Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Spor Medyası dersi kapsamında düzenlenen etkinlikte TRT Spor sunucusu Deniz Satar öğrencilere mesleki bilgi ve deneyimlerini aktardı. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Esennur Sirer moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Satar öğrencilerin sorularını da cevapladı.
Söyleşinin başında Deniz Satar'ı öğrencilere tanıtan Esennur Sirer, "Deniz, iletişim fakültesi mezunu ve iletişim fakültesi günlerini anlatmayı çok sever. İletişim fakültesinde okurken mesleğe adım attı. Anlayacağınız gazeteci kimliği var. Arkasından da televizyona transfer oldu. Son zamanlarda onu sosyal medyada çok görüyorsunuz. Spor medyasının her alanında var" dedi.
"Beni 10 yıl sonraki haliniz olarak görebilirsiniz"
Konuşmasına, üniversitelerden çok fazla talep geldiğini belirterek başlayan Deniz Satar, "Hiçbirisini kabul edemiyorum, çünkü bu sefer önünü gerçekten alamıyorum. Esennur hocanız aşırı değerli bir insan, benim de yönetmenimdi. Size hocalık yaptığı gibi ben de TRT'ye ilk geldiğim zamanlar bana da hocalık yapmıştı. O yüzden bu özel bir buluşma. Üniversite ortamlarına gidebilecek çok zamanım olmuyor. Birisine gittiğim zaman diğer öğrencilerle de bir araya gelme durumunda kalıyorum, hiçbirisini ayırt etmek istemiyorum. Bugün burada olma durumumuz biraz özel olacak. Beni sizden 10 yıl önce, sizin gibi sıralardan geçmiş 10 yıl sonraki haliniz olarak görebilirsiniz" dedi.
"10 yıl önce kimseYoutuber olmayı hayal etmiyordu"
Deniz Satar, "İletişim fakültesini seçtiğinize göre kitle iletişim araçlarından bir tanesinde iş bulmayı umuyorsunuz. Gerçi idealleriniz değişmiş olabilir. Zira 10 yıl önce hiç kimsenin hayali Youtuber olmak ya da dijital medyada çalışmak değildi. Dijital medyada staj yapabilmek pozitif bir şey de değildi. Onları biz saymıyorduk meselâ. Yıl sonunda herkes bir yerde staj yapardı bizim jenerasyonda. Herkes sorardı sen nerede staj yapıyorsun diye. Birisi haber merkezinde, diğeri internet sitesinde dediğinde, e sen neredesin deyip sohbete devam eder, yok sayardık. Ama tabii kitle iletişim araçları şekil değiştiriyor, dinamikler değişiyor, sizin idealleriniz de dijital medyaya kaymış olabilir" diyerek düzenin değiştiğine vurgu yaptı.
"Üniversiteyi kazanamayacak kadar başarısız bir öğrenciydim"
Hayatına ve mesleğe atılmaya nasıl karar verdiğine dair bilgiler de veren Deniz Satar, "Ben İzmir'de doğup büyüdüm. Liseyi de orada tamamladım. Lise bittiğinde kameraya biraz yatkındım, çünkü 6-7 yaşında halam yurt dışından kamera getirdiğinde, hadi bakalım Deniz, bize İzmir'i anlat der, ben de Foça'da pamuk tarlalarının içinden çıkıp, 'Merhaba, burası Foça, bu gördüğünüz pamuk' derdim ve haliyle kameraya biraz yatkınlığım vardı. Bu durum lisede beni sunucu olabileceğime dair teşvik etti. O zamanlar sunucu olmak çok popülerdi. Bir şeyi anlatan, konuşma ve hitabet yeteneği olan insanlar sunuculuğa doğru evrilirdi. Benim de biraz öyle oldu. Fakat ben üniversite sınavını kazanamayacak kadar başarısız bir öğrenciydim, ki liseyi tekrarla zar zor bitirdim" dedi. Satar, sunuculuğa yerel bir televizyonda başladığını ve sunuculuğu çok kolay yaptığı için 1 hafta 10 gün içerisinde canlı yayın sunmaya başladığını ifade etti.
