4. Psikoloji Günleri, psikolog adaylarını uzmanlarla buluşturdu

Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Kulübü tarafından düzenlenen 4. Psikoloji Günleri, bu alanda eğitim alan öğrencilerle uzman isimleri bir araya getirdi. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan açılış konferansında popüler kültürün etkisiyle ergenlik döneminin uzadığına dikkat çekti. Tarhan, “Yeni deneyimlere açık olmanın ve yeni bilgiler öğrenmenin Alzheimer’a karşı koruyucu etkisi var. Zihnini açıkça kullananlar, gelişime ve yeniliğe açık kişiler Alzheimer geni taşısa bile Alzheimer olmayabiliyorlar” dedi. Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş’ın da “Hayatın Hakkını Vermek” başlıklı konuşmasıyla yer aldığı programda Baltaş, hayat başarısını destekleyen en temel özelliğin dayanıklılık ve yılmazlık olduğunu söyledi. Baltaş, “İnsanların hayata hazırlanması mücadele etmesi ile mümkün. Hayat başarısını destekleyen en temel özellik dayanıklılık ve yılmazlıktır. Düşmek ve kalkmaktır. Başarısız olmaktır. Başarısızlığı insanın değerini azaltıcı, küçültücü bir şey olarak görmemek gerekir. Potansiyelinin sınırlarını zorlamayan bir insan, başarısız olmaz ama gelişemez. Onun için başarı insana gurur verir, başarısızlık geliştirir” diye konuştu. 

Pandemi koşulları nedeniyle çevrimiçi düzenlenen 4. Psikoloji Günleri, bu alanda eğitim gören gençlerle uzman isimleri buluşturdu.

Doç.Dr. Asil Özdoğru: “12 oturumda 18 konuşmacı yer alacak”

Psikoloji Kulübünün destekleriyle gerçekleştirilen programın açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Psikoloji (İngilizce) Bölüm Başkanı Doç. Dr. Asil Özdoğru, ilkini 2017 yılında gerçekleştirdikleri Psikoloji Günleri’ne geçen yıl pandemi nedeniyle ara verdiklerini söyledi. İki gün sürecek bu yılki etkinlikte birbirinden farklı içerikler hazırladıklarını belirterek “Toplamda 12 oturumunuz var. 10 konferans ve 2 panelden oluşuyor. Toplamda 18 farklı konuşmacımız yer alacak ve 1 Mart itibariyle kayıt olmaya başlamıştık ve yaklaşık 10-12 gün içerisinde 780 katılımcımız kayıt oldu. Bu yüzden de çok mutluyuz” dedi. Psikoloji Kulübü Başkanı Dilara Yeniköylü de açılış konuşmasında 4. Psikoloji Günleri’ne ilgi gösteren tüm katılımcılara teşekkür etti.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gönüllü öğrenme kalıcı oluyor”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Psikoanaliz” başlıklı açılış konferansı verdi.

Bilim öğrenmede gönüllülüğün çok önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu programı düzenleyen öğrencilere teşekkür ederek “Zorunlu ve görev gibi yapılan bilgi, öğrenme kalıcı olmuyor. Sadece insanın hayatta tutunmasına etki ediyor. Gönüllülük üzerine olan tüm çalışmalar insanın gelişmesine, fark ve vizyon oluşturmasında çok önemli rolü var. Bu gönüllülük çalışmaları enerji ve motivasyon yüksekliğini gösteriyor” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Şu anda dünya bilimleri birleştirme çabası içerisinde”

