Aday Üsküdar | Üniversitemizle ilgili tüm merak ettiklerin için uskudar.edu.tr/aday

Yeni Medya ve Gazetecilik Akademik Etkinlikler

23 EKI 2024

Üsküdar İletişim'de sosyal medya trendleri konuşuldu

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü, Gazetecilik Bölümü, Gazetecilik Kulübü ve Uluslararası Sosyal Medya Kullanıcıları Derneği (USMEK) ortaklığında düzenlenen "Sosyal Medya Trendleri" başlıklı panelde, sosyal medyada trend olan uygulamalar konuşuldu.Yeni Medya ve İletişim Bölümü Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Asayiş Berkemal isimli sosyal medya hesabının sahibi Cüneyt Sevindik ve içerik üreticisi Hümeyra Akbayrak'ın konuk olduğu etkinlik, İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Ceren Saran'ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Etkinliğin açılış konuşmalarını Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, USMEK Başkanı İzzet Aydın ve Gazetecilik Kulübü Başkanı Umut Şimşek gerçekleştirdi.Prof. Dr. Süleyman İrvan: "Sosyal medyayı doğru kullanmayı öğrenmeliyiz"Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, panelin açılış konuşmasında sosyal medyaya ve USMEK ile olan iş birliğine değindi. İrvan, "Bu etkinlik, 2024-2025 eğitim yılının ilk etkinliği. Bu yıl boyunca birçok etkinlikte bir arada olacağız. Bu etkinliği dış paylaşımız olan USMEK, Yeni Medya İletişim Bölümü ve Gazetecilik Kulübü’yle birlikte düzenledik. Üç değerli konuşmacımız var bugün. Elbette konuklarımız sosyal medya ile ilgili hem kendi deneyimlerini paylaşacak hem de sizin sorularınızı cevaplayacaklar ama ben de izin verirseniz sosyal medya ile ilgili birkaç şey söylemek isterim. Sosyal medya deyince aslında genellikle olumsuz yanlarıyla tartışıyoruz. Sık sık sosyal medya mecralarının kapatılmasına tanık oluyoruz. Sosyal medya adeta bir suç yuvası gibi algılanıyor. Sosyal medya nihayetinde hepimizin sabah kalktığımızda ilk baktığımız mecra. Belki akşama kadar en çok sosyal medyada vaktimizi geçiriyoruz. Kendimizi sosyal medyada ifade ediyoruz. Haberleri sosyal medyadan takip ediyoruz. İlgi alanlarımızı oralarda bulmaya çalışıyoruz. İletişimciler olarak sosyal medya bizim için çok önemli çünkü içimizden bazıları ileride kendi hayatlarını sosyal medya üzerine kuracaklar. Hayatlarını orada kazanacaklar. Dolayısıyla sosyal medyayı anlamayı, doğru kullanmayı ve sosyal medya okuryazarı olmayı öğrenmemiz gerekiyor. Eğitim hayatınız boyunca kendinize sosyal medyada iyi bir kariyer oluşturmaya çalışın’’ dedi.İzzet Aydın: "USMEK olarak sizlerle iletişimde kalacağız" Uluslararası Sosyal Medya Kullanıcıları (USMEK) Genel Başkanı İzzet Aydın da panelin açılışında bir konuşma yaptı. İzzet Aydın, konuşmasında sosyal medyada aktif olan, haber paylaşan gazetecilerle öğrencileri bir araya getirmenin önemini vurguladı. Aydın, “Biz USMEK olarak birbirinden değerli gazeteci arkadaşları, sosyal medya fenomenlerini inşallah bundan sonraki yapacağımız programlarda sizlerle bir araya getireceğiz. Sizlerin staj taleplerinizde de size yardımcı olmak istiyoruz. Bu konuda bizimle mutlaka iletişim kurmanızı özellikle rica ediyoruz. Biz her konuda Süleyman Hocamla devamlı iletişim halindeyiz" dedi.Cüneyt Sevindik: "İnsanlar yaşadıkları sıkıntıları bana anlatıyor"Asayiz Berkemal isimli sosyal medya hesaplarından asayişle ilgili videolar paylaşan Cüneyt Sevindik, konuşmasında sosyal medya serüveninden bahsetti. Sevindik, “Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum. Daha önce bir haber kuruluşunda çalışıyordum. Bir sosyal medya sayfası kurmak istedim. Asayiş muhabiri olduğum için ismini Asayiş Berkemal yapmak istedim. Sayfamda paylaştığım bir haberden sonra 1000 takipçiye ulaştım. Şu an sosyal medyanın bütün platformlarında haberlerimi paylaşıyorum. Bu şekilde sosyal medya haberciliği yapmaya çalışıyorum. Sosyal medyayla ilgilenmek isteyenler varsa bu konuya yönelebilirler. Ben haberlerimi iyi yönde kullanmaya çalışıyorum. Emniyetle bağlantılı olsun, haber kanalları ile bağlantılı olsun hepsiyle iletişim halindeyim. Günde yaklaşık 2000’e yakın haber alıyorum ve bu konuları süzgeçten geçirip olabildiğince güncel konuları sayfamda takipçilerimle paylaşıyorum. Bu şekilde de geniş kitlelere ulaşmış bulunuyorum. Haberlerimi ilk olarak kurumumla paylaşıyorum. Sonrasında kendi sayfamda paylaşıyorum. Sosyal medya haberciliğine ilk başladığımda tabii ki olumsuz yorumlar aldım ama kısa sürede 100.000 takipçiye ulaşmıştım. 2 yılda bu seviyeye geldim. Kısa sürede bu kadar büyüyeceğimi hiç düşünmemiştim. Bu büyümeyi bire bir insanlarla bizzat muhatap olmama ve haberleri kendim paylaşmama bağlıyorum. Bir ihbar geliyor ve o ihbarı paylaştığım zaman bunun geri dönüşü oluyor. Özgün içeriğe sahip olabiliyorum çünkü insanlar yaşadıkları sıkıntıları bana anlatıyor. Bu şekilde özgün içerikler yapabiliyorum. Sayfalarımla tek başıma ilgileniyorum. Çünkü benim bilgim dahilinde olmasını istiyorum. Bana bir haber atıldığı zaman emniyetle koordineli bir şekilde ilerliyorum. Doğru haber paylaşmaya çalışıyorum" dedi.Hümeyra Akbayrak: "Haber sunuculuğuyla başlayıp, sosyal medyada ilerledim"Sosyal medya içerik üreticisi Hümeyra Akbayrak konuşmasına sosyal medyaya geçme sürecinden ve iş yerindeki deneyimlerinin onu nasıl sosyal medyaya yönlendirdiğinden bahsederek başladı. Akbayrak, “Çoğunlukla Instagram ağırlıklı içerikler üreterek buraya geldim. Aslen diksiyon eğitmeniyim, seslendirme sanatçısıyım ama gazetecilik kulvarımız da var. 2021 yılında Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümünden mezun oldum. Mezun olduktan yaklaşık bir sene sonra bir kanalda çalışmaya başladım. Aslında hep hayalim sunuculuk, spikerlik yapmaktı. Akşam haberlerini ben sunacağım edasıyla olaya giriş yaptım. Kanala girdiğimde karşılaştığım ilk şeylerden biri, bu benim lügatim değil dedim kendime. Ben çok mimik kullanan bir insanım ve bana, karşında bir prompter var onu okuyacaksınız ona göre konuşacaksınız dediler. “Hümeyra mimik yapma, Hümeyra düz dur” uyarılarından sonra böyle olamayacağını anladım. Gidip patrona dedim ki, ‘gereksiz bilgiler’ mi sunsak? Benim çok fazla bilgim var. Ben araştırmayı çok seviyorum. Bunları da bir yerde paylaşmak istiyorum. İzniniz olursa kanal üzerinden yapalım bunu, tutar. Ben mimiklerime güveniyorum sunuculuğuma güveniyorum, etki tepki meselesi var. İnsanlara samimi geliyorum bunu yapalım. Hayır dedi. Kanalın olanaklarını kullanmak istediğimde, kullanamazsın dedi. Stüdyoda çekim yapabilmem konusunda onay verdi. Stüdyoda storyler atarak belirli bir kitleye sahip oldum. O sırada 60 bin civarı bir takipçiye sahiptim. Sonra dediler ki gereksiz bilgileri senin sosyal medya hesabından yayımlamayı bırak. Kanala geçirelim, oradan devam et. Öyle bir mesele yok dedim. Burada bilginize güvenerek, kendinize güvenerek hareket etmeniz çok önemli. Benim hikayem biraz patronun izin vermemesiyle alakalı gelişti. Belki prompter karşısında haber okumaya devam edecektim. Bugün birçok takdir ettiğim arkadaşım sunuculuk yapıyor. Ana haberleri sunuyorlar. Gerçekten ağızlarına, yüreklerine sağlık. Benim kulvarım değilmiş, en azından bunu deneyimleyip gördüm. Sosyal medya bazında ilerlemeye başladım, sosyal medya uzmanı olarak hayatıma devam ediyorum’’ dedi.Doç. Dr. Gül Esra Atalay: "Sosyal medyanın belirli bir yaş altındaki çocuklar için birden fazla sakıncası var"Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, konuşmasında sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkilerine değindi. Atalay, “Sosyal medyada çok farklı kesimler, farklı şekillerde etkilenebiliyor. Sosyal medya çok yaygın ve topluma nüfuz etmiş bir şekilde kullanılabiliyor. İyi ve kötü birçok şey var. Dolayısıyla herkes farklı etkileniyor. 5 yaşındaki çocuk da sosyal medya mecrasının içinde. Keşke Hümeyra Akbayrak ve onun gibi insanların videolarına denk gelseler. Bunlar dışında başka videolara da denk geliyorlar. Çocuklar burada gördükleri şeylerden olumsuz bir şekilde etkilenebiliyorlar. Trendler ve sosyal medya akımları var. Bunların bir kısmı çocuklar için sakıncalı. Örneğin kendi derisine zarar verebilecek bir şeyi sırf sosyal medyada moda olduğu için yapabiliyor. Sosyal medyanın, zaten belirli bir yaş altındaki çocuklar için birden fazla sakıncası var. Burada ne yapabiliriz? Elbette ki küçük çocuklar için ebeveyninin sınırlaması çok önemli. Belirli bir yaştan sonra tabii ki bu imkânsız. Çocuk da olsa belirli hakları var. Dolayısıyla sosyal medyaya da girecek, dijital platformlarda da sosyalleşecek. Bu önü alınamayacak bir şey’’ ifadelerini kullandı.Etkinlik, konuşmacılara plaket verilmesi ve hatıra fotoğrafı çekilmesinin ardından sona erdi.   

