Prof. Dr. Arıboğan, Viyana terör saldırısını AA'ya değerlendirdi.

Uluslararası terör örgütlerinin derin bağlantılarına dikkati çeken uzmanlar, Viyana'da DEAŞ'ın üstlendiği terör saldırısının İslam ve Türkiye karşıtı söylemleriyle gündeme gelen Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un elini güçlendirdiğini belirtti.

Avusturya'nın başkenti Viyana'da önceki gece gerçekleşen terör saldırısında 4 kişi öldü, 15 kişi yaralandı. Avusturya İçişleri Bakanı Karl Nehammer, saldırıyı DEAŞ'ın üstlendiğini açıkladı. Başbakan Sebastian Kurz ise "Bunun Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında veya Avusturyalılar ile göçmenler arasında bir çatışma olmadığının farkına varmalıyız. Hayır. Bu barışa inanan çok sayıda kişi ile savaş isteyen küçücük bir grubun arasında bir çatışmadır." açıklamasını yaptı.

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi (İTBF) Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan Avrupa'da İslam karşıtlığının tam da yükselişe geçtiği bir dönemde yaşanan Viyana saldırısını AA muhabirine değerlendirdi.

"Terör eylemleri kitlesel algıları şekillendirmek için itina ile kullanılır"

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, İslam karşıtlığının Batı dünyasının temel politik motiflerinden bir tanesi haline gelmesinin yeni bir olay olmadığını, 11 Eylül saldırısı ve ardından ortaya çıkan DEAŞ süreciyle, "saldırgan ve tehlikeli bir Müslüman" profilinin insanların zihinlerine yerleştirildiğini söyledi.

Avrupa’da Fransa başta olmak üzere gerçekleştirilen büyük çaplı terör saldırılarının hepsinin "İslam giysisine bürünmüş olduğu için" yerel politikaların bile etkilenmesine yol açtığını vurgulayan Arıboğan, "İlk başta İslamofobi yani korku üzerinden gelişen süreç, bugün gelinen noktada anti-İslamizm yani İslam karşıtlığı ya da düşmanlığı diyebileceğimiz bir aşamaya evrildi. Siyasi partiler seçim kampanyalarında bu konuyu ana tema haline döndürdüler. Küresel terör şebekelerinin tamamı da devlet istihbaratları ile bağlantılıdır ve terör eylemleri kitlesel algıları şekillendirmek için itina ile kullanılır." diye konuştu.

Arıboğan, Batı dünyasında göçmenlere yönelik oluşan olumsuz yaklaşımın temelinde anti-İslam hatta anti-Türk bir taban bulunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Bu, orada yaşayan tüm soydaşlarımız ve vatandaşlarımız için son derece tehlikeli bir noktaya gidiyor. Sekülarizm fikri, anti-İslamizmin üzerine bina edildiğinden, hem dindar Hristiyan hem de seküler kesimin aynı anda düşmanlaştırabildiği bir hedef oluşuyor. Kabil Üniversitesinde meydana gelen ve 35 kişinin öldürüldüğü saldırı hiç dikkate alınmazken Viyana’daki terör, manşetlerde anti-İslamcı içeriklerle yayınlanıyor. Bu da Macron’un kendince sözde İslam tehlikesine dikkat çekmekte ne kadar haklı olduğunu gösterebilecek bir zamanlama ile gerçekleşmiş durumda. Muhtemelen kendisi bu durumdan hayli memnundur."

Anadolu Ajansı