verilebilir”
Yüksek sesteki ortamların işitme sağlığına olumsuz etkileri olduğunun altını çizen Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Odyometri Program Başkanı Öğr. Gör. Elifnur Taşdemir Er; “Bir düğüne veya bir konsere gittiğimizde özellikle hoparlörün yanında durmuşsanız o mekândan çıktığınızda özellikle gece sessizliğinde bir uğultu veya bir miktar çınlamayla karşı karşıya kalabilirsiniz. Fakat bir süre dinlendiğinizde sessiz ortamda saatler geçirdiğinizde örneğin ertesi sabah uyandığınızda işitmenizin normale döndüğünü fark edebilirsiniz. Biz buna Odyoloji biliminde ‘geçici eşik kayması’ olarak ifade ediyoruz. Yüksek şiddetli sese maruz kalındığında o sırada eğer işitme kaybı tespit edilirse, eşik kaymasının bir miktar kötüleştiği görülebilir. Belli bir süre maruz kaldığınız sesin şiddetine ve maruziyet süresine de bağlı eskisine dönme ihtimali vardır. Fakat bu maruziyet güvenli şiddet seviyesinden daha yüksek ve bu maruziyet saatlerce, günlerce, aylarca artık bu kalıcı eşik kayması anlamına geliyor. Peki bunun için ne yapılması gerekir? Aslında çevresel ve kişisel müdahaleler içeren çok yönlü bir yaklaşım gerektiriyor. O yüzden gürültü azaltıcı teknolojiler, ortamın ayarlanması veya kişi bazında korunması gerekir. Mesleki ve kentsel ortamlarda bu gibi girişimler gürültü seviyesinin azaltılmasında yardımcı olabilmekte ayrıca kişi bazında koruyuculuktan bahsedecek olursak kulak tıkacı veya kulaklıklar gibi kişisel koruyucu ekipmanlar kişinin yüksek şiddetli yerlerde gerekli korumayı sağlamasında rol oynuyorlar. Gürültü kirliliğinin tehlikesi hakkında da halka ve gürültülü yerlerde çalışan kişilere bilinçlendirici eğitim dersi verilebilir ve farkındalık kampanyalarıyla da bunun etkisi artırılabilir.” ifadelerini kullandı.
Etkinlik katılımcıların sorularına cevap verilmesi ardından sona erdi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)