Korkutucu görünse de nükleer santraller en az radyasyon yayan kaynaklar…

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.43138

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu İş Sağlığı ve Güvenliği bölümü tarafından “Nükleer Tehditler ve Korunma Yöntemleri” adlı çevrimiçi etkinlik düzenlendi. Acil Durum ve Afet Yönetimi Program Başkanı Öğr. Gör. Ayşe Aydemir Yıldırım’ın moderatörlüğünde gerçekleşen etkinliğe Nükleer Teknoloji ve Radyasyon Güvenliği Program Başkanı Öğr. Gör. Dilek Aker katılım sağladı. Aker; “Nükleer santraller korkutucu görünüyor ama kazalar, büyük olaylar meydana gelmediği taktirde normal işleyişinde bize en az ölçüde radyasyon yayan kaynaklardır.” dedi.
 

“Nükleer santraller normal işleyişinde en az radyasyon yayan kaynaklardır”

Doğal olarak maruz kaldığımız radyasyon kaynaklarına dikkat çeken Nükleer Teknoloji ve Radyasyon Güvenliği Program Başkanı Öğr. Gör. Dilek Aker; “En çok maruz kaldığımız radyasyon kaynağı Radon gazıdır. Özellikle bodrum katta oturanlar maruz kalır. Korunma yöntemi olarak evi bol bol havalandırmak, çatlakları kapatmak ya da bodrum gibi yerlerde yaşamamaya özen göstermek gerekir. Medikal X ışınları ya da topraktan gelen Uranyum elementleri gibi elementlerin bulunduğu ya da kozmik ışıklar, gökyüzünden gelen ışınlar tüketici ürünlerinin birçoğunda bulunuyor. Vücudumuzda farklı radyo izotoplar vardır. Mesela bir muzda Potasyum40 izotopu vardır. Bunların hepsi bize radyasyon olarak etki eder ama bir yılda her gün 170 muz yerseniz ancak o zaman radyasyon zehirlenmesi yaşarsınız. Nükleer santraller korkutucu görünüyor ama kazalar, büyük olaylar meydana gelmediği taktirde normal işleyişinde bize en az ölçüde radyasyon yayan kaynaklardır.” ifadelerini kullandı. 

“Radyasyon insan gözünün spektral hassasiyetinin dışında kalıyor”

İnsan gözünün spektral hassasiyetinin dışında olduğu için radyasyonu göremediğimizden bahseden Öğr. Gör. Dilek Aker; “Ampul ışık üretebiliyor ve ışık yayıyor. Radyoaktif bir maddede radyoaktivite üretiyor ve radyasyon yayıyor. İkisi de dalga yoluyla yayılıyor. Görülebilir bir ışık var ve bu görülebilir ışığın ötesinde kalıyor. Radyasyon insan gözünün spektral hassasiyetinin dışında kalıyor. Mesela deprem dalgalarını biz göremiyoruz ama hayvanlar bir süre önceden bağırmaya hatta kendilerini parçalamaya başlıyorlar ya da bir şahin mesela bu dalgayı yukarıdan görüyor. Örneğin bir köpek, karanlıkta çok uzaktaki bir varlığın insan mı, hayvan mı ya da zararlı mı olduğunu sıcaklık sensörü gibi görüyorlar. Sadece insan gözünün spektral hassasiyetinin dışında olduğu için biz radyasyonu göremiyoruz. Enerjisi ışık enerjisinden daha yüksek olduğu için zararlı diyoruz.” şeklinde konuştu. 

“Kurşun çok iyi bir radyasyon koruyucudur”

Radyasyondan nasıl korunmamız gerektiğinden bahseden Öğr. Gör. Dilek Aker dikkat çeken önerilerde bulundu. Aker; 

- Radyoterapide ışınlanmayacak bölgeyi korumamız gerekir. 
- Gözler katarakt olmasın diye kurşun kaplı gözlükler takılmalıdır. 
- Ellerimiz zarar görmesin diye eldiven kullanmalıyız. 
- Genç bir hastaya ışınlanma yapılacaksa üreme organlarının korunması gerekir. Özellikle kurşun kaplamalı ürünler kullanılmalıdır. Çünkü kurşun çok iyi bir radyasyon koruyucudur. 
- Radyasyon kazalarında da bulaşıcı olan ya da şüphelenilen bölgeyi bol su ile yıkamalıyız. Su çok iyi bir zırh malzemesidir. 
- Kıyafetlere temas etmemeli orada çıkarmalı, koruyucu eldivenlerimizi de çıkarmalıyız ama çöpe atmamalıyız en az 60 gün kuru hava deposunda bekletmemiz lazım. 
- Kusma, bulantı gibi belirtileriniz varsa hemen tıbbi destek almanız gerekir. Küçük radyasyonlar birkaç hafta sonra ortaya çıkabilir. 
- Bir nükleer sızıntı ya da bir patlama varsa halkın alması gereken önlemler ise patlama anında dışarıdaysanız patlamayı hisseder hissetmez çukur bir yere ya da bir duvar dibine yüz üstü yatmalıyız. Yüzümüzü kesinlikle korumalıyız. Mor bir ışık vardır etrafta o ışığa kesinlikle bakmamamız gerekir. 
- Patlama sırasında oluşan dalgadan korunmak için kulağınızı da kapatabildiğiniz kadar kapatmalısınız. 
- Açıkta deri bırakmamalı ve çıplak yerlerimizi örtmeliyiz. Ardından hemen sığınağa yönelip bir bezle solunum yollarımızı kapatmalıyız. Arabadaysak eğer parlak ışığı görür görmez aracı ve motoru durduruyoruz ve sırtımız cama dönük şekilde her yerimizi koruyoruz. ‘Yat, kapan ve örtün’ diyoruz. 
- Son olarak bir süre toprak üstünde yetişen ürünleri yememeli ve açıkta su yerlerine girmememiz gerekiyor.  

Etkinlik katılımcıların sorularının yanıtlanmasının ardından sona erdi. 


 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)