Aday Öğrenci

Yeni Medya ve Gazetecilik Akademik Etkinlikler

12 ŞUB 2023

Üsküdar İletişim'den deprem haberciliği rehberi

Üsküdar İletişim'den deprem haberciliği rehberiÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenleri bir araya gelerek sosyal medya kullanıcıları ve gazeteciler için 30 maddeden oluşan ‘Deprem Haberciliği Rehberi’ hazırladı. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, “Yüzyılın Felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremlerinde sosyal medyanın etkin şekilde kullanıldığını belirtti. Doğru kullanımı teşvik etmek amacıyla hazırlandıGazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın girişimiyle hazırlanan rehberde, sorumlu ve etkili biçimde kullanıldığında sosyal medya platformlarının depremde nasıl işe yarayabileceğinin ortaya çıktığı vurgulandı. Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Elbette yaşadığımız bu deprem sürecinde sosyal medyada iyi kullanımlar olduğu kadar kötü kullanımlara da rastladık. Medya kuruluşları da daha ilk günden itibaren insan kaynaklarını deprem bölgesine kanalize ederek deprem haberciliği yapmaya başladı. Biz, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim elemanları olarak, yaşanan deneyimlerden de hareketle sosyal medya ile geleneksel medyanın daha doğru kullanılmasını teşvik etmek amacıyla bu rehberi hazırladık” ifadelerini kullandı.Rehber 30 maddeden oluşuyorÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenleri tarafından sosyal medya kullanıcıları ve gazeteciler için hazırlanan ‘Deprem Haberciliği Rehberi’ şu maddelerden oluşuyor:1.    Sosyal medyanın gücünün farkında olalım. Sosyal medyadan yapılan yardım çağrılarıyla çok sayıda canın kurtarıldığını unutmayalım.2.    Depremi Amerikalılar yaptı, depremi bilen kâhin gibi bilimsel değeri olmayan paylaşımlar yapmamak, yapılan paylaşımları yaymamak gerekir. 3.    Önceden meydana gelen başka bir depreme ilişkin görüntüler yeniymişçesine sosyal medyada paylaşılmamalıdır.4.    Sosyal medyada paylaşılan fotoğraf ve videolarda gerçekliği bozacak şekilde ekleme, çıkarma, kolaj veya montaj gibi oynamalar yapılmamalıdır.5.    Sosyal medya paylaşımlarında ve haberlerde nefret söylemi içeren, kışkırtıcı, ötekileştirici, ayrıştırıcı ifadeler kullanmamaya özen gösterilmelidir.6.    Depremde yardımları kolaylaştırmak için kullanılan hashtag’ler, takipçi kazanmak amacıyla ilgisiz paylaşımlarda kullanılmamalıdır. Bu paylaşımlar yardımları sekteye uğratmaktadır.7.    Sosyal medyada yardım ekiplerinin yönlendirilmesi amacıyla paylaşılan içeriklerin doğru ve güncel olmasına özen gösterilmelidir. Sonuç alınmış paylaşımların silinerek tekrar dolaşıma girmesi engellenmelidir.8.    Sosyal medyada, gerçek yardım kuruluşlarını taklit ederek oltalama yöntemiyle yardım çağrıları yapanlara karşı dikkatli olunmalı, bu hesaplar tespit edilir edilmez engellenmeleri için sosyal medya platformlarıyla iletişim kurulmalıdır.9.    Sosyal medyada, normal dönemlerde makul karşılanabilecek şekilde takipçi toplamak, beğeni almak gibi amaçlarla sansasyonel paylaşımlar yapmamak gerekir.10.    Sosyal medyada, sahada haber yapan gazetecilere yönelik linç girişimleri çokça yaşanmaktadır. Bu tür girişimlere destek verilmemelidir.11.    Yaralı ya da enkazdan kurtulan çocuk fotoğraflarının ve videolarının sosyal medya platformlarından paylaşılmasının ve bu çocukların sembol haline getirilmesinin yaşadıkları travmayı ömür boyu atlatamamalarına yol açabileceğini unutmayalım.12.    Yalan haberlerin daha hızlı yayıldığının farkında olalım ve teyit edilmemiş haberleri paylaşmaktan kaçınalım.13.    Göçük başında yakınlarının enkazdan kurtarılmasını bekleyen insanlarla konuşurken dikkatli bir dil kullanılmalı, ne hissediyorsun, acı var mı gibi moralleri daha da bozucu nitelikteki sorular sormaktan kaçınılmalıdır. 14.    Depremzedelerle röportaj yaparken ve haberleri aktarırken duyarlı olunmalı, insani duygu ve değerler göz ardı edilmemelidir. 15.    Röportaj yapmak istediğiniz, mikrofon uzattığınız insanlarla, öncelikle kimlik bilgilerimizi paylaşalım, orada bulunma ve onlarla görüşme amacımız konusunda kendilerine bilgilendirme yapalım. 16.    Yakınları vefat etmiş insanlara baş sağlığı dileyelim ve üzüntülerimizi bildirelim, ama acınızı anlıyorum, bunlar geçecektir, her şey düzelecektir gibi ifadeler kullanmayalım. 17.    Yakınları halen göçük altında olan insanlara mikrofon uzatırken çok dikkatli davranalım ve mümkünse bu röportajları canlı yayın esnasında yapmayalım. Acılı insanlar istemeden başlarına dert açacak ifadeler kullanabilirler. 18.    Depremde hayatını kaybedenlerin görüntülerini ve özellikle de yüzlerini gösteren görüntüleri vermekten kaçınmak gerekir. Çünkü bu görüntüler en başta vefat eden kişinin yakınlarında kalıcı travmalara yol açabilmektedir. 19.    Deprem gibi travmatik olaylara ilişkin yayınların izleyiciler ve okuyucular üzerinde etkileri olacağını hesaba katmak gerekir. Travmatik görüntülerin insanlarda merhamet yorgunluğuna yol açtığını unutmamalıyız. 20.    Deprem haberlerini sayılara indirgemek, hemen her saat başı ölü ve yaralı sayılarını vermek bir süre sonra insanlarda duyarsızlığa yol açmaktadır. Ölenlerin birer insan olduğunu, istatistikten ibaret olmadığını dikkate almak gerekir.   21.    Depreme ilişkin haberleri verirken, görüntülere müzik ekleyerek dramatikleştirmek ve fotoğrafları hikâyeleştirmek doğru değildir. Haberler duygu değil bilgi temelli olmalıdır. 22.    Göçük altında bulunan insanlarla, habercilik uğruna sağlıklarını tehlikeye atacak şekilde gereksiz temas kurmaya çalışmayalım; oksijen kaybına yol açmamak için kurtarılmayı bekleyen kişileri konuşmaya zorlamayalım.23.    Resmî açıklamalar ve güvenilir kaynaklar dışında yapılan açıklamalara itibar etmemek gerekir.24.    Sosyal medyada paylaşılan görüntüleri teyit etmeden haberlerde kullanmamak gerekir.25.    Olanı biteni objektif biçimde aktarmak için çaba göstermeliyiz. En kötü gazetecilik, gerçeği çarpıtan gazeteciliktir. Bu tür gazetecilik hem halkın bilgi alma hakkına hem de mesleğin itibarına zarar verir. 26.    Başvurulacak haber kaynaklarının konunun uzmanı kişiler olmasına dikkat etmeliyiz. 27.    Gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının yayın yaparken kendilerini ve başka kişileri tehlikeye atacak davranışlardan kaçınmaları gerekir.28.    Medya doğru şekilde haber yaptığında aksaklıkların hızla düzeltildiği defalarca görülmüştür. İhtiyaçları ve yanlış uygulamaları uygun bir dille haber yapmaktan kaçınmamalıyız.  29.    Sadece sorunlara değil, çözümlere de yoğunlaşmak gerekir. Olası çözüm önerilerini haberleştirerek sahadaki ekiplere daha fazla yardımcı olmak mümkündür.30.    Haber yapma sürecinde enkaz kaldırma ve göçük altından can kurtarma çalışmalarına engel olunmamalı. Canlı yayında hayat kurtarma görüntüleri verebilmek için çalışmaların aksatılmamasına özen gösterilmeli.  Kaynak için tıklayınız.

09 ŞUB 2023

Prof. Dr. Süleyman İrvan: Depremler için sosyal medya kullanım kılavuzu hazırlamalıyız

Depremde sosyal medya kullanımı konusunda İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) açıklamalarda bulunan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, sosyal medyanın doğru kullanımı konusunda bir kılavuza ihtiyaç olduğunu ifade etti.Depremde toplumun hızlı ve sağlıklı bilgilendirilmesinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Süleyman İrvan, son yaşanan depremde sosyal medyanın yararını gördüklerini belirtti."Deprem gibi felaketlerde sosyal medyanın nasıl kullanılması gerektiği konusunda insanların eğitilmesi lazım"Yaşanan deprem felaketi nedeniyle yaralananlara acil şifalar ve hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyen İrvan, "Süreçte medyanın ve özellikle de sosyal medyanın doğru kullanımı çok önemli. Sosyal medya belki ilk kez bu kadar kapsamlı biçimde kullanılmaya başladı. Daha önceki krizlerde ve felaketlerde de aslında sosyal medya etkili olarak kullanılmıştı. Ama bu felaketin boyutları çok büyük. Tabii bu depremde iyi amaçlı kullanımlar da çok yaygın ama kötü amaçlı kullanımlar da var. Bu konuda biraz yurttaşları uyarmak gerekiyor; bazen insanlar farkında olmadan yanlış bilgileri paylaşabiliyorlar, kasıtlı olmayabilir bu paylaşımlar ama kasıtlı biçimde, toplumun acılarıyla dalga geçmek isteyen insanlar da çıkıyor maalesef. Bunları, nasıl tanımlamak lazım bilmiyorum. Belki sosyal medya psikopatları şeklinde tanımlamak gerekiyor, bunlar acılardan haz alan insanlar maalesef. Bu gibi olağan dışı durumlarda sosyal medyanın nasıl kullanılması gerektiği konusunda insanların eğitilmesi lazım. Bizim en çok üzerinde durduğumuz medya okuryazarlığı konusu çok önemli, biliyorsunuz. Medya okuryazarlığı aslında medyanın sorumlu biçimde nasıl kullanılabileceğini anlatan bir kavram. Bu konuda okullarımızda eğitim verilmesi lazım, çocuklarımızın eğitilmesi lazım, toplumun sosyal medyanın doğru kullanımı konusunda bilgilendirmesi lazım" dedi."Medya da dikkatli biçimde haber yapmalı"Yaşanan süreçte medyanın önemli bir rol üstlendiğine dikkat çeken İrvan, "Geleneksel medya dediğimiz televizyonlar sahada gerçekten çok zor bir görev yapıyorlar, onları da takdir etmek lazım. Gayet sorumlu biçimde haber yapmaya çalışıyorlar. Zaman zaman hata yaptıkları da oluyor. Dolayısıyla onların da dikkatli biçimde haber yapmaları lazım. Mesela ceset görüntülerini yayımlamamaları lazım veya insanlar panik halinde oldukları ve travma yaşadıkları için onlara mikrofon uzatırken dikkatli olmak lazım" diye uyarılarda bulundu.Sosyal medya kullanıcılarının da yapması gerekenler hakkında konuşan İrvan, "Şimdi herkesin elinde cep telefonu var. Dolayısıyla insanlar hem yardım çağrılarında bulunuyorlar hem de çevrelerinde olup biteni kendi sosyal medya hesaplarından aktarmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken onların da dikkatli olmaları lazım, sonuçta bu görüntüler dünyaya yayılıyor" şeklinde konuştu."Devletin hızlı biçimde bilgi akışını sağlaması ve yardım çalışmalarını hızlandırması gerekiyor"Sağlıklı bilgi akışının çok önemli olduğunu, dolayısıyla yetkililerin hızlı olması gerektiğini dile getiren İrvan, "Bu süreçte insanlar ne olup bittiğini bir an önce öğrenmeye çalışıyorlar. Mesela yakınları varsa onlara ulaşmaya çalışıyorlar, ulaşamıyorlar. Dolayısıyla burada da devletin hızlı biçimde bilgi akışını sağlaması ve yardım çalışmalarını hızlandırması gerekiyor. Deprem başka felaketlere benzemiyor, işte ilk 48 saatte ne kadar can kurtarabilirseniz o kadar iyi, 48 saat geçtikten sonra göçük altında kalanların yaşama şansı azalıyor, ayrıca bu soğuk havada insanların soğuktan donarak ölme riskleri de var. Dolayısıyla çok hızlı biçimde hareket edilmesi gerekiyor. Şu anda deprem bölgesinde olan biteni tam olarak bilemiyoruz, sosyal medyadaki paylaşımlarda bazı bölgelere yardım ekiplerinin henüz ulaşmadığı söyleniyor. Depremden sadece şehirler değil köyler de etkilendi ama onlarla ilgili doğru dürüst bilgimiz yok. Enkazlara hızlı biçimde ulaşılması ve insanlara yardım edilmesi lazım ama bu çok büyük felaket, bunu da kabul etmemiz lazım" şeklinde konuştu."Güvenilir kaynaklardan gelmeyen bilgilere itimat etmemeliyiz"Sosyal medya kullanımı konusunda bir rehber hazırlanması gerektiğini savunan İrvan, "İnsanlar mesela sosyal medyayı nasıl kullanmaları gerektiği konusunda çok da bilgi sahibi değiller. Sosyal medyayı hepimiz kullanıyoruz ama bu tür olağan dışı durumlarda nasıl kullanmayız, nasıl daha dikkatli kullanmayız? Çünkü yaptığımız her paylaşım başkalarını etkiliyor. Dolayısıyla burada bir rehber olması lazım, yani insanlar ne tür görüntüleri paylaşırlarsa problem olur, ne tür görüntüleri paylaşırlarsa daha iyi olur bunu bilmemiz lazım. İkincisi, kimlere güvenmeliyiz? Sosyal medyada gördüğümüz her şey doğru olmayabiliyor, güvenilir kaynaklardan gelmeyen bilgilere itimat etmemek lazım ama çoğu kez insanlar gördükleri görüntüleri doğru zannedip paylaşabiliyorlar veyahut da bazıları kasıtlı olarak bu paylaşımları yapabiliyorlar. Bunları engellememiz, bunlarla mücadele etmeniz lazım. Dolayısıyla burada bir rehbere ihtiyacımız var diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Kaynak için tıklayınız.