23 EKI 2024

Bölüm Etkinliği: Sosyal Medya Trendleri

Etkinlik adı: Sosyal Medya TrendleriTarihi: 23.10.2024Saat: 11.00Yer: Fuat Sezgin Konferans SalonuKonuklar: Hümeyra Akbayrak, Asayiş Berkemal, Doç. Dr. Gül Esra AtalayAçıklama: Gazetecilik Bölümü ve Yeni Medya ve İletişim Bölümü ortak etkinliğidir. Üniversite Kültürü dersi kapsamındadır.

15 EKI 2024

Gazetecilik Bölümü oryantasyon programı gerçekleşti

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü birinci sınıf öğrencileri için düzenlenen oryantasyon programı tamamlandı. Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan ve Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Kulübü öğrencilerinin düzenlediği programda bölüm ve kulüp hakkında bilgiler verildi.Kaynak için: Haber Üsküdar

07 EKI 2024

Gazetecilik Bölümü Haber Atölyesi Etkinliğine Davetlisiniz

Gazetecilik Haber Atölyesi tüm İletişim Fakültesi öğrencilerini yılın ilk toplantısına bekliyor.Etkinlik Adı: Haber AtölyesiEtkinlik Yeri: Güney Yerleşke GDB-402Etkinlik Saati:14.30

22 NİS 2024

"Spor Haberciliği" etkinliğine davetlisiniz

Etkinlik adı: Spor HaberciliğiTarihi: 22.04.2024Saat: 13.30Yer: Fuat Sezgin Konferans SalonuKonuklar: Cahit Yavuz (Spor Gazetecisi), Elis Buse Araç (Spor Spikeri/Gazeteci), Ferhat Kızıltaş (Spor Muhabiri)Açıklama: Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nde "Spor Haberciliği" etkinliği gerçekleşecektir. 22 Nisan Pazartesi günü yapılacak etkinlikte Cahit Yavuz, Elis Buse Araç ve Ferhat Kızıltaş, öğrencilere spor haberciliği konusunda bilgi ve deneyimlerini aktaracaklardır. Etkinliğe tüm fakülte öğrencileri davetlidir.

05 MAR 2024

Prof. Dr. Süleyman İrvan'la Haber Atölyesi'ne davetlisiniz!

Prof. Dr. Süleyman İrvan, fakültemiz öğrencileriyle dönem boyunca her haftanın salı günü atölye çalışması gerçekleştirecektir. Atölye çalışmasında çeşitli gazetecilik dallarında haberler yazacak öğrencilerin haberleri, Haber Üsküdar basılı ve internet gazetesinde yer alacaktır. Atölye çalışmasına tüm fakülte öğrencileri davetlidir.Yer: Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Güney Yerleşke C-D Blok GCB-201Tarih-Saat: Her hafta SALI günü, 14:30

29 ŞUB 2024

"Euroleauge Türkiye Sosyal Medya Haberciliği Atölyesi" etkinliği başlıyor

Etkinlik ismi: "Euroleauge Türkiye Sosyal Medya Haberciliği Atölyesi"Tarihi: 29.02.2024Saat: 15.00Yer: Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Güney Yerleşke C-D Blok Mac Lab-1Konuklar: Dilara Durmuş (Genel Koordinatör), Hüseyin Karagöz (Sosyal Medya Yöneticisi)Açıklama: Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nde "Euroleauge Türkiye Sosyal Medya Haberciliği Atölyesi" etkinliği gerçekleşecektir. 29 Şubat Perşembe günü yapılacak atölye çalışmasında Euroleauge Türkiye Genel Koordinatörü Dilara Durmuş ve Sosyal Medya Yöneticisi Hüseyin Karagöz, öğrencilerle sosyal medya haberciliği uygulamaları gerçekleştirecektir.

27 ŞUB 2024

Bahar Dönemi Haber Atölyesi başlıyor

27 Şubat Salı saat 14.30’da Bahar Dönemi Haber Atölyesi başlıyor.  Prof. Dr. Süleyman İrvan rehberliğinde gerçekleşecek atölye çalışmasına fakültemizin tüm öğrencileri davetlidir.

26 OCA 2024

Cem Tekel, Üsküdar İletişim'de televizyon haberciliği atölyesi düzenledi

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü ile Gazetecilik Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği atölye çalışmasında, usta gazeteci Cem Tekel televizyon haberciliğini anlattı.Gazetecilik Bölümü ve Gazetecilik Kulübü’nün birlikte düzenlediği “Televizyon Haberciliği” konulu atölye çalışmasında usta gazeteci Cem Tekel, profesyonel televizyon haberciliğini anlattı. Üsküdar ve Marmara Üniversitesi’nden öğrencilerin katıldığı atölyede Tekel, öğrencilere televizyon haberciliği hakkında bilgiler verdi. Öğrencilerin televizyon haberciliğiyle ilgili sorularını yanıtlayan Tekel, ardından uygulamalı olarak televizyon haberinin nasıl yapılacağını anlattı."Sektöre hazır olmalısınız"Atölye etkinliği sırasında öğrencilere deneyimlerini aktaran Cem Tekel, “Bugün üniversite sıralarında eğitim görüyorsunuz. Aynı zamanda yaptığınız projeler, ödevler ile haberler üretiyorsunuz. Bu sırada sektörde yapılan haberleri iyi birer gözlemci olarak takip etmelisiniz. Çok sayıda örneği incelerseniz, konuya bakışınızda belirgin farklılıklar ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bu profesyonel hayatta da çok önemlidir. Okul zamanında staj imkânları yaratıp, çeşitli kurumlarda çalışırsanız çeşitli iş olanaklarının da önü açılacaktır. Küçük kurum ya da büyük kurum diye ayırt etmeksizin, internet mecralarında habercilik yapan yerlere de başvurularınızı yapmayı ihmal etmeyin. Buralarda edineceğiniz tecrübeler sizleri bambaşka yerlere taşıyacaktır” şeklinde konuştu."Gazetecilik sevgi işidir"Profesyonel yaşamda insanların zorluklar yaşayabileceğini, gazeteciliğin ise çok daha zor tecrübeleri beraberinde getirdiğini söyleyen Tekel, “Mesleğin iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da var. İnsanlara ve topluma yardım edebilmek için büyük bir fırsat veriyor bu meslek. Aynı zamanda bilinir ve popüler bir insan olabilmeyi de beraberinde getirme şansı var. Ancak zor şartlarda, tehlikeli durumlarda çalışmak bu işin bir parçası olabiliyor. Bu yüzden sadece maddi bir gelir isteyen birisi gazetecilik yapamaz. Bu işi sevmek gerekiyor. Gazetecilik sevgiyle yapılacak bir meslektir” dedi.Cem tekel, atölye çalışmasında öğrencilerin sorularını yanıtladıktan sonra öğrencilerle televizyon haberciliği uygulaması gerçekleştirdi. Tekel, öğrencilere kamera, anons, haber metni oluşturma ve haberi kurgulama konusunda neler yapmaları gerektiğini uygulamalı olarak gösterdi.Kaynak için: Haber Üsküdar

06 KAS 2023

Haber Atölyesi 2023-2024 yılı eğitimleri başladı

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nün Haber Atölyesi eğitimleri kapsamında düzenlediği “Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi” etkinliği gerçekleşti.2023-2024 eğitim öğretim yılı Haber Atölyesi eğitimleri başladı. “Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi” başlığı altında öğrencilere, geleneksel haber bulma yöntemlerinin yanı sıra dijital iletişim teknolojilerini kullanarak haber konusu üretme eğitimi verildi. Eğitime İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Araştırma Görevlileri Atila Erdemir ve Hakan Koluman katıldı. Doç. Dr. Gül Esra Atalay ve Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan öğrencilere haber konusu bulma konusunda teorik-pratik bilgiler verdiler ve deneyimlerini aktardılar. Arş. Gör. Atila Erdemir ise Haber Atölyesi eğitimleri ve etkinlikleri hakkında öğrencilere bilgi verdi.  Kaynak için: Haber Üsküdar

06 KAS 2023

Gazetecilik Bölümü Haber Atölyesi eğitimleri “Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi” ile başlıyor.

“Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi” 6 Kasım Pazartesi günü saat 14:00’te Güney Yerleşke Fuat Sezgin Salonu’nda gerçekleşecek. Atölye eğitimine tüm öğrencilerimiz davetlidir.Etkinlik BilgileriEtkinlik adı: “Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi”Tarih: 06.11.2023, PazartesiSaat: 14:00Yer: Fuat Sezgin Konferans Salonu, Güney YerleşkeNot: Etkinlikler başta olmak üzere, fakülte ile ilgili önemli tüm gelişmelerden haberdar olmak için if.uskudar Instagram hesabını takip edebilirsiniz.

