Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Evliliğin ne olduğunu bilmiyor insanlar…”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Diyarbakır Kurtuba Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen ‘Kurtuba Toplumsal Bilinç Seminerleri’ programına katıldı. Evliliklerde oluşturulan güven alanının öneminden bahseden Tarhan; “Biz önceleri evliliğe sevgi yuvası diyorduk şimdi güven yuvası diyoruz. Çünkü sevgi varsa güven oluşuyor, korku azalıyor ve evlilik yürüyor. Onun için evlilikte asıl hedef güven alanı olması. Evliliğin ne olduğunu bilmiyor insanlar. Evliliği şu an popüler kültürün öğrettiği şekilde ‘iki kişinin birbirine âşık olması’ olarak biliyor. Evlilik bu değil ki. Evlilik bir yolculuktur.” şeklinde konuştu. 

“İyi evliliklerde aşk, evliliğin sebebi değil sonucudur”

Moderatörlüğünü Dr. Sevim Polat’ın yaptığı çevrimiçi etkinlikte Prof. Dr. Nevzat Tarhan, evliliğin amacına dair oluşturulan algılardan bahsetti. Tarhan; “Evliliğin ne olduğunu bilmiyor insanlar. Evliliği şu an popüler kültürün öğrettiği şekilde ‘iki kişinin birbirine âşık olması’ olarak biliyorlar. Yani evlilik bu değil ki. Evlilik bir yolculuktur. Bizim kültürümüzde eşlere çift denmemiş bak. Batıdan gelen tabir bu. Bizdeki eşlere ‘refik-refika’ denmiş. Refik-refika ne demek? Bir hayat arkadaşı. Ebedi bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Sadece dünya değil. Dünyadan sonrası için ebedi hayat yolculuğuna çıkıyorsunuz. Birlikte yol alacaksınız. Birlikte yol alanlar birbirinin gözüne bakmazlar. Bir hedefe bakarlar. O hedefe sağlıklı varmak için. Sağlıklı çocuk yetiştirmek için, gemiyi batırmadan götürmek için yani belli bir amaca gitmek için. Ama şu anda evliliğin amacı ‘birbirine aşk’ olarak görülüyor. Modern yanılgı, şehir efsanesi. İyi evliliklerde aşk, evliliğin sebebi değil sonucudur.” dedi.

“Hedonistik mutluluklar geçici”

Bir kişinin daimî mutluluğu elde edebilmesi için hayatına anlam katacak amaçlar belirlemesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Ölümden sonrasını düşünen tek varlık insandır. İnsan dışında hiçbir varlık ölümle ilgili bir anlam arayışına girmiyor. Ama insan giriyor. Eğer sen hayatın amacı yemek, içmek, üremek diyorsan o zaman sen evlenme arkadaş. O zaman sen kitap okuma, yazma. Ye, iç, eğlen, yat. Mutfak, yatak odası, yemekhane bunların arasında tuvalet…vs. aralarında dolaş dur. Bu mu yani insanlık? İnsanda anlam arayışı vardır. Bak daha milattan önce Sokrates, Eflatun, Aristo mutluluğu ikiye ayırıyorlar. Birincisi hedonistik mutluluk, haz mutluluğu. Bugünkü kapitalizmin bize sunduğu mutluluk. İkincisi de hedomanik mutluluk diye geçiyor. Yani bu anlam mutluluğu. Bir insan hayatına anlam katacak bir amaç için ilerlerse o zaman mutlu olabilir. Hedonistik mutluluklar geçici. Yani bir kayıp. Onu elde ediyorsun elde edince o mutluluk devam etmediği ya da kontrol edemediğin için acıya dönüşüyor. Ondan sonra şiirler çıkıyor ortaya. Sanat ve edebiyat. Acı, hüzün edebiyatları. Hüzün şarkıları, türküleri çıkıyor. Ama aslında bunun arkasında insanın hakikat arayışı var. Anlam arayışı var. Evlilikte bu nedenle böyle bir yolculuktur.” şeklinde konuştu.

“Aile içi şiddettin arka planında benmerkezcilik ve dünyasal düşünce yatıyor”

Günümüzde yer alan anlayışların evlilikler üzerindeki etkisine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Evlilikle ilgili zihinsel haritalarımız değişti. Zihinsel haritada kapital sistem evliliği ‘iki kişinin birbirini tamamlaması değil birbirinin rekabeti’ gibi görüyor. İki kişi birbirine rekabet ediyor diyor. Evliliği rekabet gibi görünce de güçlü zayıfı ezmeye çalışıyor. Aile içi şiddettin arka planında bu benmerkezcilik ve ciddi şekilde dünyasal düşünce yatıyor. Yani kişinin yaptığı işin evlilikle ilgili yüklediği anlam, anlamlar. Daha doğrusu anlamsızlıklar yatıyor diyebiliriz.” dedi.