02 ŞUB 2023

Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Reklamsız gazete istiyorsak ücretini ödememiz gerekir”

Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Reklamsız gazete istiyorsak ücretini ödememiz gerekir”Haber sitelerinin daha iyi habercilik yerine daha çok tıklanacak haberlere yöneldiğini ifade eden Prof. Dr. Süleyman İrvan, Google gazeteciliğinin haberciliğin özünü bozduğunu söyledi.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, haber sitelerinde yoğun şekilde rastlanan reklam trafiği ve bu durumun etkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.“Haber siteleri daha çok tıklanacak haberlere yöneliyor”“Haber siteleri daha iyi habercilik yapmaya çalışmak yerine daha çok tıklanacak haberlere yöneliyorlar” diyen İrvan, “Google, Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) gibi bir saçmalığı maalesef gazeteciliğin içine soktu, 5N1K gazeteciliğinin özünü bozdu. Artık bir olayı tam ve doğru anlatmak değil, aranan soruya cevabı bulana kadar okuru sayfada tutmak daha önemli hale geldi” diye konuştu.“Reklamlar, bedava haber okuyabilmenin masrafsız maliyetidir”Okuyucu olarak haber sitelerinde yoğun bir reklam trafiğine maruz kalındığını belirten Prof. Dr. Süleyman İrvan, haber sitelerinin en önemli gelir kaynağının reklam olduğunu söyledi. Prof. Dr. Süleyman İrvan, şöyle devam etti: “Ancak bu reklamlar, bedava haber okuyabilmenin masrafsız bir maliyetidir. Özellikle Türkiye’de haber sitelerinin en önemli gelir kaynağı Google reklamlarıdır. Elbette Adguard, Adblock gibi reklam engelleyiciler var ama bir okur olarak haber sitelerinde bu engelleyicilerin kullanılmasının etik açıdan doğru olmadığını söyleyebilirim. Nedeni ise şu, bu engelleyiciler yoluyla en önemli gelir kaynağı Google reklamları olan bir haber sitesinin gelir kaynağı kesilmiş oluyor. Nasıl ki bir Youtube kanalına sadece abone olarak ve yüklenen videoları izleyerek bağımsız gazetecileri ve sokak röportajcılarını destekleyebiliyorsak, Google reklamlarına maruz kalarak da bağımsız haberciliği destekliyoruz. Haber alma özgürlüğümüz Google reklamlarına maruz kaldığımızda değil, takip ettiğimiz haber sitesi finansman desteği sağlayamayıp kapandığında engellenir.”“Asıl sorun, haber formatında gizli reklam yapılmasıdır”Haber sitelerinin tek gelir kaynağının Google reklamları olmadığını kaydeden Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Eğer bir gün örneğin ABD’de olduğu gibi biz de haber okumak için haber sitelerine para ödemeye ve ücretli abone olmaya başlarsak, reklamsız bir haber sitesi de talep edebiliriz. Aslında Türkiye’de asıl sorun çok daha vahimdir. Asıl sorun, haber sitelerinde reklamların yayımlanması değildir. Asıl sorun, iş birliği vesaire adı altında ve ücreti mukabilinde haber formatında gizli reklam yapılmasıdır. Reklamları engelleyicilerle önlemek mümkün ama gizli reklamları engelleyemeyiz. Mücadele etmemiz gereken, bu tür bir gazeteciliktir” diye konuştu.“Reklamlara tıklayarak haber sitesine destek olabiliriz”Bir okur olarak haber sitesinde karşımıza sürekli bazı ürünlerin reklamlarının çıkmasının elbette rahatsız edici olduğunu ifade eden Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Ancak sitede bir reklam gördüğümüzde rahatsız olmak yerine belki o reklama tıklayarak haber sitesine daha fazla kaynak sağlanmasına da yardımcı olabiliriz. Bir yerel haber sitesinde aynen şu ifadeler yer alıyor: ‘…………… adresini ziyaret ederek haber okuyabilirsiniz. Haberleri okurken sayfanın yanında ve üst kısmında çıkan reklamları tıklamayı da ihmal etmeyin.’ Haklı bir talep değil mi” diye konuştu.“Reklamsız gazete istiyorsak ücretini ödememiz gerekir”Ülkemizde internet üzerinden yayın yapan haber siteleri ile yabancı haber siteleri kıyaslandığında ortaya çıkan farklara da değinen Prof. Dr. Süleyman İrvan, şunları söyledi: “Genelleme yapmayı çok doğru bulmamakla birlikte takip ettiğim yabancı haber/medya siteleri içinde benim en ilginç bulduğum site theguardian.com sitesi. Sitede reklam yok, üstelik haberleri okumanız için ücret de talep etmiyor. Peki nasıl ayakta duruyor? Okur bağışlarıyla elbette. Bir haber okuduğunuzda karşınıza şöyle bir çağrı metni çıkıyor: ‘Milyarder bir sahibimiz yok ve biz kendimizi gerçeklik, titizlik ve dürüstlükle tanımlanan bir gazeteciliğe adadık. Ancak okur tarafından finanse edilen bir medya kuruluşu olarak bunları yapabilmemiz için desteğinize ihtiyacımız var. Eğer haber için para ödeyebilecek durumdaysanız lütfen yapınız. Sizlerin sayesinde milyonlarca kişi Guardian’ın haberlerini okumaya devam edecek.’ Anlamlı değil mi? Herhangi bir zorlama yok ve 2 milyon civarında bir okur gazeteye maddi destek sağlıyor.”“SEO, gazeteciliğin özünü bozdu”Haber sitelerinde artık SEO editörlerinin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Süleyman İrvan, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu editörler, neyin haber değeri taşıdığına değil, neyin Google’da arandığına odaklanıyorlar ve o yönde içerikler üretiyorlar. Google’da iyi gazetecilik demek, arama motorunda en önde çıkan içerik demek. Çünkü parayı o içerik kazandırıyor. Gazeteciliğin bu cendereden çıkabilmesi çok kolay değil. Alternatif gelir modelleri geliştiremezsek Google gazeteciliğine razı geleceğiz demektir.”Kaynak için tıklayınız.

01 ŞUB 2023

Yeni Medya ve Gazetecilik öğrencileri mezuniyet projelerini jüri önünde sundu

Yeni Medya ve Gazetecilik öğrencileri mezuniyet projelerini jüri önünde sunduÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Programı son sınıf öğrencileri, mezuniyet projesi olarak hazırladıkları gazetelerini, haber sitelerini ve podcast yayınlarını jüri önünde sundular.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Programı dördüncü sınıf öğrencileri, Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, Arş. Gör. Atila Erdemir ve Arş. Gör. Selin Maden’den oluşan bölüm jürisinin önünde dönem boyunca hazırladıkları haber sitelerini, gazeteleri ve podcastleri anlattılar. Zoom uygulaması üzerinden çevrim içi olarak gerçekleştirilen ve 3 gün süren sunumlarda jüri üyelerinin tasarımlar ve içerikler hakkında yaptıkları değerlendirmelerle öğrencilerin proje notları belirlendi.Jüri üyeleri her sunumun ardından projelerin içeriklerinin ve tasarımlarının güçlü ve zayıf yanlarına değinip, öğrencilere projelerini nasıl geliştirebilecekleri konusunda önerilerde bulundular.Bu sene projelerde çeşitlilik fazlaydıYeni Medya ve Gazetecilik mezuniyet projelerine bu sene basılı gazete, haber sitesi ve tezlere ek olarak podcast, YouTube ve sosyal medyada içerik üretimi seçenekleri de eklendi. Öğrencilerden bazıları sosyal medyaya içerik üreterek yaptıkları projeyi ilerletip geleceğe taşıyacaklarını söylediler. Mezuniyet projesi olarak çoğunlukla haber sitesi tercih edilirken, sağlık, spor, kültür-sanat, teknoloji ve genel gündem temalarına odaklandıkları görüldü. Tez yazmayı tercih eden öğrenciler ise çalışmalarını sürdürürken bahar dönemi sonunda tez sunumlarını gerçekleştirecekler.Birinci gün 21 öğrenci sunum yaptıÜç gün süren mezuniyet projesi sunumlarının ilk gününde danışmanlıklarını Arş. Gör. Selin Maden’in yaptığı öğrenciler projelerini tanıtırken; Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan ve Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin’den oluşan jüri üyeleri projeler hakkında değerlendirmelerede bulundular. Mezuniyet projesi sunumlarının ilk gününde 21 öğrenci sunum yaptı. İlk sunumu yapan Gizem Cici, “Geçmişin Kapısı” isimli tarih temalı haber sitesini sundu. Yusuf Can Uluocak, “YSport1907” isimli spor temalı haber sitesinde haber ve röportajlara yer verdi. İrem Uzun “Withofart” isimli haber sitesinde kültür-sanat temasıyla yaptığı haber ve röportajları sundu. Ayberk Erdoğan, “Güncel Gazete” isimli haber sitesinde farklı meslek çalışanlarıyla yaptığı röportajları anlattı. Damla Orak, “Gündem Sende” isimli haber sitesini tanıttı. Erge Benan Boyacı, “Bariz” adını verdiği podcastinde kadın ve hayvan haklarıyla ilgili yaptığı söyleşileri anlattı. Hanne Altın, “Kültür Gezgini” isimli sitesinde ürettiği kültür-sanat temalı haber ve röportalarını anlattı. Harun Reşit Kork, “HaroSpor” isimli spor sitesindeki içerikler hakkında bilgiler verdi. Eda Nur Yazıcıoğlu, “Arnavutköy Kollektiv” adını verdiği, yerel içerikli haber sitesini anlattı. Betül Kalkuloğlu, “Pet World” isimli haber sitesinde yer verdiği hayvanları konu alan haberlerini ve röportajlarını sundu.Abdullah Şaşkın, “Global Haber” isimli sitesinde yapığı spor haberlerini ve röportajları sundu. Neslihan Gültekin, “Yeni Medya Yeni Gazeteci” isimli podcast çalışmasında farklı meslek alanlarındaki mobbing temalı söyleşilerini anlattı. Ümit Yılmaz, “TarafToryum” isimli podcast çalışmasında futbol temalı söyleşileri hakkında bilgi verdi. Samet Emul, “Meslekler” isimli podcast çalışmasında farklı meslekleri icra eden kişilerle yaptığı söyleşileri anlattı. Neslihan Urhan, “PodTalk” isimli podcast çalışmasında yer verdiği farklı alanlarda uzman isimlerle yaptığı konuşmaları dinletti. Melda Gerz, “Psikanaliz Haber” isimli psikoloji temalı haber sitesindeki röportajlar hakkında bilgi verdi. Begüm Yılmaz, “Arts and Culture” isimli sitesindeki kültür-sanat haberlerini sundu. Kaan Güzeltepe, “Oculus Industria” isimli haber sitesinde yer verdiği farklı sektör çalışanlarıyla yaptığı röportajları anlattı. Elif Aleyna Kılıç “Bağımsız Haber Portalı” isimli haber sitesinde yer verdiği kadın haklarına yönelik uzmanlarla gerçekleştirdiği röportajları anlattı. Özlem Yalçın, “Teknolog Dünya” isimli teknoloji temalı haber sitesini anlattı. Samet Sağlam, “Bilim Park” isimli haber sitesinde farklı bilim dallarında uzmanlarla gerçekleştirdiği röportajları anlattı.İkinci gün 19 öğrenci sunum yaptıMezuniyet projesi sunumlarının ikinci gününde danışmanlığını Doç. Dr. Gül Esra Atalay’ın yaptığı 19 öğrenci projelerini tanıtırken; Prof. Dr. Süleyman İrvan, Arş. Gör. Selin Maden ve Arş. Gör. Atilla Erdemir’den oluşan jüri üyeleri projeler hakkında değerlendirmede bulundular. İlk sunumu yapan Hande Deniz Uluğ, “Uluğ Haber” isimli haber sitesini tanıttı. Dilara Yemenici, “Dilara Soruyor” isimli sokak röportajlarından oluşan Youtube kanalını tanıttı. Yusuf Kars, “Bi’ Dolu Podcast” isimli podcast çalışmasında çeşitli konular ve meslek grupları üzerine yaptığı söyleşileri anlattı. Merve Cebeci, “Artisan Kültür Sanat” isimli kültür-sanat temalı haber sitesini tanıttı. Ayça Aracıçam, “Haber Akademi” isimli basılı gazetesi hakkında bilgi verdi. Eren Bilaloğlu, “Baştan Yukarı Vücut Geliştirme” isimli podcast kanalında vücut geliştirme sporlarıyla ilgili yaptığı yayınları anlattı. Sefa Mert Kahraman, “Meslek Rehberim” isimli sitesinde çeşitli meslek dallarıyla ilgili yaptığı haber ve röportajları sundu. Ebrar Kadir Taban, “Kültür Milenyum” isimli sitesinde kitap, film ve gezilecek yerleri tanıttığı yazılarını anlattı. Gamze Özadanır, “Sanat Kültür Haberleri” isimli kültür-sanat temalı haber sitesini anlattı.Ahmet Kenan Çelik, “Sport Life” isimli haber sitesinde spor temasıyla yaptığı içerikleri sundu. Özge Aksu, “Aktüalite” isimli haber sitesinde yaptığı haber ve röportajları anlattı. Semanur Yeşildaş, “İcaz Haber” isimli haber sitesinde çeşitli konularla ilgili yaptığı haberleri sundu. Oğuz Ateş, “Spor Postası” isimli, spor temalı basılı gazetesini sundu. İpek Toksoy, “Cep Rehberim” isimli kültür-sanat temalı haber sitesini tanıttı. Melisa Duygun, “Gazetecilik Akademisi” isimli Instagram sayfasında sektörden isimlerle yaptığı röportajları ve alanla ilgili bilgi içeriklerini paylaştığı gönderilerini anlattı. Ateş Tınaz, “Aydınlık Kültür” isimli kültür-sanat temalı haber sitesini anlattı. Sena Demiröz, “Her Açıdan Sağlık” isimli podcast çalışmasında sağlık alanında çalışan kişilerle yaptığı söyleşileri sundu. Vera Emelcan Türkan, “Yerli Yersiz Sohbetler” isimli podcast yayınlarında konuklarıyla çeşitli konular üzerinden gerçekleştirdiği söyleşiler hakkında bilgi verdi. Ramazan Eles, “Blockchain Journalism” isimli haber sitesini tanıttı.Son gün 21 öğrenci projelerini anlattıMezuniyet projesi sunumlarının son gününde sabahtan Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan’ın danışmanlığını yaptığı öğrenciler sunum yaptı. Günün ilk sunumunu yapan İbrahim Ethem Altınsoy, “Oku İzle Yaz” isimli kültür sanat sitesinde paylaştığı içerikler hakkında bilgi verdi. Baha Burak Bekçi, “Spor635” isimli spor sitesinde farklı spor dallarında ürettiği haberleri paylaştı. Ayşe Elmas, “HueArt” adını verdiği kültür sanat sitesinde yer verdiği haber ve röportajlar hakkında bilgi verdi. Cemre Esentürk, “Haber Halk” isimli haber sitesinde yayımladığı haber ve röportajları anlattı. Fatih Yücel, “Gazeteci’nin Sesi” adını verdiği haber sitesinde paylaştığı haber ve röportajları aktardı. İlyas Dursun, “Bu-Haber” isimli haber sitesinde yer verdiği içerikleri anlattı.    Öğleden sonraki çevrim içi toplantıda Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın danışmanlığını yaptığı öğrenciler projelerini sundu. Cansel Atmaca, “Ne Yapıyoruz?” isimli podcast programında paylaştığı farklı meslek dallarını anlatan söyleşileri hakkında bilgi verdi. Samet Kaplan, “Herodot Meclisi” adını verdiği podcast kanalında paylaştığı söyleşilerden söz etti. Şeyma Altundal, “Kültür Tohumu” adını verdiği haber sitesinde paylaştığı kültür sanat konulu haber ve röportajları anlattı. Alper Kaan Başdoğan, “News Fener” adını verdiği Fenerbahçe kulübüne odaklanmış spor sitesi hakkında bilgi verdi. Mustafa Bedirhan Okuyucu, “İş’te İnsan” isimli podcast kanalında paylaştığı söyleşileri anlattı. Esma Helen Sarıgül, “Kürtaj Yolculuğu” isimli röportaj sitesini tanıttı. Merve Şişman, “Kadına Göre” adını verdiği sitede paylaştığı içerikler hakkında bilgi verdi. Umut Aytekin Sayıner, “Kültür ve Sanat Dünyası” isimli, kültür sanat temalı haber sitesini anlattı. Pelin Gökçe Yıldız, “Sağlık ile Kal” isimli sağlık sitesinde paylaştığı haber ve röportajlar hakkında bilgi verdi. Hümeyra Yıldız, “Sanat İçin” isimli kültür sanat sitesinde paylaştığı içerikleri aktardı. Beyza Nur Pelit, “Senin Nabzın” isimli, sağlık temalı haber ve röportajlar paylaştığı sitesi hakkında bilgi verdi. Miray Çetin, “Mirakültür” adını verdiği kültür sanat sitesini anlattı. Hande Serra Keskin, “Çiftçi Dünyası” isimli, tarım ve hayvancılığı konu alan haber ve röportajlarını paylaştı. Damla Demiral, “Sağlık Bölgesi” isimli sağlık sitesini anlattı. Doğan Mert Erçel, “Sağlığa Doğru” adını verdiği sağlık sitesi hakkında bilgi verdi. Ömer Faruk Uyak, “Kariyerin İçinden” isimli, meslekleri tanıtan podcast kanalını anlattı.Kaynak için tıklayınız.

