Aday Üsküdar | Üniversitemizle ilgili tüm merak ettiklerin için uskudar.edu.tr/aday

Gazetecilik Akademik Etkinlikler

13 MAY 2024

Erasmus Teaching Mobility Seminerine davetlisiniz

University of Trás-os-Montes e Alto Douro (UTAD) öğretim üyesi Doç. Dr. Fabio Rieiro'nun konuşmacı olduğu seminer, 14 Mayıs Salı günü saat 14.30'da Güney Yerleşke GCB-201 numaralı sınıfta gerçekleşecek.  Fakültemizin tüm öğrencilerinin davetli olduğu etkinlik Üniversite Kültürü II dersi kapsamında yer almaktadır.

28 NİS 2024

"Dijitalleşme ve Haber Ajansları" paneline davetlisiniz!

DHA Genel Müdürü Celal Korkut, Dijitalleşme ve Haber Ajansları konulu panelin konuğu olarak Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri ile buluşuyor. 30 Nisan Salı 15.00'te Güney A Blok -1. Kat B-1-13'de gerçekleştirilecek etkinliğe tüm öğrencilerimiz davetlidir.Etkinlik adı: Dijitalleşme ve Haber AjanslarıTarihi: 30.04.2024Saat: 15.00Yer: Güney A Blok -1. Kat B-1-13Konuk: DHA Genel Müdürü Celal KorkutNot: Etkinlikler başta olmak üzere, fakülte ile ilgili önemli tüm gelişmelerden haberdar olmak için if.uskudar Instagram hesabını takip edebilirsiniz.

22 NİS 2024

"Spor Haberciliği" etkinliğine davetlisiniz

Etkinlik adı: Spor HaberciliğiTarihi: 22.04.2024Saat: 13.30Yer: Fuat Sezgin Konferans SalonuKonuklar: Cahit Yavuz (Spor Gazetecisi), Elis Buse Araç (Spor Spikeri/Gazeteci), Ferhat Kızıltaş (Spor Muhabiri)Açıklama: Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nde "Spor Haberciliği" etkinliği gerçekleşecektir. 22 Nisan Pazartesi günü yapılacak etkinlikte Cahit Yavuz, Elis Buse Araç ve Ferhat Kızıltaş, öğrencilere spor haberciliği konusunda bilgi ve deneyimlerini aktaracaklardır. Etkinliğe tüm fakülte öğrencileri davetlidir.

05 MAR 2024

Prof. Dr. Süleyman İrvan'la Haber Atölyesi'ne davetlisiniz!

Prof. Dr. Süleyman İrvan, fakültemiz öğrencileriyle dönem boyunca her haftanın salı günü atölye çalışması gerçekleştirecektir. Atölye çalışmasında çeşitli gazetecilik dallarında haberler yazacak öğrencilerin haberleri, Haber Üsküdar basılı ve internet gazetesinde yer alacaktır. Atölye çalışmasına tüm fakülte öğrencileri davetlidir.Yer: Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Güney Yerleşke C-D Blok GCB-201Tarih-Saat: Her hafta SALI günü, 14:30

29 ŞUB 2024

"Euroleauge Türkiye Sosyal Medya Haberciliği Atölyesi" etkinliği başlıyor

Etkinlik ismi: "Euroleauge Türkiye Sosyal Medya Haberciliği Atölyesi"Tarihi: 29.02.2024Saat: 15.00Yer: Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Güney Yerleşke C-D Blok Mac Lab-1Konuklar: Dilara Durmuş (Genel Koordinatör), Hüseyin Karagöz (Sosyal Medya Yöneticisi)Açıklama: Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nde "Euroleauge Türkiye Sosyal Medya Haberciliği Atölyesi" etkinliği gerçekleşecektir. 29 Şubat Perşembe günü yapılacak atölye çalışmasında Euroleauge Türkiye Genel Koordinatörü Dilara Durmuş ve Sosyal Medya Yöneticisi Hüseyin Karagöz, öğrencilerle sosyal medya haberciliği uygulamaları gerçekleştirecektir.

27 ŞUB 2024

Bahar Dönemi Haber Atölyesi başlıyor

27 Şubat Salı saat 14.30’da Bahar Dönemi Haber Atölyesi başlıyor.  Prof. Dr. Süleyman İrvan rehberliğinde gerçekleşecek atölye çalışmasına fakültemizin tüm öğrencileri davetlidir.