Açılış konferansında bilimdeki yeni bir pencere olan Nöropsikoanaliz’den bahsedeceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İlk defa psikiyatride beyin temelli, beyin fonksiyonlarını ölçerek terapi sistemini 1997-98’de Türkiye’ye getirdiğimizde ezber bozan bir uygulamaydı. Daha sonra literatürü araştırırken gördük ki Türkiye’de Nöropsikoanalizi konuşmada yine de geç kalmışız. 2000 yılında New York’ta Dünya Nöropsikoanaliz Derneği kurulmuş. Şu anda bilimleri birleştirme çabası içerisinde. Bilimlerin tekçiliğin yerine bilimlerin bütüncülüğü üzerine gidiyor. Bütün bilimler ve bilimsel disiplinler bir araya geliyor, en iyi benim disiplinim, en iyi benim metodum demiyor ve hep beraber hastanın yüksek yararı odaklı gidiliyor. Hasta için yararlı olan hangi teknikse onun üzerine gidiliyor. Burada psikoanaliz tekniği de bilinçaltına daha doğrusu bilinç dışına keşfindeki önemli yöntemlerden birisi. Öğrencilik yıllarımda psikoanaliz dorukta olan bir bilgiydi. Onu bütün ayrıntılarını, yöntemlerinin hepsini kendi tecrübelerimizle yaşadık. Toplantılara, gruplara katıldık. Daha sonra ikisi sentez oldu” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan:  “Kanıta dayalı tedavi önemli”

Şu anda bilimlere bütüncül bakabilmenin, çok açıdan bakabilmenin insanın hakikati bulması açısından çok önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Terapide, tedavide kanıta dayalı tedavi ile gitmek gerekiyor. Bilimsel metodoloji bizim için hakikate götüren yollarda lüzumsuz konulara sapmadan gidebilmek için kanıta dayalı tedavi yöntemi önemli. Kanıta dayalı tedavi yönteminin üçayağı var. Birincisi klinik yargılar. Klinik olarak vardığımız sonuçlar. İkincisi ilgili bilimsel deliller. Üçüncüsü de hastanın değerleri ve seçimleri. Bunlar da kanıta dayalı tedavide önemli. Bunların hepsi birleşince kanıta dayalı tedavi ortaya çıkıyor” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Duygu ile mantık arasında denge kurmak gerekiyor” 

Ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlar olarak terapilerde beyindeki bozulan networkü düzeltmeyi hedeflediklerini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyinde sözcüklerin işitilmesi, görülmesi, söylenmesi ve oluşturulması esnasında beynin her tarafı entegre biçimde çalışıyor. Beynimiz yakın bir zamana kadar sessiz bir organ kabul ediliyordu. Beynimizin sessiz bir organ olmadığı, uykuda bile çalıştığını biliyoruz. Sol yani eril beyin mantık, muhakeme, analiz, konuşma ve hesaplama ile ilgili. Sağ yani dişil beyin de duygular, heyecanlar, müzik, sanat ve estetikle ilgili. Bu çerçevede baktığımız zaman ön beyin dengeyi kuran bölüm. Erkek ön beynini geliştirmezse ‘Bay Mantık’ olarak kalır. Kadın ön beynini geliştirmezse ‘Bayan Duygu’ olarak kalır. Bu ikisinin bir araya gelmesi için duygu ile mantık arasında bir denge kurmamız gerekiyor” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Popüler rüzgârın etkisiyle ergenlik uzadı”

Beynin ön bölgesinin gelişimiyle olgunlaşma yaşandığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kimi erkeklerde ergenlik bazen bitmez, 40 yaşına kadar uzar. Klinik olarak uzamış ergenlik diyoruz. Beyin ön bölgesi gelişmeyince bazı erkeklerde evlilik olgunluğu da olmuyor. Hem evli olup hem istediğim gibi yaşarım düşüncesi olmaz. Bunlar doğuştan gelmiyor, sonradan aile ve toplum öğretiyordu. Ama şu anda aile ve toplumun etkisinden çok popüler kültürün insanlar üzerindeki etkisi daha fazla olduğu için popüler rüzgârların etkisinde kalarak ergenlik uzadı diyebiliriz” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Beynin ön bölgesi olmasaydı medeniyet olmazdı”

