Osmanlıdan Cumhuriyete Bir Kültür Köprüsü Olarak ‘Ahmed Avni Konuk’

(İTBF), Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü ve Kerim Vakfı’nın katkılarıyla “Bir Şarih Olarak Ahmed Avni Konuk’un Metafizik Görüşleri” Paneli gerçekleştirildi. 

Panel başkanlığını Marmara Üniversitesi Emekli Öğr. Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tahralı’nın yaptığı programa Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünden Prof. Dr. Reşat Öngören, Üsküdar Üniversitesi İTBF Dekanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Felsefe bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, ile İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi Genel Direktörü ve aynı zamanda Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç konuşmacı olarak katıldı.

Prof. Dr. Mustafa Tahralı: “Tasavvuf konuşuluyorsa bu İbn-i Arabi ve Mevlana’dan dolayıdır”

Metafiziği maneviyat, yüksek tasavvuf olarak ele alan Tahralı; “Türkiye’de hakikaten yüksek tasavvuf konuşuluyorsa bu İbn-i Arabi ve Mevlana’dan dolayıdır. Bunu yapabiliyorsak, Ahmed Avni Konuk gibi büyük zatlar sayesindedir. Kendisi Mesnevinin günümüz dünyasına tanıtanların en ileri gelenlerindendir. Avni Konuk, orijinali altı cilt olan mesneviyi 12-13 ciltlik bir eser halinde şerh etmiştir. Eser, günümüz Türkçesine kazandırılarak yayına hazırlandı ve basıldı. Bu çalışma da eserin günümüzde okunup yaygınlaşmasını sağladığı için Şerhin kendisi gibi çok kıymetli. Ahmed Avni Konuğa ve bu büyük eserleri günümüze kazandıran tasavvuf araştırmacılarına çok teşekkür ediyoruz. Yine öyle kullarını yarattığı için şükretmemiz gereken Cenab-ı Hak’tır. Allah’a şükürler olsun bu güne geldik. Bu toplantılar da onun eseridir. İlkini 2018 yılında Konuk’un 80. seneyi devriyesi münasebetiyle düzenlemiştik. Bugün yeniden bizleri bir araya getirdi. Sadece yazıdan okuyarak anlaşılan, müzakere edilerek veya muhakeme edilerek anlaşılan bir ilimle de karşı karşıya değiliz. Yani fazlası var. Kendileri de bunu şerhlerinde, satır aralarında, beyitlerle, İbn-i Arabi’den Mevlana’dan yapılan doğrudan alıntılarla, her fırsatta söylüyorlar.” dedi.

Prof. Dr. Reşat Öngören: “Ahmed Avni Konuk köprü şahsiyetlerden birisidir”

Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine geçişte Ahmed Avni Konuk’un nasıl bir kültür köprüsü vazifesi gördüğüne değinen Öngören; “Bir dönemden yeni bir döneme geçildiğinde orada Ahmed Avni gibi köprü şahsiyetler eğer bir önceki birikimi sonraki nesle aktarmazlarsa o zaman başa dönüş söz konusu olabiliyor. Kimi zaman çöküş yaşanabiliyor. Bu manada Ahmed Avni Konuk, yaptığı şerhlerle Osmanlı tasavvuf düşüncesini ve bu düşüncenin temel unsurlarını yeni nesillere aktaran köprü şahsiyetlerden birisidir. Çünkü Cumhuriyet döneminden 50 sene önce doğmuş. Osmanlı kültür ve medeniyetinin merkezinde büyümüş. Cumhuriyet döneminde de 20 seneye yakın hayatta olan bir kimse. Çalışmalarını, birçok eserini Cumhuriyetten önce yapıyor. Cumhuriyetten sonra da bunlar devam ediyor. Dolayısıyla iki dönemi tecrübe ederek birikimini eserlerine yansıtmıştır.” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç: “Ahmed Avni Konuk, Hegel ayarında bir filozoftur.”