10 OCA 2023

Üsküdar İletişim'de 10 Ocak Gazeteciler Günü paneli düzenlendi

Üsküdar İletişim'de 10 Ocak Gazeteciler Günü paneli düzenlendiÜsküdar Üniversitesi Gazetecilik Kulübü'nün Gazetecilik Bölümü ve Medya Akademisi Derneği (MAKDER) işbirliğinde 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kapsamında düzenlediği ‘Gelenekselden Dijitale Gazetecilik Mesleği’ başlıklı panel gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın yaptığı panelde Habertürk gazetesinden Kemal Öztürk, Milat gazetesinden Fırat İpek ve yenibirgazete.com'dan İsmail Polat konuk oldu.Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Kulübü'nün Gazetecilik Bölümü ve Medya Akademisi Derneği işbirliğinde Üsküdar Üniversitesi İleişim Fakültesi Fuat Sezgin Konferans Salonu'nunda gerçekleştirilen panelde gelenekselden dijitale gazetecilik mesleği konuşuldu. Konuşmacılar; geleneksel gazeteciliğin dijitale dönüşümü, süreç içerisinde geleneksel gazeteciliğin geldiği nokta, dijitalleşme ile birlikte artan dezenformasyon gibi çok sayıda konu hakkında düşüncelerini aktardı. Prof. Dr. Nazife Güngör: Beyniniz açık, kaleminiz güçlü olsunPanelin açılışında bir konuşma yapan İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör şunları söyledi: "Gazetecilik Bölümümüz 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü dolayısıyla beş yıldan beridir bu etkinliği düzenliyor. Bu yıl Gazetecilik Kulübümüz de etkinliğin gerçekleşmesine dahil oldu. Kendilerine teşekkür ediyorum. Beş yıldan beridir düzenlendiğine göre bundan sonraki yıl bu etkinliği bir sempozyuma dönüştürmeyi de planlayabiliriz. Gazetecilik önemli bir meslek, gazetecinin  toplumdaki misyonu da oldukça önemli. Toplumu bilgilendirmek, aydınlatmak, dünyanın ve insanlığın gidişatına yön vermek gibi önemli misyonu olan gazetecinin beyninin açık, kaleminin güçlü olması lazım. Bu nedenle Gazetecilik Bölümü öğrencilerimize diyorum ki sizler de önemli bir mesleğe hazırlanıyorsunuz. Beyniniz açık, kaleminiz güçlü olsun. Düşünsel zenginliğiniz, güçlü kaleminizle topluma ve insanlığa siz yön vereceksiniz. Bu vesileyle tüm konuklarımıza hoş geldiniz diyor, verimli bir panel olmasını diliyorum.Prof. Dr. Süleyman İrvan: Demokrasi özgür gazeteciliğin, özgür gazetecilik de demokrasinin oksijenidirDaha sonra kısa bir konuşma yapan Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nün 1961 yılında, gazeteciler açısından çok önemli olan 212 sayılı Basın İş Kanunu'nun yürürlüğe girmesi nedeniyle kutlanmaya başladığını ifade etti. "Bu kanun ile gazetecilere çeşitli haklar ve güvenceler sağlandı" diyen İrvan, gazetecilerin haklarına ve özgürlüklerine ilişkin mücadelenin gazeteciler ve gazetecilik eğitimi veren fakülteler tarafından sürdürülmesi gerektiğini vurguladı. "Bana göre, çalıştığı mecraya bakılmaksızın asıl işi ve başlıca geçim kaynağı gazetecilik olan herkes gazeteci kabul edilmeli, koşulları sağlayanlara basın kartı verilmelidir" diyen Süleyman İrvan, Türkiye’de ciddi anlamda bir gazeteci işsizliği söz konusu olduğunu, bunun yanında çözülmesi gereken başka sorunlar da bulunduğunu söyledi. Prof. Dr. Süleyman İrvan konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Unutmamak gerekir ki demokrasi özgür gazeteciliğin, özgür gazetecilik de demokrasinin oksijenidir. Biri olmadan diğeri yaşayamaz."Selçuk Taşdemir: MAKDER olarak kendimizi Üsküdar İletişim'in bir parçası olarak görmekteyizMedya Akademisi Derneği (MAKDER) Başkanı Selçuk Taşdemir de açılışta bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: "Medya Akademisi Derneği olarak bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeyiz  Gecesini gündüzüne katan, mesleğini onuru ve hakkı ile yapan tüm gazeteci meslektaşlarımın 1O Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyorum. Medya Akademisi Derneği olarak medya ve iletişim alanında çalışmalar yapmaktayız. Derneğimizi kurduktan kısa bir sonra ilk etkinligimizi 21 Ekim'de Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'nde gerçekleştirdik 10 Ocak  vesilesi ile ikinci etkinliğimiz Üsküdar Üniversitesi'nde yapmaktayız. Üsküdar İletişim bizim için  ayrı bir önem taşıyor, sizler öğrenci ve gazeteci adayı olarak çok şanslısınız, başta dekanımız Prof. Dr. Nazife Güngör hocamız ve Gazetecilik bölüm başkanı olan Prof. Dr. Süleyman İrvan hocam olmak üzere iletişim alanında yaptıkları çalışmalarla mesleğinize ve geleceğimize önemli katkılar sunmaktadırlar. Bizler MAKDER olarak kendimizi paydaş olmanın ötesinde Üsküdar İletişim'in bir parçası olarak görmekteyiz. Sizlerden ricam mesleğinize önem verin, Türkçemizin doğru kullanılması ve medya okuryazarlığı bizim için çok önemli. Amacımız klasik dernekçiliğin  ötesinde genç meslektaşlarımızın önünü açarak geleceğimize sahip çıkmaktır. Bir kez daha 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününüzü kutluyor, meslek yaşamlarınızda üstün başarılar diliyorum.Kemal Öztürk: Mesleğimiz radikal bir değişimin tam ortasındaGazeteci Kemal Öztürk, dijitalleşen gazetecilik mesleği ile ilgili olarak şunları söyledi: “Matbaanın yaygınlaşmasında direnç olduğu gibi, dijitalleşmede de bizim kuşak bir direnç gösteriyor. Hattatların hayatlarının radikal şekilde değişmesi gibi mesleğimiz de radikal bir değişimin tam ortasında. Değişim daha iyidir ama bu genç çocuklarımız böyle bir şey hissetmiyorlar çünkü içinde doğdular. Dijital devrime daha iyi uyum sağlıyorlar. Ellerindeki cep telefonuyla canlı yayın yapabileceklerini, haber yapabileceklerini, fotoğraf, video çekebileceklerini ve bunu dünyaya yapabileceklerini biliyorlar. Biz bunu sonradan öğrendik. Bu çocuklar öğrenmediler, biliyorlar. Yani doğduklarında böyleydi. Şimdiki gençleri bekleyen rekabet sistemi daha zor ve acımasız. Biz bu gençleri ona göre yetiştiriyor muyuz? Bence, hayır. İletişim fakültelerinin durumu vahim. Bu çocuklar diploma olsun diye okuyorlar fakat ileride bizim gazetecilere ihtiyacımız olacak. Bu çocuklar robot gazetecilerle hızlı ve acımasız bir rekabetin içine girecekse onlara robotların yapamayacağı bir şey öğretmemiz gerekiyor. Analiz ve yorum yapmayı öğretmemiz gerekiyor. Bu da ancak genel kültür ile olur. Bizim mesleğimiz genel kültür üzerine bir inşa oluşturur. Hepimiz sonradan uzmanlaşıyoruz. Gençler için şimdiden önlem almazsak batıya bağımlı bir medya sektörü ile yüzleşeceğiz. Bunu anlamazsak hepimiz birer dijital köleye dönüşeceğiz" ifadelerini kullandı.Fırat İpek: Gazetecilik mesleği bilgiyi terbiye eden ve yaygınlaşmasını sağlayan bir meslekGazeteci Fırat İpek, panelde yaptığı konuşmada gazetecilik mesleğinde teyidin önemine değindi. İpek şunları söyledi: "Gazetecilik mesleği bilgiyi terbiye eden ve yaygınlaşmasını sağlayan bir meslek. Basılı gazetenin yaygın olduğu zamanlarda yanlış bilgiyi gazeteyi arayarak bildirebiliyorduk. Sosyal medyanın hayatımıza girmesi ve vatandaşın da haber paylaşımları yapması sebebi ile bilgi deformasyona uğruyor. İletişim Fakültesi öğrencileri haberleri teyit etmeli, paylaşım yaparken dikkat etmelidir. Gazeteci olarak doğru bilgiye ulaşmanız gerekir. Dijital devrim yaşanırken bizler ne yapacağımızı tam bilmediğimiz için otokontrolün şart olduğunu düşünüyorum. Yeni basın yasasında yer verilen 29. madde için bazıları sansür yasası diyor ama ben bunun dezenformasyon yasası olduğunu düşünüyorum. Burada herhangi bir sansür yok. Bu yasa elzemdi ve otokontrol şarttı. Gazetecilik birilerini töhmet altında bırakmak değildir” dedi.İsmail Polat: Şu an hiçbir gazetede muhabir yokMedyanın geldiği son noktadan bahseden gazeteci İsmail Polat şunları söyledi: "Mesleğe, 1985 yılında spor muhabiri olarak başladım. Daha sonra ulusal medyada polis-adliye muhabirliği yaptım. Emekli olunca yenibirgazete.com isimli gazetemi çıkardım. Gazeteler artık tiraj almıyor çünkü özel haber yapmıyorlar. Haber ajanslarından gelen haberleri kullanıyor ve kendi muhabirlerini çalıştırmıyorlar. Çok mezun var fakat mezunlar iş bulamıyor çünkü gazeteler çok kısıtlı kadrolarla çalışıyor. Yeni personel alımı yok. İnternet haberde çalıştım bir süre. 60 personel çalışıyordu. Dijital bir yayın organıydı. Özel ve farklı haberler yapılıyordu. Ajanstan gelen haberlere mutlaka özel bir şeyler katıyorduk. Şu an hiçbir gazetede yeterli sayıda muhabir yok” şeklinde konuştu.Panel, öğrencilerin ve konukların sorularına verilen cevaplarla devam etti. Panelin sonunda ise Gazetecilik Kulübü üyesi öğrenciler konuşmacılara birer plaket takdim etti.Kaynak için tıklayınız.

08 OCA 2023

Üsküdar İletişim'de suç haberciliği ve etik paneli gerçekleştirildi

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü tarafından ‘Suç Haberciliği ve Etik’ konulu panel düzenlendi. Moderatörlüğünü Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın yaptığı panelde konuşmacı olarak Milliyet Adliye Muhabiri Damla Güler, TRT Adliye Muhabiri Hamza Çiftçi ve Anadolu Ajansı Adliye Muhabiri Başak Akbulut yer aldı.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen panelde suç haberciliği ve etik konuşuldu.  Etkinlikte suç haberciliği ve suç haberciliğinin etik çerçevesi üzerinde durulurken konuk gazeteciler de deneyimlerini aktardı.Kendini tanıtarak söze başlayan Başak Akbulut, “Adana’da İletişim Meslek Lisesi okudum. Sonra Çukurova Üniversitesi’ne girdim, Çukurova’dan da Marmara Üniversitesi’ne dikey geçiş yaptım. Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunuyum. İhlas Haber Ajansı’nda gazeteciliğe başladım. Üç buçuk yıl adliye muhabirliği yaptım, sonrasında Anadolu Ajansı’na geçtim. Sekiz yıldır Çağlayan’da adliye muhabirliği yapıyorum” ifadelerini kullandı.On üç yıldır bu mesleği yaptığını söyleyen Damla Güler, “Trakya Üniversitesi Radyo ve Televizyon Bölümü mezunuyum. On üç yıldır bu mesleği yapıyorum, mesleğe 2010 yılında Beşiktaş’ta DGM’de başladım. Orada başlayıp bütün adliyeler Çağlayan’da toplanınca Çağlayan'a geçtik. Polis muhabirliği de yaptım” şeklinde konuştu.2012 yılında öğenci iken gazeteciliğe başladığını söyleyen Hamza Çiftçi, ““İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü mezunuyum. Beş yıldır TRT’deyim. Başta hem emniyet hem de adliye muhabirliği yapıyordum. Son 2 yıldır sadece adliye haberleri yapıyorum. Emniyet ve güncel olaylarla ilgili de haberlere çıkıyorum tabii geçen yıl Ukrayna’ya da gitmiştim ama uzmanlığım adliye alanı” diye konuştu.TRT Muhabiri Hamza Çiftçi: “Adliye muhabirliği daha zor”Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın ‘adliye muhabirliği mi daha zor yoksa polis muhabirliği mi? sorusuna adliye muhabirliğinin daha zor olduğunu belirten Hamza Çiftçi, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı başlatıyor. Biz soruşturma aşamasından takip etmeye başlıyoruz. Sonra operasyon için bir talimat veriliyor, polis muhabirleri operasyonu takip ediyor, kaç kişi gözaltına alındı, ifadesi vs. dört gün takip ediyor, sonra adliyeye geliyorlar. Bizim serüvenimiz başlıyor. İfadesi alındı, hakimlikte sorgusu alındı, tutuklandılar mı? Birkaç ay sonra iddianamesi hazırlandı mı? buna bakıyoruz. Sonra ilk duruşma ne zaman, ilk duruşmaya giriyoruz; ikinci duruşma, üçüncü duruşma, karar duruşması, istinafı, yargıtayı derken polsi mıuhabirleri bir olayı dört gün takip ederken biz iki sene takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.Anadolu Ajansı Muhabiri Başak Akbulut: “Savcı bilgi vermediğinde kilitleniyoruz”Aynı soruya Başak Akbulut şu şekilde cevap verdi: “Şöyle bir şey var. Bir olay oluyor adamı emniyete götürüyorlar. Polis oradaki polis muhabirine bilgi veriyor, muhabir onu yazıyor. Bizimle savcı görüşmeyince biz hiçbir şey yazamıyoruz. Bizim bir de teyitli olanı yazmamız lazım. Biz bazen teyit edemiyoruz. En azından savcının ağzından bir şeyler duymamız lazım. Avukatı geliyor, bilgi veriyor ama onun söylediklerini teyit etmemiz gerekiyor. Savcı bizimle görüşmediği zaman orada kitleniyoruz. Bizim bilgi almamız polis muhabirlerinden daha zor, o sıkıntıyı hep yaşıyoruz.”“En büyük sorun savcıya ulaşamamak ve dosyayı görememek”"Habercilik açısından en büyük sorun savcıya ulaşamıyoruz, davaya döndüğümüzde de dosyayı göremiyoruz. Yurt dışında, şu dosyayı görebilir miyim diye talep ediyormuşsunuz, gösteriyorlarmış, burada öyle bir şey yok. Avukatlar görebiliyor ama ‘ben prensip gereği bilgi paylaşmıyorum’, ‘arkadaşlar soruşturma gizli’, en çok duyduğumuz cümleler bunlar. Biliyoruz zaten bütün soruşturmalar gizli. Biz ne yazacağız o zaman? Bizim dosyaya erişebilmemiz gerekiyor eğer biz erişemezsek insanlar nasıl öğrenecek? Bazen duruşmalara bile giremiyoruz. Bazen adliye memurları var ‘kalem’ deniyor, onlardan bilgi almaya çalışıyoruz. O kadar zor ki bilgi almak, bu noktada insan ilişkileri çok önemli. Birini tanıyorsun, gidiyorsun onunla arkadaşlık kuruyorsun, sana bir süre sonra dosya gösteriyor, ama ona da bir mesai harcaman gerekiyor ve bir de duruşmaları da takip etmen gerekiyor” şeklinde konuştu.“Dosyaları bazen not alıyoruz, bazen de fotoğraf çekip özet çıkarıyoruz”Dosyayı gördüklerinde ne yaptıklarını da aktaran Akbulut, “Kimisi not al diyor, dosyayı alıyoruz önemli yerleri not alıyoruz. Kimisinin fotoğrafını çekiyoruz, özet geçiyoruz. Zaten her şey haber olmuyor, haber değeri taşıyan dosya bulmamız lazım. Artık kaç sene oldu şöyle bakınca suçu neymiş, müştekisi kimmiş, sanığı kimmiş, bundan haber çıkar diyoruz” diye konuştu.Milliyet Muhabiri Damla Güler: “İddianameyi okurken aralarda önemli detaylar çıkabiliyor”Bir iddianameyi okurken neye baktıklarını anlatan Damla Güler, “Ben baştan başlıyorum. Başı tabii ki FETÖ veya PKK değilse, onlarda altı yüz sayfa nereden nereye geldi, ne eylemler yaptı onu anlatıyorlar. Oraları geçiyorum. Başka bir çete davası, yeni bir çeteyse, silahlı örgütse aralarda önemli detaylar çıkabiliyor. Şu eylemi yaptılar, şuna şunu söylediler gibi. Artık şüphelilerin hepsinin tam ifadesini, gizliliği ihlal olmasın diye koymuyorlar. Sadece savcının dikkatini çeken bir yer varsa kalın puntoyla, büyük harflerle yazıyorlar. Onlardan güzel habrler çıkıyor. Sonuç kısmı da savcının yorumu oluyor” dedi.Başak Akbulut: “Sonuç bölümünden olayı yazıp, cezayı hesaplayıp veriyorum”Bunun kurumun haber anlayışına bağlı olduğunu belirten Başak Akbulut, “Ben önce sonuç bölümünden davanın ne olduğunu yazıp, cezayı hesaplayıp veriyorum. Sanık hakkında bu kadar ceza istemiyle dava açıldı diyorum. Ama internet sitesi veya gazetede öyle didik didik ederler, bizde kısa bir haber, onlarda uzunca bir haber olur” diye konuştu.Hamza Çiftçi: “Olay çok önemliyse iddianamenin sayfa sayısını söyleyerek yayına çıkıyorum”Olay çok önemliyse sayfa sayısını söyleyerek canlı yayına çıktığını belirten Hamza Çiftçi, “Çok önemli bir şeyse örneğin 547 sayfa iddianame düzenlendi, şu suçlardan ceza isteniyor diyorum. Cezanın hesabıyla bile uğraşacak vakit olmayabiliyor” ifadelerini kullandı. Suç Haberciliği ve Etik paneli soru cevap bölümünün ardından sonra erdi.Kaynak için tıklayınız.

