Eğitim ortamlarında görülen ‘Dil ve Konuşma Bozuklukları’ her yönüyle ele alındı

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.45015

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü, Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Bozuklukları Eğitim-Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü (ÜSESKOM) ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliğinde “Eğitim Ortamlarında Görülen Dil ve Konuşma Bozukluğu Semineri” gerçekleştirildi. İstanbul’da görevli eğitimcilerin katıldığı seminde alanında uzman isimler eğitim ortamında görülen dil ve konuşma bozukluklarına dikkat çekti.

Üsküdar Üniversitesi NP Sağlık Yerleşkesi İbn-i Sina Oditoryumunda tam gün gerçekleşen etkinliğe Milli Eğitime bağlı rehberlik ve araştırma merkezi yöneticileri ve çalışanları, okul psikolojik danışmanları ile okul rehber öğretmenleri yoğun ilgi gösterdi.

Prof. Dr. Ahmet Konrot: “Farkındalığı arttırmanın önemli olduğunu düşünüyoruz”

Seminerin açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Başkanı ve ÜSESKOM Müdürü Prof. Dr. Ahmet Konrot gerçekleştirdi. Konrot; “Hepimizin bildiği gibi özel gereksinimli bireylerin önemli bir kısmına iletişim, dil ve konuşma bozuklukları eşlik eder ancak tanı almayan bireylerin yanı sıra, sınıflarımızda farkında olmadığımız ve kendilerinin de farkında olmadığı, öğretmenlerinin ve velilerinin de farkında olmadığı iletişim konuşma ve dil sorunlarının da yaygın olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu semineri düzenlerken bir anlamda onun da bilincinde olarak farkındalığı arttırmak konusunda bir çalışma yapmanın önemli olduğunu düşündük. Bu seminerde tüm öğrencilerimizi etkileyen sorunlardan söz edeceğiz.” dedi. 

Destek sağlık hizmetlerine ihtiyaçları var…

Seminerde “Dil ve Konuşma Bozukluklarının Yönetiminde Paydaşlar ve Rolleri” başlığında önemli paylaşımlarda bulunan Prof. Dr. Ahmet Konrot; “Milli Eğitim Bakanlığının özel eğitim ile ilgili düzenlemelerine baktığımız zaman özel eğitim bölümlerinde de anlatılan, altı sürekli çizilen, vurgulanan konu eğitimin bireyselleştirilmesi yani bireyselleştirilmiş eğitim programlarının sunulmasıdır. Dolayısıyla böyle bakıldığı zaman hangi paydaş olursa olsun öğretmen, hekim, akranlar, anne, baba birey bazında sorunu ele alıyor gibi bana geliyor. Sadece birey bazında ele almak ne kadara yeterli diye düşünüyorum çünkü özel eğitim, özel eğitime muhtaç demiyorum özel gereksinim diyorum. Sağlık hizmetlerine ihtiyaçları var, destek sağlık hizmetlerine ihtiyaçları var, eğitim hizmetlerine ihtiyaçları var, sosyal hizmetlere ihtiyaçları var. Sosyal hizmet dediğimiz zaman hem sosyal açıdan desteklenmeleri hem de sosyal politikalar ve mali açıdan desteklerin sağlanması… Bunların her biri bir gereksinimdir.” ifadelerini kullandı. 

Dr. Öğr. Üyesi Maral Yeşilyurt: “Ses hijyenine dikkat etmek gerekir”

“Ses Bozukları” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Maral Yeşilyurt; “Ses bozukluğunu öğrencilerde görüyoruz ama şu an öğretmenlerde de görülen bir meslek hastalığı. Ses teli dediğimiz şey gırtlağımızda yer alan iki tane kastır. Ses teli aslında bir iskelet kasıdır. Erkeklerde 23mm kadında 16mm uzunluktadır. Ses aslında kompleks bir yapıdır. Sesin oluşabilmesi için bir titreşimin olması gerekir. Ses hijyenine de dikkat edilmesi gerekir. Sigarayı bırakın, sık ve şiddetli boğaz temizlemekten öksürükten kaçının, sesinizi dayanma sınırının ötesinde zorlamayın. Aşırı şiddette konuşmayın, bağırmayın, çığlık atmayın, bol su için. Çay kahve ve bitki çayını minimum tüketin.” dedi. 