26 OCA 2024

Cem Tekel, Üsküdar İletişim'de televizyon haberciliği atölyesi düzenledi

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü ile Gazetecilik Kulübü’nün ortaklaşa düzenlediği atölye çalışmasında, usta gazeteci Cem Tekel televizyon haberciliğini anlattı.Gazetecilik Bölümü ve Gazetecilik Kulübü’nün birlikte düzenlediği “Televizyon Haberciliği” konulu atölye çalışmasında usta gazeteci Cem Tekel, profesyonel televizyon haberciliğini anlattı. Üsküdar ve Marmara Üniversitesi’nden öğrencilerin katıldığı atölyede Tekel, öğrencilere televizyon haberciliği hakkında bilgiler verdi. Öğrencilerin televizyon haberciliğiyle ilgili sorularını yanıtlayan Tekel, ardından uygulamalı olarak televizyon haberinin nasıl yapılacağını anlattı."Sektöre hazır olmalısınız"Atölye etkinliği sırasında öğrencilere deneyimlerini aktaran Cem Tekel, “Bugün üniversite sıralarında eğitim görüyorsunuz. Aynı zamanda yaptığınız projeler, ödevler ile haberler üretiyorsunuz. Bu sırada sektörde yapılan haberleri iyi birer gözlemci olarak takip etmelisiniz. Çok sayıda örneği incelerseniz, konuya bakışınızda belirgin farklılıklar ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bu profesyonel hayatta da çok önemlidir. Okul zamanında staj imkânları yaratıp, çeşitli kurumlarda çalışırsanız çeşitli iş olanaklarının da önü açılacaktır. Küçük kurum ya da büyük kurum diye ayırt etmeksizin, internet mecralarında habercilik yapan yerlere de başvurularınızı yapmayı ihmal etmeyin. Buralarda edineceğiniz tecrübeler sizleri bambaşka yerlere taşıyacaktır” şeklinde konuştu."Gazetecilik sevgi işidir"Profesyonel yaşamda insanların zorluklar yaşayabileceğini, gazeteciliğin ise çok daha zor tecrübeleri beraberinde getirdiğini söyleyen Tekel, “Mesleğin iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da var. İnsanlara ve topluma yardım edebilmek için büyük bir fırsat veriyor bu meslek. Aynı zamanda bilinir ve popüler bir insan olabilmeyi de beraberinde getirme şansı var. Ancak zor şartlarda, tehlikeli durumlarda çalışmak bu işin bir parçası olabiliyor. Bu yüzden sadece maddi bir gelir isteyen birisi gazetecilik yapamaz. Bu işi sevmek gerekiyor. Gazetecilik sevgiyle yapılacak bir meslektir” dedi.Cem tekel, atölye çalışmasında öğrencilerin sorularını yanıtladıktan sonra öğrencilerle televizyon haberciliği uygulaması gerçekleştirdi. Tekel, öğrencilere kamera, anons, haber metni oluşturma ve haberi kurgulama konusunda neler yapmaları gerektiğini uygulamalı olarak gösterdi.Kaynak için: Haber Üsküdar

