Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Ailenin lideri sosyal medya oldu…”

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.43405

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan İstanbul Anadolu yakasında 7 okulun birlikte düzenlediği ‘Yeni Nesil Küresel Sorunlar’ başlıklı söyleşiye katıldı. Çevrimiçi düzenlenen söyleşide ailelerin günümüzde gençlerle sık yaşadığı problemlerin irdelendiği buluşmada Tarhan, dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. İlk değerleri, çocuğun gelişen ruhuna atılan tohumlar olarak değerlendiren Tarhan, kültür ve değer aktarımını günümüzde medya araçları, sosyal medyanın yaptığını söyledi. ‘Ailenin lideri sosyal medya oldu. Çocukları artık sosyal medya büyütüyor’ diyen Tarhan, sosyal medyanın nesnesi değil öznesi olunmalı uyarısında da bulundu. 
 

 

İstanbul Yüksel İlhan Alanyalı Fen Lisesi, Kartal Anadolu Lisesi, Burak Bora Anadolu Lisesi, Tuzla Anadolu İmam Hatip Lisesi, Selçuk Eraydın Anadolu İmam Hatip Lisesi, Mehmet Akif Ersoy Anadolu İmam Hatip Lisesi ve Medine Tayfur Sökmen Anadolu İmam Hatip Lisesi öğretmen ve velilerinin katılımıyla gerçekleştirilen “Yeni Nesil Küresel Sorunlar” söyleşisine ilgi yoğundu. 

Üsküdar Üniversitesi Eğitim Kurumları ve Rehberlik Hizmetleri Yöneticisi Ertuğrul Tut moderatörlüğünde gerçekleştirilen programa deprem bölgesinden veliler de katılım sağladı.  

“Öğrenilen ilk değerler çocuğun gelişen ruhuna atılan tohumlardır”

Çevrimiçi gerçekleştirilen ve ilginin yoğun olduğu programda kültür aktarımında sosyal medyanın rol ve etkisinden bahseden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kültür aktarımını aileler ve okuldan daha çok günümüzde sosyal medyanın yaptığını söyledi. Tarhan; “Sosyal medya bir teknolojidir. Biz X kuşağı için radyo kuşağı, Y kuşağı için televizyon kuşağı, Z kuşağı için ise sosyal medya kuşağı diyoruz. Kültür aktarımını daha önce aileler yapıyordu ama radyo, televizyon ve sosyal medyadan sonra artık aileler ve okuldan daha çok sosyal medya yapıyor. Böyle durumda insanı insan yapan birçok değer ve insanın hayatta hangi yönde gideceğini belirleyen değerler bu şekilde öğreniliyor. İnsanın iyi yönde mi kötü yönde mi gideceği ile ilgili insanın yol alabilmesi için trafikte nasıl yol işaretleri, trafik levhaları varsa insanın hayat yoluna giderken de etik kuralları ve değerleri var. Bunlar insanın hayatındaki yön levhaları gibidir. Hayat yolunda ilerlerken öğrenilen ilk değerler çocuğun gelişen ruhuna atılan tohumlardır. Bu tohumlar ilk önce anne babadan atılıyor. Tohumlar büyüyor, yeşeriyor, ağaç oluyor veya hiç yeşeremiyor. Tohumların yeşermesi için de çevre ve iyi bir iklim gerekiyor. Bu iklimi oluşturabilmek eğitim sisteminin meselesidir. Burada sosyal ilişkilerin, sosyal kültürün büyük bir rolü var, bütün bunlar görüp yaşarken öğreniliyor. Yani etik kurallar yahut da insanın hayatında sağlıklı olabilmesi, mutlu olabilmesi için öğreneceği değerler kitaptan öğrenilmiyor. Bunlar deneyimlenerek öğreniliyor. En ideal öğrenme metodu da yaşayarak öğrenme metodudur. Bu metot o kişinin hayatında yaşadığı olaylarıdır. Şok yaşantılar, travmalar buna örnek verilebilir.” dedi. 

“Artık çocuğu en çok sosyal medya büyütüyor”

Konuşmasında ailenin günümüzde çocuğuna zaman ayırması gerektiğini vurgulayan Tarhan; “Ailenin lideri sosyal medya oldu. Çocuğu artık en çok sosyal medya büyütüyor. Çocuğa zaman ayırırsak, çocuğa iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı konuşabileceğiniz zamanı ayırdığınızda hiç korkmamak lazım. Çocuk evi seviyorsa, evde sıcak bir ortam varsa, evde konuşulabiliyorsa, evi sevimli çekici bir ortam yapalım, hayalleri ve kuralları olan bir ev kültürü yaşatalım. Hayalleriniz olsun, gelecek planlarınız olsun ama kurallarınız da olsun.” ifadelerini kullandı. 