23 ARA 2022

Foto muhabiri Güliz Vural ölüm botuyla yaptığı yolculuğu anlattı

Foto muhabiri Güliz Vural ölüm botuyla yaptığı yolculuğu anlattıÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından verilen Gazeteciliğe Giriş dersi kapsamında ‘deneyimsel gazetecilik’ konuşuldu. Derse foto muhabiri Güliz Karaoğlan Vural konuk oldu.Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından verilen Gazeteciliğe Giriş dersinde ‘deneyimsel gazetecilik’ konuşuldu. Derse foto muhabiri Güliz Karaoğlan Vural çevrim içi ortamda konuk oldu ve yaşadıklarını öğrencilerle paylaştı.“Fotoğraf makinesi benim için her yere giriş vizesi”Konuşmasına kendisini tanıtarak söze başlayan Güliz Karaoğlan Vural, “Ben Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde fotoğraf eğitimi aldım. 16 yıldır birçok gazete ve dergide foto muhabirliği yapıyorum. Şimdi İngiltere'ye yerleştim, işime burada devam ediyorum” dedi. Derste ‘ölüm botu’ adını verdiği bot ile yaptığı yolculuğun hikayesini anlatan Vural, “Bugün size ölüm botu ile yolculuğu anlatacağım. Aslında mültecilerle yaptığım üç proje vardı. Bu, o projenin bir ayağı. Diğer iki ayağından ve beni bot projesine götüren süreçten biraz bahsetmek istiyorum. İstanbul Fatih’te Sulukule’yi bilirsiniz, daha önce orada Romanlar yaşıyordu. 2011’de Suriye’deki iç savaşla birlikte oraya Suriye’den gelen insanların yerleştiğini fark ettim. Önce acaba buraya zengin Suriyeliler mi yerleşiyor diye düşündüm. Orada Romanlar yaşıyordu, kentsel dönüşümden dolayı evlerini boşalttılar. Çok yüksek bütçelerden dolayı Romanlar oraya tekrar yerleşemediler. 2011 yılında da iç savaştan kaçan Suriyeliler Sulukule’ye yerleşti. Ben ilk yerleşen Suriyelilerin zengin Suriyeliler olduğunu düşündüm. Çünkü kiralar çok yüksekti. Bu kanıya oradan vardım. Fakat projeye başladığımda aslında birçok gencin bir arada yaşadığı ve her boşluğun ranza olarak değerlendirildiği evler gördüm. Bu evlere girmem hiç kolay olmadı. Burası neden önemli, çünkü burası Avrupa’ya geçişin yoluydu. Bu ranzaları kiralayan gençler burada para biriktiriyorlar, buradan Avrupa’ya geçiyorlar. Sulukule’de aylarca çalıştım. Eskiler gidiyor, yenileri geliyor. Bir kere gördüğümü bir daha görememeye başladım. Çünkü herkes çıkmanın bir yolunu buluyordu. Fotoğraf makinesi çok büyülü bir şey. Fotoğraf makinesi her yere giriş vizesi benim için, o yüzden çok önemli. Bu projeyi çok sevmemin nedeni Türkiye’nin hafızasına bir katkıda bulunmuş olmam, bu beni çok mutlu ediyor” ifadelerini kullandı.“İnsanlar ölümü göze alarak gitmek istiyorlardı”Ölüm botu ile ilgili izlenimlerini de aktaran Vural, “Özellikle 2013’te Ege ve Akdeniz üzerinden Türkiye’den Ege’deki Yunanistan adalarına çok ciddi bir insan trafiği başladı. Bu insanlar şişme botlarla ölümü göze alarak Batı ülkelerine gitmek istiyorlardı. Türk medyasında her gün batan botların ve kaybolan insanların haberlerini okuyordum. Hem Türkiye hem Batı bu trajik durumu sadece izliyordu. Gözünüzün önünde yüz binlerce insan şişme botlarla akıbetini bilmedikleri bir yolculuğa çıkıyordu, bu yolculuğu herkes gibi gazeteciler de kıyıdan izliyordu. Bu beni çok etkiledi. Bu insanlar bu güzergahı nasıl geçiyor? Neden ölüyorlar? Botlar neden batıyor? gibi soruların cevabı yoktu, bu beni çok etkiliyordu. Ne yapabileceğimi düşündüm, botla geçiş projesini Mimar Sinan Üniversitesi’ne bitirme projesi olarak sundum. Sonrasında P24’e gittim, projeyi sundum ve fon istedim. Ölüm botu ile yolculuk yapacağımı söyledim. Hemen proje kabul edildi, iki günde BBC ve Hollanda Dış İşleri Bakanlığı’nın dahil olduğu bir fon aldım. Bir hafta içinde tüm hazırlıklarımı yaptım. Hızlı olmalıydım çünkü botun batma ihtimaline karşı hipotermi geçirmemek için deniz suyu henüz sıcakken yola çıkmalıydım. İnsan kaçakçılarıyla konuştum. 2015 yılının Ekim ayında Türkiye’nin Yunanistan’ın Midilli Adası’na en yakın noktası Ayvacık Bektaş Köyü’ne giderek biraz gözlem yaptım, gözlerime inanamadım. Eminönü – Üsküdar seferi gibi gözümün önünde botlar yola çıkıyordu. Gecenin karanlığında bile yola çıkıyordu, aslında çok tehlikeliydi. Orada bir otele yerleştim, sahibi ve ailesiyle tanıştım, ne yapmak istediğimden bahsettim. Onlar da yardım etmek istediler. Neden otel sahibiyle konuştum, çünkü orada insan kaçakçılığı yapan çocuklar köyde zeytin toplayan çocuklar aslında. Tabii bu bir şebeke işi ama onlar bu işin görünen yüzüydü" şeklinde konuştu.“Kadın olmam tehlikesiz olduğum anlamına geliyordu”ölüm botuna biniş sürecinde neler yaşadığını anlatan Güliz Vural şu ifadeleri kullandı: “Bir keşif yaptıktan sonra sabah çıkan bota binmeye karar verdim. Otel sahibi ve eşi ile birlikte çıkan bir bota yaklaştık. Kıyıya yakın ormanlık bir alanda botu şişiriyorlardı. Ben gördüğümde botu şişirmeye başlamışlardı, benim için en zor olan anlar bu anlardı. Çünkü insan kaçakçıları ile bire bir konuşup artık bota binmek için onlarla bir nevi pazarlık yapmam gerekiyordu. Bir proje hazırladığımdan ve fotoğraf çekmek istediğimden bahsettim. Bu projede bir başarı varsa o da insan kaçakçısı engelini aşmak. Sonra zaten meslektaşlarımın neden bota binmediğini anlamıştım. Bence bir kadın olmam onların gözünde tehlikesiz olduğum anlamına geliyordu. Erkek olsam benim bir proje yaptığımdan bile bahsetmem mümkün değildi. Büyük bir makineyle onların fotoğrafını çekiyor olmam, onların kendilerini iyi hissetmelerini sağladı. Mülteciler botu kıyıya doğru taşırken fotoğraflamaya başladım. 18 Ekim 2015 saat 11’e doğru botu kıyıya yerleştirdiler ve üç dört dakika bir mülteciye botu nasıl kullanacağını gösterdiler. Botların batma sebeplerinden biri de bu, botu bilen kişiler kullanmıyor. O bota binen herhangi bir mülteci kullanıyor. On iki kişilik bota kırk beş elli kişi bindirmeye çalıştılar, yer kalırsa çantaları vereceklerdi. Bu bota binen her bir kişiden kişi başı üç bin dolar para alıyorlardı. Ben botun en uç kısmına oturdum ve hiç hareket etmeden fotoğraf çekmeye başladım. İnsanlar bot hareket ettikten sonra çok karışık duygular içindeydiler, o an şunu düşündüm belki de evlerinden o an ayrılıyorlardı, artık bir geri dönüş yoktu. O gerçek bir gidişti.“Adaya çıkar çıkmaz gözaltına alındım”Konuşmasında bot yolculuğunu ve sonrasını da paylaşan Güliz Karaoğlan Vural şunları söyledi: “Otel sahibi bana şöyle bir bilgi verdi. Bot patlarsa kendini düşen insanlardan uzağa at. Çünkü herkes birbirini aşağı çekerek öldürüyormuş. Bu bilgiyle o bota binmek çok zordu. Kıyıya çok fazla ceset vuruyordu, o dönem o yüzden köylüler çocukların kıyıya yaklaşmalarını istemiyorlardı. Yol bir saatten fazla sürdü. Midilli’ye çıktığımız kıyı da çok önemliydi çünkü kıyıya yaklaşmadan sert kayalara çarpabilirdik. Ada iyice belirmeye başladığında düdük sesi duyduk. Avrupa’dan gelen çok fazla yardım gönüllüsü doğru kıyıya çıkmamız için bizi yönlendiriyordu. Adaya çıkar çıkmaz gözaltına alındım. Beni karakola götürdüler. Tüm malzemelerime el kondu. Polis ellerim kelepçeli şekilde beni sahil güvenliğe teslim etti. Çünkü sahil güvenlikte gözaltına alınmam gerekiyordu. Fakat nezarethane erkek doluydu çünkü adada bu şekilde gözaltına alınan bir kadın yoktu, nezarethane erkekler için tasarlanmıştı. Beni o hücreye koyamazlardı. Sahil güvenlik telsizlerinin bulunduğu odada bir kanepeye oturttular beni. Eşim Dış İşleri Müsteşarı ile bağlantı kurdu, Dış İşleri Bakanlığı Konsolos’u bilgilendirdi ve Konsolos benimle irtibata geçti. Bana, ‘sakin olun, ani tepki vermeyin, sizi oradan kurtaracağız’ gibi şeyler söyledi. Ben ne olduğunun farkında değildim çünkü plan şuydu: Ertesi gün sınır dışı edilecektim. Ancak kıyıda botun yanaştığını gören bir asker botu benim kullandığıma dair ifade vermişti ve insan kaçakçılığından yargılanacaktım. Dava ertelenirse Atina Cezaevi’ne gönderilecektim ve orada da altı aydan az olmamak üzere kalabilirdim. Biz bunu planlamamıştık. Pazar günü gözaltına alındım, Pazartesi mahkemeye çıktım. Hakim bana çok ciddi iki suçla yargılandığımı söyledi: hem ülkeye illegal girişten hem de insan kaçakçılığından. Size Çarşamba gününe kadar savunmanız için süre veriyorum dedi. Beni bu süreçte birçok yerel gazeteci ziyaret etti, tebrik etti. Bana normal gözaltı prosedürlerini uygulamıyorlardı. Çarşamba gününe kadar iyi bir dosya hazırladık, Türkiye’de de birçok yerde haber olmuştum. Freelance olarak çalıştığım dergi ve üniversite benimle ilgili yazı yollamıştı, hepsini sunduk. On bin Euro teminatla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım. Hemen serbest bırakılmadım, mahkemeden yazının emniyete gitmesi iki gün sürdü. Bu sürede hapishaneye yollandım, iki gün hapishanede kaldım. Çok fazla Türk vardı ve tek kadın bendim. Herkesin hücresi açıktı, sadece benimki kilitliydi. Oradaki Türklerin tamamı da insan kaçakçısıydı. Avukatım hafta sonunu orada geçirmemem için çok mücadele etti çünkü hafta sonuna kalırsa tutukluluk sürecim uzayacaktı. Cuma yazı mahkemeden emniyete gitti ve cuma deport edildim. Beş gün gözaltında kaldım. Dava iki buçuk yıl sürdü, yirmi beş yılla yargılandım ve insan kaçakçılığından beraat ettim, ülkeye illegal girişten yargılanmaya devam ettim. Halen ülkeye giriş yasağım var fakat fotoğrafları bir ay sonra sanatçı haklarından dolayı geri aldım.”Foto muhabiri Güliz Karaoğlan Vural, konuşmasının ardından öğrencilerin yolculuğa ve gazeteciliğe dair sorularını cevapladı.  Kaynak için tıklayınız.

22 ARA 2022

İtalyan gazeteci-akademisyen Maria Teresa Carbone Üsküdar İletişim'de kültür gazeteciliğini anlattı

İtalyan gazeteci-akademisyen Maria Teresa Carbone Üsküdar İletişim'de kültür gazeteciliğini anlattıErasmus+ Akademik Personel Hareketliliği programı kapsamında Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünün davetlisi olarak istanbul'a gelen İtalya'daki Roma 3 Üniversitesi (Universita degli Studi Roma Tre) öğretim görevlisi-gazeteci Maria Teresa Carbone, kültür gazeteciliği konulu bir konferans verdi. Üsküdar Üniversitesi İletşim Fakültesi öğretim elemanları ile öğrencilerinin katıldığı konferansta Maria Teresa Carbone, kültür gazeteciliğinin İtalyan basınındaki gelişimi konusunda oldukça ayrıntılı bilgiler verdi. Konuşmasına kendisini tanıtarak başlayan Carbone, uzun yıllar gazetelerde kültür haberleri ve röportajlar yaptığını, ardından üniversitede gazetecilik dersleri vermeye başladığını ifade etti. Maria Teresa Carbone halen haftada bir olmak üzere İtalya'nın önemli gazetelerinden il Manifesto'da kültür yazıları yazdığını belirtti. Gazetelerde kültür sayfaları ilgi çekiyorKonuşmasında, İtalyan gazetelerindeki kültür sayfalarına geniş yer ayıran Maria Teresa Carbone, 1901 yılında Giornale d’Italia isimli gazetenin 3. sayfasını kültür haberlerine ayırmaya başladığını, bunu diğer gazetelerin izlediğini anlattı. 1976 yılında ise La Repubblica isimli İtalyan gazetesinin kültür haberlerini çok önemseyerek orta sayfaya aldığını belirtti. Günümüzde ise gazetelerin kültür haberleri için haftada bir ekler çıkardıklarını, bu ekleri gazete ile birlikte satışa sunduklarını ifade etti. Edebi ve kültürel festivallare ilgi çok yüksekGazeteci Maria Teresa Carbone, 1997 yılında İtalya'nın kuzeybatısında yer alan Mantova (Mantua) şehrinde başlatılan edebi festivalin çok ilgi çektiğini ve bu tür festivallerin İtalya'nın her yanına yayıldığını ifade etti. Carbone, 2022 yılında İtalya'da 350 edebi ve kültürel fstivalin gerçkleştiğini, bu festivallere katılan binlerce kişinin kitap yazarlarını dinlediğini aktardı. Sosyal ağlarda da kültür gazeteciliği yapılıyorİtalya'da sosyal ağlarda sürdürülen kültür gazeteciliğinden de söz eden Maria Teresa Carbone, özellikle Instagram'da yapılan birçok paylaşımın kültür gazeteciliği özelliği taşıdığını anlattı. Tiktok platformunda yapılan Booktok (Kitaptok) paylaşımlarında kişilerin okudukları kitapları öven videolar paylaştıklarını söyledi. Kaynak için tıklayınız.