Dr. Öğr. Üyesi Özlem Oğuz: “Çocuğun 5 yaşına geldiğinde bütün sesleri tamamlaması gerekiyor”

Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Özlem Oğuz, “Konuşma Sesi Bozuklukları” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Oğuz; “Bu durum genelde çocuklarda görülür. Çocukların sesi üretebilmesi, iki farklı sesi algılayabilmesi için farklı bileşenlere ihtiyacı vardır. Çocuk ne zaman hangi sesi üretiyor, nerede hata yapıyor bunun bilinmesi lazım. Çocuk 2 buçuk yaşına kadar kuşa tuş diyebilir ama 4 yaşına geldiğinde ‘k’ sesini kullanması gerekiyor. Normalde kullanıyor olabilir ama kuş ve tuşun başka şeyler olarak kullanıldığını bilmesi, ayrı olarak kullanması gerekiyor. Çocuk 4 yaşına geldiği zaman %90- %100 anlaşılması gerekiyor. 4 yaşını tamamlayıp 5 yaşına geldiğinde bütün sesleri tamamlaması gerekiyor.” ifadelerini kullandı. 

Erken çocukluk dönemindeki çocuklarda dikkat edilmesi gerekenlere değinildi

Seminere NPİSTANBUL Hastanesi Uzm. Dil ve Konuşma Terapisti Anuş Tahmincioğlu da katıldı. “Dil Bozuklukları” konusunda konuşma gerçekleştiren Tahmincioğlu, okul öncesi ve lise dönemi gelişimsel dil bozukluğu olan çocukların dil becerilerinden dili anlama ve konuşma bakımından inceledi. Erken çocukluk dönemindeki çocuklara ilişkin dikkat edilmesi gereken noktaları anlattı.

Öğr. Gör. Ayşe Buse Saraç: “Duygusal süreçler kekemeliğin nedeni değil, çıktısıdır…” 

Seminerde “Akıcılık Bozuklukları” konusunu ele alan Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Öğr. Gör. Ayşe Buse Saraç; “Kekemelikte kişi ve ortamlardan kaçınmak söz konusudur. Duygusal süreçler kekemeliğin nedeni değil çıktısıdır. Kekeme çocuklara, ‘Dur, yavaş, sakin ol.’ gibi cümleleri kullanmamamız gerekiyor. Bu cümleler onlarda anksiyete yaratabiliyor. Aynı şekilde onların cümlelerini bitirmelerine izin vermelisiniz ve kendiniz ondan önce davranarak konuşmamalısınız. Çocukla konuşurken ara ara duraksayarak acele etmeden bir yol izleyin. Çocuk konuşmasını bitirdikten sonra birkaç saniye bekleyerek konuşmanıza devam edin. Bu zaman baskısını azaltacaktır.” şeklinde konuştu.

Arş. Gör. Ceren Söğüt: “İşitme yetersizliği olan çocukların dil ve iletişim becerileri, eğitim öğretim sürecinin kalbindedir”

“İşitme Yetersizlikleri” konusunu ele alan Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Arş. Gör. Ceren Söğüt, işitme yetersizliğinde eğitimin önemine vurgu yaptı. Söğüt; “İşitme yetersizliği olan çocuklar hangi eğitim ortamına yerleştirilirse yerleştirilsin sonuçta eğitsel değerlendirme ve tanılama sonuçlarından yararlanarak eğitim öğretim sürecinin planlanması gerekir. İşitsel deneyimler ve iletişimsel fırsatları sağlayarak olabildiğince erken bir dönemde eğitimin başlatılması gerekir. İşitme yetersizliği olan çocukların dil ve iletişim becerileri, eğitim öğretim sürecinin kalbindedir.” dedi. 

Arş. Gör. Göksu Yılmaz: “Doğru ir değerlendirme, doğru müdahalenin ilk adımıdır”

“Motor Konuşma Bozuklukları” başlıklı sunum gerçekleştiren Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Arş. Gör. Göksu Yılmaz; “Motor konuşma bozukluklarının doğru tanılanması; salt bir artikülasyon fonolojik bozukluk veya nörojenik edinilmiş bozukluklarından doğru biçimde ayırt edilmesi doğru müdahale protokollerinin uygulanması ve bireyin rehabilitasyon süreci için ilk basamaktır. Doğru bir değerlendirme, doğru müdahalenin ilk adımıdır” ifadelerini kullandı.

Eren Özbüyük: “Dil ve Konuşma Terapisti olmak hiç düşüncemde yoktu”

‘Hayat bir tercihtir’ sözleriyle kendini ifada eden Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü öğrencisi Eren Özbüyük; “Bölümümün bana katmış olduğu değerler ışığında mesleği her geçen gün daha çok sevmiş ve bağlanmış durumdayım. Bu sürece başlamadan önce düşüncemde hiç dil ve konuşma terapisti olmak yoktu. Mesleğimi benimseyişimin dışında çalışmaya son derece hazır olduğumu hissetmekteyim, almış olduğum dersler ve stajlar ışığında. Mesleğimi en doğru, en düzgün ve ekip çerçevesinde yapacağımdan şüphe duymuyorum. Hayat bir tercihtir.” ifadelerini kullandı.
Soru-cevap yapılmasının ardından etkinlik, toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)