“Erken ergenlik döneminde çocuklar cinsel kimlik kaosu yaşar”

Özellikle erken ergenlik döneminde çocukların cinsel kimlik kaosu yaşayabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Erken ergenlik döneminde çocuklar cinsel kimlik kaosu yaşar. Cinsel kimlikle toplumsal cinsiyet olarak tanımlanan cinsiyet, toplumun o kişiye verdiği cinsel rol olarak anlaşılıyor. Toplum, cinsiyet rolü olarak o kişiye normalde biyolojik cinsiyet olarak kadın doğana toplumun öğrettiği rol kadınsı davranışlardı. Kadın cinsiyetine uygun pembe elbiseler giymek, etek giymek ve bu gibi annelik rolüne uygun davranışlar öğretiliyordu ama bazı çocuklar öyle olmuyor… Bazı kız çocukları kız gibi büyütülmeyip erkek gibi büyütülüyor. Çocuğun cinsel kimlik eğitiminin küçük yaşta yapılması gerekiyor. Mesela erkek çocuklar bazen teyzeleri, halaları, ablaları arasında büyüyor. O erkek çocuk kız hareketleri yaptığı zaman herkes seviniyor, neşelendiriyor, tül etek giydirip oynatabiliyorlar… O da kız gibi davranmayı öğreniyor ve bunu epigenetik olarak genetik polimorfizm oluyor, bu kalıtsal olarak geçmiyor ama kişinin bu tarzdaki eğitimi devam ederse orada kalıntı olarak geçerli oluyor. Genetik polimorfizm değişiyor çünkü; iş, yaşam, çevre ve kişinin zihinsel seçimleri ısrarla devam ederse vücut ona uygun genetik, ona uygun protein üretiyor.” şeklinde konuştu. 

“Aileyi dağıtmak, nüfusu azaltmak ve tek ebeveynli aileleri artırmak hedef...”

Dünya nüfusunun aile planlamasının yeni formülü olarak görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “1960’larda aile planı Türkiye'de de yapıldı. Bütün köyler dolaşıldı, Türkiye’de Batı Anadolu’da etkili oldu. Doğu Anadolu’da etkili olmadı. Batı Anadolu’da şu anda nüfus her ailenin bir çocuğu oluyor. Nüfus iyice düştü, nüfusumuzu durdurdular. Bu çalışmalar aile planlaması çalışmalarının içerisinde. ‘Dünyada nüfus artarsa dünya yaşanamaz olur.’ diyorlar. Küresel zenginler, ‘Dünyayı yönetemez, hükmedemeyiz.’ diyorlar. Nüfus azaltma protokolü politikası olarak yeni toplumsal cinsiyet politikası var. Aslında cinsiyet yoktur, cinsiyeti neymiş, sen nasıl hissediyorsan öyle yaşa tarzında... Bunun tamamen bilimsel bir kaynağı yok. Sadece medyanın yaptığı bir akım küresel sermayenin yaptığı bir şey. Aileyi dağıtmak, nüfusu azaltmak ve tek ebeveynli aileleri artırmak için yapılan bir nüfus planlaması politikasıydı. Bunu da görmek lazım. Şu anda sosyal medyaya bakıldığı zaman ya da çeşitli televizyon kanallarında bilinçli kurallı propaganda var. Bu kasıtlı olarak yapılan bir şey. Yani bu konudaki toplumsal algıları değiştirmek isteyen, bu konuyu masumca ulaştırmaya çalışan bir ciddi bir şey bunları özendirici yaklaşımlar olarak görüyoruz.” dedi. 

“Bütün dünyada özgürlük rüzgarları esiyor”

Günümüz dünyasında kapalı toplumun mümkün olamayacağını olsa bile uzun sürmeyeceğinin altını çizen Tarhan; “21. yüzyılın en önemli özelliklerinden birisi de bütün dünyada özgürlük rüzgarları esiyor. Artık dünyada kapalı toplum tarihe karıştı. Globalde, Türkiye gibi bir yerde coğrafya olarak, jeopolitik olarak, bu kadar kavşak bir yerde kendini kapalı toplum yapması mümkün değil, doğru da değil... O halde ne yapacağız? Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bu zaman hem iyi hem de kötü... 