21 ARA 2022

Gazeteci Murat Ağırel: Gazeteci sorgulayıcı, şüpheci, muhalif ve halktan yana olmak zorunda

Gazeteci Murat Ağırel: Gazeteci sorgulayıcı, şüpheci, muhalif ve halktan yana olmak zorundaÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde gazeteci Öğr. Gör. Gökhan Karakaş tarafından verilen Polis-Adliye Muhabirliği dersine gazeteci Murat Ağırel konuk oldu.İletişim Fakültesi’nde verilen Polis-Adliye Muhabirliği dersine konuk olan gazeteci Murat Ağırel; haber konusu bulma, araştırma, belge tarama, doğrulama, yazma, kamuoyuna sunma ve fikri takip yapma gibi araştırmacı ve belgeli gazeteciliğin aşamalarını, gazetecinin görevlerini ve kendi yaşadığı deneyimleri geleceğin gazetecilerine aktardı.“Gazeteci doğrunun tarafındadır, halkın tarafındadır, gerçeğin tarafındadır”Gazeteci Murat Ağırel, araştırmacı gazetecilik ve gazetecilerin haberine sahip çıkmasını belirten 'kalemin namusu' deyimini şu sözlerle anlattı: “Yaptığınız haberlere ve kaleminize sahip çıkmalısınız. Günümüzde gazetecilik ne yazık ki taraf olmayı gerektiren bir meslek dalıymış gibi gösteriliyor sizlere ama doğru değil. Bunu düzgünce yapabileceğiniz, yalnızca halkın yanında durup gerçekleri savunabileceğiniz bir meslek aslında gazetecilik. Kalemin namusu için gazetecilerin savunması gereken yegane şeyi bizler yaşayarak görüyoruz. Araştırmacı gazetecilik dediğimizde bu çok geçmiş zamanlarda başladı. Uğur Mumcu ekolünden geliyor araştırmacı gazeteciler. O dönemde şu an bizim sahip olduğumuz imkânların hiçbiri yoktu. Uğur Mumcu, Cemalettin Kaplan haberini yapabilmek için gittiği Almanya’da sadece bir firmanın adresi için 15 gün gezdiğini anlatıyor. Şu anda biz elimizdeki imkânlarla bilgisayarın iki tuşuna basınca her şeye ulaşabiliyoruz. Araştırmacı gazeteci olmak; eline gelen evrağı doğrulatmak, karşı tarafla konuşarak röportaj yaparak bunun altını genişletmek, sonrasında bunu halka sunmak demektir. Halka sunduğunda ise belgeli gazeteciliğin vermiş olduğu güçle de olayın üzerine giderek fikri takibini yapıp gerçekleri ortaya çıkartmaktır. Ne adına? Kamu adına. Gazeteci doğrunun tarafındadır, halkın tarafındadır, gerçeğin tarafındadır. Gerçeği eğip bükmeden, kamu yararını gözeterek bütün her şeyi çıplaklığıyla vermek zorundadır. Kalemin namusu dediğimiz budur.”“Sonu nereye giderse gitsin haberinizin peşinden koşmalısınız”‘Parsel Parsel’ başlığıyla yazdığı kitabın yolculuğunu anlatan gazeteci Murat Ağırel, “Bülent Arınç’ın Melih Gökçek’e söylemiş olduğu, onunla bütünleşmiş bir söz. Herkes böyle biliyor ama değil. Çok daha öncesinde 1994 yılında CHP Belediye Meclis Üyelerine Ankara’daki yolsuzluklarla ilgili gazeteye verdikleri demeçte yazan sözün tezahürüdür aslında. Kitabın içinde 25 yıl boyunca bir belediye başkanının yaptığı usulsüzlük ve yolsuzluklar var. Bunları yaparken gerçeğin izinden ayrılmamak gerekiyor. Birçok belge topladım. Belki de hayatımda hiç öğrenmemem gereken bilgiler öğrendim. Ama bunu öğrenmeniz gerekiyor çünkü bir hikâye yazıyorsunuz. 25 yıllık bir hikâye yazarken onun içinde var olan her şeye adapte olmak zorundasınız. Geldiğimiz noktada ise öğrendikleriniz sizleri çok farklı noktaya getiriyor. Yapacağınız işte sizi toplum önünde güvende tutacak şey belgelerdir. Aramaktan usanmayacaksınız. Hiç aramak istemeyeceğiniz bir kişi bile olsa elinize ulaşan belgeyi doğrulatmak zorundasınız. Gazetecilik etiği gereği karşı tarafın söz hakkını vermek zorundasınız ve hiçbir şeyden korkmamalısınız. Hiç kimseden çekinmemelisiniz. Sonu nereye giderse gitsin haberinizin peşinden koşmalısınız. Gazetecinin yegane görevi budur” ifadelerini kullandı.“Önemli olan haberi doğrulama süreci, yazıya geçirme en sonuncu ve en kolay kısmı”“Daha önce Kahramanmaraş Üniversitesi’nden bana bir ihbar geldi. Gazeteciliğin büyük bir bölümünde ihbarlar da yer alıyor. Gelen ihbarları iyi derecelendirip bu ihbarların doğruluğunu ve ihbar kaynağını iyi araştırmanız gerekiyor. Bu dönemde sosyal medyanın bu kadar aktif olduğu ve teknolojinin kullanıldığı bir dönemde ne yazık ki size yanlış bilgi vererek yanlış işler yapmanıza sebep verebilecek çok fazla insan var. Malum terör örgütlerinin mensupları siyasi iktidar karşısında birtakım işler yaptırabilmek adına gazetecilerin hırslarını görüp onlara üstünde oynanmış veya aslında farklı olan evrakları vermeye çalışıyor. Yanlış bilgiler veriyor. O dönemde onların kumpasına uğramış bir kişi olarak 3 doğrunun yanına 1 yanlış yerleştirerek manipülasyon yaptıklarına canlı şahidim. Buna çok dikkat etmeniz gerekiyor. Gelen haberi derecelendirdiniz, haber kaynağınıza güvendiniz, araştırdınız, belgeyi doğrulattınız. Belge elinizde ve bunu yazmanız gerekiyor. Onun için de olayın faillerine ulaşmanız gerekiyor. Faillere ulaşıp onlara doğrulatmanız gerekiyor. Bu doğrulatmayı yaptığınızda da son iş yazmak. Yazmak çok kolay. En son iş yazmak. Önemli olan araştırma süreci. Bana bir ihbar geldi. Kahramanmaraş Üniversitesi’nde tarihi geçmiş ilaçlar bulunuyor dediler. Oradaki birine ulaştım. Fotoğraflarını rica ettim. Ve ne olursa olsun kaynağınızı asla açık etmeyeceksiniz. Ne olursa olsun hiçbir şekilde deşifre etmeyeceksiniz. Hiçbir şartta onun ismini söylemeyeceksiniz. Güvenilir gazeteci olmalısınız. Kendisi beni tanıdığını söyledi ve fotoğrafları verdi. Gerçekten tarihler üzerine yeni tarihler basılmış ve insanlara enjekte edilmeye başlanmış. Fotoğrafları aldıktan sonra o ilaç firmasının üreticisine ulaştım. Önemli olmadığını, bir yıl geçse de verebileceklerini söyledi. Bu sefer Türk Tabipler Birliği’ni aradım. Böyle bir şey gerçekten doğru mu? Sonra Türk Eczacılar Birliği’ni aradım bütün hepsini doğrulattıktan sonra böyle bir ilacın bulunmadığı ortaya çıktı. Alerji ilaçları tarihi geçtikten sonra çöp oluyormuş. Bununla ilgili ben haber yaptım. Televizyonda da konuştum. Ortalık karıştı. Rektör çıktı iftira attığımı söyledi. Ardından bir kampanya başladı. Üstümüzden bir yük geçti. Sonra Sağlık Bakanlığı soruşturma açtı. O sırada rektör değişti. Yeni gelen rektör de soruşturma açtı. Bir sürü şey oldu. Yeni haber çıktı. Narkotik ilaçların olduğu ortaya çıktı ve bunun peşine düştüm” ifadelerini kullandı.“Gazeteci şüpheci olmalı, hiçbir şeye inanmamalı”Gazeteci Murat Ağırel, gazetecinin cesur olması gerektiğine vurgu yaparak gerçeği yazıp mesleği halkın yanında olarak güven kazanmak için yapmamız gerektiğini şu sözlerle anlattı: “Geleceğiniz için, yarınlarınız için cesur olmak zorundasınız. Gazeteci de korkar. Ama korkularınıza rağmen yazarsanız bunun adı cesaret oluyor. Korkularınızı bastırmanız gerekiyor. Gerçeği yazmak zorundasınız. Araştırmacı gazetecilik farklı bir boyuttur. Her belge, her bilgi doğru değil. İyi analiz etmeniz gerekiyor. İyi sentezlemeniz gerekiyor. Bu da tecrübeyle oluyor. Her gördüğünüz kişiye inanmamanız gerekiyor. Gazeteci şüpheci olmalı, hiçbir şeye inanmamalı. İktidarda kim varsa muhalif olmak zorundasınız. Daima duracağınız yer halkın yanı olmak zorunda. Halkın, hakkın gazetecisi olmalısınız. Gerçeği yazdığınızda herkes sizinle aynı şekilde yol yürüyecek. Belki suya yazı yazmış gibi hissedeceksiniz. Sabah kalktığınızda sizin için çok büyük olan bir haber paylaştığınızda büyük etkileşimler alacak sosyal medyada. Ama emin olun yüzlerce insan sizin haberinizi çeşitli platformlarda paylaşarak metroda, orada, burada okuyacak. Ben bunu çok yaşadım. Marmaray’da iki arkadaş benim yazdığım haberi okuyup birbirlerine gösteriyorlardı. Biri beni takip ediyorken, inanıyorken diğeri inanmıyordu. Gazetecilerin sahtekâr olduğunu söylüyordu. Ben de tam arkalarındayım, dinliyorum. Arkadaşını ikna etmek için olur mu öyle şey, ben tanıyorum annemin arkadaşının eşi falan diyordu. Ben de araya girdim. Ne okuduklarını sordum. Yolsuzluk deyip bana baktılar. Kız birden görünce şaşırdı. Diğerine haberi ve elimdeki belgeleri gösterdim. Doğruluğunu anlatarak güvenini kazanmaya çalıştım. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmeniz gerekiyor."Kaynak için tıklayınız

14 ARA 2022

Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Kulübü kuruldu

Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Kulübü kurulduGazetecilik Kulübü, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencileri tarafından kuruldu. Kulübün danışmanlığını ise Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan üstlendi.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde kurulan ve danışmanlığını Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın üstlendiği Gazetecilik Kulübü çalışmalarına başladı. Gazetecilik Kulübü üyeleri Prof. Dr. Süleyman İrvan'ı ziyaret ederek bilgilendirmede bulundular. Kulübün kuruluş amaçları, faaliyet alanları ve kurul üyeleri belli olduGazetecilik Kulübü Başkanı Nehir Türkay, kulübün kuruluş amaçlarını şu şekilde sıraladı: “Üsküdar Üniversitesi Gazetecilik Kulübü olarak Üsküdar Üniversitesi’ne bağlı bir şekilde, okulun çalışma ve işleyiş esaslarına uyarak aktif kulüpler arasında yer almak ilk amacımızdır. Gazetecilik Kulübü; üniversite bünyesinde gazetecilik ve medya konularına ilgi duyan öğrencileri bir araya getirmeyi ve kişiyi gazeteciliğin temel ilkeleri, haber yazımı, sayfa tasarımı hakkında bilgilendirmeyi hedeflemektedir. Bunların yanı sıra, iletişim araçlarına merak duyan öğrencileri bir araya getirerek teknik geziler, araştırmalar, seminerler, projeler, kültürel ve sosyal aktiviteler düzenlemek, bunları haber ve röportaj olarak aktarmak ve kendilerini geliştirmek üzere kurulmuş bir kulüp olarak faaliyet göstermektedir. Ayrıca kulübümüz; haber değeri olan olayları, kendi gözlemlerimizle yazıya dönüştürüp renkli ve düzenli bir gazete çıkarmayı, medya ve gazetecilik alanında faaliyetlerde bulunmayı ve öğrencileri de teşvik etmeyi planlamaktadır” dedi. Kulübün faaliyet alanlarına ilişkin olarak da bilgilendirmelerde bulunan Türkay, “Fakültemiz, bilgilendirme stantları, sosyal ve kültürel aktivitelerimizi gerçekleştireceğimiz çeşitli yerleri bir kenara koyup baktığımızda aslında bizim için her yer bir faaliyet alanı olma potansiyeline sahiptir. Yaşamın bulunduğu her alanda ve anda bir gündem mevcuttur. Gündemin bulunduğu, şekillendiği ve çeşitlendiği her yer bizim için faaliyet alanıdır” ifadelerini kullandı.Gazetecilik Kulübü Yönetim Kurulu şu şekilde:Başkan: Nehir TürkayBaşkan Yardımcısı: Ece Nur TorpilGenel Sekreter: Eda GençelSayman: Sude Kader AykınAsil Üye: Sena AkmermerYedek Üye: Hacer Yağmur AydınYedek Üye: Burak Yasir KaplanGazetecilik Kulübü’nün Denetim Kurulu ise şöyle:Başkan: Gülcan KoçÜye: Elif KurtuluşÜye: Suden Işık Kaynak için tıklayınız.

