Arıboğan, İletişim ve Benlik Kavramını Anlattı

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Demirkent Eğitim ve Araştırma Vakfı’nın düzenlediği “Yeni Dünya Düzeninde İletişim ve Benlik Kavramı” programının konuğu oldu. Zoom üzerinden gerçekleşen yayında Arıboğan, benlik ve iletişim olgularının birbirini tamamlayan kavramlar olduğunu vurguladı. 

“Benlik duygusu tarihsel ve mekânsal olarak değişir”

Benlik kavramının duygusal, tarihsel ve mekânsal olarak değişebileceğini söyleyen Prof. Dr. Arıboğan; “Ben olduğunun farkında olmak, sosyal çevre ve özel kimliği ile birlikte tamamlayan şeyi benlik olarak değerlendirebiliriz. Dolayısıyla benlik ve iletişim kavramları birbirini tamamlamaktadır. Benlik, duran bir şey değildir tarihi bir ekosisteme sahiptir. Bilişsel şemalar, zamanın ruhunu yansıtan düşünce dünyasının bir parçası haline gelir. Orta Çağ Hristiyan dünyanın içinde doğmuş ve yaşamaya devam ediyorsanız oranın geleneklerine, algı dünyasına sahip olursunuz. İstanbul’da 21.yüzyılda doğmuş biriyseniz bambaşka bir algı dünyasına sahipsiniz demektir. Yani benlik duygusu tarihsel ve mekânsal olarak değişir diyebiliriz. Bir köyde izole olarak yaşıyorsanız bilgi dünyanız köyde öğrendiklerinizle sınırlı kalır. Ancak dijitali sınırsız kullanabildiğiniz, kütüphanelere gidebildiğiniz bir yaşamınız varsa o zaman artık siz o dünyada yaşamazsınız. Siz o dünyayı yaşarsınız. Dünya size taşınır.” İfadelerini kullandı.

 “Pandemi dönemi sınırları tahkim eden bir ruh yarattı”

Sözlerinin devamında Covid-19 bağlamında küresel değerlendirmelerde bulunan Arıboğan; “Covid-19 bu yüzyılda karşılaştığımız üçüncü büyük kriz. Devlet insanların etkileşimi dijitale taşıyıp tam anlamıyla kitlesel gözetleme mekanizmasının oluşturulması sağlandı. Bu hastalığı hiç duymayabilirdik. Bir krizin içine girdiğiniz andan itibaren coğrafi alanınız artık küresel köyün parçası olmaktan çıkmaya başlıyor. Kendi sınırlarınızı yeniden çizmek durumunda kalıyorsunuz. Ve pandemi dönemi sınırları tahkim eden bir ruh yarattı. İtalyanlar kendi ülkesinde, İspanyollar kendi ülkesinde öldüler. Ve ulusal sınırlar hem coğrafi açıdan hem de kafamızda da çok belirgin hale gelmeye başladı. Devlet, aslında küreselleşmeyi yeni bir katmanla daha kesti. Bu süreç küreselleşmeyi kesen faktör oldu. Askeri bağlamda kesti, güvenlik tehditleri yarattı ve ekonomiyi tamamen değiştirdi. Özellikle bu dönemde kitlesel takip sisteminin olağanüstü geliştiğini söylemek mümkün. Artık devlet merkezli, otoriter ve duvarlarla çevrili, insanı tutsak eden ama bu tutsaklığın farkındalığını yitirmemize sebep olan bir dünyaya giriyoruz.” Dedi.

“Dijital ortam bireyleri çıplaklar kampına sokuyor”

Prof. Dr. Arıboğan; Dijitalleşmenin yenidünyaya getirilerini değerlendirerek; “Bireyler kendini sosyal medyada özgür hissediyor. Ancak veri olarak bütün bilgilerini açık ediyor. Verilerini sunduğun andan itibaren birey olarak özgür olmak mümkün değil. Dijital ortam, bir manada bireyleri bir çıplaklar kampına sokuyor aslında. Michel Foucault buna panoptikon toplumu diyor. Sürekli gözetlenen, her şeyi açık olan bir toplum. Devlet ne yediğinden tutun da ne sevdiğine kadar her şeyi biliyor. Dolayısıyla her şeye devlet her şeye hâkim olduğu sürece istediği her yöne de sevk edebilecek durumdadır. Ancak bunların farkında değiliz. Farkında olmadığımız için kendimizi özgür sanıyoruz ve kaçış yolu aramanın aksine memnuniyet duyuyoruz.” Şeklinde konuştu.

“Küreselleşme ile insan hakları daha çok öne çıkmaya başladı”

Sanayi toplumu insanları vatandaş haline getirdiğinin altını çizen Arıboğan; “Vatandaşlar görevleri olduğu kadar hakları da olan insanlardır. Küreselleşme ile haklar daha çok öne çıkmaya başladı. Devletin vatandaşlar üzerinde hakları ortaya çıkmaya başladı. Bugün içine girdiğimiz duvarlı dünya, insanı yeniden modern tebaa haline getirecek olan sınırlı ve gözetleyici sistemdir. Yani bir panoptikan sistemine doğru gittiğimizi ve modern tebaa anlayışına sahip olacağımızı düşünüyorum. Tebaa olduğumuz andan itibaren ben duygusundan çıkarız. Sürünün parçası olmaktan öteye geçemeyiz.” İfadelerini kaydetti.
 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)