20 HAZ 2023

YMG öğrencileri mezuniyet projelerini jüri önünde savundu

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik (YMG) programı son sınıf öğrencileri, mezuniyet projesi olarak hazırladıkları haber sitelerini, podcast yayınlarını ve tezlerini jüri önünde sundular.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Programı dördüncü sınıf öğrencileri, Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, Arş. Gör. Atila Erdemir ve Arş. Gör. Hakan Koluman’dan oluşan bölüm jürisinin önünde, mezuniyet projesi olarak hazırladıkları haber sitelerini, podcastleri ve tezleri anlattılar. Çevrim içi olarak gerçekleştirilen ve 4 gün süren proje sunumlarında jüri üyelerinin tasarımlar ve içerikler hakkında yaptıkları değerlendirmelerle öğrencilerin proje notları belirlendi.Prof. Dr. Süleyman İrvan: Öğrencilerimiz her yıl daha iyi projelerle geliyorİletişim Fakültesi Dekanı ve Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman İrvan, Üsküdar İletişim’in gazetecilik eğitimi alanında iddialı olduğunu ve bu iddiasını her yıl TGC-Aydın Doğan Vakfı Genç İletişimciler Yarışması’nda aldığı ödüllerle kanıtladığını söyledi. İrvan, İletişim Fakültesi’nin tüm bölümlerinde mezuniyet projelerine çok önem verdiklerini, pandemi ve deprem gibi iki önemli felaketin yaşandığı bir süreçte eğitim gören öğrencilerin, bütün olumsuz koşullara rağmen oldukça iyi projelerle karşılarına geldiklerini ifade etti.   54 YMG öğrencisi mezuniyet projelerini savundu12 Haziran Pazartesi günü başlayan proje sunumlarında ilk gün Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın danışmanlığını yaptığı 11 öğrenci sunum yaptı. Sunumları, Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Gül Esra Atalay ve Araştırma Görevlisi Hakan Koluman’dan oluşan jüri değerlendirdi. 13 Haziran Salı günü, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan’ın danışmanlığını yaptığı 9 öğrenci sunum yaptı. Sunumları, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin ve Araştırma Görevlisi Atila Erdemir’den oluşan jüri değerlendirdi. 14 Haziran Çarşamba günü, Doç. Dr. Gül Esra Atalay’ın danışmanlığını yaptığı 15 öğrenci sunum yaptı. Sunumları, Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan ve Araştırma Görevlisi Hakan Koluman’dan oluşan jüri değerlendirdi. 15 Haziran Perşembe günü, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin’in danışmanlığını yaptığı 19 öğrenci sunum yaptı. Sunumları, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, Araştırma Görevlileri Atila Erdemir ve Hakan Koluman’dan oluşan jüri değerlendirdi. Kaynak için: Haber Üsküdar

08 HAZ 2023

Üsküdar İletişim'de sürdürülebilir gazetecilik konuşuldu

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen Akademik Konuşmalar etkinliğinin üçüncüsü gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan'ın yaptığı söyleşiye katılan Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Baştürk "Sürdürülebilir Gazetecilik: BBC ve Birleşik Krallık Deneyimi" başlıklı bir konuşma yaptı.Konuşmasına "sürdürülebilir habercilik" kavramını açıklayarak başlayan Prof. Dr. Emel Baştürk, “Sürdürülebilirlik kavramı son yıllarda çok gündeme gelen, popüler olan bir kavram. 2012 yılında Rio de Jenario’da gerçekleşen ‘Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde bir tanımının yapıldığını biliyoruz. Sürdürülebilirliğin habercilik ve medya ile ilgili boyutu nedir? Burada iki boyut karşımıza çıkıyor. Birincisi medyanın sürdürülebilir kalkınma konusundaki rolü. Medyanın bunu topluma aktarması, politika yapıcılar ve kamu arasındaki bağlantıyı kurması, açık ve şeffaf bir sürdürülebilirlik politikalarının üretilmesine bir taraf olması, medyadan bu noktada aracı olması gibi bir rol bekleniyor. İkinci boyut ise medyanın kendisi için sürdürülebilirlik dediğimiz şeyler. Medyanın kendisi için de bir sürdürülebilirlik krizi olduğundan söz ediyoruz” ifadelerini kullandı."BBC ifade özgürlüğünün teminatının altını çiziyor"Medya için sürdürülebilirlik konusuna açıklık getiren Prof. Dr. Baştürk, “Birincisi medya kuruluşlarının ayakta kalması, ikincisi haberciler ve tüm çalışanlar için yeterli gelir kaynağının temini, okur/izleyici için alternatif ve uygun kanalların yaratılması, güvenilir ve kesintisiz bir haber akışının sağlanması şeklinde özetlenebilir. Bunların yanı sıra benim BBC’de gözlemlediğim, onun habercilik bakışının içerisindeki temel unsurlardan bir tanesi de ifade özgürlüğünün teminat altına alınması, bağımsız ve çoğulcu bir medya yapısının sağlanması ve bu ikisi ile ilişkili biçimde de okurun güveninin teminini sağlamaktır. Biz Türkiye’de sürdürülebilir habercilik tanımlarını yaparken hep biraz önce söylediğim dört boyuta değiniyoruz ama BBC’deki tanımlama aslında bu beşinci boyutun çok altını çizen bir bakış açısı” şeklinde konuştu."Geleneksel medya kriz içinde"Konuşmasında geleneksel medyanın yaşadığı krizden söz eden Prof. Dr. Emel Baştürk, krizin göstergeleri olarak şunları sıraladı: "Geleneksel medyanın okur ve reklam gelirleri giderek azalıyor. Sosyal medya hem reklam hem de haber akışı konusunda ciddi bir rakip haline gelmiş durumda. Sosyal medyadaki pek çok haber kaynağı güvenilir kabul edilmese de insanlar sosyal medyayı tercih etmeye devam ediyorlar.""Medyada temsil edilmenin temel bir gereksinim olduğu inancı var"BBC’nin sürdürülebilir haberciliğe bakış açısını anlatan Prof. Dr. Emel Baştürk, “Özellikle Covid-19 pandemisi sürecinde okurun yerel ya da kişiselleştirilmiş habere olan ilgisinin arttığını gözlemliyorlar. Birleşik Krallık’ta okurun yerel habere ilgisinin çok arttığı görülüyor. Bence bizde de öyle oldu, evet Çin’de ne olduğunu merak ettik ama sonrasında da, markete gidebilecek miyiz, otobüse binebiliyor muyuz, tiyatroya gidebiliyor muyuz gibi kendi şehrimizde ne olduğunu ya da kendi şehrimizdeki vakaları merak etmeye başladık. Dolayısıyla böyle bir ilgi olduğunu ve okur sadakatinin buraya doğru evrildiğini söylüyorlardı. BBC’nin kendine lisans bedeli ödeyen her kesimi kapsamak gibi bir sorumluluğu olduğunu söylüyorlar. Medyada temsil edilmenin toplumsal içerme ve toplumsal katılımın temel gereği olduğu konusunda kökleşmiş bir inançları var ve bu tüm çalışanlar tarafından da içselleştirilmiş" diye konuştu."Yerel demokrasi muhabirliği fonunun iki amacı var"Söyleşide, BBC tarafından başlatılan yerel demokrasi muhabirliği fonu uygulamasından da söz eden Prof. Dr. Emel Baştürk, "Fonun iki amacı var; Birincisi yerel yönetimler hakkında yapılan haber sayısını artırmak ve böylece yerel yönetimlerin daha göz önünde ve şeffah olmasına katkı sağlamak; ikincisi de yerel medyaya istihdam desteği sağlamak" diye konuştu.Prof. Baştürk, haber odalarında yaptığı gözlemleri aktardıTUBİTAK burslusu olarak Birleşik Krallık'ta kaldığı sürede 4 haber odasında gözlem yaptığını anlatan Prof. Emel Baştürk, South Wales Argus, Cearphilly Observer, BBC Wales ve Türkçe yayımlanan Londra Olay gazetesinde yaşadığı deneyimleri paylaştı.Söyleşi, soru ve cevaplarla sona erdi.  Kaynak için: Haber Üsküdar