08 ARA 2022

Fakülte seminerlerinde ‘Medyada Ayrımcılık Karşıtı Haber Dili’ konuşuldu

Fakülte seminerlerinde ‘Medyada Ayrımcılık Karşıtı Haber Dili’ konuşulduÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen fakülte seminerlerinde bu hafta, ‘Medyada Ayrımcılık Karşıtı Haber Dili’ konusu ele alındı. Yaptığı sunumda ötekileştirme kavramına değinen Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, medyadaki ötekileştirme örneklerini de dinleyenler ile paylaştı. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin düzenlediği fakülte seminerleri, Gazetecilik Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin’in sunumuyla devam etti. Dr. Öğr. Üyesi Kesgin, Güney Yerleşke GDB-302 numaralı sınıfta yapılan ‘Medyada Ayrımcılık Karşıtı Haber Dili’ başlıklı seminerde; ayrımcılık, pozitif ayrımcılık, negatif ayrımcılık, ötekileştirme gibi çeşitli kavramlar üzerinde durdu.“Ayrımcılık kavramını doğru tanımlamamız gerekiyor”Sunumuna ayrımcılık kavramının tanımına ve türlerine değinerek başlayan Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, “Ayrımcılığın tanımı; fark gözetmektir. Ayrımcılığı; negatif ve pozitif ayrımcılık olarak ikiye ayırabiliriz. Pozitif ayrımcılık, bir konunun gerçekten iyi olup olmadığı konusundaki tartışmaların tüm dünya çapında yapıldığı bir kavramsallaştırmadır. Amerika’daki bir tıp okulu, 99 kişilik sıralamayla üniversiteye öğrenci alıyor. Sınava giriyorlar ve ilk 99 kişiyi kabul ediyorlar. 100. kişiye de 'hiç siyahi yok, o zaman ben 100. kontenjanı siyahi birine ayırıyorum' diyor. Böylelikle siyahilere pozitif ayrımcılık yapıldığını düşünüyor. 99’un dışında kalan 100. kişi de 'ben birçok kişinin önüne geçtim, başardım. Bu haksızlık değil mi?' diyor ve sorun buradan çıkıyor. Bu detaylandırmalar sadece bu bağlamda olmamalı. Onların artı kontenjanı olup olmadığı gibi yönlere ilerlediğini görüyoruz. Bunu dezavantajlı gruplar için uygulamamız gerektiği söyleniyor. Dünyanın her yerinde değişebiliyor. Ülkemizde de çok farklı insanlar dezavantajlı gruplar içine sokulabiliyor. Müspet eylem kavramına baktığımızda ise sadece pozitif ayrımcılık değil, bir yasal düzenlemeyle birtakım hakların kazanılmasıdır. Örnek verecek olursak; istihdam, ücretlerde eşitsizliğin ortadan kaldırılması, eğitim yaşının artırılması, çeşitliliğin desteklenmesi sayılabilir. Bazı şehit ailelerinin çocuklarına özel üniversitelerde de dahil olmak üzere yüzde yüz bursluluk ve okuma imkânı sağlanabiliyor. Bizdeki sistem biraz daha vatana hizmet üzerinden ilerliyor. O insanlar da terörden zarar görmüş oldukları için dezavantajlı grup içerisinde oluyorlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde ırksal kotalar var. Amerika’daki eyalet bazında nüfusun belli bir kısmının siyahi olduğu eyaletler, işletmelerinde en az yüzde 10 siyahi çalıştırma gibi bir zorunluluk ortaya koyuyor. Türkiye’de de engelliler için var. Bizdeki engellilerin oranı yüzde 3 olmak zorunda” ifadelerini kullandı.“Günümüzde sayısız insana negatif ayrımcılık yapılıyor”Konuşmasında negatif ayrımcılık kavramını ele alarak konuya ilişkin örnekler veren Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, sözlerine şöyle devam etti: “Kimlere negatif ayrımcılık yaptığımıza bakacak olursak; renk, din, dil, ulusal köken, cinsiyet, din, boy, kilo, yaş gibi özelliklerin önemli olduğunu görüyoruz. Özellikle pandemi döneminde yaş ayrımcılığı konuşulmuştu. Negatif ayrımcılık türleri olduğunu söyleyebiliriz. Yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde bu durumla karşılaşılıyor. Malezya’da ve belirli bölgelerde üst bir sınıf var. Üniversiteye istediği gibi giden, vergi vermeyen, üst düzey pozisyonlarda çalışan insanlar var ve bu ülke bu durumun farkındaymış. Yaptığım araştırmalarda, tezimde de yazdım. Bu konunun düzeltilmesi adına çalışmalar yapılıyor. Bazen gözle görülmeyen durumlar vardır ama belirli sebeplerin olduğunu tahmin edebiliriz. Ukrayna’ya girişte pasaport kalkmıştı ve yalnızca kimlikle girilebiliyordu. Ukraynalı yetkililer, girişte doğum yılı soruyorlar ve bu durum, girişlerde belirleyici oluyor.”“İnsanları ötekileştirme pratikleri adı altında farkında olmadan ötekileştirebiliyoruz”Ötekileştirme kavramının söylemsel düzeyde güçlünün güçsüzü ezdiği bir yapı olduğunun altını çizen Dr. Yıldıray Kesgin, “Ötekileştirmenin özellikle medya açısından üzerinde duracağımız yerleri var. Ötekileştirme pratikleri adı altında sunduğumuz insanlara nasıl davranıyoruz? Onları farkında olmadan nasıl ötekileştiriyoruz ve bunu nasıl sistematize etmişiz? Birincisi, medyada olumlayarak öne çıkartmaya çok fazla rastlıyoruz. Egemen ideolojinin sürekli yeniden üretiminde, denetiminde sürdürülmesi. Egemen ideoloji çerçevesinde toplumsal uzlaşımın belirlediği iddia edildiği değer, davranış ve yapıları olumluyor. Örneğin ‘ahlaklı kadın, güçlü kadın’ iktidarın istediği unsurları oraya aktarıyor ki diğerleri kendilerine çeki düzen versinler. Diğer bir ötekileştirme kavramı ise suçlayarak açığa vurmak. Zayıf gruplar, şiddet içeren eylemler nedeniyle dışlanıyor ve bu yönü öne çıkartılıyor, olumsuzluğu vurgulanıyor ve sürekli ön yargı oluşumuna sebebiyet veriyor. Örneğin Suriyeliler yine bir kıza baktılar diyerek sürekli açığa çıkartma mevzusu uygulanıyor. Eskiden bu gibi durumlar daha azdı” şeklinde konuştu. “Sosyal medyada nefret söylemleri ön plana çıkarsa ortadan kalkabilir”Etnik kimlikleri farklı olan grupların da ötekileştirmeye maruz kalabildiğini dile getirerek sözlerine devam eden Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, “Avrupa’da ve Dünyada etnik grupların ötekileştirilmesi ve hak taleplerine dair belirli adımlar atılmış, birçok yerde gelişmeler var. Yeni medya işin içine girdiği zaman bu durumun iyiye gittiğini düşünmüyorum. Belki yeni düzenlemeler gerçekten istediğimiz düzenlemeler olsaydı nefret söyleminin çözümlenmesinde katkı sağlayacak unsurlar oluşabilirdi. Sosyal medyaların gerçeği yansıtmadığını düşünüyorum. Sosyal medyada nefret söyleminin ön plana çıkması lazım. Ancak o zaman bu gibi nefret söylemleri ortadan kalkıyor. Facebook ve Twitter’da sürekli bunun için çalışanların olması lazım. Orada nefret söylemi ve ticari kuruluşa yapılmış hakaretler varsa orada yansıtılmaması gerekiyor” dedi.Kaynak için tıklayınız.

07 ARA 2022

Üsküdar İletişim Sınav Koleji öğrencilerini ağırladı

Üsküdar İletişim Sınav Koleji öğrencilerini ağırladıÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nde Öğr. Gör. Gökhan Karakaş tarafından verilen Polis-Adliye Muhabirliği dersinde Sınav Koleji öğrencilerini ağırlandı.İletişim Fakültesi Öğr. Gör. Gökhan Karakaş, 4. sınıflara verdiği Polis-Adliye Muhabirliği dersinin 9. haftasında gazetecilik bölümünü tanıtmak amacıyla Sınav Koleji 12. sınıf öğrencilerini ağırladı.Ders normal akışıyla işlenirken öncelikle haftalık haber akışı sunumu yapıldı ve gündemde yer alan olaylar konuşuldu. Devamında bir gazetecide olması gereken özellikler, günümüzde gazetecilik ve haber anlayışı, haber dili ve özgürlük, gazetecilikte branşlaşma ve alanında uzman gazeteci konuları üzerinde duruldu. Lise öğrencileri gazetecilik ve haber alanıyla ilgili düşüncelerini ve bu mesleğin neden, ne için yapılması gerektiği hakkında merak etiklerini sordular.“Bu mesleği kendin için yapma, toplum için yap”Öğr. Gör. Gökhan Karakaş, gazetecide olması gereken en önemli iki şeyi “merak ve şüphe” olarak vurguladı. Ayrıca bir gazetecinin haberi kendisi için değil halk için yapması gerektiğini, “Bu mesleği kendin için yapma, toplum için yap. Kendin için yaparsan McDonald’s da içecek satma işinden farkı kalmaz. Yaptığın haberi evrensel yani insanlık için yapıyorsun ama senin yaşadığın coğrafyadaki sorunlar seni daha çok etkiler. İran’daki olaylar ilk önce kendi toplumunda yayıldı ve konuşuldu, sonra dünya gündemine girerek evrenselleşti” sözleriyle açıkladı. Günümüzde gazetecilik kavramı, özgür habercilik kavramıyla birleştirilerek tartışıldı. “Özgürlük, günümüzde habercilik alanında da kısıtlansa bile gazeteci her şeyi göze alarak toplumun bilme hakkı için özgür düşünerek haberini yapabilir. Bu her gazeteci için geçerli değildir. Tartışma boyutu farklıdır. Ayrıca gazeteci fikir işçisidir” mesajı verildi.“Gazetecilikte branşlaşma kendini geliştirmektir”Öğrencilerden ders konusu seçmesi istendi. Gazetecilikte branşlaşma ve alanında uzman gazeteci konusu işlendi. Karakaş, "Mesleğinde 10-15 yıl çalışarak kendisini ispat etmiş kişinin bir ya da iki branşı seçerek alanında tek olması, uzmanlaşmasıdır habercilikte uzmanlaşma. Böylece hem kendini geliştirmiş olur hem de arkasından gelenlere yol açar. İstihdamı sorunlu bir meslek, benim yerime gelecek kişi olmayacaktı. Ben bunun için bir branş seçtim. Bir fırsat vermem gerekiyordu ve 15 yıl polis muhabirliği yaptım. Hem toplumsal katma değer hem de gazetecinin kendisini geliştirmesi için gereken olgu bu. Gazetecilikte branşlaşma kendini geliştirmektir, okumaktır, akademik yayınları takip etmektir. En önemlisi de kaynaklarla iletişim kurmaktır” sözlerini konu bağlamında kullandı. Dersin ilk yarısı liseli öğrencilerle birlikte tamamlandı.Kaynak için tıklayınız.

29 KAS 2022

İLEDAK akreditasyon toplantılarının üçüncüsü gerçekleştirildi

İLEDAK akreditasyon toplantılarının üçüncüsü gerçekleştirildiÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin İLEDAK akreditasyon sürecindeki Görsel İletişim Tasarımı ile Reklamcılık Bölümlerinin katılımıyla akreditasyon eğitim ve bilgilendirme toplantısının üçüncüsü gerçekleştirildi.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör’ün başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda, İLEDAK akreditasyon görüşmelerinin program akışı ve önemli tarihler ile ilgili bilgilendirmeler yapıldı.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin İLEDAK akreditasyon sürecinde olan bölümlerinden Görsel İletişim Tasarımı Bölümünden Bölüm Başkanı Prof. Dr. And Algül ve Reklamcılık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Özgül Dağlı başta olmak üzere bu bölümlerin öğretim üyelerinin de katıldığı toplantıda, Prof. Dr. And Algül tarafından akreditasyon süreçleri ve bölüm ile ilgili mezuniyet koşulları, öğrenci sayıları, not değerlendirme sistemi, Erasmus, ÇAP ve yan dal öğrenci sayıları gibi başlıklar değerlendirildi. Sunumda, İLEDAK dosyasında bulunan bilgilerden genel hatlarıyla bahseden Prof. Dr. Algül, akreditasyon sürecine nasıl hazırlandıklarını aktardı.Prof. Dr. Nazife Güngör ve Prof. Dr. Süleyman İrvan başta olmak üzere toplantıda hazır bulunan fakülte akademik kadrosu da sunumda ele alınan konu başlıkları üzerine soru ve önerilerini dile getirdiler. Prof. Dr. Nazife Güngör, toplantının kapanış konuşmasında İLEDAK akreditasyon süreci kapsamındaki eğitim ve hazırlık toplantılarına düzenli olarak devam edeceklerini belirti.Kaynak: Haber Üsküdar

18 KAS 2022

Üsküdar İletişim’de akreditasyon eğitim toplantısı yapıldı

Üsküdar İletişim’de akreditasyon eğitim toplantısı yapıldıÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin İLEDAK akreditasyon sürecindeki bölümleri için eğitim ve bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin İLEDAK akreditasyon sürecine yönelik çalışmaları kapsamında, akreditasyon sürecinde bulunan Görsel İletişim Tasarımı ile Reklamcılık bölümlerine yönelik eğitim ve bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör’ün başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda, Üsküdar İletişim’in İLEDAK akreditasyonu almaya hak kazanmış ilk bölümü olan Gazetecilik Bölümü’nden Prof. Dr. Süleyman İrvan, fakülte akademisyenleri ile deneyimlerini paylaştı.Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Dr. And Algül ve Reklamcılık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Özgül Dağlı başta olmak üzere ilgili bölümlerin akademisyenlerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda İLEDAK akreditasyon sürecinde dikkat edilmesi gerekenler ile bölümlerin zayıf ve güçlü yönlerine dair farkındalık geliştirilmesi üzerinde duruldu. Akademisyenlerin eğitimin kalitesi kadar eğitim sürecinin tüm aşamalarını kayıt altına alıp belgelendirmeye de önem vermesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Süleyman İrvan, ‘Ders çıktılarının ve kazanımlarının belgelenmemiş olması akreditasyon sürecinde karşılaşılabilecek en ciddi sorundur’ ifadesini kullandı. Gazetecilik Bölümünün başarı ile tamamladığı akreditasyon sürecinden örnekler ile deneyimlerini paylaşan Prof. Dr. İrvan, bölümlerin kendi müfredatlarına uygun düşen öğretim, uygulama ve çıktıları belgelendirme konusunda bir strateji takip etmeleri gerektiğinin altını çizdi. Toplantıya katılan akademisyenlerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. İrvan’ın ardından konuşan İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, akreditasyon süreçleri başarı ile tamamlanana kadar eğitim ve bilgilendirme toplantılarına devam edeceklerini belirtti.Kaynak:  Haber Üsküdar

16 KAS 2022

Haber Müdürü Özgür Çakmakçı Üsküdar İletişim'i ziyaret etti

Haber Müdürü Özgür Çakmakçı Üsküdar İletişim'i ziyaret ettiÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Polis Adliye Muhabirliği dersinin bu haftaki konuğu haber müdürü Özgür Çakmakçı oldu. Çakmakçı, yeni medyanın etkisiyle dönüşen habercilik kavramı üzerinde durdu.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Polis Adliye Muhabirliği dersi veren gazeteci Gökhan Gültekin Karakaş'ın davetiyle Üsküdar İletişim'e konuk olan Özgür Çakmakçı, habercilik serüvenine nasıl başladığını şu sözlerle anlattı: “Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum. Bunun öncesinde 1996 yılında TRT Spor’da başladığım staj macerama üç sene devam ettim, daha sonra Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik vakfı'ndan burs aldım ve Ankara’ya gittim. Kanal D’ye seçilmemle birlikte tekrar İstanbul’a geldim ve haber muhabirliğiyle devam ettim.  2010’da muhabirlik serüvenime biraz ara vermeye karar verdim ve Fatih Portakal ile Çalar Saat programını yapmaya başladık, burada kendisinin editörlüğünü yaptım. Bir süre İsmail Küçükkaya’yla beraber editörlük yaptım. Son sekiz senedir Fox TV’nin haber müdürlüğünü yaptım ve geçtiğimiz yıl temmuz ayında bırakma kararı aldım.”“Habercilik anlayışının değişmesi gerektiğini savunuyorum”Yeni medyanın haber alma avantajlarına değinen Çakmakçı, “Belli bir yerde birkaç yıldan fazla çalıştığınızda herkesin şaşırdığı haberler artık rutin haline geliyor. Her sabah aynı geliyor, aynı kapıdan geçip aynı masaya oturuyorsunuz. 2018- 2019 yıllarında haberciliğin artık değişmesi gerektiğini düşündüm. Artık yeni medyanın gelişmesiyle birlikte geleneksel medya kanalları eskiyordu. Habercilikte, haberin belirli bir saatte yalnızca bültende sınırlı kalmasını değil, istenilen saatte, yerde ve her kişinin ilgi alanı çerçevesinde konulara göre olması gerektiğini savunuyorum” ifadelerini kullandı. “Geleneksel medyadan aldığımız haberler giderek eskiyor”Geleneksel medyayla yeni medya arasındaki farkları irdeleyen Çakmakçı, şunları söyledi: “Benim çocukluk dönemimde sadece tek kanaldan haber alabiliyorduk. Bugün itibariyle kendime baktığımda haber merkezlerine gelen gazetelere elimi bile sürmüyorum, artık internetten takip ediyorum. Anlattıklarıma aşina olabilirsiniz çünkü doğduğunuz andan itibaren geleneksel medyadan uzak bir hayatla, internet çağıyla iç içe doğdunuz. Sürekli her şey değişiyor, verdiğimiz haberlerin tam karşılığını alamadığımızı düşünüyorum. Geleneksel medyadan aldığımız haberler eskiyor ancak yeni medya, burada sürekli güncellenebilir bir şekilde rol alıyor. Bu nedenle yeni medya savunucusu oldum. Yeni medyada bir şey yapmak istiyorsanız tek başınıza da bir şeyleri yapabilirsiniz.”“Yabancı medyanın Türkiye’de olması şimdilik oldukça avantajlı”Medya kanallarının çok çeşitli olmasının farklı bakış açıları yarattığına dikkat çeken Çakmakçı, “Evrildiğimiz nokta yabancı medyanın da ülkemizde olmasını gerektiriyor. Örneğin Zonguldak’ta ne yaşandığını sadece tek bir kanaldan izlemek ya da ajanslardan ögrenirsek doğru öğrenmiş olmuyoruz. İstanbul’da meydana gelen patlamada bize söylenen her şey gerçek mi tam bilemiyoruz. Yabancı medyada her şey doğrudur demiyorum ama onlar da bir taraftan bakıyor ve en azından eleştirel bir bakış açısı yakalıyoruz. Merak ettiğim bir haberi farklı kaynaklardan takip ediyorum ve bu ayrı bir kafa yapısı açıyor. Hayatta hep durduğum ve öğrencilikten beri savunduğum bağımsız medyaya inanıyorum. Bu nedenle yabancı medyanın olması ve bizim de onu takip etmemiz lazım" dedi.“Özgür düşünceyi beyan edebilmek büyük önem taşır”Öğrencilere sektör hakkında tavsiyelerde bulunan Özgür Çakmakçı, sözlerine şöyle devam etti: “Bilmek öğrenmek kadar önemli bir şey yoktur. Gazeteci her zaman merak eder sorduğunuz şeyin çok önemli olması gerekmiyor. Bugün neden kırmızı giydin diye sormak bile bir sorudur ve bunda ayıplanacak bir şey yok. Anlattıklarımızla ilgili merak edilen bir konu yoksa bile soru her zaman sorudur. Özgür düşünceyi beyan edebilmek çok önemlidir. Gazeteci merak eder ve sorar, sorduğu için de konuşmayı ihmal etmez. Nerede olursanız olun fikrinizi söylemekten asla çekinmeyin ve sorgulamayı ihmal etmeyin.” Kaynak:  Haber Üsküdar

