Hipnoz hokkabazlık değildir!

Hipnoz hokkabazlık değildir!Üsküdar Üniversitesi, Türkiye’deki ilk ‘Hipnoz Araştırma Merkezi’ni kurmaya hazırlanıyor. Başında da ‘hipnoz’ denince akla gelen ilk isimlerden Prof. Dr. Ali Eşref Müezzinoğlu var. Hazır, Sağlık Bakanlığı da ‘hipno-terapi’yle ilgili radikal düzenlemelere girişmişken, hipnoz meselesini masaya yatırdık. Hipnoz kimlere uygulanır? Hangi sorunlara çözüm sağlanabilir? En ilginç vakalar hangileri?

Hipnoz denince aklınıza ne geliyor? Canlı yayında uyutulan kadınlar, komik komutlarla kişilerin kendinden geçirilmesi veya yeşil kadranlı köstekli saatler mi? O halde hemen silin aklınızdakileri… Bilinçli hipnoz ekolü kurulduğundan beri, Türkiye’de bu tür önyargılarla savaş halinde. O ekolün kurucusu ise Prof. Dr. Hüsnü Öztürk… Ülkemizde ilk kez hipno-terapi yöntemiyle anestezi olmadan cerrahi ameliyatlara imza atan isim.

Öztürk’ün ölümünün ardından bayrağı, asıl mesleği diş hekimliği olan yeğeni Prof. Dr. Ali Eşref Müezzinoğlu aldı. Geçen sene de üstün çalışmalarından ötürü ‘Dünya Hipnoz Ödülü’ne layık görüldü.

Bugünlerde Müezzinoğlu ve Üsküdar Üniversitesi yoğun bir çalışma halinde. Amaç, Türkiye’nin ilk ‘Hipnoz Araştırma Merkezi’ni kurmak… “Peki, bu merkez ne işe yarayacak?” diye Müezzinoğlu’nun kapısını çaldık. “Böyle bir merkez olmadığı için Türkiye’de hipnoz araştırmalarının yapılamadığını, dolayısıyla genellemelere gidilemediğini” söyledi. Hipnoza dair merak ettiklerimizi ve en ilginç vakaları sorduk. İşte Müezzinoğlu’nun çarpıcı cevapları…

BİLİM ÖNCE UZAK DURDU

“Bilim çevreleri hipnoza hep uzak durdu. Ama şimdi kongrelerde konuşulur oldu. Bunun nedeni, hipnozun biyolojik kanıtlarının ortaya çıkması… Hipnoz doğaüstü özellikleri olan bir uygulama değil, beyinde alternatif yolları çalıştırmayı sağlıyor. Yanlış kodlanmış bilgileri, yeniden kodluyoruz. Çözülmemiş bir travmayı, korkuyu yeniden yapılandırıyor.”

DİŞÇİ KORKUSU İÇİN KULLANILIYOR 

“Çok bilinmez ama hipnozu tıpta en çok diş hekimleri kullanır. Bir diş hekimi siz farkında olmadan sizi hipnoz edebilir. Genellikle o koltukta ‘indirect’ (doğrudan olmayan) bir hipnoz yaşarsınız. Ardından ikinci sırayı kadın hastalıkları alıyor. Mesela hasta isterse vajinismus sorunları da tamamen çözülebilir.”

ŞARKILI, TÜRKÜLÜ AMELİYAT

“Hipnoz, cerrahide de kullanılır. Mesela anesteziye alerjisi olan hastalarda… Üstelik bunlar 1980’den beri yapılıyor. Ama yeni yeni kabullenilmeye başlandı. Bir hasta, gözleri açık, şarkı söyleyerek, vücudunda hiçbir uyuşturucu olmadan mide ameliyatı olabilir. Bazen hipnoz, en güçlü anesteziden bile daha etkilidir ama herkese uygulanamaz. Hastanın anesteziye alerjisi olduğunun kesinleşmesi gerekiyor bu yola başvurmak için… Hüsnü Öztürk’ün yaptığı ameliyat sırasında 4 saat boyunca hastayla röportaj yapıldı. O zamanlar, Öztürk’e ‘hokkabaz’ demişlerdi. Bizim hekimlerimiz bile hipnozu bir ‘sahne sanatı’ olarak görüyor. Sağlık Bakanlığı tarafından ‘hipnoz’un tamamlayıcı ve destekleyici bir çözüm olduğu yeni kabul edilecek. Bunun çalışmaları yapıldı; 1-2 ay içinde bu karar yayımlanıp, resmileştirilecek.”

 UYUMAYAN ÇOCUĞA UYKU

“Hangi vakada hipnoz kullanılacağını bilmek gerekiyor. 11 yaşında bir erkek çocuğu geldi… 5 yıldır, düzenli uyku uyuyamıyordu; tırnaklarını kemiriyordu. Gitmedikleri doktor, almadıkları ilaç kalmamış. Bir şekilde beni buldular. Geldi. Birinci seansını yaptık. Annesine sordum; ‘Hiç mi uyumadı bugüne kadar?’ diye… Meğer sadece birkaç kez, annesi elini tuttuğunda birkaç saatliğine uyumuş. Orada bir ipucu yakaladım. Ve çocuğa hipnoz sırasında, ‘uyumaya hazırlandığında anne elini hayal etmesi’ komutunu verdim. 1 aydır hiç uyku sıkıntısı çekmiyor.”

ALTINI ISLATANA ÇÖZÜM

“Bir diğer tipik vakamız da 32 yaşında bir erkek. Sürekli yer değiştirmesi gereken bir işte çalışıyor. 25 yıldır her gece yatağını ıslatıyormuş. O kadar inandı ki, hipnozla tedavi olabileceğine; bir araştırma grubunun içinde ayağa kalkıp, anlattı sorununu.  Ben de tam orada komut verdim. Komut vermek için illa baş başa olmaya gerek yok. Telefonda bile komut verilir. Uykusu ağır olduğu için psikolojik farkındalık vermek gerekiyordu. Sorunu çözüldü. Daha sonra kişi, tedavisine oto-hipnozla da devam edebiliyor.”

PEKİ, TEHLİKELİ Mİ? 

Müezzinoğlu’ndan öğreniyoruz ki, kişi aslında sadece ‘istediği’ komutları alabilirmiş. Ancak burada, hastanın bilinçaltında ne istediği bilinmediği için sıkıntılar yaşanabiliyor. Yurtdışından iki çarpıcı örnek bunun en güzel ispatı. Stanford Üniversitesi’nde bir hoca, hastasına tedavisi tamamlanınca ‘hediye’ vermek istiyor ve onu hipnoz ettiriyor. Amacı da ‘dilediği gibi bir hayat hayal etmesini’ sağlamak… Erkek hastanın içindeki eşcinsel eğilim ve çocuk doğurma isteği ortaya çıkıyor. Hasta, 9 ay boyunca hamile olduğunu zannediyor, aş eriyor. Daha sonra çok daha büyük psikolojik sorunlarla uğraşmak zorunda kalıyor. Bir diğer vaka ise New York’tan… Migreni olan bir kadın, ilaç tedavisini reddettiği için hipnozu tercih ediyor. Migren kısa sürede geçiyor ama kadın 1 hafta içinde kendini öldürüyor. Sebebi ise, ‘ikincil kazan璅 Yani kadın, kocasına karşı hastalığını silah olarak kullanmış yıllarca. Elinde oyuncağı da alınınca, intiharı seçmiş. İşte bu sonuçlarından ötürü hipnoz edilecek kişinin doğru seçilmesi, önce bir psikoterapiden geçirilmesi gerekiyor.”