02 MAY 2023

Dünya Basın Özgürlüğü Günü panelinde deprem haberciliği konuşuldu

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kapsamında Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nün İLİMER ve MAKDER ile ortaklaşa düzenlediği "deprem haberciliği" konulu panele CNN Türk haber muhabiri Merve Tokaz, Demirören Medya Grubu Görsel Medya Direktörü Bünyamin Aygün, Medya Akademisi Derneği (MAKDER) Genel Başkanı Selçuk Taşdemir ve Milliyet gazetesi foto muhabiri Hakan Akgün katıldı. Çevrimiçi gerçekleştirilen panelde, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından sahada bulunan medya çalışanları, bölgede karşılaştıkları zorlukları aktardı.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, İletişim Araiştırmaları Derneği (İLİMER) ve Medya Akademisi Derneği (MAKDER) ile birlikte, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kapsamında deprem haberciliğini irdeleyen bir panel düzenledi. Panelin moderatörlüğünü yapan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, açılış konuşmasında Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nün anlam ve önemi hakkında bilgiler verdi. Prof. Dr. İrvan, şunları söyledi: “3 Mayıs, 1994 yılından beri dünyada Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. Aslında tam olarak 1993 yılının Aralık ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edildi 3 Mayıs tarihi. Neden bu tarih seçildi peki? Çünkü UNESCO 1991 yılında  Namibya'nın başkenti Windhoek'te Afrika’da basın özgürlüğü sorunlarıyla ilgili bir toplantı düzenliyor ve toplantının son günü olan 3 Mayıs'ta 17 maddelik bir bildirge yayımlanıyor. Bu bildirge Windhoek Bildirgesi olarak anılıyor. Bildirgede, özellikle hükümetlerin basın özgürlüğünü sağlama konusunda neler yapmaları gerektiği vurgulanıyor. Örneğin, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne atıfla, ifade ve basın özgürlüğü bir ülkede demokrasinin geliştirilmesi ve sürdürülmesi için bir zorunluluktur deniliyor. 1991 yılında yayımlanan bu bildirgeye atfen 3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kabul ediliyor. 1994 yılından itibaren basın özgürlüğünün durumunu değerlendiren, medyaya yönelik saldırılara karşı dayanışma oluşturmaya çalışan ve öldürülen gazetecileri anmaya yönelik bir güne dönüşüyor. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi olarak bizim için de bu tahih oldukça önemli. Biz de bu günün anlam ve önemine vurgu yapmaya çalışıyoruz.”İrvan: "Mesleki dayanışma anlamında Türk medyasının iyi bir sınavdan geçtiğini düşünüyorum”İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, ifade özgürlüğü ve sansür uygulamlarına dikkat çeken bu tarihte, felaket anlarında önemi daha iyi anlaşılan gazeteciliği sahada çalışan gazetecilerden dinlemek için bu etkinliği gerçekleştirmek istediklerini belirtti. Deprem sürecinde gazetecilerin gösterdikleri mesleki dayanışma hakkında da değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Süleyman İrvan, "Bu sürecin gazeteciler açısından gayet başarılı atlatıldığını düşünüyorum. Mesleki dayanışma ve sahiplenme duygusunu gördük. Oradaki gazetecilerin aslında tek amacı, halkın sıkıntılarını aktarmak ve depremi haber yapmaktı" dedi. Sözü etkinliğe konuk olan gazetecilere bırakan Prof. Dr. İrvan, gazetecilik öğrencilerinin gazetecilerin deneyimlerinin ilk ağızdan dinlemeleriini istediklerini belirtti.Selçuk Taşdemir: “Gazeteciler deprem sürecinin gizli kahramanlarıdır"Konuşmasında basın özgürlüğü, deprem haberciliği ve dezenformasyon yasasına değinen Medya Akademisi Derneği (MAKDER) Genel Başkanı Selçuk Taşdemir, “Deprem sırasında tıpkı pandemi döneminde olduğu gibi bu işlerin sessiz kahramanı gazeteciler oldu. Dernek olarak bunu vurgulamya çalışıyoruz. Deprem haberciliği önemli bir konuydu. Deprem bölgesine giden gazeteci arkadaşlarımız adına da deprem haberlerinin doğru verilmesi adına da pandemi döneminde olduğu gibi gazetecilerin görüşleri, düşünceleriyle birlikte bu konuyla ilgili neler yapılabilir, bunu dile getirmek için çalışmalar yaptık. Öte yandan, dezenformasyon yasası veya sansür yasası olarak adlandırlan yasanın tekrar gözden geçirilmesi ve basın özgürlüğüne uygun hale getirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Biz 29. maddeye ciddi bir şekilde karşı çıktık. Bunu her yer paltformda dile getirdik, getirmeye devam ediiyoruz. İnternet gazeteciliği için ayrı bir sürecin oluşması lazımdı” dedi.Hakan Akgün: “Meslektaşlarımızla aramızda yoğun bir dayanışma oldu”Deprem bölgesinde yaşadığı deneyimleri paylaşan Milliyet gazetesi foto muhabiri Hakan Akgün, sahadaki dayanışmanın önemi üzerinde durdu. Akgün, sahada gördükleriyle ilgili  şu ifadeleri kullandı: "Depremin ilk gününden itibaren yola çıkanlardan birisiydim. Saat 4.50 itibariyle yola çıkmıştık. İlk önce Malatya’ya vardık. Gördüğümüz durum çok kötüydü, yaklaşık 15 saat geçmişti ancak kimsenin ulaşamadığı enkazlar vardı. Hava çok soğuktu, eksi 18 dereceleri gördük. Ben 53 gün boyunca bölgede kaldım. İlk 10 gün boyunca Hatay’dan haberimiz yoktu, biz de olay yerine gittik, Hatay’ı gördük. İletişim sıkıntısı yaşadık, telefonlarımız çekmedi. Daha sonraki günlerde durum biraz daha düzeldi. Yan sokağımda ne olduğundan haberim olmadığı zamanlar oldu. Diğer meslektaşlarımızla aramız çok iyiydi, yoğun bir dayanışma oldu. Internet konusunda, haberde birbirimize yardım ediyorduk. O konuda bence medyanın kendi içerisinde de halka karşı da iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum."Bünyamin Aygün: “Ekiplerimiz, gazetecilikten önce ‘biz insanız’ dediler”Deprem sürecinde sahada görev alan ekiplerin koordinasyonunu gerçekleştiren ve aynı zamanda Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi olan Demirören Medya Görsel Medya Direktörü Bünyamin Aygün, deprem sürecinde gazetecilerin meslekleri bir yana insan olarak hareket ettiklerini belirtti. Aygün, "Çok ciddi bir gazeteci ekibiyle depremin ilk gününden itibaren deprem bölgesindeydik. Hala da ekiplerimizin bir kısmını bölgeden çekmedik. Belki otosansür uygulayan meslektaşlarımız olmuştur, bu sahadaki muhabirin inisiyatifinde olan bir şey ama biz hiçbir zaman bizim için şunu yap bunu yap diyerek zorlamadık. Depremde iki ay boyunca saha olan arkadaşlarımıza hiç müdahale etmedik. Öyle bir sinerji oluştu ki Demirören Medya ekibi olarak bölge halkıyla ekip bütünleşti. Ekiplerimiz, gazetecilik bir yana ‘biz insanız’ dediler. Kimin neye ihtiyacı varsa ekiplerimiz önce o sorunu çözmeye çalıştılar. Tarihte eşine az rastlanır bir etik gazetecilik örneği sergiledik. Ana akım medya olmanın hakkını vermeye çalıştık. Deprem olduğunda 37  ekiple yola çıktık. Her ekip en az iki kişiydi. CNN Türk ve Kanal D ortak yayın yaptık ve ilk yirmi gün on sekiz saat aralıksız yayında kaldık. Mubirlerimiz bu iki ay boyunca yüzlerce haber yaptı" ifadelerini kullandı.Merve Tokaz: "Hem depremzede hem de muhabirdik"6 Şubat Kahramanmaraş depreminde sahada görev alan CNN Türk muhabiri Merve Tokaz, deprem bölgesinde temel ihtiyaçların karşılanması noktasında gazetecilerin önemli bir işlevi yerine getirdiğini belirtti. Bölgede yaşadıklarını anlatan Tokaz şu ifadeleri kullandı: “Bizler uykumuzda bile bir gözümüz ve bir kulağımız açık oluyoruz. Deprem bunu bize tekrar göstermiş oldu. O saat pek çok insanın uyuduğu bir saatti ve biz bir refleks gösterdik, sahaya indik. Deprem bölgesine ayağımızı bastığımızda hem depremzede hem muhabirdik. Günün 24 saatini oradaki insanlarla geçiriyorsunuz, orada yemek yiyorsunuz, onların yaşadıkları felaketi içselleştiriyorsunuz. Vicdanınızla hareket etmek zorundasınız. Bize eksikler, ihtiyaçlar ne ise her şeyi olduğu gibi aktarın denildi. Oradaki depremzedeler ne yiyorsa biz de onlarla beslendik. Duş, tuvalet ihtiyacımızı oralarda karşıladık. Belli bir noktadan sonra oradaki insanlarla aranızda bir bağ oluşuyor. Deprem bölgesinde 64 gün kaldım. Yayından sonra iki tercihiniz var, ya araca geçip dinleneceksiniz ya da depremzedelerle konuşacaksınız. Böyle bir acıda moral vermeniz mümkün değil ancak o süreçte onların elini tutmak, göz yaşlarını silmek, sarılmak çok kıymetliydi. İnsanların da en çok buna ihtiyacı vardı. Böyle olduğu zaman aramızda doğal bir bağ oluştu. Her şeyden önce onlardan biri olduğunuzda izleyicideki karşılığı farklı oluyor. Bu süreçte resmi makamlarla iletişimimiz oldu ve eksikliklerle ilgili ihtiyaçları aktarabiliyorduk.Gazetecilik her meslekte olduğu gibi fedakârlık ister, çok az uyudum ama oradaki insanların hayatlarına dokunduğunuz zaman doğru nokta burası diyorsunuz. Olumlu tepkilerin yanında vicdan rahatlığı da oluyor."Kaynak için: Haber Üsküdar