Burada Aşık Veysel’in güzel bir sözü var; ‘Kurtla kuzu aynı dili konuşsaydı hiç kavga ederler miydi?’ diyor. Yani onun için kurt da kuzu da bir arada ama kurt da kuzuyu, iyi ve kötünün sınırlarını çizdiği zaman, aynı dili konuştuğunuz zaman, birbirlerine zarar veremezler. İstediğin kadar sosyal medya senin evine girip kötülük yapsın. Anne ve babaların burada yapacağı şey onaylamadığı şeyleri, uygun gördüğü-uygun görmediği şeyleri çocuklara söylemek.  Eğer anne ve baba akıllı telefonlara girer, rastgele lüzumlu lüzumsuz her şeyi söylerse, sosyal medyanın nesnesi olmuş olurlar. İbn-i Haldun’un bir sözü var, ‘Çocuk nasıl yetiştirilir?’ diye sormuşlar İbn-i Haldun ise ‘Çocuğu eğitmek için özel bir formüle lüzum yok, siz nasılsanız çocuğunuz öyle olur.’ diyor. Onun için anne ve baba eğer iyi bir aile ortamı, sıcak bir ortam sergiliyorsa burada çocukla yeterli zaman geçirebilmesi çok önemli. Ailede rol paylaşımı da çok önemli. İyi anne, iyi baba, iyi eş olabilmek… Bu rollerin hepsini olduğu gibi yaşamak gerekiyor. İyi bir fabrika kurabilirsin, iyi bir müdür, müdüre olabilirsiniz ama iyi bir baba veya anne olabilir mi? Baba olmanız için de anne olmanız için de özel bir çaba göstermeniz gerekiyor. Bunun için annelik ve babalık değerleri var.” dedi. 

“Şu anda insanların kutsalları dünyadaki çıkarları oldu”

Paraya verilen önem kadar çocuğa da önem verilmesi gerektiğinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu zaman dehşetli bir zaman... İki kavram bu zamanda kutsallaştı: Biri dünyacılık kavramı, ikincisi bencillik kavramı. Şu anda insanların kutsalları dünyadaki çıkarları oldu.  Şöhret, para, makam gibi böyle sosyal medyada çokça bulunan, pazarlanan şeyler… Zevk kutsallaştı, hedonizm oldu. Zevki insanlar ego idaresi olarak, ‘hoşuma giden iyidir, hoşuma gitmeyen kötüdür’ diye kullandı. Böyle olursa çocuk bir şey hoşuna gitmediği zaman anne babasıyla da kavga eder, hoşuna gitmediği zaman ders de çalışmaz. Hâlbuki insanın bir hedefe ulaşması için bazen hoşuna gitmediği şeyleri de yapması gerekiyor. Onun için çocuğu eğitirken yaşam amaçlarını da öğretmek lazım.  Hayatın anlamını, amaçlarını da öğretmek lazım. Çocuğa öğretmemiz gereken şey birincisi tedbirlik, ikincisi evin şefkatli sıcak bir ortam olması, üçüncüsü çocuğa hayatın anlam ve amaçlarını öğretmek. Bunu anne baba kendisi de yapacak, çocuğuna da öğretecek. İnsan beyni kendi kendini programlayan bir organ. Beynimize nasıl bir insan olmayı programladıysak, yalan söylememeyi, iyi insan olmayı, dürüst olmayı programladıysak, bir yalancı geldiğinde otomatik olarak farkında olmadan ona hayır deriz ama biz beynimize çıkarcı olmayı programladıysak, çıkarımızla erdemli olmakla çıkarcı olmak arasında bir tercih geldiği zaman çıkarcı olmayı seçeriz. Halbuki güzel bir söz var; ‘Erdemli olmak mı karlıdır, çıkarcı olmak mı karlıdır?’ Bunu sorduğum zaman kapitalist düşünenler hemen, ‘Çıkarcı olmak karlıdır.’ diyor. Hayır. Çıkarcı olmak kısa vadede karlı gözükür ama orta uzun vadede erdemli olmak karlıdır. Tarihte bunun örnekleri hep çoktur. İlkeli yaşayanlar sürdürülebilir başarı elde ederler. Kısa vadeli değil sürdürülebilir başarı, sürdürülebilir mutluluk istiyorsanız toplam mutluluğu hedeflemek için muhakkak hayatta onurunla yaşamayı, hayatta değer yargılarının olmasını ve başın dik dolaşmayı kabul etmek gerekir. Emin olun onun verdiği iç huzur insana yeter.  Bu nedenle çocuklarımıza hayatta iyi insan olmak gibi ego ideali öğretmemiz lazım ve çocukların zihnini böyle programlarsak çocuklar sosyal medyaya girdikleri zaman yanlış bir şey gördüğü zaman içindeki bir his yapma der ve onlara engel olur.” ifadelerini kullandı. 