Ahmed Avni Konuk ile Hegel’i karşılaştıran Açıkgenç; “Ahmed Avni Konuk, Hegel ayarında bir filozoftur. Tasavvuftan hareketle, tasavvuf felsefesini geliştirmiştir. Cumhuriyete geçiş eski tasavvuf düşüncesini olduğu gibi günümüze taşıyan çok önemli düşünürlerden birisidir. Ahmed Avni Konuk Hegel ile karşılaştırılınca dünya felsefesi tarihi açısından da değerlendirmesi gerekiyor. Bana göre Hegel’i geride bırakıyoruz. Yaratılışın ne başı var ne sonu var. Evveliyat, ahiriyat yaratılmış olan hadis varlıklar için geçerlidir diyor. Yani bu yaratılış kadimdir derken varlıkların kıdemi anlaşılmaması lazım. Mükemmel bir ifade var ona dikkat etmek lazım. Dolayısıyla âlemin bir başlangıcı var. Başlangıçtan yaratılmıştır. Cenab-ı Hakk’ın yaratması var olduğu andan ibarettir an diyebilirsek tabi öyle bir şey de söz konusu değil.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. İbrahim Özdemir: “Bütün varlık nefesi rahmanidir”

Bu görünmeyen denizi artık daha fazla görmezden gelemeyiz diyen Özdemir; “Onun görüşlerini bizim dünyaya duyurmamız lazım. Hz. Mevlana 26 bin beyitlik mesnevisini talebesi Hüsamettin çelebiye yazdırırken onun uykusu geldiğini, içinden ‘yazıyoruz ama kim bunları okuyacak’ diye geçirdiğini anlayınca, Mevlana’nın ‘yaz Hüsamettin. Bizim bu yazdıklarımız nisan yağmuru gibidir. Zamanı gelince düştüğü yerleri yeşertecek’ dediği rivayet edilmiştir. Görüyorsunuz Avni Bey’in çocuğu da yok, kimsesi de yok. Yazdıklarını terk etmiş. 40 yıl sonra hocam Mustafa Tahralı ve rahmetli Selçuk Eraydın Bey onları, şerhlerin el yazması defterlerini, keşfediyor. Avni Efendi âlem anlayışını kökten değiştiren bir anlam ortaya koyuyor, Mevlana ve İbnü'l-Arabî’nin eserlerine dayalı olarak, ‘bütün varlık nefesi rahmanidir’ diyor. Allah bütün âleme nefesi rahmani ile vücut bahşetmiş. Yani her şeyde bu can dediğimiz hayat dediğimiz her şey o nefesi rahmanidir.” dedi.

Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç: “Ümmetin en önemli kazanımlarından birisi de  Muhyiddin İbnü'l-Arabî’dir”

Ahmet Avni Bey’in gözüyle İbn Arabi’den bahseden Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç; “İslam ümmetinin, Muhammed ümmetinin bence en önemli kazanımların birisi de, Allah’ın bir hediyesi, ikramı olarak bizleri Muhyiddin İbnü'l-Arabî isimli zatla müşerref kılmasıdır. Birçok zat Hz. Muhammed’in mirasına vekil olarak gelmiştir. Allah razı olsun hepsi mertebe oranında bizlere onun mesajını anlatmaya işaret etmeye çalışmışlardır. Fakat Muhyiddin İbnü'l-Arabî’ye verilen emanette bir kurucu babalık görmekteyiz. Her ne kadar ayette ‘peygamberler arasında fark gözetmeyiz’ buyurulsa da biliriz ki Hz. Muhammed tıpkı yakutun taşlar arasında bir taş olup, ancak diğer taşlardan üstün oluşu gibi Hz. Peygamber de Peygamberler arasında en üstün bir makama sahiptir. Peygamberlerin hepsi muhteremdir ve bizlerin onlara itibar etmesi gerekir ama ayette aynı zamanda ‘biz bazısını bazısına üstün kılmışızdır ’ifadesi bulunmaktadır. ‘Mustafa olanı onların içinden seçmişizdir’ manası ortaya çıkar.

İşte İbn Arabinin de ulemayı kiram hazeratı içindeki konumu bu minval üzeredir.” sözleriyle Prof. Dr. Kılıç, İbnü'l-Arabî’nin Avni Konuk açısından önemini ortaya koyan değerlendirmelerde bulunmuştur.

Panelin sonunda izleyicilerden gelen sorular konuşmacılar tarafından cevaplandı. Programın sonunda Panel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tahralı’ya günün anısına, İTBF Dekanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir tarafından plaket takdim edildi. 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)