28 MAR 2023

Üsküdar İletişim'de gazeteciler yavaş gazetecilik deneyimlerini paylaştı

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın verdiği Gazetecilikte Yeni Yaklaşımlar dersi kapsamında gazeteciler Nida Dinçtürk ile Dicle Baştürk, Fikritakip deneyimlerini paylaştılar.Kurdukları haber sitesinde arşiv haberciliği yaparak güncel ve önemli konuları kronolojik olarak ele alan gazeteciler Nida Dinçtürk ile Dicle Baştürk, Gazetecilikte Yeni Yaklaşımlar dersine katılarak yaptıkları yavaş gazetecilik pratiğini anlattılar.Gazeteci Nida Dinçtürk: "Fikritakip bilinci oluşturmak gibi bir misyon edindik"Fikritakip projesinin ortaya çıkış serüvenine ve gazetecilerin haber yazmada yaşadıkları sorunlara değinen gazeteci Nida Dinçtürk; “Türk halkı olarak her zaman balık hafızalı olmakla eleştiriliriz. Ben çok büyük bir eksiklik hissetmeye başladım. Ajanstan bir haber çektiğiniz zaman elinize sadece bir parça geçiyor. Halbuki bu haber parçasının çok büyük bir arka planı var. Siz o geçmişi hatırlatmakla ve haber için uygun bir giriş yazmakla mükellefsiniz. Bir taraftan dijital medyanın önceliği hıza dönüştüğü için günde kaç tane haber girdiğinizle ölçülüyor başarınız. Böyle olunca ben haberin arka planını, dahil olduklarını anlatma tarafında büyük eksiklikler yaşadığımızı fark ettim. Bir giriş paragrafını yazmak için bile araştırmalar içinde kayboluyorsunuz. Bir bilginin birden fazla şekilde yazıldığı, değişikliklerin olduğu bir kaos ortamı var. Önce bu durumu kabul ettik ve öyle devam ettik. Sonrasında bu sorunun çözülmesi gerektiğiyle yüzleştik. Sosyal medyanın en büyük problemi yanlış bilginin yayılması. Haber parçalarının da dağınık olması toplamda büyük bir problem. Fikritakip projesi de benim kişisel deneyimimde acı çektiğim bir yeri çözebilmek için düşünerek yola çıktığım bir projeydi” dedi.Dicle Baştürk: "Çoğu haber sitesinin birbirinin kopyası olduğunu görüyoruz"Gazeteci Dicle Baştürk, projeye hakkındaki fikirlerini şu sözlerle dile getirdi: "Günlük hızlı haber tüketiminde çoğu haberi son dakika olarak giriyoruz. Sonrasında ayrıntılar geliyor, onları ekliyoruz. Ama o ayrıntılar sadece birkaç cümleden ibaret kalıyor. Çoğu haber sitesinin birbirinin kopyası olduğunu görüyoruz. Hiçbir haberde maalesef olayın arka planı yok, fikri takibi yok ve sindirerek haber tüketmek lüks hale geldi. Ben de bu işi yaparken hem çok zorlanıyorum. Bu proje gelince çok sevinmiştim. Yahu şu konuyla ilgili ne olmuştu diyerek dönüp bakabildiğim bir kaynak haline geldi fikritakip. Kahramanmaraş merkezli depremde olayın ilk üç gününde ne olduğunu, ilk hafta ne olduğunu arkadaşlar oturup saat saat bu haberleri güncellediler ve kronolojik olarak olayın hikayesini çıkarttılar. Bir nevi haberin vikipedisi olmaya çalışıyoruz. Bu anlamda çok cazip bir hale geldi.”Süleyman İrvan: “Türkiye'de yüzeysel habercilik yapılıyor”Prof. Dr. Süleyman İrvan, yüzeysel habercilik sorunuyla ilgili düşüncelerini ve sorusunu şu sözlerle aktardı: “Türkiye’de yüzeysel habercilik yapılıyor. Hızlıca ve yüzeysel olarak verilip geçilen bir habercilik yaygınlaştı. Aslında Türkiye'de günlük olarak çok fazla haber yapılıyor. Günlük üretilen haber sayısı çok yüksek ama içeriğe bakıldığında yüzeysel ve haberler birbirine benziyor. Ajansların haberleri bile birbirine benziyor, burada bile farklılaşma yok. Dolayısıyla bir arka plan bilgisi yok. Toplumun ilgisizliği midir? Hız mıdır? Gazeteciliği bu yöne iten?” Gazeteci Nida Dinçtürk, bu soruya şu cevabı verdi: "Ben toplumun ilgisizliğinden önce gündemin çok hızlı değişmesinin etkisi olduğunu düşünüyorum. Gündem değişmesi dijital medyayla ilgili ve dünyanın tamamında böyle. Türkiye’de ekstra gündemin dönem dönem manipüle edildiğini söyleyebiliriz. Bazen gerçekten siz de fark ediyorsunuzdur, kendi hayatımızı doğrudan etkileyecek meseleleri konuşmak yerine bir anda çok tuhaf açıklamaların peşinde koşup onları tartışmaya başlayabiliyoruz. Fikritakibin biraz misyonu da buydu. Gündemi doğru yerde tutmaya çalışmak. Bu olurken bu da oluyordu ama biz bunu tartışıyordukm meselesini de hatırlatmaya çalışıyoruz. Toplumun ilgisizliğinden ziyade ben gündem meselesinin çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. İnsanlar artık haberlere ilgilerini kaybediyorlar. Ya da içeriklerin uzunluğu nedeniyle tüketmekte tembel davranıyoruz. Burada ben haber tüketicilerinin davranışlarına kusur bulmaktan önce hep biz neyi problemli yapıyoruz bu taraftan bakıyorum. Bizim bu sistemi sağlıklı bir zeminde tutmamız gerekiyor. Geliştirdiğimiz projeler buna katkıda bulunmalı."Dicle Baştürk: "Haber sitelerinin yönetim tarzının etkisinin olduğunu düşünüyorum"Konuya farklı yerden bakan Dicle Baştürk, “Ben yönetici pozisyonundaki gazetecilerin hızlı ve yüzeysel haber tüketimine çok büyük etkileri olduğunu düşünüyorum. Bu dijital ve hızla gelişen gündemde Google Analitik verileriyle hareket ediyorlar. Bir siteye 5 saatte 20-30 haber birden girmemizi istiyorlar. Bu da 1 saatte 4-5 haber gireceksem beni haberlerin üzerine çok da fazla düşünmeden, arka planına inmeden hızlı hızlı haber yazmaya zorluyor. Bu nedenle haberlerin çok yüzeysel olduğunu görüyoruz.” diyerek haber sitelerinin yönetim tarzının etkisinin büyük olduğunu dile getirdi.Dicle Baştürk: "Gündemden çok fazla uzaklaşmadan tazeliği de koruyarak okuyucuların ilgisini çekmek gerekiyor"Fikritakip haber sitesinde yayımlanan Kızılay dosyasının yazım sürecine değinen Dicle Baştürk, “Kızılay çadır satışı ilk patladığında Kızılay’la ilgili son dönemde, kurumda usulsüzlükler yapıldığına ilişkin haberler geldi aklıma. Bu konu hakkında dosya hazırlayalım dedik. Bir yandan da Kızılay’ın ne kadar gündemde kalacağını da tartışıyorduk. Çünkü gündemi de yakalamak gerekiyor. Ben de 3-4 günde hızlıca toparlamaya çalıştım. Hazırlanması, sunulması ve teyit edilmesi yaklaşık 5-6 günümü aldı. Burada yavaş gazeteciliğinin en önemli dezavantajlarından biri de gündemden çok fazla uzaklaşmadan, tazeliği de koruyarak haberi okuyucuların ilgisini çekecek biçimde sunmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.Nida Dinççtürk: “Web sitelerindeki içerikler çok okunmuyor, sosyal medyadaki trafik daha yüksek”Dosyaların okunma durumu ve istatistikleri sorulduğunda, sosyal medyadaki trafiğin gerisinde kaldıklarını belirten gazeteci Nida Dinçtürk,“Dosyaları yeni yayınladığımızda ilgi çekiyor. Fakat onunla beraber çok uzun süreye yayılan dosyalarda biz yayımlayıp bırakmıyoruz. Olayla ilgili gelişmeler yaşanmaya devam ettikçe haberi güncelliyoruz. Yaptığımız dosyalardan avukat arkadaşlarımızın ya da STK’larda çalışan arkadaşlarımızın iddianamelerini yazarken faydalandıklarını duyuyoruz. Bu tip dosyalar çok daha spesifik olduğu için dosyaların okunurluğu çok fazla değil ama Kızılay, deprem, orman yangınları gibi dosyalar ilgi çekiyor. Tabii artık insanlar web sitelerinden içerik okumaktan çok hoşlanmadıkları için her zaman sosyal medyadaki trafik daha yüksek” sözlerini kullandı.Kaynak için: Haber Üsküdar

15 MAR 2023

Demirören Görsel Medya’dan gazeteciler deprem sürecinde yaşadıklarını paylaştılar