Bağımlılık ve psikiyatrik hastalıklarda yapılan beyin görüntüleme çalışmalarından örnekler veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Majör depresyonda tedaviden önce beyindeki aktiviteler ön bölgesinin kullanılmadığını gösteriyor. Glikoz metabolizması yavaşlamış. Tedaviden sonra aktif hale gelmiş. Beynin ön bölgesi yine devre dışı. Normal beyinde her taraf eşit şekilde çalışıyor. Şizofrenik beyinde ise ön bölge yine aktif olmuyor. Beynin ön frontal lobu olmasaydı medeniyet olmazdı. Antisosyal kişinin beyninde şizofren kişide olduğu gibi ön bölge kullanılamıyor. Ama kendi sahte dünyası içerisinde hiç zihinsel kontrol yok, sadece zevkine göre yaşıyor” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yeni deneyimlere açık olmanın Alzheimer’a karşı koruyucu etkisi var”

Yeni deneyimlere açık olmanın ve yeni bilgiler öğrenmenin beyni koruyucu etkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyinde büyüme faktörü var. Kişi eğer motivasyonu yüksekse, aşk varsa, heyecanlıysa, arzuluysa ve istek varsa beynin özellikle hipotalamus bölgesi kök hücrelerden yeni hücre üretiyor. Kişi o heyecanla, arzuyla ve öğrenme aşkıyla devam ederse beyin nöroplastik bir organ, devamlı yeniliyor. Yeni deneyimlere açık olmak ve yeni bilgiler öğrenmenin Alzheimer’a karşı koruyucu etkisi var. Zihnini açıkça kullananlar, gelişime ve yeniliğe açık kişiler Alzheimer geni taşısa bile Alzheimer olmayabiliyorlar” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Olumlu ve olumsuz duygular da beynimizi şekillendiriyor”

Kişinin algılarının ve inançlarının gerçekleri değiştirebildiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyinde plasebo etkisi var. Plaseboda bir insan aldığı şeyin ilaç olduğunu bilirse, %40 oranında iyileştirici etkisi var. Bir de nosebo var. Negatif düşünce de nosebo etkisi yapıyor. Yani bir kimse şuna inanırsa eğer, bu içtiğim bana zarar verecek diye inanırsa, ben hasta olacağım diye inanırsa,  negatif düşünceler o hastalığın belirtileri başlıyor kişide. Beyin öyle algıladığı için ona göre bir tepkiye giriyor. Onun için olumlu düşünceler de olumsuz düşünceler de beynimizi şekillendiriyor. Algılarımıza dikkat etmemiz gerekiyor ve genetik kader değildir diyor. Genim böyle, ben doğuştan böyleyim,  hiç kimse demesin. Genetik kader değil, biyoloji, algılarımız ve inançlarımız, insan beyni… Descartes ne demişti, düşünüyorum o halde varım diyordu. Daha sonra duyguların, emosyonel regülasyon ön plana çıktı. Şimdi de insan beyni aslında, akıl, duygu artı inanç beyni… Neye inanıyorsak beynimiz ona göre şekilleniyor. Onun için inançlarımız rasyonel inançlar olmalı. Akla uygun inançlar olmalı. İnanç da hakikattir, çünkü hakikata giden yol, akla uygun yöntemlerle inançlarımızı oluşturursak, hatalı inançlarla hatalı kararlar vermeyiz” diye konuştu.

Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş: “Çocuk okuldaki sorununu kendi çözmeli”

Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş da “Hayatın Hakkını Vermek” başlıklı konuşmasında geleceğin psikologlarına önemli tavsiyelerde bulundu.

