Sosyalleşmeyen bir insanın ruh sağlığı da iyi gelişmiyor…

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hürriyet Aile köşesinde bu hafta “Sosyalleşmenin Önemi" konusuna ilişkin bir yazı ele aldı.

İnsana özgü bir kavram olan, deneyim ve gözlemle öğrenilen sosyalleşmede ilk basamağı aile oluşturuyor. Ailede sağlıklı bir ortam olduğu zaman çocuk da bundan etkileniyor ve sağlıklı bir biçimde sosyalleşiyor. Çocuk ailede problem çözme ve iletişim stillerini yaşayarak öğreniyor. Kriz durumlarında aile bağlarının önemi ise daha çok anlaşılıyor. Son bir aydır gündemde olan  Rusya- Ukrayna savaşında aile bağlarının önemi bir kez daha anlaşıldı. Aile bağları olanlar birbirlerine çok daha fazla destek oluyor. Aile bağı olmayanlar ise daha zor durumlarda kalabiliyorlar. 

İnsanlar sosyalleşme açısından dünyaya prematüre olarak geliyor ve zamanla öğreniyor. Hayvanlar dünyasında böyle bir durum yok. Hayvanlar doğduğunda çok kolay hemen sosyalleşir çünkü bu doğuştan kalıtımla ilgili ve genetiktir. Bir nesil ürerler, ikinci nesli uzaklaştırırlar. Oysa insanlar sosyalleşmeyi öğrenmek üzere doğuyor. İnsanoğlu hangi ortamda büyüdüyse oranın özelliklerini taşıyor. Hatta literatüre girmiş 50’nin üzerinde vaka vardır. Ormanda kaybolmuş veya doğduktan sonra hayvanlar arasında büyümüş vahşi çocuk olguları var. Bulundukları ortamdaki canlıdan etkileniyor. Örneğin köpeklerle beraber yaşamış çocuk olgularında çocuk köpekler gibi yiyor, köpekler gibi yıkanıyor, başını suya tutuyor, hopluyor, dört ayak üzerine yürüyor.

İnsanoğlu öğrenerek gelişiyor

İnsanın iki ayak üzerine yürümesi dahi sosyalleşme ve öğrenmenin bir sonucu olarak gelişiyor. İnsanoğlu öğrenerek gelişiyor. Bu da nörobilimde kanıtlandı. Mesela doğan farelerin bir kısmının gözü hemen kapatılıyor. Gözleri üç ay sonra, altı ay sonra açılıyor. Altı aydan önce gözleri açılan fareler görmeyi öğreniyorlar ama altı aydan sonra gözleri açılan fareler artık görmüyor. Işık uyarısı almayınca beyindeki görme alanları köreliyor ve bir daha gelişmiyor. Bu örnekte olduğu gibi sosyalleşme de böyledir.

Bağımlılık bağlanma bozukluğundan kaynaklanıyor

Hayvanların sosyalleşmesinde genetik kodlar bulunuyor. Hayvanlar üzerinde yapılmış bir bağımlılık deneyi sosyalleşmenin ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Fareler kokain bağımlısı yapılıyor ve bir pedala basınca içinde uyuşturucu madde bulunan suyu içiyor. Ölünceye kadar içiyor ve hayvan ölüyor. Bir başka fare kokain bağımlısı olmuşken alınıyor ve kendi sosyal çevresine konuluyor. Hayvan bağımlılığı bırakıyor ve normalleşiyor. Buradan hareketle bağımlılığın aslında bir bağlanma bozukluğu olduğu anlaşılıyor. Sosyal çevreye bağlanan ve sağlıklı sosyal ilişki kuran insanlar madde bağımlılığına ihtiyaç hissetmiyor.

Küresel bir bağımlılık salgını var

Bağımlılığın arka planında da ciddi bir patolojik sosyalleşme bulunuyor. Yalnızlık ve mutsuzluk var. Bu nedenle şu anda küresel bir bağımlılık salgını var. Özellikle ABD’de ve Kuzey Avrupa ülkelerinde çok yaygın. Bağımlılık pandemisinden bahsediliyor. Bunun arka planında ise sosyal normların değişmesi var. İnsanın sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürmesi için toplumdaki sosyal normlar çok önemlidir. Toplumu toplum yapan sosyal normlardır.

Davranış sınırlarını sosyal normlar belirliyor

Toplum hayatında hukuki, vicdani ve sosyal olmak üzere üç önemli norm bulunuyor. Hukuki normlar, yazılı metinler olarak bulunan kanunlardır, Anayasadır. Burada kişinin davranış sınırları belirlenmiştir. İnsandaki davranış sınırlarını ise sosyal normlar belirliyor. Pijamayla sokağa çıksan herkes güler. Bu bir sosyal normdur. Okula plaj kıyafetiyle gidersen sosyal normlara uymamış olursun. Bu sosyal normlara uyabilen insan beceri kazanıyor ve uyum sağlıyor. Bir de vicdani normlar vardır. Kişinin gizli kötülük yapmaması, başkasının hakkına riayet etmesi, yalan söylememesi, kendi bireysel sınırlarını çizebilmesi ahlaki normlardır. Buna vicdani normlar da deniyor.

