Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Kişilik Bozukluğunun Nedeni Aileden Gelir”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Uzm. Klnk. Psk. Müjde Yahşi’nin ‘Zor Kişilikler’ konusunun ele alındığı Instagram canlı yayınının konuğu oldu. Tarhan, “Zor kişilik yapısına sahip kişiler iş ilişkilerinde, aile ilişkilerinde, meslek ilişkilerinde uyumu bozan kişilerdir. Büyük çoğunluğu da yaptıklarının yanlış olduğunu bilmezler. Ama bir kısmı da bilir ve bunu bir yöntem olarak görür. Kimisi öfkeyle, kimisi de inatçılıkla sorunu çözmeye çalışır.” dedi

“Bu gibi kişiler, iletişim kurmakta en büyük engeldir”

 Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zor kişiliğe sahip kişilerin genellikle çocukluk çağında yaşadıkları travmalarının olduğunu vurgulayarak; “Zor kişilikler dediğimiz kavram genellikle yakın ilişkilerde ve çevrede daha çok ortaya çıkıyor. Zor kişilik yapısına sahip kişiler iş ilişkilerinde, aile ilişkilerinde, meslek ilişkilerinde uyumu bozan kişilerdir. Büyük çoğunluğu da yaptıklarının yanlış olduğunu bilmezler. Ama bir kısmı da bilir ve bunu bir yöntem olarak görür. Kimisi öfkeyle, kimisi de inatçılıkla sorunu çözmeye çalışır. Bu gibi kişiler, iletişim kurmakta en büyük engeldir. Aile ile ilgili çift terapilerinde yaşadığımız en büyük zorlukları bu kişilerde görüyoruz. Farkında olmadan tedaviye direniyorlar. Bu kişilerin bir kısmı da başarı odaklıdır. Başarı mı önemli, huzur mu önemli? Kapitalist sistem de bu kişileri besliyor. Oyuncu kişilikler vardır ve tiyatral kişiler de bu gruptandır. Biz böyle kişilikleri eğer biraz analiz edebilirsek, onların anladığı bir dil vardır. Onların anladığı dil ile onlara yaklaşırsak kişiliklerin düzelmesini sağlıyoruz. Bu kişilerin çoğunda çocukluk çağı travması oluyor. Farkında olmadan travmayı unutmuşlar. Fakat o travmayla ilgili verdikleri iç savunma onların şu andaki kompleksli davranışlarının planında ortaya çıkmış halidir.” Dedi.

“Hepimizin içinde narsist eğilimler var”

Narsist kişileri nasıl anlayacağımızı anlatan Tarhan; “Narsist kişilerin en belirgin özellikleri; b tipi kişilikler olması. B tipi kişilikler empati becerileri gelişmemiş kişilerdir. Yani karşı taraftaki kişinin duygularını dikkate almazlar. Bütün olaylara sadece kendi pencerelerinden bakarlar. Genellikle bu tarz kişilikler ilişkilere farkında olmadan zarar verirler. Ama bazı narsistler de vardır, çok güzel mütevazı rolü oynarlar. Yani çıkarcı, eleştiriye kapalı kişilerdir. Hep övgüyle beslenirler. Biri onu eleştirdiği zaman, o kişiyi düşman gibi görürler. Eğer ilişkinin başındaysanız bu tarz kişilerle yaşamak için belli şeylere dikkat etmeniz gerekir. Çünkü bu kişilerin anladığı dil de vardır. Değer verdiği şeyi kaybetme korkusu, onları değişime iter. Sevdiği şeyi kaybetmeye başladığı zaman, sorgulamaya başlar. Önemli olan kişinin iyi niyetli olması ve yardıma açık olmasıdır. Çünkü hepimizin içinde narsist eğilimler var. İnsanda on iki tane kişilik tipi var. Bunlardan biriyle doğuyoruz. Doğuştan gelen genetik eğilimlerimiz var. Ama kişi iyi niyetliyse bu kişiliklerini geliştirerek yetenekleri ortaya çıkarabiliyor. Bu kişilerin yüzde altmışı değişebilir, diğerleri genden gelir. Kişi istiyorsa değişir.” İfadelerini kullandı.

“Çocuklar, evin küçük hükümdarı gibi yetişiyor”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ebeveynlerin yanlış tutumların getirilerinden bahsederek şu ifadeleri kullandı; “Bir anne baba, çocuğunu narsist yetiştirmek istiyorsa her istediğini yapmalı. Eğer her istediği yapar, her davranışına evet derseniz, çocukluk dönemi iyi geçebilir ama ergenlik dönemine girmeyle birlikte istekleri büyümeye başlar. Önce oyuncak araba isterken daha sonra küçük araba istemeye başlar. Daha sonrasında ise anne ve babanın sahip olduğu her şeyi istemeye başlar. Büyüyünce de dürtü kontrolünü sağlayamaz. Şu anda ABD’de narsizme, çağın illeti deniliyor. Narsist bir eğitim sistemi var. Çocuk erkil bir eğitim sistemi var. Ben sıkıntı çektim çocuğum çekmesin diye iyi niyetli anne ve babalar var. Böyle yaptığı için çocuklar, evin küçük hükümdarı gibi yetişiyor. Bu çocuklar bir süre sonra, nasılsa benim dediğim oluyor diyerek istekleri büyüyor. Büyüdükçe de karşılanamayacak istekler oluyor. Evde her istediği yapılan çocuk, okulda istediği yapılmadığı zaman hırçınlaşıyor, öfke krizleri yaşıyor. Evin kralı olan çocuk, okulun da kralı olmak istiyor. Böyle çocuklar aileden çok sevgi gördükleri için sevgi açı, sevgi doyumsuzu oluyorlar.” 

“Evlilikte dikey değil, yatay ilişki kurulması gerekiyor”

 Evlilikte bağımlı kişilik özelliğinden bahseden Tarhan; “Bizim kültürümüzde bu çok yaygın. Evli çiftler her şeyi ailelerine soruyor. Bu da anne ve babaların hoşuna gidiyor. Aslında sorunu eşlerin kendi aralarında çözmeleri gerekiyor. Evlilikte yatay ilişki kurulması gerekiyor, dikey değil. Yatay ilişkide karı koca ilişki kuracak. Bir çocuk anne ya da babayı tutuyorsa orada dikey ilişki vardır. Orada da kutuplaşma başlar. Mesela kız çocuk her şeyi anneye anlatıyorsa ya da erkek çocuk anlatıyorsa böyle durumlarda dikey ilişki oluşmuştur. O evlilik yürümez. Hep çatışma çıkar. Önce kendi aralarında yatay ilişki kuracaklar, sorunu çözmeye çalışacaklar. Olmazsa ondan sonra ikisi birlikte hakem olarak gidecekler anneye babaya. Evlenen kişiler her şeyi anneye babaya anlatırsa güven sorunu ortaya çıkar. Kimse kendisiyle konuşmayan, ailesiyle konuşan eşi istemez. Evin güvenli alanı olması gerekir.” İfadelerini kaydetti.


Haber: Aleyna Yıldırım

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)