"İşe başladığınız ilk etapta ezileceksiniz"
İşe başladığı ilk etapta herkesin belli bir süre ezileceğini söyleyen Deniz Satar, "Siz hiç bu duyguyu yaşadınız mı bilmiyorum ama jenerasyon ne kadar değişirse değişsin, ezileceksiniz ilk etapta. Bilmiyorum bu duyguyu kaç yaşında yaşayacaksınız, ama işe başladığınız ilk etapta bu duygu çok kötü bir duygu. Ben bunu 18 yaşında yaşadım. Bir sunucu vardı üniversite mezunu ve ona sosyal haklar verilmişti. Ben sadece lise mezunu olduğum için bana saçma sapan saatlerde iş veriliyordu" dedi.
"Basketbol muhabiri olmayı hayal ederken Hakan Taşıyan’ın Güz Gülleri'ni anons ediyordum"
Konya'da yerel bir kanalda staj yaptığını belirten Deniz Satar, sözlerine şöyle devam etti: "Arabesk bir kanaldı. Meselâ ben basketbol muhabiri olmayı hayal ederken, Hakan Taşıyan'ın Güz Gülleri'ni anons ediyordum. Düşünebiliyor musunuz aradaki farkı. Sabaha kadar NBA maçı izlemişim. Ertesi gün gidiyorum ve diyorum ki, 'Evet değerli izleyenler son zamanların en çok sevilen şarkısı Hakan Taşıyan'ın Güz Gülleri karşınızda'. Yani hayaller ve hayatlar."
"Üniversiteyi kazanmam 3 yılımı aldı"
Deniz Satar, yerel televizyon mağduru olunca bunun böyle olmayacağını anlayıp, oturup çalışmalıyım dediğini ve sıfırdan başlayıp üniversiteyi kazanmasının 3 yılını aldığını söyledi. Üniversite sınavında Konya'yı kazandığını ifade eden Deniz Satar, "Hayatımda Konya'ya hiç gitmemiştim ve ben bir İzmirliyim" dedi.
"Üniversite hayatım boyunca kampüste arkadaşlarımla hiç sohbet etmedim"
Üniversitede sınıf arkadaşlarıyla arasında 4 yaş fark olduğuna değinen Deniz Satar, "4 yaş fark sınıfın ablası demekti. Meselâ bu durum beni çok üzmüştü. Hemen Konya'da bir yerel televizyonda başladım ve okuduğum süre boyunca sadece çalıştım" dedi. Üniversite 2. sınıfta TRT Müzik'te işe başladığını da anlatan Satar, "Benim sınıf arkadaşlarım kariyerlerine yeni başladılar. Ben üniversite dönemi boyunca hayattan alabileceğim bütün hırsı almış oldum" diyerek staj deneyiminin önemini vurguladı. Satar, üniversite hayatı boyunca kampüste arkadaşlarıyla hiç sohbet etmediğini söyleyerek, "Esennur Hocamla buraya gelirken bahçede sohbet eden insanları gördüm. Benim öğrencilik hayatıma dair, olmayan tek şey budur. Kampüste asla ayaklarımı uzatıp arkadaşlarımla sohbet edebileceğim hiçbir anım olmadı" dedi.
"Ekstra yapılan her şey kişiyi 30’lu yaşlarda ön plana çıkarır"
Herkesin para kazanmak isteyeceği dönemler olacağını söyleyen Deniz Satar, "Belki büyük bir farkındalıkla yaşıyorsunuz ama 30'lar daha farklı çocuklar. 30'lara geldiğinizde şu sıralarda edindiğiniz her şeyi satmaya çalışıyorsunuz. Örneğin iletişim sektörünü istediniz ve dijital medyayla ilgili bir eğitim aldınız ve bir yerde staj yaptınız. İnanın bana 30'lu yaşlarınıza geldiğinizde yaptığınız şeyden para kazanmaya başlıyorsunuz. Ekstra yaptığınız ne varsa sizi bir tık daha öne geçiriyor" açıklamasıyla 30'lu yaşların farklı olduğuna değindi.