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından verilen Gazetecilikte Yeni Yaklaşımlar dersi kapsamında Milliyet gazetesi ile Demirören Görsel Medya’da çalışan muhabirler depremin ilk gününden itibaren sahada yaşadıklarını paylaştılar.Demirören Görsel Medya Direktörü ve aynı zamanda Üsküdar İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Bünyamin Aygün tarafından organize edilen etkinlikte Demirören Medya’da çalışan gazetecilerden Uğur Yıldırım, Cemal Yurttaş, Hakan Akgün, Hüseyin Altun ve Umut Ünver, derse katılarak deprem sürecinde yaşadıkları deneyimleri öğrencilerle paylaştılar.Bünyamin Aygün: "Demirören grubu olarak 37 muhabirimiz ikinci günden itibaren deprem bölgesindeydi"  Deprem sürecinde Demirören Medya grubu muhabirlerini organize eden gazeteci Bünyamin Aygün, sürecin başlangıcını şöyle anlattı: “Deprem sabana karşı 4.17’de olmuştu, 4 buçuk gibi Hakan Akgün beni aradı, ne yapıyoruz diye sordu. Ben bir kişi gitsin dedim ama depremin bu kadar büyük olduğunu kestiremedik. Saat 5 gibi sanki deprem daha büyük, Cemal Yurttaş da gitsin dedim. Saat 6 gibi depremin boyutunu öğrenince artık bütün ekipleri deprem bölgesine gönderdik. Şu malzememiz var mı, bu var mı diye bakmadık, muhabirlerimizi bölgeye gönderdik. Demirören grubu olarak 37 muhabirimiz ikinci günden itibaren deprem bölgesindeydi.   Uğur Yıldırım: "Depremin ilk günü babamı hastaneye bırakıp yola çıktım"Deprem sürecinde yaşadıklarını paylaşan Demirören Medya muhabiri Uğur Yıldırım şunları söyledi: “Depremin ilk günü babamı hastaneye bıraktıktan sonra yola çıktım. Adana ve Adıyaman hava limanlarında ilk gün sıkıntı olduğu için Elazığ’a indim. Elazığ’dan bir kiralık araçla 20 saate yakın bir yolculuk sonunda Hatay’a ulaştım. İlk günlerde Hatay’a girmek çok sıkıntılıydı. Çok yoğun bir araç konvoyu vardı. Şehirden kaçmaya çalışanlar, şehire girmek isteyenler nedeniyle yol çok kalabalıktı. Depremde yaşanan kırılmalar nedeniyle otoban iptal durumdaydı, Nurdağı’ndaki viyadük çökmüştü. Yollarda derin yarıklar vardı. Hatay’a ulaştığımda zaten gece yarısıydı, elektrik yoktu, bu zor koşullarda yardım ekipleri de Hatay’a ulaşmak için zorluk çektiler.” Antakya’da 25 gün kaldığını ifade eden Uğur Yıldırım, giderken yanınıza neler almıştınız sorusuna şu cevabı verdi: “Bir muhabir kriz bölgesine giderken temel ihtiyaçlarını yanına alması gerekir. Bunu yapmazsa zaten ikinci gün iptal olur. Yolda büyük miktarda erzak aldım, benden önce bölgeye ulaşan arkadaşlar için de erzak aldım. Benzini fulledim. Bir miktar da bidonlar içinde benzin aldım. Yedek bataryalar vardı, battaniye vardı, kıyafet almıştım. 3-4 gün böyle idare ettik. STK’lar bölgeye geldikten sonra biz de diğer depremzedeler gibi bu STK’ların kurdukları aşevlerini kullanmaya başladık. Zaten Hatay’da 20 gün para geçmedi. Bir şey satın alabileceğiniz açık bir market yoktu yani.”Cemal Yurttaş: “Fotoğraf çekerken gözle gördüklerim fazla etkilemiyor ama o arkada duyulan sesler, feryatlar bayağı acı vericiydi”     Milliyet gazetesi foto muhabiri Cemal Yurttaş da deprem sürecine ilişkin şunları anlattı: “Deprem sabahı beni Hakan Akgün aradı, dedi ki deprem oldu. Bu kadar büyük bir felaket olduğunu tahmin etmemiştim. Uyandım, twitter’a baktım. Çok büyük bir deprem olduğunu anladım. Hemen bir muhabir arkadaşımla İstanbul’dan Antakya’ya 17-18 saatte ulaştık. İlk gittiğimizde geceydi, yağmur yağıyordu, hava soğuktu. Etrafta insanlar geçiyordu ama ortalık zifiri karanlıktı. Şehir, bilgisayar oyunlarındaki hayalet şehir gibiydi. İlk olarak devlet hastanesinin enkazına gittik, araba farıyla aydınlattık, insanlar vardı enkazın başında. İlk 2-3 gün trafik çok yoğundu, şehirde araçla dolaşmak neredeyse imkansızdı. Ben 14 gün kaldım ilk gittiğimde, sonra İstanbul’a geldim, bir hafta sonra tekrar deprem bölgesine gittim. Bu sefer de Antep üzerinden Kahramanmaraş ve Adıyaman bölgelerine gidiyorum. Bu ikinci gidişimde muhabir arkadaşımla çadır kentleri geziyoruz. İnsan hikayelerini haberleştiriyoruz.” Bu süreçte haber yaparken en çok nelerden etkilediniz şeklindeki soruyu cevaplandıran Cemal Yurttaş şunları söyledi: “Beni etkileyen şey şu oldu. Fotoğraf çekerken aslında mekanik bir şey yaptığım için gözle gördüklerim fazla etkilemiyor ama o arkada duyulan sesler, feryatlar bayağı acı vericiydi.”Hakan Akgün: “Depremin ilk günü Malatya’yı görünce şok geçirdim”Milliyet gazetesi muhabiri Hakan Akgün deprem sürecinde yaşadıklarını şöyle aktardı: “Ben aynı zaman da Demirören Görsel Medya’da da çalışıyorum. Depremin ilk günü yola çıkan ilk ekiplerden birisiydik. İlk olarak Hatay’a doğru yola çıkmak istedik. Fakat yolların durumu çok kötüydü. İlk olarak Malatya’ya gittim. 10 gün boyunca Malatya’da kaldım. Daha sonra Gaziantep’e geçtim. Son olarak da Hatay’a geçtim. Hatay’da bir hafta kaldıktan sonra İstanbul’a dönüş yaptım. Birkaç sonra da tekrar deprem bölgesine döndüm. İlk gittiğimde 21 gün kalmıştım bölgede. Şimdi de 8 gündür buradayım. Ben Hatay bölgesinde görevliyim ama İslahiye’ye bir mezarlık çekimi için geldim, geri döneceğim Hatay’a. Hatay’da daha çok tarihi mekanlara bakıyorum, camilere, kiliselere bakıyorum.” Deprem bölgesine ilk ulaştığınız günkü atmosfer nasıldı şeklindeki soruyu cevaplayan Hakan Akgün şunları söyledi. “Sabah depremi öğrendikten sonra Bünyamin Aygün’ü aradım. Hemen yola çık dedi bana. Bir muhabir arkadaşımla yola çıktık. Hatay’a gitmek istiyorduk, fakat yollar çökmüştü, bizim de o gece bir yere ulaşıp fotoğraf geçmemiz gerekiyordu. Bu nedenle Malatya’yı tercih ettik. Kayseri üzerinden Malatya’ya geçtik. Müthiş bir kar yağışı vardı Kayseri’de. Arabamız yolda kaldı, kendi çabalarımızla aracımızı çıkardık ve Malatya’ya devam ettik. İlk gördüğüm yer Malatya’ydı. Depremin ilk günü Malatya’yı görünce şok geçirdim. İkinci deprem de olmuştu biz ulaştığımızda. Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedim gördüklerim karşısında. Malatya’yı yıkan ikinci deprem olmuş. Ama onun da şöyle bir etkisi olmuş. İlk depremde insanlar evlerinden çıkmış, ikinci deprem binaları yıkmış ama can kaybı bu nedenle daha az olmuş.”          Uğur Yıldırım: “Önce insanız sonra gazeteci”Siz deneyimli bir gazetecisiniz, böyle durumlarda önce ne yapmamız gerekiyor, nasıl davranmamız gerekiyor şeklinde Bünyamin Aygün’ün sorusunu cevaplayan Yıldırım, “Önce insanız, sonra gazeteciyiz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir şeyin kaldırılması gerekiyorsa önce onu kaldırıp sonra fotoğraf çekiyorum, birisine yardım edilmesi gerekiyorsa önce yardım edip sonra işimi yapıyorum. Ama bu anlık bir şey. Eğer enkazın üzerindeki arama kurtarma ekibi zayıfsa tanıdığım bütün STK’ları, arama kurtarma ekiplerini arayıp yardım etmelerini istiyorum. Profesyonel bir ekibe ihtiyaç var diyorum. Bu konuda bile elimden gelen her türlü yardımı yapmaya çalışıyorum.”Hüseyin Altun: “İlk çektiğim karelerde elim titredi”,Milliyet gazetesi magazin muhabiri Hüseyin Altun da deprem sürecinde bölgeye giden gazeteciler arasında yer alıyor. Hüseyin Altun, bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ben Milliyet’te magazin gece muhabiriyim. Depremden birkaç gün önce İstanbul’da galalar vardı, onları haber yapıyorduk. Deprem olduğunda biz gideceğimizi tahmin etmiyorduk, diğer ekipler vardı. İlk hafta depremi gazeteden takip ettik. Sonrasında bizim de gideceğimizi öğrenince biz de ilk olarak alışverişimizi yaptık. Erzak aldık, battaniye aldık. Ben Umut abiyle beraber Hatay’a gittim. 6-7 gün boyunca arabada yattık. Gece varmıştık Hatay’a. İlk başta bir şey idrak edememiştim. Sabah deprem bölgesine doğru gittiğimizde felaketin büyüklüğünü görmüş oldum. Tabii bir şok yaşadım. Bir hafta önce İstanbul’un renkli caddelerinde, galalarda, konserlerde gezerken, birden kendimi gerçek hayata adapte etmek kolay olmadı. Biz genelde eğlenceli şeyler çekiyorduk. Aksiyon vardı ama eğlenceli aksiyonlardı. Bu sefer tamamen acının içinde olunca, ilk çektiğim karelerde elim titredi. Zor bir süreçti, ilk kez böyle bir göreve gidiyordum. Maskeli balodan hayatın gerçeklerine doğru gidince biraz tökezledim ben de.”    Umut Ünver: “Hatay’ı görünce çok büyük bir felaket yaşadığımızı anladım”“Ben de Hüseyin Altun gibi magazin muhabiriyim” diyerek konuşmasına başlayan Milliyet magazin muhabiri Umut Ünver sözlerini şöyle sürdürdü: “Depremden 6 gün sonra Cumartesi sabahı Hüseyin’le birlikte deprem bölgesine ulaştık. 20 gün Hatay’da kaldım. Bizim için zor bir süreçti. İlk gittiğimizde gece olduğu için bir şey anlamadık ama sabah kalktığımızda fark ettik ki Hatay’ın neredeyse tamamının yıkıldığını gördük. Biz dört magazin muhabiri birlikte gitmiştik. Hatay’ı görünce çok büyük bir felaket yaşadığımızı anladım. Oraya gitmeden, sadece haberlere bakarak ne olduğunu idrak edemiyorsunuz. İnsanların acısını paylaşıyorsunuz ama oraya gittiğinizde durum çok farklı oluyor. Sonuçta hepimiz insanız. Bir gazeteci olarak elbette olanı biteni görüntülemek lazım, çaba sarfetmek lazım ama tabii ki insanlık daha ağır basıyor. Enkaz altından çıkarılan çocukları görüyorsunuz, enkazın başında annelerinin feryatlarını dinliyorsunuz. Zor bir süreçti bizim için.”Kaynak için: Haber Üsküdar

22 ŞUB 2023

Gazetecilik Bölümü mezun öğrencileriyle buluştu

Gazetecilik Bölümü mezun öğrencileriyle buluştuÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyeleri, mezun öğrenciler ile dış paydaş toplantısı gerçekleştirdi. Çevrimiçi olarak yapılan toplantıda mezunlar, Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği ile yeni iş imkânları hakkında bilgilendirildi. Toplantının devamında ise mezun öğrenciler aldıkları eğitime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Zoom uygulaması aracılığıyla 22 Şubat'ta düzenlenen mezunlarla paydaş toplantısına Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, bölüm öğretim üyeleri Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Araştırma Görevlisi Selin Maden, Araştırma Görevlisi Atila Erdemir ile mezun öğrenciler Ayça Aybüke Kurt, Berika Aktaş, Hilal Büyükyavuz, Abdullah Keleş, Aleyna Yıldırım, Bensu Akdoğan, Feyza Ağırtmış ve Şule Akdağ katıldı.“Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği mezunlarımız için yeni istihdam olanaklarına kapı aralıyor"Paydaş toplantısının açılış konuşmasını yapan Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, 1 Şubat 2023 tarihinde Rresmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği hakkında bilgiler verdi ve mezunların iş ilanlarını takip etmelerine yönelik önerilerde bulundu. Konuşmasında ulusal düzeyde yayımlanan gazetelerin internet sitelerinin yanı sıra, haber sitelerinin ve yerel gazetelerin internet sitelerinin de mezunlar için yeni istihdam olanakları sağladığını vurgulayan Prof. İrvan, “Hem yerel hem de ulusal medya kuruluşlarında iş ilanlarıyla karşılaşıldığında birbirimizi haberdar edelim, doğan iş fırsatlarını iyi değerlendirelim” dedi.Prof. Dr. İrvan, "Aramızda farklı dönemlerde mezun olan öğrencilerimiz var. Sizlerden bu fakülteden aldığınız eğitimin artılarını ve eksilerini duymak istiyoruz. Sizlerin önerileri verdiğimiz eğitimin iyileştirilmesi için çok önemli” diyerek sözü mezun öğrencilere bıraktı.Mezunların eğitime ilişkin önerileri dinlendiMezunlar paydaş toplantısında yaptıkları konuşmalarda aldıkları eğitimden memnun olduklarını, öte yandan bazı konularda eksiklikler hissettiklerini ifade ettiler. Eğitim süresince gazetecilik alanında daha fazla pratik yapılması gerektiğini söyleyen mezunlar, alanda kullanabilecekleri Indesign, Photoshop gibi bilgisayar programlarının öğretilmesine daha fazla ağırlık verilmesinin iyi olacağını ifade ettiler. Bazı mezunlar, dijital pazarlama ve sosyal medya yöneticiliği gibi alanlarda dersler olması gerektiğini belirttiler.Kaynak için tıklayınız.