“Başarı, her gün düzenli olarak yapılan küçük şeylerin iyi yapılmasında gizlidir. Bunun adı ritüeldir. Ritüel Latince ritus’tan gelir. Düzenli eylem demektir. İnsanların hayatlarında yaşadıkları olumsuzluklar onların gelişmesine imkân sağlar. Bu olumsuzluklar anne baba ve çevredekiler tarafından engellendiği ve korunduğu zaman çocuğun psikolojik bağışıklık sistemi gelişmemiş olur. Bugün biliyoruz ki özel okulların çoğunu annelerin whatsapp grupları yönetiyor, müşteri anlayışıyla. Çocuklar serviste bir problemle karşılaşırlarsa anneleri babaları müdahale ediyor. Sınıfta bir problem yaşarlarsa anne baba çözüyor. Bu çocuklar nasıl müzakere etme becerisini öğrenecekler?”

Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş: “Başarı insana gurur verir, başarısızlık geliştirir”

Hayat başarısının önemine işaret eden Prof. Dr. Acar Baltaş, hayat başarısını destekleyen özelliklerin dayanıklılık/yılmazlık ve özyeterlilik olduğunu söyledi. Prof. Dr. Acar Baltaş, “İnsanların hayata hazırlanması mücadele etmesi ile mümkün. Bedelli askerliğe giden bir gencin ayakkabılarını annesi bağlıyor. Bu çocukların hayatta psikolojik bağışıklık sistemlerini geliştirip hayatın güçlükleri ile mücadele etmesi mümkün değil. Onun için hayat başarısını destekleyen en temel özellik dayanıklılık ve yılmazlıktır. Düşmek ve kalkmaktır. Başarısız olmaktır. Başarısızlığı insanın değerini azaltıcı, küçültücü bir şey olarak görmemek gerekir. Potansiyelinin sınırlarını zorlamayan bir insan başarısız olmaz ama gelişemez. Onun için başarı insana gurur verir, başarısızlık geliştirir” diye konuştu.

Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş: “Başarı başkalarıyla gerçekleştirilebilecek bir şeydir”

Prof. Dr. Acar Baltaş, başarının başkalarının önüne geçerek değil, başkalarıyla birlikte gerçekleştirilebilecek bir şey olduğuna insanları inandırmaları gerektiğini belirterek “Sizler topluma yön verecek insanlarsınız. Psikolog olmak büyük bir sorumluluk yükler. İnsanların size atfettiği güvenin hakkını vermeniz gerekir. Onun için de insanların gençlerin başarısına yardım etmek kadar gençlerin çocukların kendilerini dünyanın merkezi zannetmelerini önleyecek şekilde yetişmelerine katkıda bulunmak gerekir. O da akşam sofrada kaç aldın, kaçıncı oldun, daha çok çalışman gerekir demenin yanında bu soruların sorulmasıyla mümkündür: Bugün hangi arkadaşına yardım ettin? Kimden yardım istedin? Bu hafta kimin başarısına katkıda bulundun? En önemlisi de şu iki soru: Sahip olduğun için kendini şanslı/mutlu hissettiğin ne var? Bunlara sahip olmayan daha az şanslı insanlar için ne yapmayı düşünüyorsun? Çünkü çocuklar ve gençlerin çoğu sahip olduklarını değil, sahip olmadıkları üzerine pazarlık ediyorlar ve de kendilerinden daha az şanslı olanlara karşı da hiçbir sorumluluk hissetmiyorlar” diye konuştu.

4. Psikoloji Günleri, Doç. Dr. Elif Çelebi’nin “Diyalektik Davranış Terapisi ve Duygu Düzenleme”; Dr. Öğretim Üyesi Burcu Türk’ün “Flört Şiddeti” başlıklı sunumlarıyla devam etti.        

Salgının Politik Psikolojisi konuşuldu

Psikolog Elif Özovacık, Psikolog Hilal Akyüz, Psikolog Nurefşan Necipoğlu ve Psikolog Seher Sav’ın katılımıyla Mezunlar Paneli gerçekleşti.