"Bunun Adorno ile hiçbir ilgisi yok dediğiniz anlar olacak"
İletişim fakültesinin öğrettiği ilk şeyin, yapılan iş ne olursa olsun araştırmayı öğretmesidir diyen Deniz Satar, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Meselâ ben gazetecilik mezunuyum. Tam anlamıyla gazetecilik öğretiliyor mu? Teorik anlamda işlerin nasıl yürüdüğünü bize anlatan isimleri öğretiyor. Adorno'yu, kitle iletişim araçlarına dair sosyolojik çıkarımlar ortaya koyan isimleri öğreniyoruz meselâ. Ama siz sektöre gittiğinizde gerçek bir ışık olayının nasıl olduğunu, kablonun nasıl taşındığını öğreneceksiniz. Bunun Adorno ile hiçbir ilgisi yok dediğiniz anlar olacak. Ancak iletişim fakültesi size hayatta ne yaparsanız yapın, o işin nasıl yapıldığını öğreten bence en yegâne yer."
Deniz Satar, birçok iletişim fakültesi mezunu olduğunu ve herkesin kanalda çalışmayacaksam iletişim fakültesini neden okuyayım ki diye düşündüğünü söyleyerek iletişimin kesinlikle böyle bir alan olmadığını belirtti. Ayrıca ümitsizliğe kapılıp ben bir kanalda çalışmayacaksam, NTV'de, CNN'de boy göstermeyeceksem niye bu bölümü okuyorum demenin yanlış olduğunu, bu bölümün insanı diğer bölümlerden farklı bir disiplinde eğittiğini ve nasıl araştırılması gerektiği konusunda farkındalığı arttırdığını söyledi. Satar, "Birçok iletişim mezunu var, pasta küçük diyerek sakın ümitsizliğe kapılmayın. Sizin melekeleriniz gelişiyor ve bu bölümün hakkını vermeniz gerek" diyerek umutsuzluğa kapılmanın yersiz olduğunu söyledi.
Macro influencer mı, yetenek mi?
Amerika'da dijital medya üzerine aldığı eğitim hakkında bilgiler veren Deniz Satar, workshoplara Nike'ın Los Angeles'teki direktörü ile Google'dan birlerinin geldiğini söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti: "Workshop'un konusu sosyal medyada bazı markaların temsilcilerinin macro influencer olması sürecinin Amerika'da nasıl işlediği ve bundan sonra markaları temsil edecek olan kişilerin influencer yani yüksek takipçili kişiler mi olacağı idi. Bu konuda kişiler arasında görüş ayrılıkları vardı. Nıke direktörü influencer ile çalıştıklarını ve etkilerinin çok fazla olmadığı söyledi. Konuşmasının devamında Nıke'ın izlediği yol hakkında bilgi veren Satar, "Nike etkiyi görebilmek için bir influencer ve bir de 3000 takipçili çok yetenekli 18 yaşında bir kaykaycı ile çalışmış. Gelen tepkiler doğrultusunda Nike yüz olarak yetenekli kişileri kullanma stratejisini uygulama kararı almış" açıklamasını yaptı. Deniz Satar, Nike'ın izlediği stratejiden çıkan sonuca göre, yeteneğin daha önemli olduğunu yeteneğin bizi bir yerlere taşıyacağını ve yetenekli insanların kazanacağı döneme doğru gidildiğini vurguladı.
