Şirketlerde krizlerin öncelikli nedeni kızgın çalışanlar
Kriz yönetimi sürecinin şirketler için krizden çok önce başladığını kaydeden uzmanlar, olası senaryolar üzerinde çalışılarak krizlerin minimum hasarla atlatılması ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor. Krizlerin günümüzde öncelikli sebebi hala kızgın çalışanlar olurken, krizlerin patladığı, büyüdüğü mecra ise sosyal medya oluyor… Doç. Dr. Pınar Aslan, hedef kitlesini iyi tanıyan, ciddiye alan, şeffaflık-süreklilik ilkeleri doğrultusunda devamlı bilgilendiren ve en önemlisi de hatalarından ders alan şirketlerin krizi minimum hasarla atlatma ve tecrübesiyle güçlenme fırsatına sahip olabileceğine dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Pınar Aslan, kriz yönetimi ve krizlerin minimum hasarla atlatılması konularına ilişkin bilgi verdi.
Krizin minimum hasarla atlatılması mümkün
Kriz yönetimi sürecinin şirketler için krizden çok önce başladığını dile getiren Doç. Dr. Pınar Aslan, “İlk adım, olası kriz ihtimalleri üzerine düşünmek ve kriz senaryolarını değerlendirmektir. Bu sayede şirket sektörü, bulunduğu ve faaliyet gösterdiği ülkeleri, iç ve dış paydaşlarını düşünerek ‘Başına en kötü ne gelebileceğini’ değerlendirir. Olası senaryolara karşı mümkün olduğunca hazırlıklı olmasını sağlayacak sürecin bu ilk basamağı sonrasında her bir senaryo yaşanmasın diye alması gereken önlemleri almalıdır. Buna rağmen kriz yaşama ihtimali yine de söz konusudur. Ancak krizin minimum hasarla atlatılması ihtimali daha yüksektir.” dedi.
Şirketin politikasından habersiz çalışanlar sosyal medyada krize neden oluyor
Günümüzde krizlerin öncelikli sebebinin hâlâ kızgın çalışanlar ve krizlerin patladığı veya büyüdüğü asıl mecranın da sosyal medya olduğunu vurgulayan Aslan, şöyle devam etti:
“Çalışanlar her zaman kriz senaryosu dahilinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Şartlarından memnun olmayan çalışanlar yaklaşan bir krizin habercisi olduğu gibi son dönemlerde şahit olduğumuz üzere yeterince oryantasyon almamış, şirketin politikasından habersiz çalışanlar da sosyal medyada görünür olmak adına çektikleri videolarda çalıştıkları yerlerle ilgili inanılmaz skandallara imza atıyorlar. Özellikle üretim sürecinden sahneler paylaşan ve durumun ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceğini hesap etmemiş çalışanlar nedeniyle işletmeler kapanabiliyor, yetkililer veya vatandaşlar tarafından cezalandırılıyorlar.”
Bu konuya iki açıdan yaklaşmak gerektiğini kaydeden Aslan, “Birincisi, çalışanların bu paylaşım sürecine dair şirketin bir felsefesi var mı? Varsa çalışanlar bu konuda yeterince bilgilendirildi mi? İkincisi de asıl sorun şirketin faaliyetleri mi yoksa bu faaliyetlere dair görüntülerin sosyal medyada yayılması mı? Kimse görmemiş olsa özellikle üretim sürecindeki kabul edilemez uygulamalar devam mı edecekti?” dedi.
Kriz yönetimi şirketler açısından çok yönlü bir süreç
“Kriz yönetimi şirketler açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken çok yönlü bir süreçtir.” diyen Aslan, krizlerin yaşanmaması için kriz senaryoları üzerine düşünmek kadar üretim, dağıtım gibi her süreçte standartlara uygun davranmanın da önemli olduğunu, buna rağmen yaşanan krizlerde ise sakin olmak ve plansız hareket etmekten kaçınmak gerektiğini söyledi.
Aslan, “Hedef kitleyi ilk bilgilendiren kaynak olmak şirkete hem zaman hem de güven kazandırır ki bu iki konu özellikle kriz anlarında şirketin en çok ihtiyaç duyduğu değerdir.” dedi.
Şirketlerin basın açıklamaları net olmalı
Günümüzde şirketlerin kriz anında hedef kitlenin pasif olduğu, yapılan her açıklamaya inanacağı gibi bir ön kabulle hareket ettiğini ve bunun maalesef çok büyük bir hata olduğunu da kaydeden Doç. Dr. Pınar Aslan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hedef kitle kendilerine söylenenleri araştırma ve saniyeler içerisinde doğrulama/yalanlama gücüne sahip olan aktif ve etkileşime açık bir gruptur. Bu nedenle şirketlerin basın açıklamalarının net olması gerekiyor. Tehdit içeren, yaşananların bir saldırıdan ibaret olduğunu söyleyen ve hiçbir açıklama yapmayan, açıklama sayılamayacak gerekçelerle zaman kazanabileceğini düşünen şirketler krize çare bulmaya çalışırken krizin daha da büyümesine sebep olabiliyor.”
Hedef kitle pasif bir topluluk gibi düşünülmemeli!
Hedef kitlenin verilen her mesajı olduğu gibi kabul eden pasif bir topluluk olduğunu düşünmek şirketlerin iflas etmesine veya kapatılmasına kadar uzanabilecek sancılı bir sürecin en büyük yanılgısıdır diyen Aslan, “Hedef kitlesini iyi tanıyan, ciddiye alan, şeffaflık-süreklilik ilkeleri doğrultusunda devamlı bilgilendiren ve en önemlisi de hatalarından ders alan şirketler ise krizi minimum hasarla atlatma ve tecrübesiyle güçlenme fırsatına sahiptir.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)