Mental Doping Yakında Bir Halk Sağlığı Problemi Haline Gelebilir!

Mental Doping Yakında Bir Halk Sağlığı Problemi Haline Gelebilir!

Mental doping ile ilgili sorun giderek büyüyor ve dikkate alınması gerekiyor. Prof. Dr. Uzbay, “Yakın bir gelecekte mental aktiviteyi artırma yollarının etik ve halk sağlığı boyutuyla ele alınabileceğini ve bazı kısıtlamaların söz konusu olabileceğini düşünebiliriz” diyor.

Bazı sporcuların sık sık kullandığı ancak etik açıdan hiç de uygun olmayan doping, sağlığımız için de pek çok risk oluşturuyor.

Beyni etkileyen bu ilaçların giderek daha fazla ve kontrolsüz kullanımı “mental doping” meselesini de ortaya çıkardı. Mental dopingi, “Beyin, zihin, düşünce veya zekâ kapasitesini, mevcudun daha üzerine çıkarmak amacıyla kullanılan güçlendirici, uyarıcı veya destekleyici ilaç, kimyasal ya da takviye ürünler ya da beynin çeşitli fizyolojik süreçlerine dışarıdan müdahaleler.” olarak tanımlayan Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöropsikofarmakoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Uzbay DOZ’ a yaptığı açıklamada,

“Amaç beynin idrak, konuşma, hafıza, problem çözme, dikkat, hesap ve görsel-işitsel algı vb. bilişsel işlevlerini artırmak ve mental aktivite gerektiren durumlarda başkalarına ya da diğer yarışanlara avantaj sağlamaktır. Giderek yaşlanan nüfusun Alzheimer korkusu, insanların kalabalıklar içinde zekâları ile ön plana çıkma arzusu, endüstrileşme ve bireyselleşmenin getirdiği yalnızlığa bağlı mutsuzluk, pratik bir şekilde mutlak mutlu olma arzusu, çocuklara iyi bir eğitim alıp iyi bir mesleğe sahip olmalarının getirdiği zorunluluğun yarattığı baskı, giderek artan bir şekilde zekâyı, beynin kavrama yeteneğini ve hafızayı güçlendirici pratik yollara yönelimi de artıyor. Beyni güçlendirmenin en kolay yolu ise mucize ilaçlar, gıda takviyeleri veya kanıta dayalı tıbbın dışında kalan çeşitli yollar olarak görülmeye başlıyor” ifadelerini kullandı.

“Serotonini artıran ilaçlar en kestirme yol olarak gösteriliyor”

Aldous Huxley’in 20. yüzyılın ilk yarısında Cesur Yeni Dünya isimli kitabında bahsettiği mucizevi mutluluk kaynağı “soma” isimli ilacın belki de günümüzde hala ilaçla mental aktivitesini, yaratıcılığını ve mutluluğunu artırmaya çalışanlara ilham vermeye devam ettiğini ifade eden Prof. Dr. Uzbay, “Doksanlı yılların sonlarına doğru ortaya çıkan yeni nesil antidepresanların prototip ilacı fluoksetin etken maddeli ilaç, ihtiyaç duyan gerçek depresyon hastalarının ötesinde yaygın bir kullanım alanı buldu. Serotonin ‘mutluluk hormonu’ ilan edilirken, bunu artıran ilaçlar mutluluğun en kestirme yolu olarak görülüyor” dedi.

“IQ’yu artırdığını vadeden ilaçlar zaman kaybıdır”

Mental doping yapanların başka bir beklentisinin ise daha zeki olmak olduğunu ifade eden Uzbay, “IQ’nuzu ve buna benzer parametreleri artıracağı vaadi ile sunulan ilaç veya yöntemler de aslında zaman kaybından başka bir şey değildir.” dedi. Bağımlılık veya başka nedenlerle sürekli kullanımının getireceği ilave sağlık sorunlarının da pek çok kişi tarafından farkına varılmadığını sözlerine ekleyen Uzbay, “Ancak sorun giderek büyüyor ve dikkate alınmayı hak ediyor. Yakın bir gelecekte mental aktiviteyi artırma yollarının etik ve halk sağlığı boyutuyla ele alınabileceğini ve bazı kısıtlamaların söz konusu olabileceğini düşünebiliriz.” ifadelerini kullandı.