05 EKI 2022

Prof. Dr. Süleyman İrvan: "İnternet medyasının sevinci yasakların gölgesinde kalmamalı"

Prof. Dr. Süleyman İrvan: "İnternet medyasının sevinci yasakların gölgesinde kalmamalı"Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin düzenli olarak gerçekleştirdiği fakülte seminerlerinde Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan basın kanunu ile bazı kanunlarda değişiklikler yapan kanunu teklifi hakkında bir sunum gerçekleştirdi.2022- 2023 Eğitim-Öğretim Yılı’nda Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda düzenlenen Fakülte Seminerleri’nin ilkinde, Prof. Dr. Süleyman İrvan “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Üzerine Değerlendirmeler” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. “İnternet gazeteciliğinin 27 yıllık bir mazisi var ama yasal çerçevesi yoktu”Konuşmasının başlangıcında basın yasası konusunu hangi amaçla seçtiğini açıklayan Prof. Dr. İrvan şunları söyledi: “Hepiniz hoş geldiniz. Biliyorsunuz ki dün mecliste bu yasa teklifi görüşülmeye başlandı. Bu teklif görüşülürken biz de düşüncelerimizi ortaya koyalım, değişiklikler ve yenilikler ne getiriyor ne götürüyor diye konuşalım istedim ve konu olarak bunu seçtim. Bugün sizlere bu yasa teklifini anlatmaya çalışacağım.” Bu torba yasa ile toplamda 24 yasada değişiklik yapıldığını belirten Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Bu değişiklikler bizi de çok ilgilendiriyor. Değişiklikler iki kısımdan oluşuyor. Birinci kısım internet gazeteciliğiyle ilgili. Türkiye'de internet gazeteciliğinin 1995 yılında başladığını biliyoruz. 1995'ten 2022 yılına kadar tam 27 yıllık bir mazisi var internet gazeteciliğinin, ama internet medyası yasal olarak bugüne kadar tanımlanmamıştı ve inernet medyasında çalışan, haber yapan kişiler gazeteci olarak kabul edilmiyordu, bu gazeteciler basın karı alamıyordu. Bu nedenle, fakülte ve gazetecilik bölümü olarak bizim de bu sorunun çözümüyle ilgili çabalarımız vardı. Uluslararası İnternet Gazeteciliği ve Gazeteciler Derneği (UİGAD) ile birlikte çalışarak bir yasa önerisi de hazırlamıştık. Bu çabaları deseklemek için paneller düzenlemiş, açıklamalar yapmıştık” diyerek fakülte kapsamında yapılan çalışmalara aktardı.Kanun teklifinde yer alan maddeler teker teker irdelendiSunumunda kanun teklifinde yer alan maddeleri detaylı şekilde anlatan Prof. İrvan, “İlk 28 madde internet gazeteciliğini ilgilendiriyor. Bu kısımda benim eleştirdiğim bazı noktalar da var elbette. Örneğin İletişim Başkanlığı basın kartı verme konusunda tüm yetkileri kendinde topluyor. Mevcut durumdaki olumsuz uygulamaları zaten biliyoruz. Bunları tekrar etmeye gerek yok. Hepinizin de bildiği gibi, İletişim Başkanlığı kurulduğunda ilk aşamada sarı basın kartı turkuaz basın kartı olarak değiştirildi ve tüm kartlar iptal edilerek yeniden başvuru yapılması istendi. Bu süreçte 20-30 yıldır gazetecilik yapan birçok gazeteciye bu kart verilmedi. Yasa bu haliyle çıkarsa değişen bir şey olmayacak, İletişim Başkanlığı uygun görmediği gazetecilere basın kartı vermeyecek. İkinci olarak, otomatik cevap ve düzeltme hakkına ilişkin de ilerde sorun teşkil edebilecek bazı noktalar var. İlerleyen süreçlerde bazı haber sitelerinin ana sayfaları bu cevap ve düzeltme metinleriyle dolu olabilir ama olumlu yanı, bu metinlerin sitede sadece 24 saat kalacak olmasıdır. Eksik yanı ise, cevap ve düzeltme metinlerine itiraz yolunun kapalı olmasıdır. Yasa teklifinin 10. maddesi verilecek basın kartlarını tanımlıyor. Ancak ne yazık ki serbest çalışan gazeteciler ile sokak röportajcıları bu tanımda yok. Komisyon görüşmeleri sırasında sadece yurt dışında çalışan Türk vatandaşı serbest gazetecilere basın kartı verilebileceği hükmü eklenmiş. Bu sınırlamayı kabul etmek mümkün değildir. Mutlaka Türkiye'de çalışan serbest gazeteciler de, güncel konularda halka mikrofon uzatan sokak röportajcıları da bu haktan yararlanabilmelidir.Düzenlemenin 14. maddesi Basın Kartı Komisyonu’nun yapısı ile ilgili. 9 üyeli Basın Kartı Komisyonu’nun 5 üyesini İletişim Başkanlığı belirliyor. Bu da, İletişim Başkanlığının öznel kararlar ile basın kartı vermeye devam edeceğinin habercisidir. Kanun teklifinin 15. maddesine göre, Basın Ahlak Esasları’na aykırı davranış, basın kartının iptaliyle sonuçlanabiliyor. Bu maddede komisyonda bir yumuşama yapılmış ama en doğrusu tümden iptal edilmesidir. 16. maddeye göre, basın kartı iptal edilen gazeteci 5 yıl süreyle basın kartı alamayacak. Bu durumda gazeteci 5 yıl boyunca ne yapacak? Bu gazeteciler ister istemez farklı alanlara yönelmek zorunda kalacaklardır. Bu da bizim itiraz noktalarımızdan birisi.22. maddeye göre internet medyası da resmi ilân ve reklam alabilecek. Bu maddenin olumlu ve olumsuz yanları var. Sorun şu: Resmi ilân pastası Türkiye’de bellidir ve bu pasta giderek de küçülmektedir. Mevcut ilan pastası yaklaşık 1000 basılı gazeteye dağıtılırken internet medyasının da eklenmesiyle bu sayı belki 5000 mecraya ulaşacaktır. Eğer pasta aynı kalırsa her bir mecraya düşecek pay doğal olarak azalacaktır. Bu da en önemli gelir kaynağı resmi ilanlar olan yerel gazetelerin birer birer kapanmasına yol açacaktır. Bu madde yerel gazetelerin ekonomik açıdan daha çok kazanmalarını sağlayan bir madde gibi gözükse de aslında tam tersi olacaktır, çünkü ilan pastası büyümeyecektir. "29. madde ise çok kritik"Konuşmasında en kritik maddenin 29. madde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Süleyman İrvan şunları söyledi: "Bu yasa teklifi ile yanıltıcı bilgiyi yayma olarak tanımlanan yeni bir suç geliyor. Bu maddeye göre, 'Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle; ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.' Bu madde özellikle eleştirel gazetecilik faaliyetlerine hapis cezası öngörerek daha önce benzeri görülmemiş sonuçlara yol açacaktır. 29. maddenin ikinci fıkrasına göre bir muhabirin haberinde gizli kaynak kullanmasının yaracağı sorunlarla ilgili. Her ne kadar komisyonda bu ikinci düzeltilmeye çalışılmışsa da örneğin terör örgütlerinin yaptığı bir açıklamayı haber yapmayı suç olarak tanımlıyor. Oysa gazeteciler haber değeri gördükleri her konuyu, her açıklamayı etik ilkeler çerçevesinde haber yapabilmelidir. Gerektiğinde gizli kaynaklara başvurabilmelidir. Yasa teklifinin 34. maddesine göre katalog suçlarda, sosyal medya kuruluşları paylaşım yapanların bilgilerini vermek zorunda. Vermemeleri halinde ise reklam kesme gibi bazı yaptırımlar öngörülüyor.”Gazetecilik meslek örgütlerinin teklife ilişkin açıklamaları aktarıldıSunumunda bazı gazetecilik meslek örgütlerinin yasa teklifine bakış açılarını da aktaran ve yaptıkları açıklamaları paylaşan Prof. Dr. Süleyman İrvan şunları söyledi: “Teklif metni açıklandıktan sonra bazı gazetecilik meslek örgütleri teklife ilişkin değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaştı. Yapılan ortak açıklamada bu yasa teklifinin sansüre ve oto-sansüre neden olacağını ifade ettiler. TBMM’de görüşmeler yaparak yasa teklifinin mevcut haliyle çıkmasını önlemeye çalıştılar. Hatta bu çabalar sonucunda görüşmeler Ekim ayına bırakılmış, birkaç ay da olsa tartışmalar dinmişti. Ortak beklenti, kaygıları giderecek düzeltmelerin yapılmasıydı ama öyle olmadı. Yasa teklifi olduğu gibi geldi. “İnternet medyasının ve internet medyası için çalışan gazetecilerin sevinci yasakların gölgesinde kaldı”Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'nün 12 Eylül’de Bursa’da, 13 Eylül’de İzmir’de, 14 Eylül’de Konya’da, 15 Eylül’de Ankara’da, 19 Eylül’de Samsun’da ve Van’da, 20 Eylül Diyarbakır’da, 21 Eylül Trabzon’da, 24 Eylül Malatya’da, 26 Eylül Adana’da ve 29 Eylül İstanbul’da yerel gazete sahipleri ve yöneticileriyle yaptığı toplantılarda yapılan açıklamaları da paylaşan Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Sonuç olarak, internet medyasının ve bu medyada çalışan gazetecilerin sevinci eleştirel haberciliğe getirilmesi planlanan yasakların gölgesinde kaldı. TBMM’deki vekillerimiz umarım gazetecilerin, meslek örgütlerinin, konunun uzmanlarının kaygılarını giderecek şekilde yasaklar yerine özgürlüklere ağırlık verecek şekilde yasa teklifinde düzeltmeler yaparlar. Yasa teklifi bu haliyle zaten sıkıntılı olan basın özgürlüğünün daha da boğulmasına hizmet edecektir” dedi.Kaynak: Haber Üsküdar

04 EKI 2022

Üsküdar İletişim’de akreditasyon eğitim toplantısı gerçekleştirildi

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından  İletişim Fakültesi akademisyenlerine yönelik akreditasyon eğitimi gerçekleştirildi.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, akreditasyon süreçlerine hakkında bilgi verdiği bir eğitim toplantısı gerçekleştirdi. Üsküdar Üniversitesi’nde İLEDAK tarafından akredite edilen ilk bölüm olan Gazetecilik Bölümü'nün geçirdiği başarılı akreditasyon sürecinin tecrübelerini paylaşan Prof. Dr. Süleyman İrvan, İLEDAK akreditasyonu için değerlendirme sürecinde olan Reklamcılık ile Görsel İletişim Tasarımı bölümlerinin takip etmeleri gereken yol haritası hakkında bilgilendirmede bulundu. Eğitim toplantısına İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Dr. And Algül, Reklamcılık Bölümü Başkanı Doç. Dr. Özgül Dağlı başta olmak üzere İletişim Fakültesi akademik kadrosu geniş katılım sağladı."Akreditasyon sürecine herkesin hazır olması gerekiyor"Prof. Dr. Süleyman İrvan, akreditasyon sürecinin sadece bölüm başkanı vee hocalarıyla ilgili olmadığını, bu sürece, öğrenciler, mezunlar, dış paydaşlar ve fakülte ve üniversite yönetiminin de hazır olması, herkesin akreditasyonun öneminin farkında olması gerektiğini ifade etti. "Bu dönem bizim için çok önemli. Öğrencilerimizi de bilgilendirmeli, onları sürecin asli parçası olarak görmeliyiz. Bizi en iyi anlatacak olan öğrencilerdir, mezunlardır, dış paydaşlarımızdır" diyen İrvan, özellikle saha ziyareti sırasında değerlendirme ekibinin görmek isteyeceği mekanların ya da belgelerin neler olabileceği konusunda bilgiler verdi.       Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Gazetecilik Bölümü’nün ardından Reklamcılık ile Görsel İletişim Tasarımı bölümleri de İLEDAK akreditasyon sürecinden geçiyor. İLAD (İletişim Araştırmaları Derneği) tarafından oluşturulan İLEDAK (İletişim Eğitimi Değerlendirme Akreditasyon Kurulu) iletişim eğitiminin kalitesini arttırmayı hedefliyor. İLEDAK’ın değerlendirme sürecinden başarıyla geçen programlara iki ya da beş yıllık akreditasyon veriliyor. İLEDAK tarafından akredite edilen bölümler ÖSYM tarafından yayınlanan tercih kılavuzunda da İLAD akreditasyonu ifadesi ile öne çıkıyor.Kaynak:  Haber Üsküdar

14 EYL 2022

Çiftçi TV'den Üsküdar İletişim'e ziyaret

Çiftçi TV'den Üsküdar İletişim'e ziyaretÇiftçi TV Genel Müdürü İrfan Ak, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan'ı ziyaret ederek, Çiftçi TV hakkında bilgiler verdi. Ziyarette Çiftçi TV'nin kuruluş amacını ve hikayesini paylaşan İrfan Ak, kanalı 2014 yılında kurduklarını ve RTÜK'ten lisans hakkı alarak yayın hayatına başladıklarını söyledi. Çiftçilerin ve hayvan yeiştiricilerinin tüm süreçlerini akarmaya ve sorunlarını dile getirmeye çabaladıklarını ifade eden İrfan Ak, uzunca bir süre televizyona yoğunlaşıklarını, ancak Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik programı mezunu Şeyma Karakaş'ın 2021 yılında Dijital Medya Editörü olarak çalışmaya başlamasıyla birlikte yeni medya platformlarını da yoğun biçimde geliştirdiklerini belirtti. "Çok iyi bir öğrenci yetiştirmişsiniz, size teşekkür etmek için ziyaretinize geldim" diyen İrfan Ak, Şeyma Karakaş'la birlikte sosyal medya platformalarının değerini daha iyi anladıklarını aktardı.Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman irvan da, mezunlarının başarılarını duymaktan mutlu olduklarını, Çiftçi TV gibi platformların çok önemli olduğunu, staj yapacak öğrencilerden istekli olanları da bu platforma yönlendirebileceklerini söyledi.    Çiftçi TV Youtube kanalının 383 bin abonesi ve yayımlanmış 8 bin 353 videosu bulunuyor. Kanalın bazı videoları 1 milyondan fazla izlenme rakamlarına ulaşmış durumda.   Kaynak: Haber Üsküdar