“Sevgi kişinin olumlu yönlerle görüştükçe gelişen, olumsuz yönlerini gördükçe azalan bir duygudur”

Sevgi kavramını ilişkiler üzerinden değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Evlilikten önce gençlere 5S’lik bir formül veriyorum. O ‘Bilinçli Aile Olmak’ kitabında da kısmen ifade ettim. O 5S’nin birinci S’si sevgi. Yani evlilikte gerçekten sevginin olması çok önemli. Evliliğin devamı için iki tarafın birbirine sevgisinin olması çok önemli. Ama bu hiçbir zaman 0 sevgi olmuyor. Yani %51 olsa yetiyor. Ondan sonrası gelişiyor. Sevgi kişinin olumlu yönlerle görüştükçe gelişen, olumsuz yönlerini gördükçe azalan bir duygudur. Yani sevgi değişken bir duygudur. Kişinin bakış tarzıyla ve önem verme, öncelik verme tarzıyla ilgilidir. Onun için bir insan bu sevgiye layık dediği zaman. Onun olumlu yönlerini görüyor. Ama sevgiye layık değil derse o zaman beyin onun kusurlarını arama dosyası açıyor ve o zaman ilişkiye çatışma giriyor.” ifadelerini kullandı.

“Sınırlar kalkarsa orada adalet, hakkaniyet ve sağlıklı iletişim olmaz”

Kişilik sınırlarının ilişki üzerindeki önemini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Sevgi eğer bir su ise saygıda çanaktır, kaptır. Yani sevgiyi saygı kabına koymazsanız o sevgi dağılır gider. Korunmaz, koruyamazsın. Kendi kişilik sınırlarını bileceksin. Karşı tarafın haklarını, hukukunu, sınırlarını bileceksin. Bu sınırlar içinde sevgini tutacaksın. Mesela çocuğu severken. Böyle bazı anneler var çocuğunu seviyor sabah öyle bir seviyor ki şapur şupur öpüyor affedersin sümüğünü yalıyor sabah çocuğun. Öğleden sonra da çocuğun bir şeyine kızıyor ‘Allah belanı versin seni niye doğurdum?’ diyor. Bu Borderline kişiliklerde vardır böyle yani hem sevgi hem de nefret aynı anda yaşanır. Hatta böyle bir Borderline kişinin tipik bir tarzı vardır. Mesela kadın kocasına bağırıyor çağırıyor silkeliyor onu ‘Allah belanı versin, senden nefret ediyorum’ diyor. Arkasındaki cümle şöyle ‘beni bırakma’ diyor. Hem senden nefret ediyorum hem de bırakma diyor. İki çelişki bu sınır kişilik, Borderline kişilik dediğimiz kişilik tipidir. Böyle kişilerle yaşamak zordur gerçekten. Böyle bir kediyle aynı çuvala girmek gibidir yani baya insanı tırmıklar, yıpratır. Onun için saygı çok önemli. Onun kişilik sınırlarıyla kendi kişilik sınırlarını bilip ona göre ilişki kurmak. Mesela bir apartmanda duvarlar kalkarsa ne olur? Orada Kaos oluşur. İnsan ilişkilerinde de öyle. Sınırlar kalkarsa orada adalet olmaz. Hakkaniyet ve sağlıklı iletişim olmaz.” dedi.

“Evlilikte asıl hedef güven alanı olması”

Güven alanının evlilik üzerindeki etkisine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Biz önceleri evliliğe sevgi yuvası diyorduk yani öğrencilik yıllarımızda asistanlıkta vs. öğrenirken evlilik sevgi yuvasıydı. Şimdi evliliğe güven yuvası diyorlar artık literatürde. Çünkü sevgi varsa güven oluşuyor, güven varsa korku azalıyor, korku azaldığı zamanda evlilik yürüyor. Onun için evlilikte asıl hedef güven alanı olması. Evliliğin, ailenin güvenli alan olması. Sevgi var ama her gün kavga ediyorlar. Böyle sevgi olmaz ki. Onun için ev güvenli alan olduğu zaman iki tarafta birbirine saygı gösteriyor ve eve bağlanma oluyor. Şahsa bağlanmak değil eve bağlanmak çok önemli burada. Aile kavramı oluşması lazım. Aile içerisinde sadakatin olması için herkesin ben kalarak biz olması lazım. Ben kalmadan biz olunursa o karşı tarafın paspas olması demektir, narsistik bir şeydir.” şeklinde konuştu.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)