“Psikiyatrik ilaç kullanımında en büyük artış çocuk ve ergenlerde”

Mental dopingin önemli alanlarından birinin de 21. Yüzyılın başlarında tanı ölçütlerinin genişletilmesiyle dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olarak yeniden tarif edilen hastalığın tedavisinde kullanılan metilfenidat ve benzeri stimülan ilaçların kontrolsüz kullanımı oluşturduğunu sözlerine ekleyen Uzbay, şunları kaydetti:

“Bugün gelinen noktada kimsenin hiperaktif olmasına gerek yok. Metilfenidat ve benzeri amfetaminler, DEHB olmayan sağlıklı kişilerin de konsantrasyonunu artırdığından, konuları çabuk kavramak, sınavlara kolay hazırlanmak ve sınavlarda konsantrasyonu artırarak daha başarılı sonuçlar elde etmek için çoğunluğunu sağlık bilimleri alanından olan öğrenciler tarafından da talep ediliyor ve kullanılıyor.
Ayrıca bu ilaçları kullanan çocuk ve ergenlerin okullarda diğer arkadaşlarına da verdiğine ilişkin ciddi raporlar söz konusu. İngiltere’den farmakoloji ve psikiyatri profesörü Joanna Moncrieff, dilimize de çevrilen ‘İlaçla Tedavi Efsanesi’ isimli kitabında psikiyatrik ilaç kullanımında en büyük artışın çocuk ve ergenlerde olduğunu ve bunun nedeninin özellikle tanı ölçütleri sürekli genişletilen hastalıklar olduğunu ifade ediyor. Moncrieff kitabında endüstri ve medyanın gereksiz ve riskli kullanımı teşvik eden tutumunu da şiddetle eleştiriyor.”

Plasebo etkiden yararlanıyorlar!

Mental doping sağlamak amacı ile eczane dışında da satılan ginseng, ginko bloba ve benzeri bitki özlerini tek başına veya bazı vitamin ve minerallerle kombine şekilde içeren gıda takviyelerinin de kullanıldığı bilgisini veren Uzbay, “Ancak bunları kullanmak bilemediğimiz ve öngöremediğimiz şekilde pek çok enzim ve hücre sistemi üzerinde istenenlerin yanı sıra istenmeyen bazı etkilere de neden olabilir. Kaldı ki bunların hiçbirinin ne Alzheimer’i önleyici ne de tedavi edici etkisi vardır. Yani bunları hafıza güçlendirmek veya beynin kavrayış yeteneğini artırmak için kullananlar gereksiz yere para harcıyorlar. Bunları aldıktan sonra kendilerini daha iyi hissedenler ise aslında ‘plasebo’ etkiden yararlanıyor.” açıklamasında bulundu.
 
Kafein çocukların zihnini açar mı?

Kahvenin aşırı miktarda tüketilmesi nedeni ile yaşanabilecek sıkıntılara de değinen Uzbay, “Bazı sportif yarışmalarda doping kabul edilen, bağımlılık yapma potansiyeli olan ve belli bir doz aralığından itibaren ‘kafeinizm’ denen ciddi yan etkilere yol açan kafein çocuklarından okul ve sınav başarısı bekleyen aileler tarafından önemli ölçüde kabul gördü. Bunu verdiğim konferanslarda, zihni açılsın diye çocuklarının kahve ve kafeinli enerji içeceklerini sınırsızca kullanmasına göz yuman ailelerin itirazlarından biliyorum. Bazılarını ikna etmek de oldukça güç. Çünkü medyatik akademisyenlere inanıyorlar.” dedi.

Mental dopingin yer edindiği diğer bir alanın ise yaratıcılık gerektiren durumlarda, kısa sürede bir eser yaratmak isteyen ya da şöhret basamaklarını hızla tırmanmak isteyenler için sihirli ilaç ve karışımlarla zihinsel performansın artırılması için cazip bir seçenek olarak sunulduğunu ifade eden Uzbay, “Bazı önemli yazarların, şairlerin, ressamların ve müzisyenlerin bağımlılık yapan maddelerin etkisi altında önemli eserlerini ürettiği söylencesi yaygındır. Bu kısmen doğrudur. Bağımlılık yapan maddeler beyninizi ve düşünce süreçlerinizi doğrudan etkiler. Ancak beynin performansını artırmazlar. Tersine daraltırlar. Halüsinojen nitelikli madde kullanımı beynin dinamik faaliyetlerini azaltıp, kronik kullanımda ise şizofreni benzeri etkiler ortaya çıkarabiliyor. Bunların etkisi altında düşünme süreçlerinde ortaya çıkan değişikler aslında hastalanan beynin yansımaları.” dedi.

“Daha sabırla çalışarak daha çok şey üretebiliriz”

Bazı maddeler, başlangıçta konsantrasyonu artırıp yaratıcılığı artırıyormuş gibi etkiler sağlasa da, sürekli kullanım ve ortaya çıkan bağımlılık sonrası; kişilerin normal hayatlarını da sürdüremeyerek hastalandığını belirten Uzbay, “Belki de daha sabırla çalışarak daha çok şey üretebilecekken ya hayattan ya da yaratıcılık alanından çekiliyorlar. Öte yandan madde kullanmaksızın eser üreten birçok insan söz konusu. Yaratıcılık aynı zamanda eğitim, yetenek, uygun çevre ve doğru zaman gibi pek çok başka faktörden etkilenir.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Doz Dergisi
Sayı: 24 / 2019