"İçeriğe hakim ve kendi işinizin patronu olun"
Konuşmasında kendi jenerasyonuna da değinen Deniz Satar, "Güzel kızlar sunucu, eli ayağı düzgün erkekler de anchorman olmak istiyor, hiç kimse editör olmak istemiyordu" dedi. Türkiye'de ciddi bir editör eksiği olduğunu söyleyen Satar, editörün yazı yazmaktan ibaret olmadığını hem doluluk hem cümleyi kurabilme anlamında Türkçe'nin çok önemli olduğunu belirtti. "Kj'lerde hepiniz görüyorsunuz, noktası, virgülü, içeriği, yazısı facia. Senin tek işin kj'de yazı yazmak ama onda bile yanlış yapıyorsun" örneği üzerinden editörün önemini anlatmaya devam etti.
Şu anda sunduğu programın gece saat 00:30'da başladığını ve 1.5 saat boyunca tek başına yayında olduğunu söyleyen Satar, "Prompter olmadığı için bir kişinin kafasındakini anlatmam mümkün değil, benim kafamdaki bir şeyi anlatabilmem mümkün. Bu yüzden akışı da kendim ayarlıyorum. İçeriğe hakim ve kendi işinizin patronu olmanız gerekiyor" dedi.
"Sesli kitap okumak diksiyonu geliştirir"
Diksiyonun düzgün olması konusunda İstanbullu olmanın hayata 1-0 önde başlama nedeni olduğunu belirten Deniz Satar, "Sesli kitap okuyarak diksiyonunu ilerlettiğini" vurguladı. Satar, "Sesli kitap okuyun. Sesinize ne kadar alışırsanız vurgulamanız o kadar kolay olacak. Bu yüzden sesli kitap okumak benim birinci kuralımdı. Sesli kitap okurken bir şeyi melodili bir biçimde anlatacaksınız. Çünkü kitle iletişim araçlarında yegane kural budur" dedi.
Spikerlerin yaşadığı sorunlara da değinen Satar, "Editör sesli okuyarak yazar. Haber spikeri ise metni kendi yazmadığı için tam kafasında oturtamaz. Bir de çalışmadan, okumadan promptera geçtiyse onu farklı tonlamaya başlar. Genelde haber spikerlerinin yaşadığı sorun budur. Neyse ki haberde yükleme vurgu yapıldığı için nasıl okursa okusun sonunda dedi söyledi vs. eklentisi yapması onu kurtarır" diyerek sesleriyle barışık olup seslerini yönetebilmeleri için öğrencilere her şeyi sesli okumaları tavsiyesinde bulundu.
"Türkiye’nin en büyük kurumu ben bir şey anlatayım diye bana para veriyor"
Gelen bir soru üzerine, Instagram'da yüksek takipçisi olmasına karşın YouTube'a neden içerik girişi yapmadığına da değinen Satar, "Televizyondan para kazanıyorum. Türkiye'nin en büyük kurumu ben bir şey anlatayım diye bana para verip sigortamı yapıyor. İlk zamanlar neden YouTube'a gireyim ki diye düşündüm. Sonra Amerika'da workshoplara katılınca firmaların YouTuber’lara ayrı bir şey sağladığını gördüm. Örneğin YouTube'a içerik üretmem gerek ve 'Merhaba arkadaşlar ben makyaj yapıyorum' dediğimde eminim bu konunun uzmanları o kadar ekrana çıkıyorsun bunu mu yapıyorsun vs. diyecek. Bu yüzden kendime pek yakıştıramıyorum. Maç seyahatlerini çok sevdiğim için sadece maç seyahatlerinde YouTube'a bir şey atıyorum" dedi. Satar, ayrıca, yeni neslin içeriği değil başlığı ve 160 karakterde olayı özetlemeyi sevdiğini, bu yüzden de detaylarla ilgilenmediğini belirtti.