12 ŞUB 2023

Üsküdar İletişim'den deprem haberciliği rehberi

Üsküdar İletişim'den deprem haberciliği rehberiÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenleri bir araya gelerek sosyal medya kullanıcıları ve gazeteciler için 30 maddeden oluşan ‘Deprem Haberciliği Rehberi’ hazırladı. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, “Yüzyılın Felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremlerinde sosyal medyanın etkin şekilde kullanıldığını belirtti. Doğru kullanımı teşvik etmek amacıyla hazırlandıGazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın girişimiyle hazırlanan rehberde, sorumlu ve etkili biçimde kullanıldığında sosyal medya platformlarının depremde nasıl işe yarayabileceğinin ortaya çıktığı vurgulandı. Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Elbette yaşadığımız bu deprem sürecinde sosyal medyada iyi kullanımlar olduğu kadar kötü kullanımlara da rastladık. Medya kuruluşları da daha ilk günden itibaren insan kaynaklarını deprem bölgesine kanalize ederek deprem haberciliği yapmaya başladı. Biz, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim elemanları olarak, yaşanan deneyimlerden de hareketle sosyal medya ile geleneksel medyanın daha doğru kullanılmasını teşvik etmek amacıyla bu rehberi hazırladık” ifadelerini kullandı.Rehber 30 maddeden oluşuyorÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenleri tarafından sosyal medya kullanıcıları ve gazeteciler için hazırlanan ‘Deprem Haberciliği Rehberi’ şu maddelerden oluşuyor:1.    Sosyal medyanın gücünün farkında olalım. Sosyal medyadan yapılan yardım çağrılarıyla çok sayıda canın kurtarıldığını unutmayalım.2.    Depremi Amerikalılar yaptı, depremi bilen kâhin gibi bilimsel değeri olmayan paylaşımlar yapmamak, yapılan paylaşımları yaymamak gerekir. 3.    Önceden meydana gelen başka bir depreme ilişkin görüntüler yeniymişçesine sosyal medyada paylaşılmamalıdır.4.    Sosyal medyada paylaşılan fotoğraf ve videolarda gerçekliği bozacak şekilde ekleme, çıkarma, kolaj veya montaj gibi oynamalar yapılmamalıdır.5.    Sosyal medya paylaşımlarında ve haberlerde nefret söylemi içeren, kışkırtıcı, ötekileştirici, ayrıştırıcı ifadeler kullanmamaya özen gösterilmelidir.6.    Depremde yardımları kolaylaştırmak için kullanılan hashtag’ler, takipçi kazanmak amacıyla ilgisiz paylaşımlarda kullanılmamalıdır. Bu paylaşımlar yardımları sekteye uğratmaktadır.7.    Sosyal medyada yardım ekiplerinin yönlendirilmesi amacıyla paylaşılan içeriklerin doğru ve güncel olmasına özen gösterilmelidir. Sonuç alınmış paylaşımların silinerek tekrar dolaşıma girmesi engellenmelidir.8.    Sosyal medyada, gerçek yardım kuruluşlarını taklit ederek oltalama yöntemiyle yardım çağrıları yapanlara karşı dikkatli olunmalı, bu hesaplar tespit edilir edilmez engellenmeleri için sosyal medya platformlarıyla iletişim kurulmalıdır.9.    Sosyal medyada, normal dönemlerde makul karşılanabilecek şekilde takipçi toplamak, beğeni almak gibi amaçlarla sansasyonel paylaşımlar yapmamak gerekir.10.    Sosyal medyada, sahada haber yapan gazetecilere yönelik linç girişimleri çokça yaşanmaktadır. Bu tür girişimlere destek verilmemelidir.11.    Yaralı ya da enkazdan kurtulan çocuk fotoğraflarının ve videolarının sosyal medya platformlarından paylaşılmasının ve bu çocukların sembol haline getirilmesinin yaşadıkları travmayı ömür boyu atlatamamalarına yol açabileceğini unutmayalım.12.    Yalan haberlerin daha hızlı yayıldığının farkında olalım ve teyit edilmemiş haberleri paylaşmaktan kaçınalım.13.    Göçük başında yakınlarının enkazdan kurtarılmasını bekleyen insanlarla konuşurken dikkatli bir dil kullanılmalı, ne hissediyorsun, acı var mı gibi moralleri daha da bozucu nitelikteki sorular sormaktan kaçınılmalıdır. 14.    Depremzedelerle röportaj yaparken ve haberleri aktarırken duyarlı olunmalı, insani duygu ve değerler göz ardı edilmemelidir. 15.    Röportaj yapmak istediğiniz, mikrofon uzattığınız insanlarla, öncelikle kimlik bilgilerimizi paylaşalım, orada bulunma ve onlarla görüşme amacımız konusunda kendilerine bilgilendirme yapalım. 16.    Yakınları vefat etmiş insanlara baş sağlığı dileyelim ve üzüntülerimizi bildirelim, ama acınızı anlıyorum, bunlar geçecektir, her şey düzelecektir gibi ifadeler kullanmayalım. 17.    Yakınları halen göçük altında olan insanlara mikrofon uzatırken çok dikkatli davranalım ve mümkünse bu röportajları canlı yayın esnasında yapmayalım. Acılı insanlar istemeden başlarına dert açacak ifadeler kullanabilirler. 18.    Depremde hayatını kaybedenlerin görüntülerini ve özellikle de yüzlerini gösteren görüntüleri vermekten kaçınmak gerekir. Çünkü bu görüntüler en başta vefat eden kişinin yakınlarında kalıcı travmalara yol açabilmektedir. 19.    Deprem gibi travmatik olaylara ilişkin yayınların izleyiciler ve okuyucular üzerinde etkileri olacağını hesaba katmak gerekir. Travmatik görüntülerin insanlarda merhamet yorgunluğuna yol açtığını unutmamalıyız. 20.    Deprem haberlerini sayılara indirgemek, hemen her saat başı ölü ve yaralı sayılarını vermek bir süre sonra insanlarda duyarsızlığa yol açmaktadır. Ölenlerin birer insan olduğunu, istatistikten ibaret olmadığını dikkate almak gerekir.   21.    Depreme ilişkin haberleri verirken, görüntülere müzik ekleyerek dramatikleştirmek ve fotoğrafları hikâyeleştirmek doğru değildir. Haberler duygu değil bilgi temelli olmalıdır. 22.    Göçük altında bulunan insanlarla, habercilik uğruna sağlıklarını tehlikeye atacak şekilde gereksiz temas kurmaya çalışmayalım; oksijen kaybına yol açmamak için kurtarılmayı bekleyen kişileri konuşmaya zorlamayalım.23.    Resmî açıklamalar ve güvenilir kaynaklar dışında yapılan açıklamalara itibar etmemek gerekir.24.    Sosyal medyada paylaşılan görüntüleri teyit etmeden haberlerde kullanmamak gerekir.25.    Olanı biteni objektif biçimde aktarmak için çaba göstermeliyiz. En kötü gazetecilik, gerçeği çarpıtan gazeteciliktir. Bu tür gazetecilik hem halkın bilgi alma hakkına hem de mesleğin itibarına zarar verir. 26.    Başvurulacak haber kaynaklarının konunun uzmanı kişiler olmasına dikkat etmeliyiz. 27.    Gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının yayın yaparken kendilerini ve başka kişileri tehlikeye atacak davranışlardan kaçınmaları gerekir.28.    Medya doğru şekilde haber yaptığında aksaklıkların hızla düzeltildiği defalarca görülmüştür. İhtiyaçları ve yanlış uygulamaları uygun bir dille haber yapmaktan kaçınmamalıyız.  29.    Sadece sorunlara değil, çözümlere de yoğunlaşmak gerekir. Olası çözüm önerilerini haberleştirerek sahadaki ekiplere daha fazla yardımcı olmak mümkündür.30.    Haber yapma sürecinde enkaz kaldırma ve göçük altından can kurtarma çalışmalarına engel olunmamalı. Canlı yayında hayat kurtarma görüntüleri verebilmek için çalışmaların aksatılmamasına özen gösterilmeli.  Kaynak için tıklayınız.

09 ŞUB 2023

Prof. Dr. Süleyman İrvan: Depremler için sosyal medya kullanım kılavuzu hazırlamalıyız