Bu panelin ardından ise Salgının Politik Psikolojisi başlıklı panel gerçekleşti. Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü, Türk Dünyası Felsefe Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Ömer Osmanoğlu ve Dr. Öğretim Üyesi Akif Bahadır Kaynak panelist olarak yer aldı.

Panelin 14 Mart 2021 Pazar günü gerçekleşecek ikinci gününde ise Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölüm Başkanı Psikolog Dr. Meltem Narter tarafından “Ruhsallığın Oluşumunda Toplumsal Cinsiyetin Yeri” başlıklı bir sunum yapıldı.

 Psk. Psikodramatist Ezgi Başaran, “Duygularımızın Sessiz Çığlığı: Tabular ve Duygular”, Uzm. Psk. Dan. Binnaz Ülke “Farkındalık – İnsan Kaynakları Uygulamaları”,  Psk. Dan. Duygu Çataltaş Sığçıkoğlu “Çocuklarda Psikolojik Sağlamlığın Temelleri”, Uzm. Psk. Ceyda Demirbaşoğlu “Sivil Toplum Kuruluşlarında Kariyer”,  Uzm. Psk. Senem Eke Yıldız “Beslenme Psikolojisi” başlıklı sunumlarıyla katkıda bulundu.

4. Psikoloji Günleri, Doç. Dr. Elif Çelebi’nin “Diyalektik Davranış Terapisi ve Duygu Düzenleme” ve Dr. Öğretim Üyesi Burcu Türk’ün “Flört Şiddeti” başlıklı sunumlarıyla devam etti.    

Doç. Dr. Elif Çelebi: “Duyguları bastırmak uzun vadede işe yaramaz”

Doç. Dr. Elif Çelebi, “Diyalektik Davranış Terapisi ve Duygu Düzenleme” başlıklı konuşmasında “Duyguları bastırmamız mümkün değildir. Birçok psikolojik araştırma gösteriyor ki duyguları bastırmak işi daha da zorlaştırır. Onları yargılamak ya da bastırmak uzun vadede işe yaramaz. Duygu düzenlemedeki amaçlarımızdan bir tanesi duygusal zihne olan kırılganlığımızı azaltmak. Bu, diğer Bilişsel Davranışçı Terapi yaklaşımlarında olmayan Diyalektik Terapiye özgü bir konu. Duygusal Zihin dediğimiz bir durum var. Bu, şu anlama geliyor. Bazı durumlarda bireyler olumsuz duyguları hissetmeye daha yatkın, daha kırılgan ve daha risk içerisinde olur. Örneğin kadınların aylık regl dönemleri gibi hormonal değişiklikleriniz varsa ya da düzenli kullandığınız ilaçları almamışsanız ve üst üste bir takım riskli durumlar yaşamışsanız bunlar sizi bedensel olarak daha duygusal hissetmeye götüren, kırılgan yapan durumlara neden oluyor. Diyalektik Terapide danışana göre bunları tek tek analiz ediyoruz.” Dedi.

Dr. Öğr. Üyesi Burcu Türk: “Şiddeti önlemek için öncelikle kullandığımız dile dikkat etmeliyiz”

Dr. Öğr. Üyesi Burcu Türk ise “Flört Şiddeti” başlıklı konuşmasında flört şiddetinin nedenlerine ve önlenmesi için neler yapılabileceğine değindi. Türk; “Şiddet bir kişiye, topluluğa ya da gruba yönelik yapılmış olan ve kişiyi fiziksel ya da psikolojik anlamda zarara uğratan bir durumdur. Flört şiddetinin temel sebeplerini kişinin aile içinde ya da dışında herhangi bir şiddete ya da tacize uğraması, kişinin şiddete bakış açısı ve tutumu, alkol, madde bağımlılığı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği olarak sıralayabiliriz. Şiddetin nasıl aktarıldığı, şiddete maruz kalmak ve şiddeti pekiştiren her durum bu sebeplerin içerisindedir. Şiddetin depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu ve intihar gibi sonuçları olabiliyor. Şiddeti önlemek için öncelikle kullandığımız dile dikkat etmeliyiz. Okullarda öğrencilere problem çözme becerileri aktarılmalı, program içerikleri sık sık denetlenmelidir.” İfadelerini kullandı.