“Güvenli ilişkinin verdiği huzur hiçbir şeyde yoktur”

Daha önce aileye sevgi yuvası dendiğini ama şimdi güven yuvası denildiğine değinen Tarhan; “Güvenli ilişkinin verdiği huzur hiçbir şeyde yoktur. Biz aileye daha önce sevgi yuvası diyorduk ama şimdi güven yuvası diyoruz. Çünkü sevgi doğru bir sevgiyse sevgi artı dürüstlük eşittir güven oluşuyor. Dürüstlükle birleşmezse sevginin hiç faydası olmuyor. Onun için sevgi ve dürüstlüğün birleşiminden güven oluşur. Güven oluştuğu zaman sevgi artıyor, korku azalıyor. Bu yüzden hayatın anlamını ve amaçlarını çocuklarımıza öğretelim. Hayatta başarı yolunda gitmek, eller cepte çiçekli yollardan gidilmiyor. Başarı tepelerine taş yollardan çıkılıyor, fırtınalı, yağmurlu günlerden geçiliyor o zaman varıyorsun. Dağlardaki ulu çınarlara bakın, hep fırtınalara dayanabilmiş çınarlardır. Fırtınaya dayanamayan ulu çınar olamıyor.  Hayatta da öyle başarılı bir insan olmak istiyorsanız hedefiniz olacak, onun için yol haritanız olacak, o yol haritasına uygun adımlar atacaksınız.” dedi. 

“Sosyal medyanın nesnesi değil öznesi olsunlar”

Sosyal medyanın tarafsız olduğunu ve amaca yönelik kullanılması gerektiğini hatırlatan Tarhan; “Anne ve babalar çocuğu için sosyal medyadan korkmasınlar. Sosyal medyanın nesnesi değil öznesi olsunlar. Sosyal medyayı amaçlarına yönelik kullansınlar çünkü sosyal medya bir teknolojidir. Bizatihi tarafsızdır. Amacına yönelik kullanırsan, sosyal medya seni vahşi bir at gibi hedefine götürür. Sosyal medya vahşi bir at gibidir. Eğer onu iyi eğitirsen seni hedefine götürür, yanlış eğitirsen senin zamanını çarçur eder. Vakit nakit değildir, vakit nakitten de kıymetlidir. Nakit kaybolursa geri gelebilir, ama vakit geri gelmiyor. İnsanoğluna yaratan tarafından verilmiş ömür sermayesi var. Mevlâna diyor ya; ‘Bu dünyada yaşamıyorsun, bu dünyadan geçiyorsun.’ diye bize bir ömür sermayesi verilmiş bu sermayede ne kazanacağız, heybemize ne dolduracağız? İyi, doğru ve güzel şeyleri doldurursak, hayattan sonra da hesap verilebilir bir hayat yaşamışsak, ölümden sonrasında da güzel bir hayatımız olur.” şeklinde konuştu.

“Bolluk içinde olgunlaşmak çok zor”

Katılımcılardan gelen soruları da cevaplayan Tarhan, çocuğa sevgi ve disiplin dengesinin tutarlı bir şekilde sunulması gerektiğine vurgu yaptı. Tarhan; “Eski nesiller zorluklar ve yokluklar içinde olgunlaşıyordu, şimdiki çocukların varlık ve bolluk içinde olgunlaşması gerekiyor, bu da çok zor... Bolluk içerisindeki varlıklı ailelerde de ‘Biz sıkıntı çektik o çekmesin’ diye evin küçük hükümdarını yetiştiriyorlar. Anne baba olmak demek çocuğu hem mutlu etmek hem de çocuğu hayata hazırlamaktır. Onun için çocuğa sevgi ve disiplin dengesi olan tutarlı bir sevgi ile tutarlı disiplini olan bir aile ortamı sunmamız gerekiyor. Anne babanın bu konuda ortak tutumlar geliştirmesi gerekiyor. Çocuğa hayatta yol arkadaşı olmak lazım. Anne baba çocuğa hayat yolunda seviyeli bir yol arkadaşı olmalı. Her şeyi konuşabilmeliler. İyiyi de kötüyü de yanlışı da doğruyu da konuşabileceği arkadaşı olacak. Hayat yolunda hedef arkadaşlığı olacak. Hayat yolunda gitmek için birlikte yürüyecekler, birlikte konuşacaklar, birlikte tartışacaklar... İyiyi-kötüyü, tatlıyı-acıyı birlikte yaşayacaklar, böyle bir yol arkadaşlığı çocuğa her şeyi öğretir. Çocuk kendini değerli hisseder.” dedi. 
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)