Sağlıklı aile ortamında sağlıklı sosyalleşme oluyor

Sosyalleşme öncelikle güvenli bir alanda gerçekleşiyor, bu ortam da ailedir. Aile sağlıklı olduğu zaman çocuk da sağlıklı bir biçimde sosyalleşiyor.Rusya- Ukrayna savaşında aile bağlarının önemi bir kez daha anlaşıldı.  Aile bağları olanlar çok daha birbirlerine destek oluyorlar. Aile bağı olmayanlar ise daha zor durum yaşadıkları görülüyor. Bu kriz durumlarında aile bağlarının önemi daha çok anlaşılıyor. Onun için aile çok önemlidir. Savaşla ilgili haberlerde gözlemlenebiliyor: Savaş anındaki bir çocuğun annesine sarılması, babasına sarılması bunlar insanın gelişiminde çok önemlidir. Aile bağları çok önemlidir. Aile bağlarını zayıflatan bir toplum aslında geleceğini mahveder. Onun için sosyalleşmenin ilk verimli alanı ailedir. Sıcak bir aile ortamıdır.

Çocuk sosyalleşmeyi yaşantılarla öğreniyor

Sıcak bir aile ortamı olan yerde çocuklar sosyalleşmeyi yaşantılarla ve hikayelerle öğreniyor. Çocuk problem çözme yöntemlerini göre göre öğreniyor. Bir kriz oluyor, aile bir problem çözüyor, orada çocuk öğreniyor. Ailenin problem çözme stiline bakılıyor. Mesela aile fertleri stresli durumu nasıl yönetiyor, çocuk bunu yaşayarak sosyalleşmeyi öğreniyor. Diğeri iletişim stili. İnsanlarla nasıl iletişim kuracağıyla ilgili stili de ailede öğreniyor. Biz ruh sağlığı profesyonellerinin testlerle ölçtüğümüz sosyalleşmeyle ilgili alanlar vardır. Mesela bu kişi sosyal ilişkilere yatırım yapıyor mu? Yani bunun için bedel ve emek harcıyor mu? Harcıyorsa o kişinin ruh sağlığı açısından olumlu bir katkıdır veya kişi kolektif düşünceye katılıyor mu? Toplumun kültürel normlarına, standartlarına, ortak zevk ve ideallere katılıyor mu? Bunların hepsi sosyalleşmeyle ilgili ölçtüğümüz, aradığımız ölçülerdir.” diye konuştu.  

Merak duygusu sosyalleşmeyi tetikliyor ve sosyalleşmede model alma çok önemli. Çocuk taktlit yoluyla öğrenir. Görüyor sosyalleşiyor bu da yakın ilişkilerle oluyor. Güvenli bağlanma ile oluyor. Senin güvenli bağlanabileceğin aile ortamın olursa sosyalleşmenin ilk amacı oluyor. Sosyal çevre olursa ailesi arkasında destek oluyor. Aynı zamanda evden çıkabiliyor, kendini ifade edebiliyor ve sosyal çevre oluşuyor.

Sosyalleşmede ikinci basamak, arkadaş ortamı

Sosyalleşmede aile ilk basamağı oluşturuyor. Sosyalleşme sadece aile ile sınırlı kalamaz. İkinci basamak arkadaş ortamlarıdır. Okulda arkadaş ortamı var, burada öğrenir. Şu anda mesela pandemi sürecinde hep birlikte yaşadık. Çevrimiçi - online ortamda sosyalleşme tam anlamıyla gerçekleşmiyor. Sosyal medya diyoruz ama hiç sosyal değil. Fiziksel temas olmadan sosyallik olmaz ki. Fiziksel ortamda dokunmadan, koşturmadan, oynamadan, yüz yüze gelip konuşmadan sosyalleşme olmaz. Onun için medya sosyal değildir. Medya tamamen sanal bir medyadır. Sosyal medya aslında yanlış bir isim sanal medya. O nedenle asıl sosyalleşme ortamı fiziksel temasın olduğu ortamdır. Çocuk için en ciddi iş oyundur. Freud, çocuk ruh sağlığını oynamak ve sevmek olarak, erişkin ruh sağlığını da çalışmak ve sevmek olarak tanımlamış. Çok haklı bir tanımdır. Onun için sosyalleşmeyen bir insanın ruh sağlığı da iyi gelişmiyor.

Sosyalleşme ruh sağlığı açısından olduğu kadar toplumsal kültürel mirasın aktarılması açısından da önemli bir rol üstlenmektedir. Toplumsal ortak  amaçlar, toplumda barış ve huzurun sağlanmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.

Sosyalleşmeyi başaramayanlar hayatta kalmayı da öğrenemiyor

Sosyalleşmeyi sağlıklı gerçekleştirmeyen kişiler, anlam arayışı nedeniyle depresyon, kaygı bozukluğu ve intihar riski gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilmektedir. Sosyalleşmeyi başaramamış, sosyalleşme sürecini tamamlayamayan toplumlar, sosyal ağlarını sağlıklı işletemeyen insanlar hayatta kalmayı da öğrenemezler. Hâlbuki insanın doğuştan gelen bir özelliği genetik olarak hayatta kalabilmeyi öğrenebilmesidir. Bunu da sosyal hayatın içerisinde öğrenmesi gerekiyor.

Sosyalleşme, kişinin ben kalarak biz olmayı öğrenmesidir

Sosyalleşme insanın bir toplumda ben kalarak biz olmayı öğrenmesidir. Kişi sosyal hukuk yapısının bir parçası olmayı reddetmeyecek. Bu bir sosyalleşme metodudur.

HÜRRİYET AİLE