Mezunlar Panelinde ise Psikoloji bölümü mezunları, öğrencilere şu tavsiyelerde bulundu; “Birbirinize destek olabileceğiniz bir yol arkadaşınızın olması ve deneyim çok önemli. Sahayı tanımak, okuduğunuz bilgiyi daha iyi anlamanıza, hangi kısımda eksikleriniz olduğunu bulmanıza yardımcı oluyor.”

4. Psikoloji Günlerinin son oturumu olan “Salgının Politik Psikolojisi” panelinde ise Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü, Türk Dünyası Felsefe Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Ömer Osmanoğlu ve Dr. Öğretim Üyesi Akif Bahadır Kaynak panelist olarak yer aldı.

Prof. Dr. Arıboğan: “Yüz yılda bir başımıza gelebilecek bir durumun içinde kaldık”

Salgının tüm dünyada küresel anlamda çok ciddi etkiler yarattığını ifade eden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan; “Pandemi herkesin hayatına dokundu. Bu mesele içerisinde sadece bedensel sağlık sorunlarını değil, çok yoğun bir biçimde psikolojik problemleri de barındırıyor. Oldukça travmatik bir olay. Yüz yılda bir başımıza gelebilecek bir şeyin içinde kaldık. Bu her neslin görebileceği bir şey değil, bu yüzden bütün dünyayı sarstı. Böyle bir salgın 1918’den bu yana hiç aklımıza, hayalimize gelmemiş, zaman zaman konuşsak da içselleştirdiğimiz bir mesele değildi. Öyle travmatik bir şey ki insanların evlerine, en sevdikleri kişiler üzerinden girdi. Birbirimize sadece arkadaşımıza, meslektaşımıza dokunmak, onunla vakit geçirmek değil evimizde, en yakınlarımızın bile bizim için yaşamsal bir tehdit oluşturabileceği çok sakıngan kalmak durumunda olduğumuz bir dönemle yüzleştik.” Diye konuştu.

Doç. Dr. Odabaşı: “Salgınlar toplumu ve siyasi perspektifi etkilemiştir”

Doç. Dr. Hadiye Yılmaz Odabaşı, “Osmanlı’nın son dönemlerine bakarsanız salgın hastalıklar için ulusların kaderini etkileyecek denildi. Salgınlar toplumu ve siyasi perspektifi büyük oranda etkilemiştir.” Dedi.

Dr. Öğr. Üyesi Osmanoğlu: “Rönesans ve reform süreçleri kara vebadan ciddi bir şekilde etkilenmiştir”

Türk Dünyası Felsefe Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Ömer Osmanoğlu, tarihteki önemli isimlerin ve çağların da salgınlardan etkilendiğini söyleyerek; “Salgınlarda ortaya çıkan gelişmelerde benzerlikler olmuştur. Mesela Sokrates, Aristoteles ve Platon’un felsefe yapma tarzları Atina vebasından ciddi anlamda etkilenmiştir. Öte yandan yeniçağdaki gelişmeler, Rönesans ve reform süreçleri kara vebadan ciddi bir şekilde etkilenmiştir.” Şeklinde konuştu.

Salgının ekonomik etkisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Akif Bahadır Kaynak ise; “Tarihsel bir arka plan yaratmaya çalıştığımızda salgın, insanlık tarihi kadar eski salgınlarla uğraşıyor. Öte yandan küresel kapitalist sistem dediğimiz şey Sanayi Devriminin çocuğu. Dolayısıyla salgınlar ve küresel kapitalist sistemi bir arada analiz edeceğimiz çok fazla tarihsel örnek de elimizde tutamayabiliyoruz.” Dedi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)