11 OCA 2024

Mezunlarımızla bir araya geldik

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen "Mezunlarımızla Buluşuyoruz" adlı etkinlik Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay’ın moderatörlüğünde gerçekleşti. Karar gazetesi Gündem Editörü Merve Şişman, GZT Dijital İçerik Editörü İbrahim Ethem Altınsoy, TV100 İnternet Editörü Melis Duygun ve Üsküdar Üniversitesi Etkinlik Uzmanı Şahan Şengül etkinliğe konuşmacı olarak katıldı. Mezunlar, profesyonel yaşamla ilgili deneyimlerini öğrencilerle paylaştı.Melis Duygun: "Mesleğe yerel gazeteyle başladım"Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde aldığı eğitim sırasında aynı zamanda meslek hayatına atıldığını anlatan Melis Duygun, "İlk başta yerel gazeteyle başladı her şey. Birinci sınıfın yaz döneminde üç ay boyunca yerel bir gazetede iş seçmeden ne haber verdilerse yaptım. Daha sonra okulun gazetesi Haber Üsküdar’da ve kurumsal ajansında çalıştım. Stajımı ise okulumuza etkinliğe gelen Show TV muhabiri ile bağlantı kurarak Show TV’de yaptım. Şu an TV100’de internet editörü olarak çalışıyorum” şeklinde konuştu. Mesleğe atılırken kendisine sektörün zorlukları olduğunu ve bu işi yapmaması gerektiğini söyleyenlere karşı daha fazla çalıştığını ifade eden Duygun, “İş görüşmesine gittiğimde gazetecilik mesleğini yapmamam gerektiğini söyleyen yöneticilerle karşılaştım. İş bulmanın zorlukları, çalışma ve hayat şartlarının düşün olduğunu söylemişlerdi. Ancak ben kulağımı bu olumsuz sözlere tıkayıp işimi yapmaya devam ettim. Bu şekilde davranmamın karşılığını da sürekli daha ileriye gitmemle alıyorum” dedi.İbrahim Ethem Altınsoy: “Doğduğum evde kariyer doğduğun anda başlıyor”Üniversite eğitimi sırasında aktif olmanın insanı 1-0 önde tuttuğunu söyleyen İbrahim Ethem Altınsoy, “Benim doğduğum evde kariyer doğduğun anda başlıyor. Çünkü evde aldığım eğitim, daha sonrasında yaşadığım, çalıştığım, bulunduğum yerlerde hep geleceğe dair planlama söz konusuydu. Hiç boş duran bir insan olmadım. Lisedeyken elimden hiç mikrofon düşmezdi. Sahnelerden inmezdim. Sivil toplum kuruluşlarında bulundum, üniversitenin ilk yıllarında kendime ait bir dergi çıkardım. Üsküdar Haber Ajansı'nda (ÜHA) çalıştım. Pandemi döneminde tamamen farklı bir işe yönelip babamla birlikte ticaretle de uğraştım. Bu dinamik hayatın bana verdiği boş duramama hissi var ve gazetecilik bunun için çok uygun bir meslek. Ama işin bir tarafında gazetecilik serüveninde böyle bir yerde olacağım aklıma gelmezdi. Üniversiteden mezun olduktan sonra bir yerden iş teklifi aldım. Oraya gitmeden önceki gün GZT ile iş görüşmesinde bulundum ve beni kabul ettiler. Orada fark ettim ki benim daha önce üniversitede veya farklı yerlerde karşılığını almadan yaptığım her şey bana orada tecrübe olarak geri döndü” ifadelerini kullandı."Teoride öğrendiklerinizi pratiğe döktükten sonra bir şeyler yapmaya başlıyorsunuz”Üniversiteye başladıktan bir hafta sonra ilk haberini yaptığını söyleyen Merve Şişman, “Hocalar derste bir şeyler anlatınca anlamıyorsunuz. Elinize kâğıt, kalem alınca veya bilgisayarda bir şeyler yazınca yani teoride öğrendiklerinizi pratiğe dökünce bir şeyler yapmaya başlıyorsunuz. Birinci sınıfta Haber Üsküdar’da çalışmaya başladım. Hocalarım elimden tuttu. Daha sonra yaptığım projelerle üç tane ödül aldım. Ödülden sonra staj için Nazife Güngör hocamı aramışlar. Böylece stajımı da yapıp bir yerlere geldim” şeklinde konuştu.Şahan Şengül: "Erken yaşlardan itibaren organizasyonlar düzenledim"Lise eğitim döneminden itibaren çalışma hayatının içinde olduğunu belirten Şahan Şengül, “Ben lisedeyken organizasyonlar ve konserler düzenliyordum. Oradan etkinlik yönetimi ve sosyal medya tecrübem vardı. Üniversiteye başladıktan sonra ÜHA’da öğrenciler fotoğraf çekiyorlardı. Bunlar ne yapıyor diye onlarla iletişime geçtim ve daha sonra ben de gönüllü olarak ÜHA’da çalıştım. Senenin sonunda çalışan öğrenci olarak çalışmaya başladım. Bütün etkinliklere, haberlere katılınca etkinlik birimine geçtim. Etkinlik biriminde okulda olacak etkinliklerin organizasyonunu yöneticimle birlikte ben düzenliyordum. Bununla birlikte son sınıftayken derste Gül Esra Atalay hocamız sanaldan gerçeğe bir proje yansıtın demişti. Ben de bitirme projesi olarak “Üsküdar da Hediye Var” adında bir proje gerçekleştirdim. Sosyal medyadan sorular yayınlayıp cevapları gerçek hayata uyarlıyorduk. Okulun dolaplarından bir tanesine kitap yerleştiriyorduk. Dolapların şifresi o soruların cevapları oluyordu. Bunu projeye geçirdik daha sonra hoca bununla yarışmaya katılmamı istedi. Aydın Doğan Genç İletişimciler Yarışması’na katıldım ve üçüncülük ödülü kazandım. Buradan mezun olduktan sonra bir internet sitesinde işe girdim pandemi döneminde. Orada üç ay kadar çalıştıktan sonra okulun kurumsal iletişiminden beni aradılar. Etkinlik biriminde yer açılmış ‘Bizimle çalışmak ister misin?’ diye sordular. Mevcut işimden istifa edip daha önceden tecrübe edindiğim yere geri döndüm ve yaklaşık 3 yıldır kurumsalda çalışıyorum” dedi.Etkinlik, kitap ödüllü yarışma, katılımcılara teşekkür belgesi takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ardından sona erdi.

