Üsküdar Üniversitesi Rektörü Güngör: Narin Güran cinayetinde medyanın tek kaygısı reyting ve tiraj olmamalı

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.56858

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nazife Güngör, Narin Güran cinayetinde bilgi boşlukları olduğunu, medyanın da söz konusu boşlukları ‘senaryo’ yazarak doldurmaya çalıştığını dile getirdi. Medyanın doğru ve makul oranda bilgiyle toplumu bilgilendirmesi gerektiğini söyleyen Güngör, “Tek kaygı reyting ve tiraj olmamalı.” dedi.

8 yaşındaki Narin Güran Diyarbakır'da 21 Ağustos'ta kaybolmuş, 19 gün sonra cansız bedeni dere yatağında bulunmuştu.

Narin Güran'ın ölümüne ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sürüyor.

Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Nazife Güngör konu ile ilgili Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programında değerlendirmelerde bulundu. Burada medyanın toplumsal sorumluluğuna dikkat çeken Güngör, şu mesajları verdi:

‘Medya hastalığa değil, iyileştirmeye yönelmeli’

“Gazeteci olaylarla ilgili bilgi aktarımı yaparken aktaracağı o bilginin toplumsal etkisini çok iyi tahmin etmesi gerekir. O toplumsal etki eğer toplumu daha da hastalıklı hale getirecekse ona göre bir bilgi filtrelemesi yapması gerekir. Bilgi, toplumu daha hasta hale getirmemeli. Bir yerde hastalık varsa verilecek bilgi ile o hastalığın iyileştirilmesine de katkı sağlayacak söylem tarzı olmalı. Dolayısıyla bütün bunlara medya profesyonellerinin dikkat etmesi gerekiyor. Medyanın tek kaygısı reyting, tiraj olmamalı. Medya toplumda olup biten vahim olayları araçsallaştırarak kendi şovunu yapmamalı. Hepimiz topluma karşı sorumluyuz ama en çok da medya sorumlu. Çünkü her bir gazetecimiz aynı zamanda bir kanaat önderidir, model kişidir. Dolayısıyla o model kişinin her söylemi toplumu etkiler. Dolayısıyla gazeteci olayı anlatmak yerine televizyon ekranlarına çıkıp ağlarsa toplum da ağlar. Medya hastalığa değil, iyileştirmeye katkı yapmak zorunda.”

‘Medya bilgi aktarmalı, boşlukları yorumlarla doldurmamalı’

“Bu küçücük çocuk üzerinden pek çok kişi her gün olaya dâhil olarak, gündemin içerisine dâhil olarak bir takım şeyler söylüyor. Medya organları bir takım tartışmalar yapıyor, sosyal medyada ilgili ilgisiz bireyler bir takım şeyler söylüyorlar. Konu ile ilgili bilgi boşlukları var. Medyanın belki de yapmakta olduğu en büyük hata gazetecilerimizin o boşlukları bir takım yorumlarla doldurmaya kalkmaları. Gerekçeye ilişkin boşluklar var, olayın nedenine ilişkin soruşturma süreçleri devam ediyor. Bir takım medya organları, gazeteciler de çıkıp bütün o boşlukları doldurma gereği duyuyorlar.”

‘Hukukun işini yapmasına izin verilmeli’

“Ne yazık ki küçük bir kız çocuğu hayattan alındı, götürüldü. Ama bundan sonra yapılacak olan şey hukukun işini yapmasına izin vermek. Hukuksal süreçler devam ediyor. Hukuksal süreçlerin ardından gerekli bilgi aktarımı yapılacaktır. Tabii ki gazeteciler olayı takip edecek ve kamuoyunu bilgilendirecekler. Ancak olup bitenleri haber yaparken toplumun ruhsal durumunu, toplumdaki dinamikleri de çok iyi değerlendirmeleri gerekir. Çünkü medya olayları haber yaparken bu olayların toplumu etkileyecek travmatik hale de dönüşmemesi gerekiyor. O nedenle yapılacak her bir haber, topluma aktarılacak her bir bilginin toplumun daha da yaralaması değil, toplumu iyileştirmesi adına olmalı. Çünkü problem varsa gazetecinin öncelikli misyonu bu problemin bir daha yaşanmamasına katkı sağlayacak nitelikte bilgiler vermek. Bu sorunların çözümüne de katkıda bulunacak bilgiler sağlamak. Bunun için de öncelikle haber kaynaklarının çok doğru tespit edilmesi gerekir.”

‘Toplumda moral paniği yaratılıyor’

“İlgili, ilgisiz çevreler bu olayı araçsallaştırarak toplumda duygu tansiyonu yükseltiyorlar, moral paniği yükseltiyorlar. Aynı yaşta pek çok çocuk var ve travmalar yaşıyor olabilirler. Konu medyada o kadar çok işleniyor ki zaten travmatik olan olay sürekli bir toplumsal travmaya dönüşüyor. Temelsiz bilgiye dayalı birtakım senaryolarla bilgi aktarımı yapılıyor.”

‘Toplum bu tür olaylara alıştırılmamalı’

“Herkes olayla ilgili bir şeyler söylüyor. Medyada malzeme arayışı içine girildiği için bir şekilde olay kendi asıl ekseninden de uzaklaştırıldı ve sıradanlaştırıldı. Bu toplum eskisi kadar cinayetlere, şiddet olaylarına üzülmüyor aslında. Gazeteciler ekranlarda gözyaşı döküyor ama toplum buna alıştı artık. Medyada şiddet öğeleri bu kadar çok her tür görüntüde kullanılırsa giderek alışıldı. Dolayısıyla toplumsal travmaya mı dönüştü yoksa toplum travmalar yaşayamayacak kadar kaotik bir durumda mı, tıkanma noktasında mı onları da sorgulamak gerekiyor.”

SPUTNİK TÜRKİYE
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)