Depremde sosyal medya kullanımı konusunda İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) açıklamalarda bulunan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, sosyal medyanın doğru kullanımı konusunda bir kılavuza ihtiyaç olduğunu ifade etti.Depremde toplumun hızlı ve sağlıklı bilgilendirilmesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Süleyman İrvan, son yaşanan depremde sosyal medyanın yararını gördüklerini belirtti."Deprem gibi felaketlerde sosyal medyanın nasıl kullanılması gerektiği konusunda insanların eğitilmesi lazım"Yaşanan deprem felaketi nedeniyle yaralananlara acil şifalar ve hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyen İrvan, "Süreçte medyanın ve özellikle de sosyal medyanın doğru kullanımı çok önemli. Sosyal medya belki ilk kez bu kadar kapsamlı biçimde kullanılmaya başladı. Daha önceki krizlerde ve felaketlerde de aslında sosyal medya etkili olarak kullanılmıştı. Ama bu felaketin boyutları çok büyük. Tabii bu depremde iyi amaçlı kullanımlar da çok yaygın ama kötü amaçlı kullanımlar da var. Bu konuda biraz yurttaşları uyarmak gerekiyor; bazen insanlar farkında olmadan yanlış bilgileri paylaşabiliyorlar, kasıtlı olmayabilir bu paylaşımlar ama kasıtlı biçimde, toplumun acılarıyla dalga geçmek isteyen insanlar da çıkıyor maalesef. Bunları, nasıl tanımlamak lazım bilmiyorum. Belki sosyal medya psikopatları şeklinde tanımlamak gerekiyor, bunlar acılardan haz alan insanlar maalesef. Bu gibi olağan dışı durumlarda sosyal medyanın nasıl kullanılması gerektiği konusunda insanların eğitilmesi lazım. Bizim en çok üzerinde durduğumuz medya okuryazarlığı konusu çok önemli, biliyorsunuz. Medya okuryazarlığı aslında medyanın sorumlu biçimde nasıl kullanılabileceğini anlatan bir kavram. Bu konuda okullarımızda eğitim verilmesi lazım, çocuklarımızın eğitilmesi lazım, toplumun sosyal medyanın doğru kullanımı konusunda bilgilendirmesi lazım" dedi."Medya da dikkatli biçimde haber yapmalı"Yaşanan süreçte medyanın önemli bir rol üstlendiğine dikkat çeken İrvan, "Geleneksel medya dediğimiz televizyonlar sahada gerçekten çok zor bir görev yapıyorlar, onları da takdir etmek lazım. Gayet sorumlu biçimde haber yapmaya çalışıyorlar. Zaman zaman hata yaptıkları da oluyor. Dolayısıyla onların da dikkatli biçimde haber yapmaları lazım. Mesela ceset görüntülerini yayımlamamaları lazım veya insanlar panik halinde oldukları ve travma yaşadıkları için onlara mikrofon uzatırken dikkatli olmak lazım" diye uyarılarda bulundu.Sosyal medya kullanıcılarının da yapması gerekenler hakkında konuşan İrvan, "Şimdi herkesin elinde cep telefonu var. Dolayısıyla insanlar hem yardım çağrılarında bulunuyorlar hem de çevrelerinde olup biteni kendi sosyal medya hesaplarından aktarmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken onların da dikkatli olmaları lazım, sonuçta bu görüntüler dünyaya yayılıyor" şeklinde konuştu."Devletin hızlı biçimde bilgi akışını sağlaması ve yardım çalışmalarını hızlandırması gerekiyor"Sağlıklı bilgi akışının çok önemli olduğunu, dolayısıyla yetkililerin hızlı olması gerektiğini dile getiren İrvan, "Bu süreçte insanlar ne olup bittiğini bir an önce öğrenmeye çalışıyorlar. Mesela yakınları varsa onlara ulaşmaya çalışıyorlar, ulaşamıyorlar. Dolayısıyla burada da devletin hızlı biçimde bilgi akışını sağlaması ve yardım çalışmalarını hızlandırması gerekiyor. Deprem başka felaketlere benzemiyor, işte ilk 48 saatte ne kadar can kurtarabilirseniz o kadar iyi, 48 saat geçtikten sonra göçük altında kalanların yaşama şansı azalıyor, ayrıca bu soğuk havada insanların soğuktan donarak ölme riskleri de var. Dolayısıyla çok hızlı biçimde hareket edilmesi gerekiyor. Şu anda deprem bölgesinde olan biteni tam olarak bilemiyoruz, sosyal medyadaki paylaşımlarda bazı bölgelere yardım ekiplerinin henüz ulaşmadığı söyleniyor. Depremden sadece şehirler değil köyler de etkilendi ama onlarla ilgili doğru dürüst bilgimiz yok. Enkazlara hızlı biçimde ulaşılması ve insanlara yardım edilmesi lazım ama bu çok büyük felaket, bunu da kabul etmemiz lazım" şeklinde konuştu."Güvenilir kaynaklardan gelmeyen bilgilere itimat etmemeliyiz"Sosyal medya kullanımı konusunda bir rehber hazırlanması gerektiğini savunan İrvan, "İnsanlar mesela sosyal medyayı nasıl kullanmaları gerektiği konusunda çok da bilgi sahibi değiller. Sosyal medyayı hepimiz kullanıyoruz ama bu tür olağan dışı durumlarda nasıl kullanmayız, nasıl daha dikkatli kullanmayız? Çünkü yaptığımız her paylaşım başkalarını etkiliyor. Dolayısıyla burada bir rehber olması lazım, yani insanlar ne tür görüntüleri paylaşırlarsa problem olur, ne tür görüntüleri paylaşırlarsa daha iyi olur bunu bilmemiz lazım. İkincisi, kimlere güvenmeliyiz? Sosyal medyada gördüğümüz her şey doğru olmayabiliyor, güvenilir kaynaklardan gelmeyen bilgilere itimat etmemek lazım ama çoğu kez insanlar gördükleri görüntüleri doğru zannedip paylaşabiliyorlar veyahut da bazıları kasıtlı olarak bu paylaşımları yapabiliyorlar. Bunları engellememiz, bunlarla mücadele etmeniz lazım. Dolayısıyla burada bir rehbere ihtiyacımız var diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Kaynak için tıklayınız.

02 ŞUB 2023

Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Reklamsız gazete istiyorsak ücretini ödememiz gerekir”

Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Reklamsız gazete istiyorsak ücretini ödememiz gerekir”Haber sitelerinin daha iyi habercilik yerine daha çok tıklanacak haberlere yöneldiğini ifade eden Prof. Dr. Süleyman İrvan, Google gazeteciliğinin haberciliğin özünü bozduğunu söyledi.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, haber sitelerinde yoğun şekilde rastlanan reklam trafiği ve bu durumun etkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.“Haber siteleri daha çok tıklanacak haberlere yöneliyor”“Haber siteleri daha iyi habercilik yapmaya çalışmak yerine daha çok tıklanacak haberlere yöneliyorlar” diyen İrvan, “Google, Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) gibi bir saçmalığı maalesef gazeteciliğin içine soktu, 5N1K gazeteciliğinin özünü bozdu. Artık bir olayı tam ve doğru anlatmak değil, aranan soruya cevabı bulana kadar okuru sayfada tutmak daha önemli hale geldi” diye konuştu.“Reklamlar, bedava haber okuyabilmenin masrafsız maliyetidir”Okuyucu olarak haber sitelerinde yoğun bir reklam trafiğine maruz kalındığını belirten Prof. Dr. Süleyman İrvan, haber sitelerinin en önemli gelir kaynağının reklam olduğunu söyledi. Prof. Dr. Süleyman İrvan, şöyle devam etti: “Ancak bu reklamlar, bedava haber okuyabilmenin masrafsız bir maliyetidir. Özellikle Türkiye’de haber sitelerinin en önemli gelir kaynağı Google reklamlarıdır. Elbette Adguard, Adblock gibi reklam engelleyiciler var ama bir okur olarak haber sitelerinde bu engelleyicilerin kullanılmasının etik açıdan doğru olmadığını söyleyebilirim. Nedeni ise şu, bu engelleyiciler yoluyla en önemli gelir kaynağı Google reklamları olan bir haber sitesinin gelir kaynağı kesilmiş oluyor. Nasıl ki bir Youtube kanalına sadece abone olarak ve yüklenen videoları izleyerek bağımsız gazetecileri ve sokak röportajcılarını destekleyebiliyorsak, Google reklamlarına maruz kalarak da bağımsız haberciliği destekliyoruz. Haber alma özgürlüğümüz Google reklamlarına maruz kaldığımızda değil, takip ettiğimiz haber sitesi finansman desteği sağlayamayıp kapandığında engellenir.”“Asıl sorun, haber formatında gizli reklam yapılmasıdır”Haber sitelerinin tek gelir kaynağının Google reklamları olmadığını kaydeden Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Eğer bir gün örneğin ABD’de olduğu gibi biz de haber okumak için haber sitelerine para ödemeye ve ücretli abone olmaya başlarsak, reklamsız bir haber sitesi de talep edebiliriz. Aslında Türkiye’de asıl sorun çok daha vahimdir. Asıl sorun, haber sitelerinde reklamların yayımlanması değildir. Asıl sorun, iş birliği vesaire adı altında ve ücreti mukabilinde haber formatında gizli reklam yapılmasıdır. Reklamları engelleyicilerle önlemek mümkün ama gizli reklamları engelleyemeyiz. Mücadele etmemiz gereken, bu tür bir gazeteciliktir” diye konuştu.“Reklamlara tıklayarak haber sitesine destek olabiliriz”Bir okur olarak haber sitesinde karşımıza sürekli bazı ürünlerin reklamlarının çıkmasının elbette rahatsız edici olduğunu ifade eden Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Ancak sitede bir reklam gördüğümüzde rahatsız olmak yerine belki o reklama tıklayarak haber sitesine daha fazla kaynak sağlanmasına da yardımcı olabiliriz. Bir yerel haber sitesinde aynen şu ifadeler yer alıyor: ‘…………… adresini ziyaret ederek haber okuyabilirsiniz. Haberleri okurken sayfanın yanında ve üst kısmında çıkan reklamları tıklamayı da ihmal etmeyin.’ Haklı bir talep değil mi” diye konuştu.“Reklamsız gazete istiyorsak ücretini ödememiz gerekir”Ülkemizde internet üzerinden yayın yapan haber siteleri ile yabancı haber siteleri kıyaslandığında ortaya çıkan farklara da değinen Prof. Dr. Süleyman İrvan, şunları söyledi: “Genelleme yapmayı çok doğru bulmamakla birlikte takip ettiğim yabancı haber/medya siteleri içinde benim en ilginç bulduğum site theguardian.com sitesi. Sitede reklam yok, üstelik haberleri okumanız için ücret de talep etmiyor. Peki nasıl ayakta duruyor? Okur bağışlarıyla elbette. Bir haber okuduğunuzda karşınıza şöyle bir çağrı metni çıkıyor: ‘Milyarder bir sahibimiz yok ve biz kendimizi gerçeklik, titizlik ve dürüstlükle tanımlanan bir gazeteciliğe adadık. Ancak okur tarafından finanse edilen bir medya kuruluşu olarak bunları yapabilmemiz için desteğinize ihtiyacımız var. Eğer haber için para ödeyebilecek durumdaysanız lütfen yapınız. Sizlerin sayesinde milyonlarca kişi Guardian’ın haberlerini okumaya devam edecek.’ Anlamlı değil mi? Herhangi bir zorlama yok ve 2 milyon civarında bir okur gazeteye maddi destek sağlıyor.”“SEO, gazeteciliğin özünü bozdu”Haber sitelerinde artık SEO editörlerinin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Süleyman İrvan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu editörler, neyin haber değeri taşıdığına değil, neyin Google’da arandığına odaklanıyorlar ve o yönde içerikler üretiyorlar. Google’da iyi gazetecilik demek, arama motorunda en önde çıkan içerik demek. Çünkü parayı o içerik kazandırıyor. Gazeteciliğin bu cendereden çıkabilmesi çok kolay değil. Alternatif gelir modelleri geliştiremezsek Google gazeteciliğine razı geleceğiz demektir.”Kaynak için tıklayınız.

Üniversitemizle ilgili “AKLINDA NE VARSA” bize sor!