07 OCA 2024

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Paneli'ne davetlisiniz!

Gazetecilik Bölümü ile MAKDER ortaklığında düzenlenecek 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Paneli 10 Ocak 2024 tarihinde Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Fuat Sezgin Konferans Salonu'nda gerçekleştirilecek. Etkinlikte sektörden önemli isimlerin katılımıyla gazetecilerin güncel problemleri üzerinde durulacak.Etkinlik BilgileriEtkinlik adı: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Paneli Tarih: 10.01.2024, ÇarşambaSaat: 13.00Yer: Fuat Sezgin Konferans Salonu, Güney Yerleşke*Etkinlik Üniversitesi Kültürü dersi kapsamındadır.

14 ARA 2023

"Türk Dünyası Medyası" Sempozyumuna davetlisiniz!

Sempozyumu 14 Aralık Perşembe günü çevrimiçi olarak gerçekleşecek.İki oturum şeklinde, 09.30-17.30 saatleri arasında düzenlenecek sempozyumda Bakü Devlet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Elçin Babayev, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Bakü Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi Dekanı Vügar Aliyev, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan ve Azerbaycan Basın Konseyi Başkanı Reşad Macid açılış konuşmaları yapacak.Bu gönderiyi Instagram'da görÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi (@if.uskudar)'in paylaştığı bir gönderiAçılış konuşmalarının ardından ilk oturum TSİ 11.30'da başlayacak. TSİ 13.00-14.00 zaman diliminde ise öğle yemeği arası verilecek. Sempozyumun ikinci ve son oturumu da TSİ 14.00'te başlayacak. "Türk Dünyası Medyası" Sempozyumu kapanış konuşmaları ile sona erecek.Sempozyum programının yer aldığı kitapçığa aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz."Türk Dünyası" Medyası Sempozyumu - Sempozyum KitapçığıSempozyumu aşağıdaki bağlantıya tıklayarak Microsoft Teams üzerinden canlı olarak takip edebilirsiniz."Türk Dünyası Medyası" Sempozyumu - Microsoft Teams Bağlantısı

06 KAS 2023

Haber Atölyesi 2023-2024 yılı eğitimleri başladı

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nün Haber Atölyesi eğitimleri kapsamında düzenlediği “Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi” etkinliği gerçekleşti.2023-2024 eğitim öğretim yılı Haber Atölyesi eğitimleri başladı. “Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi” başlığı altında öğrencilere, geleneksel haber bulma yöntemlerinin yanı sıra dijital iletişim teknolojilerini kullanarak haber konusu üretme eğitimi verildi. Eğitime İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Araştırma Görevlileri Atila Erdemir ve Hakan Koluman katıldı. Doç. Dr. Gül Esra Atalay ve Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan öğrencilere haber konusu bulma konusunda teorik-pratik bilgiler verdiler ve deneyimlerini aktardılar. Arş. Gör. Atila Erdemir ise Haber Atölyesi eğitimleri ve etkinlikleri hakkında öğrencilere bilgi verdi.  Kaynak için: Haber Üsküdar

06 KAS 2023

Gazetecilik Bölümü Haber Atölyesi eğitimleri “Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi” ile başlıyor.

“Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi” 6 Kasım Pazartesi günü saat 14:00’te Güney Yerleşke Fuat Sezgin Salonu’nda gerçekleşecek. Atölye eğitimine tüm öğrencilerimiz davetlidir.Etkinlik BilgileriEtkinlik adı: “Derdimiz Haber-Yaratıcı Haber Atölyesi”Tarih: 06.11.2023, PazartesiSaat: 14:00Yer: Fuat Sezgin Konferans Salonu, Güney YerleşkeNot: Etkinlikler başta olmak üzere, fakülte ile ilgili önemli tüm gelişmelerden haberdar olmak için if.uskudar Instagram hesabını takip edebilirsiniz.

23 EKI 2023

Cumhuriyet’in 100. Yılında Kadın Gazeteciler Paneli düzenlendi

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü ve İnsan Odaklı İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezi (İLİMER) ortaklığında  düzenlenen "Cumhuriyet’in 100. Yılında Kadın Gazeteciler" paneli büyük beğeni topladı. İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay’ın moderatörlüğünde, Prof. Dr. Birsen Talay Keşoğlu ve araştırmacı yazar Serdar Soydan’ın katılımlarıyla gerçekleşen panelde, Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadın gazetecilerin karşılaştıkları zorluklar ve yaşadıkları deneyimler aktarıldı.Kadın gazeteciler konusu çok önemliPanelin açılış konuşmasını yapan İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, Cumhuriyet’in 100. yılında yapılan fakülte etkinliklerinin ilkinin kadın gazeteciler konusunda olmasının çok önemli olduğunu söyledi. İrvan, “Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Bu yıl Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı. Bizim açımızdan önemli bir tarih. Bu önemli tarihi önemli etkinliklerle hatırlatmaya çalışıyoruz. Bu etkinlik fakültemizin düzenleyeceği yüzüncü yıl etkinliklerinin ilki. Diğer bölümlerimiz de yüzüncü yıl konulu etkinlikler düzenleyecekler. Kadın gazeteciler konusunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamamız lazım. Bu panelle ilgili araştırma yaparken, kimleri hatırlıyoruz diye sordum kendime ve isimlerin çoğunu unuttuğumuzu fark ettim. İletişim Fakültesi olarak bu konuyu gündemde tutmalıyız diye düşünüyorum. Türk basınının kadın gazetecileri diye bir araştırma yapılabilir. Bu panel güzel bir kitap çalışmasına vesile olabilir” şeklinde konuştu.Kadın gazeteciler birçok sorunla karşı karşıyaPaneli yöneten Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Türkiye’de kadın gazeteci olmanın zorlukları beraberinde getirdiğini ifade etti ve şunları söyledi:  "Türkiye’de kadın olmak zor, gazetecilik de öyle. Kadın gazeteciler istihdam, eşit ücret, cam tavan gibi birçok konuda problem yaşıyorlar. İş ilanlarında dahi erkek muhabirler aranıyor. Bu gibi şeylerin günümüzde artık yaşanmıyor olması gerekirdi. Sektörün olduğu kadar, toplumun kadına bakışı da kadınların iş yaşamını zora sokuyor. Kadın basın çalışanları taciz ve şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor. Bunlar kadınların meslekteki ilerlemesinin önünde büyük engeller oluşturuyor. Gazetecilik sektörünün dili ve işleyiş biçimi eril bir alan. Kadınlar bu eril alanda var olma mücadelesini sürdürüyorlar. Bir diğer önemli sorun ise ciddiye alınmama. Tırnak içerisinde “ciddi” haberler erkeklere yakıştırılıyor. Peki hiç mi iyi bir şeyden bahsedemeyiz? Elbette iyi şeyler de var. Kadının yeri konusunda kadın hareketi ve kadın basın çalışanlarının mücadelesi yıllar içerisinde olumlu sonuçlar verdi ve ilerlemeler kaydedildi. İyiye gidiş var ama yeterli değil. Bu yüzden bugün kadınların gazetecilik