Risale-i Nurların Arapçaya Tercüme Yolculuğu konuşuldu

Üsküdar Üniversitesi Risale-i Nur Araştırmaları Platformu (RİNAP) tarafından düzenlenen programda Risale-i Nurların Arapçaya Tercüme Yolculuğu konuşuldu. Zoom üzerinden gerçekleştirilen programın konuğu Yazar İhsan Kasım Salihi oldu. Programın moderatörlüğünü İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir yaptı.

“Nur talebelerinin ahlakı, Risale-i Nur’a şevk verdi”

Salihi, Nur talebelerinin iman sıcaklığı ve muhabbet sıcaklığı sahibi olduklarını belirterek; “Nur talebelerinin ahlakı Risale-i Nur’a şevk verdi. Yani Nur talebelerinde gördüğüm imanın sıcaklığı, muhabbetin sıcaklığı, ihlasın sıcaklığı var. Nur talebeleri Arapça bilmiyorlar, çok fıkıh okumamışlar, uzun zaman ezandan, namazdan mahrum kalmışlar ama yine de baktım bizden çok yüksek iman sahibidirler. Bu Risale-i Nur’un bereketidir. El Ensar-i cevabında iki şeyi çözdü. Risale-i Nur baştan sona Esmaü’l Hüsna’nın, İslam’ın tefsidir dedi. Baştan sona Esmaü’l Hüsna’yı anlatıyor. Her ne zaman Esmaü’l Hüsna’nın yeryüzünde vazifesi biterse Risale-i Nur’da o zaman biter. Yoksa Risale-i Nur hep devam edecek. İkincisi, önünde bir bardak vardı. Onu kaldırdı ve bakın bu bardak dopdolu baldır dedi. Birisi geliyor kimyager o bardağı alıyor işte diyor ki içinde bu kadar bu var, şu var. Bardağın üzerine yapıştırıyor ve diyor ki balda bunlar var. Doğru diyor, bal bu kadardır. Şimdi bu bal değil Ayet-i kerimedir. Bir müfessir geliyor anlatıyor. Üstat Hazretleri sonra geliyor bu balın kapağını açıyor bir kaşık bal çıkartıyor, ağzına koyuyor. Sen balı tadıyorsun, onun tadını alıyorsun. Şimdi Üstat Hazretleri bir ayeti koyduğu zaman bir Risale’nin başına bakarsın başka şeyden konuşuyor. Seni o ayetle anlamana, o ayetle yaşamana koyuyor.” Dedi.

“Sanki Allah bir heyet teşkil etti”

Tercümeye nasıl karar verdiğinden ve ona nasıl destek olunduğundan bahseden İhsan Kasım Salihi; “Beni zorla tercümeye soktular. Ben mütercim değilim. Benim Türkçem de Arapçam da o seviyede değil ama Allah razı olsun kardeşlerden ve bizzat etrafımızda olan kültürlü insanlardan sen bizden daha iyi bilirsin, sen yap biz yardımcı oluruz dediler. O diyor ben yardımcı olurum edebiyatında, o diyor ben yardımcı olurum gramerinde, o diyor ben yardımcı olurum yazısında, o diyor ben yardımcı olurum dipnotların hadislerinde… Sanki rabbü’l-alemin kaderi bir heyet teşkil etti. Bu heyet Kerkük, Erbil, Süleymaniye ve Musul. Yani Irak’ın kuzeyinde olan bir heyetti. Bağdat’tan da bazı kardeşlerimiz var. Yani bu çapta öyle büyük bir alanda insanlar. Bizde bir Süleyman abimiz vardı. Çok iyi Türkçe ve Arapça bilen biriydi. Ona sen yap diye çok yalvardım. Ben yapamam sen yap dedi. Ben yapardım, ona gösterirdim ve okurdu. Derdi ki İhsan, bu paragrafta tercüme kokusu var. Tercüme kokusu ne? Derdi ki Arap bunu okuduğu zaman bunu bir Arap yazmamış, bunu bir Türk yazmış der. Onun için bunu bir daha tercüme et derdi ve ben gidip yeniden tercüme ederdim.” İfadelerini kullandı.

“İnsan olarak yanlış yapar”

 Avustralya’da bir Nur talebesiyle yaşadığı anısını anlatan Salihi; “Avustralya’ ya gittik orada Nur talebelerinin dersleri vardı. Dersin içinde birisi kalktı ve dedi ki üstat yanlış yapar mı? Bu biraz ağır gelir. Nur talebelerinin önünde sen nasıl üstat yanlış yapar diyeceksin. Yapar, insan olarak yanlış yapar ama onun yanlışını kim bilir? Ben mi? Şimdi düşün dedim. Bir kalp cerrahı doktor var ve doktor bu alanda başarılı, profesör bir doktor. Senin kardeşinin göğsünü açmış, kalbinde çalışıyor. Sen ona sen ne yapıyorsun diyebilir misin? Nasıl benim kardeşimin kalbine bıçak değdirdin diyebilir misin? Ona ancak kim yanlış yapıyorsun diyebilir? Olabilir ama biz bilmiyoruz bunu onun için bizde haddimizi bilelim.” Şeklinde konuştu.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)