"Gol sevincim sosyal medyada eleştirildi"
TRT Spor'da program sunarken Fransa-Türkiye maçında sergilediği gol sevinciyle ilgili yöneticilerden uyarı alıp almadığına dair gelen soru üzerine Satar, "Sosyal medyada programdaki gol sevincimle çok dalga geçildi. TRT dendiğinde insanlar despot olarak algılıyor. Ancak TRT'de Esennur hocam gibi hakikaten vizyoner birçok insan çalışıyor, onların hakkını yedirmek istemiyorum ve onlarla sürekli iletişim halinde olmaya çalışıyorum. Renkli kişiliğimi seviyorlar. Ne kadar doğal olursan ol, TRT bir kurum, orada senin ilk görevin haber vermekle mükellefsin ve bir çizgiyi tutturmaya çalışıyorsun. Gole gelirsek, ben miyobum. Oradaki ekran küçük bir ekrandı, canlı yayındayız ve benim yayınım maç saatindeydi. TRT 1'de maç oynanırken ben TRT Spor'da bir şeyler sunuyorum ve gözüm sürekli maça gidiyor. Uzakta kaldığı için de göremiyorum. Normalde kadınların sesi tize daha yakın olduğu için dakika skor denilen canlı maç anlatıcılığını kadınlara vermezler. Gol geldi ve kimin attığını göremiyorum. Bir yandan da oto kontrolü sağlamaya çalışıyorum. Gol olunca duygulandım. Gol sevincim dediğim gibi sosyal medyada çok eleştirildi ama sağolsun milli futbolcular sanatçılar ve yöneticiler olsun çok güzel geri dönüş yaptılar" dedi.
"Fanatik TV’de program yapmak doğaçlama yeteneğimi geliştirdi"
Deniz Satar konuşmasına, "5 yıl önce doğaçlama yapan spikerler çok azdı. Mesela Mehmet Ali Birand doğaçlama yapardı. Sporda çok fazla yoktu. Emek Ege doğaçlama yapmaya çalışıyor. Birçoğu prompter okuyor aslında. Program gibi olup haber bültenini doğaçlama sunan erkekler de çok azdı. Ben Fanatik TV'de program yaparken kendimi doğaçlama konusunda eğittim. 2 saat boyunca hiç durmadan konuşabilmek çok büyük marifet aslında. Bunu ayna karşısında bir konu hakkında hiç durmadan konuşarak siz de yapabilirsiniz. Bu sizin doğaçlama yeteneğinizi 2-3 ay içerisinde inanılmaz geliştirecek. 3 dakika verin kendinize ve kurduğunuz cümleleri yeniden kurmamaya dikkat ederek durmadan konuşun" şeklinde devam etti.
"Didem (Dilmen) futbolu bilen, bu konuda öncü olabilecek kadınlardan bir tanesi"
Bir öğrencinin, "Didem Dilmen 'Yusuf Erdoğan'ı performansı zirve yaptığı dönemler Gareth Bale ile kıyaslıyorduk' açıklaması ile gündem olmuş ve eleştirilmişti. Bu eleştiriyi toplumsal bakış açısını da hesaba katarak kadının futboldaki yeriyle bağdaştırıp değerlendirir misiniz?" şeklindeki sorusuna Deniz Satar, "Didem hakikaten futbolu bilen, çok tatlı ve bu konuda öncü olabilecek kadınlardan bir tanesi. Genelde alt yapısının çok iyi olmadığı düşünüldüğü için kadınlara yorumculuk yaptırılmıyor. Keza bunda da haksız değiller. Çünkü benden önceki jenerasyonda spor spikerlerinin içlerinin bu kadar dolu olduğunu düşünmüyorum kesinlikle. Örneğin ben sporun içerisinde kalıp yaş alacağım, olgunlaşacağım, deneyimli olacağım ve sen sektöre girdiğinde senin alt yapın var ise sana destek olacağım, kadın yorumcular böyle çoğalır. Bizden önceki spor yorumcuları tamamen bir meta idi, simgeseldi, alt yapısı yoktu, içeriği çok sağlam değildi" şeklinde cevapladı.
Eklenme Tarihi : 30 Temmuz 2021