Dijital nesli ebeveyn rehberliği geliştirecek

Prof.Dr. Nevzat Tarhan: “Gençleri eleştirmek, onları karşımıza alıp onları düzeltmek yerine yanımıza alıp onu sanal ortamın gerçekliği ile hayatın gerçekliği arasındaki birlikte yürüyüşe rehberlik yapmamız gerekiyor. Eğer bunları yaparsak bu gençler becerilerini iyiye ve güzele götürürler.” 

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nevzat Tarhan, dijitalleşmenin Y kuşağı üzerinde çok önemli etkileri olduğunu belirterek önemli değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Tarhan, şunları söyledi:

“Geçmişler ibnü’l vakit derlermiş yani zamanın çocuğu. Dijital nesil de bu zamanın çocuğu. Zamanın getirdiği yenilikler var ama bu yeniliklerle beraber riskler var. Bu riskleri yaşayan ve aynı zamanda zamanın getirdiği kolaylıklardan sonuna kadar faydalanmaya çalışan bir kuşak var. Bu Y kuşağının özelliği. Y kuşağını davranışsal olarak değerlendirmemiz gerekirse iletişim becerileri açısından değerlendirmemiz gerekir.

45 yaş ve üzeri radyo kuşağı. Daha sonraki kuşak televizyon kuşağı. Şimdiki kuşak da sosyal medya kuşağı. Bütün bunlar Y kuşağının şekillenmesine sebep oluyor. Çünkü dijital teknolojiyle çok haşır neşir oluyorlar. Doğuştan itibaren dijital teknolojiyle tanışıyorlar. Artık okuma yazma öğrenmeden önce dijital teknolojiyle çalışıyorlar. Bu günümüzün bilimin getirdiği bir yaşam biçimi haline dönüştü.

Analog kayıtlara dijital kayıtlara dönüşmesi. Belki önümüzdeki 10 yıllarda şunu göreceğiz. Analog kayıtlar yani bir ara yüz yazılacak, insan beynindeki bilgiler dijital hale getirilecek. Beynimiz tuşlarla yönetilen bir beyin hale gelecek ya da insan düşünce gücüyle arabayı kullanacak. Bu şimdi yapılıyor zaten felçli kişiler düşünce gücüyle kolunu bacağını oynatabiliyor.

İnsanlık sanki manevi dediği konuların maddi boyutlarını görmeye başladı. Sanal gerçeklikle somut gerçeklik arasındaki sınırlar kalkmaya başladı, sanal gerçeklik dediğimiz şey aslında hayatın fiziksel gerçeklikmiş bunu görüyoruz. Teknoloji gençlerin bu realite ile ilişkilerini bozdu. Özellikle soyut kavramları gelişmemiş çocuklar, 6-7 yaşından önceki çocuklar dijital teknoloji ile karşılaştığı zaman izlediği videoda bir canavar gördüğü zaman onu gerçek zannediyor. Ebeveyn gözetimi varsa zarar vermiyor bu, ebeveyn gözetimi yoksa hayattan korkmaya başlıyor.

Burada anne, baba ve aile daha önplana çıkmaya başladı çünkü daha önce evinde karşılaşmadığı tehditlerle korkularla dijital ortam sayesinde karşılaşmaya başlıyor ve ne yapacağını bilmiyor. Bu risk oluşturuyor ama çocuk bunu ebeveyn gözetiminde oynarsa, televizyon izlerse çocuk beceri kazanmış oluyor. Her yeni şey gibi risk oluşuyor. Çocuğun evden çıkması bir risktir, çocuğu hasta olmasın kaza geçirmesin diye bir fanus içinde yetiştirirsek her şeyden korkan bir çocuk, özgüveni olmayan bir çocuk ortaya çıkar.

Şimdiki gençler sormadan itaat eden gençler değil. Soruyor, düşünüyor, sorguluyor, ondan sonra kabul ediyor. Biz böyle bir gence dijital teknolojiyi kısıtlayamayız.

Y kuşağının özellikleri şöyle: Ben merkezciliğe yatkın, konformist daha çok, kolaycılığa yatkın, herşeyi kolay elde etmek istiyor. Herşeye kısayol oluşturuyor. Ders çalışmayı bile kısayolla öğrenmek istiyor. Bunu oluşturmuş zaten insan beyninin de kısayol yapma  özellikleri var. Onu çok rahat kullanıyor. Bu da aynı zamanda emek vermeden, yorulmadan gibi bir beklenti oluşturuyor. Hayat da mükafatını hep tahammül edenlere veriyor. Öyle bir psikoloji yasası var.

Bu psikoloji yasası nedeniyle bu gençler ufak bir engelle demoralize oluveriyorlar. Kendilerine hayır denilmesini istemiyorlar. Ben merkezciler, kolaycılar ama sevimliler bu gençler. Genellikle zorlukla karşılaştıkları zaman işi eğlenceye angaryaya vererek atlatmaya çalışıyorlar ama hayatın gerçeklerini gördükten sonra hemen uyum sağlıyorlar.

Gençleri eleştirmek, onları karşımıza alıp onları düzeltmek yerine yanımıza alıp onu sanal ortamın gerçekliği ile hayatın gerçekliği arasındaki birlikte yürüyüşe rehberlik yapmamız gerekiyor. Eğer bunları yaparsak bu gençler becerilerini iyiye ve güzele götürürler.”

Dijitalleşmeyle beraber otizm vakalarının arttığını da belirten Prof.Dr. Tarhan, şöyle devam etti:

“Son 10 yılda çok artış var. Acaba bunun sebebi dijital teknoloji mi deniliyor? Dijital teknoloji sosyallik kavramını değiştirdi. Bilgisayar karşısındasın, evin güvenli ortamındasın fakat aynı zamanda çok güvensiz işler yapıyorsunuz, kimlik değiştirsunuz, yalan söylüyorsunuz, oyun oynuyorsunuz, bu sırada adam öldürüyorsunuz ve bunu o anda gerçekmiş gibi yaşıyorsunuz. Beyin o anda dopamin, seratonin, endorfin herşeyi salgılıyor çocukta, bunun neresi sanal, bu fiziksel. Hayat da böyle gerçek. Sanal gerçeklikle maddesel gerçekçiliğin ayrımını yapamaz. Mesela EFT işlemi, şifreyi giriyorsun 10 bin dolar bir tuşla diğer hesaba geçiyor. Bu sanal değil ki gerçek. Hayat da böyle gerçek. Çocuklar bu sanal gerçeklikle maddesel gerçekliğin ayrımını yapamazsa bir çok şeyi kaybediyorlar ve otistik dedğimiz asperger sendromu dediğimiz tipler çoğaldı.

Asperger sendromu şöyledir: Özelilgi alanları vardır, bir konuda dahidirler, süper işler yaparlar ama sosyal becerileri berbattır. Birine nasılsın diyemezler, oturmayı kalkmayı bilmezler. İlişki kurmayı bilmezler ama bir konuda bilgisayarın karşısında 24 saat süper işler yaparlar. Bir müddet sonra bu çocuk yalnız kalıyor, sınıfta arkadaşlarının arasında yalnız kalıyıor. Bunu önlemek için mutlaka bu çocuklara yol göstermek gerekliyor. Bu gençler ilgi alanlarına devam etsinler ama tek ilgi alanları dijital teknoloji olmasın başka ilgi alanları da olsun.

Bunu yapabilirsek hayatın gerçeklerinden koparmadan bu gençleri dijital ortamın o eğlenceli halini gençlere bir amaç verirsek bu hale haline getirisek bu gençler topluma da kendilerinde de değer katarlar.”
 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)