07 AĞU 2022

Yeni Medya ve Gazetecilik öğrencileri mezuniyet projeleriyle jüri önünde

Yeni Medya ve Gazetecilik öğrencileri mezuniyet projeleriyle jüri önündeÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü dördüncü sınıf öğrencileri, mezuniyet projesi olarak hazırladıkları gazeteleri ve haber sitelerini jüri önünde sundular.Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü son sınıf öğrencileri, Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, Arş. Gör. Atila Erdemir ve Arş. Gör. Selin Maden’den oluşan bölüm jürisinin önünde dönem boyunca hazırladıkları gazeteleri ve haber sitelerini sundular. Zoom uygulaması üzerinden çevrim içi olarak gerçekleştirilen sunumlarda jüri üyelerinin bireysel değerlendirmeleri, öğrencilerin proje notu olarak belirlendi.Jüri üyeleri her projeye ilişkin değerlendirmelerde bulundularMezuniyet sunumlarını değerlendirmek üzere jüride yer alan Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, Arş. Gör. Atila Erdemir ve Arş. Gör. Selin Maden, her sunumun ardından projelerin güçlü ve zayıf yanlarına değinip, öğrencilere tavsiyelerde bulundular. Başarılı buldukları projelerin yarışmalara katılması için öğrencileri teşvik ettiler. Öğrencilerin çoğu haber sitesi yapmayı tercih ettiMezuniyet projesi olarak çoğunlukla haber sitesi oluşturmayı tercih eden öğrencilerin sağlık, spor, kültür-sanat, teknoloji, magazin ve genel gündem temalarına odaklandıkları görüldü. Üç gün süren sunumların ilk gününde danışmanlıklarını Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin’in yaptığı öğrenciler haber sitelerini anlatırken; Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin ve Arş. Gör. Selin Maden projeler hakkında değerlendirmelerde bulundular.Birinci gün 20 öğrenci sunum yaptıMezuniyet projesi sunumlarının ilk gününde 20 öğrenci sunum yaptı. İlk sunumu yapan Savaş Yılmaz,  "Beauty Stars" isimli internet sitesini tanıttı. Aslı Çınaroğlu, "Sapien Sociales" adını verdiği haber sitesini anlattı. Meryem Türk, "Doğrudan Haber" isimli haber sitesinde yayımladığı haber ve röportajlar hakkında bilgi verdi. Esmanur Tuna, “mecmuacom” isimli haber sitesini tanıttı. Beyza Uzun, “Pusula” ismini verdiği haber sitesini jüriye tanıttı. Zeynep Sena Ertuğrul, “Fine Art News” isimli kültür-sanat temalı haber sitesini tanıttı. Esra Tatar, "Ulaktan" isimli haber sitesini anlattı. Halil Oğuzhan Öger, “İşini Anlat” isimli internet sitesi hakkında bilgi verdi. Feyza Ağırtmış, “Toplumsal Cinsiyet Bağlamında İnternet Haber Sitelerinin Haber Çalışma Pratikleri: T24 Örneği” başlıklı mezuniyet tezi için yaptığı çalışmayı anlattı. Murat Köten, “Birazdan Yayında” isimli haber sitesini tanıttı. Sebahat Melda Şenol, “Haber Budur” isimli haber sitesi hakkında bilgiler verdi. Ferhat Çelik, “Seyir Haber” isimli haber sitesini tanıttı. Mehmet Can Doğan, “Esnafın Sesi” isimli haber sitesindeki haberleri anlattı. Rabia Gür, "Pangea" adını verdiği haber sitesini anlattı. Yunus Emre Yücel, “Teferruat Haber” isimli haber sitesi hakkında bilgi verdi. Burcu Haber, "Hilea Haber" isimli, yerel gazeteciliği konu alan haber sitesini tanıttı. Betül Fırat, "Artpour" adını verdiği kültür-sanat haberlerine yer veren haber sitesini anlattı. Mesut Yağcı, "MST Haber" adını verdiği, genel haberlere odaklanan haber sitesini anlattı. Kamile Gizem Yılmaz, "Monika" isimli ve sağlık haberlerine yer veren haber sitesi hakkında bilgi verdi. Merve Baş, "Şile Vizyon" isimli yerel haberlere yer veren haber sitesini tanıttı.  İkinci gün 24 öğrenci sunum yaptıMezuniyet projesi sunumlarının ikinci gününde danışmanlığını Doç. Dr. Gül Esra Atalay'ın yaptığı 24 öğrenci sunum yaptı. Ceyda Tepeliler, “Gündem Özet” isimli haber sitesi hakkında bilgi verdi. Büşra Kuş, “Artgraphie” isimli kültür ve sanat haberlerine yer verdiği sitesini anlattı. Berika Aktaş, “Neleri Bilelim” isimli haber sitesini tanıttı. Hilal Büyükyavuz, “Pusula Haber” isimli haber sitesi hakkında bilgi verdi. Dijan Hatam, “Hatay’ın Habercisi” isimli yerel haber sitesini tanıttı. Esin Melis Akbaş, “Haber Merkezim” isimli haber sitesi hakkında bilgi verdi. Yasemin Ünal, “Maksat Sağlık” isimli sağlık haberlerine yer verdiği sitesini anlattı. Duygu Yürükel, “Uzman Görüşü” isimli, sağlık temalı haber sitesi hakkında bilgi verdi. Aleyna Yıldırım, “Habersez” isimli haber sitesini tanıttı. Emirhan Payalan, “Sporun İçinden” isimli spor haberlerine yer verdiği sitesini anlattı. Hande Erdem, “Her Açıdan” isimli haber sitesini tanıttı. Alihan Sivri, “Vokal Müzik” isimli müzik temalı haberlerinin yer aldığı sitesini anlattı. Selime Tatlıpınar, “Kız Gibi Yap” isimli haber sitesi hakkında bilgiler verdi. Hüseyin Can Temiz, “News Cimbom” isimli, Galatasaray haberlerine yer verdiği haber sitesini anlattı. Kübra Sönmezler, “Uzak Ülke” isimli haber sitesini tanıttı. Ecenur Erdeniz, “İstanbul’a Ait” isimli haber sitesi hakkında bilgiler verdi. Şermin Koyuncu, "Haberdar" isimli haber sitesi hakkında bilgiler verdi. Hakkı Güneş, “Haber Güneş” isimli haber sitesini anlattı. Melike Sarıoğlu, “Genç Jurnal” isimli haber sitesini tanıttı. Ravza Nur Kansız, “Haber Aktif” isimli haber sitesi hakkında bilgiler verdi. Zeynep Şule Ayrılmak, “Geceden” isimli haber sitesi hakkında bilgiler verdi. İrem Gül, “İletişim Gazetesi” isimli video haberlerine yer verdiği sitesini tanıttı. Emirhan Gök, “Gök Haber” isimli haber sitesi hakkında bilgiler verdi. Alican Arslan, “Alican Arslan” isimli haber sitesini anlattı.   Üçüncü gün 18 öğrenci sunum yaptıMezuniyet Projesi sunumlarının son gününde danışmanlığını Prof. Dr. Süleyman İrvan'ın yaptığı 18 öğrenci sunum yaptı. Mustafa Yılmaz “Kamera Arkası” isimli sinema ve dizi sektöründen haberlere yer verdiği sitesini tanıttı. Başak Ufuk Kaba “DivinaCo” isimli haber sitesi hakkında bilgiler verdi. İrem Çim, “Veganizm” isimli haber sitesini tanıttı. Abdülsamet Tilim, güreş haberlerine yer verdiği “Peşrev Haber” isimli haber sitesini anlattı. Aziz Balkaya “Spor Haber” isimli haber sitesi hakkında bilgi verdi. Betül Tilmaç, “Araştırmacı Gazeteciliğin Yeni Medyadaki Temsili” başlıklı tez çalışmasını sundu. Beyza Gezer, “Kültür Sanat” isimli haber sitesini tanıttı. Cengizhan Gerz, spor haberlerine yer verdiği “Futboltr” isimli haber sitesini anlattı. Şule Akdağ, “Haber Kelebek” isimli haber sitesi hakkında bilgi verdi. Sertan Geniş, “SG Medya” isimli haber sitesini tanıttı. Gülsüm Senanur Demir, “Cul&Art” isimli haber sitesini anlattı. Melisa Elbasan, teknoloji haberlerine yer verdiği “SkalaTech” isimli teknoloji haberleri odaklı haber sitesini tanıttı. Şerife Berivan Ortasöz, “Anons Haber” isimli haber sitesi hakkında bilgi verdi. Elif Buse Öğüt, “Haberim Var” isimli haber sitesini tanıttı. Abdurrahman Burak Dursun, “Türkiye’deki Dijital Spor Basınında Basketbolun Yeri ve Önemi” başlıklı tezini sundu. Can Akdere, “Teknolog” isimli haber sitesini tanıttı. Özge Aktan, “Eko Sayfa” adını verdiği çevre temalı gazetesini anlattı. Saliha Dağ, “Saliha Dağ” isimli haber sitesini tanıttı.   Kaynak İçin: Haber Üsküdar

16 HAZ 2022

Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal: "Metaverse dendiği zaman bunun bir ekosistem olduğunu anlıyoruz"

Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal: "Metaverse dendiği zaman bunun bir ekosistem olduğunu anlıyoruz"Son günlerde sıklıkla gündeme gelen "metaverse" hem Türkiye’de hem de dünyada büyük ses getirdi. Biz de bu konu hakkında yazılar yazan ve bir TEDx konuşması gerçekleştiren Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal’la metaverse'i konuştuk.Sözlerine metaverse’in ne olduğunu açıklayarak başlayan Ünal, “Bir tanım yapacak olursak; metaverse ile bir arayüz aracılığıyla avatarlarımızla gidebileceğimiz fakat gerçek yaşamı da etkileyecek bir evrenden bahsediyoruz. Metaverse’in tek bir tanımını yapmak zordur. Çünkü metaverse dendiği zaman bunun bir ekosistem olduğunu anlıyoruz. Bunu nasıl anlatıp tartışacağız, birinci adımımız bu. Metaverse ekosisteminin artırılmış gerçeklik, yapay zekâ, sanal gerçeklik, hibrit gerçeklik, genişletilmiş gerçeklik gibi pek çok kavramı içerdiğini söyleyebiliriz” diye söyledi.“Metaverse kavramının telaffuzu yıllar öncesine dayanıyor”Metaverse’in nasıl ortaya çıktığından bahseden Ünal, şunları söyledi: “Facebook'un adının meta olması ile birden dünya genelinde tartışılmaya başladı. Elbette bu kavramın telaffuzu yıllar öncesine dayanıyor, bir kitapta geçtiğini söyleyebiliriz ama bilimsel platformda tartışılmaya başlama noktasında, sosyal medyanın ad değişikliğinin büyük rol oynadığı yadsınamaz bir gerçek.”Metaverse’in arttırılmış gerçeklikten farkını anlatan Ünal, “Bu farka dikkat etmek gerekiyor. Günümüzde ‘NFT ile arsa satın almak demektir’e kadar kavram indi. Metaverse’in sadece pek çoğumuzun gördüğü büyük gözlüklerle deneyimlenen bir ortamdan fazlasını gerektirdiğini bu fazlalığın ise duyarlı kıyafetlerle dokunma ve hissi duyma kısmının önemli olduğunu vurgulamak lazım. Yani VR gözlüğü takıp girdiğimiz ortamlara Metaverse değil artırılmış gerçeklik dememiz gerekiyor” diye konuştu. “Önümüzde yapay zekâ örneği var”Ünal, “Yapay zekânın günümüzdeki kullanım alanları ve sağladığı avantajlar tartışılmaz elbette. Fakat her yeni teknoloji, özelikle insan ötesi özelliklerle donatıldığı varsayılarak ortaya çıktığında, toplum ve hatta dünya genelinde çarpıcı etki yaratır. Yapay zekâ teknolojilerinin bilimsel alanda tartışılmaya başlanması 1956 yılına dayanır. İş dünyasında ilgi görüp sayısız yatırım yapıldıktan 18 yıl sonra hazırlanan eleştirel bir raporda, beklentilerin karşılanmadığı ortaya çıktığında, 1. yapay zekâ kışı yaşanır. Söz konusu dönem 1974-1980 yıllarındadır fakat gelişim çabaları devam eder ve 1987-1993 yıllarında bir gelişme olsa da 2. yapay zeka kışı dönemi yaşanır. Bu yıllarda, dünya satranç şampiyonunu yenen IBM Deep Blue isimli bir satranç sistemi ortaya çıkar. Bu sistemlerin ilerleyen yıllarda değişik versiyonları devam eder ve yapay zekânın şimdiye geldiği noktaya ulaşması yıllarca sürmüştür.  Metaverse ile benzer durum yaşanması olasıdır. Facebook Reality Labs’ı yöneten Andrew Bosworth “söz konusu ürünlerin çoğunun ancak 10 ile 15 yıl içinde tamamen hayata geçirilmesi mümkündür” diyor. 15 yıl sonra bir “Metaverse Kışı” yaşanması olasıdır. Fakat küçük ilerlemeler ile birkaç kış sonra bahar gelebilir. Elbette gelişim sağlanacak ama yavaş yavaş. Metaverse’in uygulama aşamasına gelmesi için sadece mekân tasarımı, avatar tasarımı, güçlü ağ yapısı değil, içeriğin de sağlanması gerekecek ve metaverse evrenine uygun avatarlar ya da dijital ikizler gibi temsillerin işe dahil olduğu, simülatif ortamlar ve bunun alt yapısını sağlayacak metaverse pedagojisi ve felsefesinin iyi kurgulanması gerekiyor. Bunun içinde Metaverse Öğretim Tasarım Modellerinin de geliştirilmesi gerekiyor. İşe eğitim-öğretim dahil olduğunda yelpaze giderek genişliyor” diye konuştu.“Gazetecilik de evrilecek”Metaverse ile gazetecilik ilişkisine değinen Ünal, “Pek çok meslek dalının dönüşümden geçmesi söz konusu. Eğitim-öğretim felsefemizi yeniden inşa edecek ve üç boyutlu dijital ortamda nasıl ki yeni modeller geliştirilip eğitim-öğretim ve etkileşimler kurgulanacak ise, iletişim için de durum çok farklı değil. Sanal bir ortamda avatar ya da dijital ikiz gibi temsiller ile iletişim bileşenlerinin ne şekilde sağlanacağı konusu tartışılır. İletişimin sadece sözlü ifadelerden oluşmadığını, duygu ve düşüncelerin beden dili, jest ve mimikler ile desteklendiğinde daha etkili olduğunu ve iletişimdeki önemini biliyoruz.  Gazetecilik bilgi aktarımı ile birlikte aynı zamanda duygu ve düşünce aktarımını içeren bir meslektir. Gazetecinin şimdi görev tanımları ile iş yapma şekli de evrilecek. Sanal bir evrendeki senaryolaştırılmış simülatif ortamlara uygun rollerin belirlenmesi, söz konusu evrende fotoğraf/video çekme, röportaj yapma, mekândan mekâna dolaşım ve en merkezde etkileşimin olduğu bir dijital modele ihtiyaç olacağı kesin. Metaverse İletişim Tasarım Modelleri ile işe başlanıp, sistem bakış açısı ile tasarlanacak modelde, grafik, mekân tasarımından senaryoya tasarım ve kodlama mimarisi, etkili iletişim bileşenlerinden haptic (duyarlı) kıyafetlere duygu ve düşünce aktarımı ile etkili iletişim mimarisi ve farklılaşan tepkilerin yer aldığı yapay zekâ algoritmaları ile doğru bilginin teyit edilmesi gibi pek çok bileşenin sistemsel olarak kurgulanması gerekiyor. İşe, yeni tasarım modelleri oluşturarak ne şekilde işe katılacağı düşüncesi ile başlanabilir” dedi.“Bilim kurgu filmlerinden alışkın olduğumuz unsurların gerçek yaşamda olabileceğini tartışıyoruz”Son olarak metaverse hakkında görüşlerini paylaşan Ünal, “Metaverse insanların geleceğe dönük algılarını yeniden gözden geçirmesine sebep oldu. Bizler bilim kurgu filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz unsurların gerçek yaşamda olabileceğini tartışıyoruz. Dünya genelinde teknolojik gelişmeler hep bir yüksek etkiyle karşılaşmıştır. İnsan üstü ne yapabiliriz? Teknoloji ile metalaşan dünyada daha soyut görünen şeylerin nasıl vücut bulacağını merak ederiz. Burada yapay zekâ örneği vermek istiyorum. Muhtemelen 15 yıl sonra bir metaverse kışı yaşanacak olabilir. Bu teknolojinin oturması pek çok gelişimden geçmesi büyük öneme sahip oluyor. Dolayısıyla artırılmış gerçeklik deneyimleri bize alışkanlık deneyimi sağlayacak fakat tam olarak metaverse evreninde tasarlanan mekânların üniversitelerin yerine geçmesi veya bir sinemanın yerine geçmesi için büyük kıştan geçmemiz gerekiyor” diye konuştu.Kaynak İçin: Haber Üsküdar

Üniversitemizle ilgili “AKLINDA NE VARSA” bize sor!