mesleğinde var olmasına ilk adım atanları konuşacağız.” İlk kadın gazeteci Selma Rıza FeraceliPanele konuşmacı olarak katılan Beykoz Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Birsen Talay Keşoğlu, ilk kadın gazetecileri ve dönemin şartlarını anlattı. Keşoğlu, Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet döneminde gazetecilik yapan Selma Rıza Feraceli, Fatma Aliye Topuz, Nigar Hanım, Makbule Hanım, Selma Rıza, Suat Derviş, Halide Edip Adıvar, Güzide Gülpınar Taranoğlu, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat ve Müşerref Hekimoğlu’nun yaşamları ve gazetecilik faaliyetlerini aktardı. Kadınların gazetecilik yapabilmesinin ülke modernleşme tarihi ile ilişkisi olduğunu söyleyen Birsen Talay Keşoğlu, "Cumhuriyet’in yüzüncü yılında ilk kadın gazetecileri anlatabilmek için Osmanlı’dan Cumhuriyet’e modernleşme tarihini bilmemiz gerekiyor. Ülkemizde modernleşme Tanzimat Fermanı dönemiyle başlamış, Islahat Fermanı, I. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyet dönemi ile devam etmiştir. Tanzimat’la birlikte gazeteler önemli rol oynuyor. Çünkü o dönem topluma bilgi ve haber vermenin yolu gazetecilik. Ancak basının renklendiği ve yayın sayısının artış gösterdiği asıl dönem II. Meşrutiyet sonrası doğan özgürlük ortamı ile ortaya çıkıyor. Kadınlar da bunu değerlendiriyor ve kendi taleplerini ifade ediyorlar. Toplumda farklı bir statü isteyen kadınlar, taleplerini kadın dergileri aracılığıyla dile getiriyorlar. Biz bu dergilerin çoğunu günümüz Türkçesine çevirdik. Elbette aralarında farklılaşıyorlar. Mehasin, Kadınlar Dünyası ve Süs isimli dergiler ortaya çıkıyor mesela. Bu tarihlerde kadınlar kendileri için feminist tanımlamasını yapıyorlar. Yani bu zamandan geçmişe bakıp yapılan bir tanımlama söz konusu değil. Kendilerini bu şekilde tanımlıyorlar” dedi. Kadınların kendi adlarını kullanmadıklarını söyleyen Keşoğlu, “Kendi adlarını kullanmıyorlar çünkü buna alışık değiller. Örnek olarak “Üsküdar’da bir sakine hanım” gösterilebilir. isimler genel olarak babanın ismiyle birlikte kullanılıyor” dedi.Cumhuriyet döneminde kadınların belirli kazanımları olduğunu ancak bunların gelişmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Prof. Dr. Birsen Talay Keşoğlu, “Cumhuriyet’le birlikte kadınların seçme ve seçilme hakkı geliyor. Medeni Kanun'la beraber kadınların itirazları artık cevap bulmuş oluyor. Elbette bunların sonrasında kadınların birçok zorluk karşısında mücadeleleri devam ediyor” şeklinde konuştu. Günümüzde gazetecilik yapan kadınların yaşadığı zorluklar ile geçmişteki kadın gazetecilerin yaşadıkları arasında benzerlikler olduğunu söyleyen Keşoğlu, bu zorlukların üstesinden gelinmesi için kadınların mücadele ettiğini ve etmeye devam etmesi gerektiğini vurguladı.Sabiha Sertel’in 1930’larda bir davada tanık olmak istemesi üzerine yetkililerin izin vermemesini anlatan Keşoğlu, bu gibi şeylerin günümüzde aşıldığını ancak kadın gazetecilerin önünde hâlâ büyük zorluklar olduğunu ifade etti.Araştırmacı yazar Serdar Soydan, gazeteci Suat Derviş'i anlattıAraştırmacı yazar Serdar Soydan, kişisel merakı ile kütüphanelerde araştırmalar yaparken Suat Derviş ismi ile karşılaştığını söyledi. Araştırmalarını derinleştirdikçe farklı dillerde ve ülkelerde yayınları olan bir Bab-ı Ali emekçisi ile karşılaştığını belirten Soydan, dinleyicilere Suat Derviş’in yaşamını anlattı. Derviş’in varlıklı ve eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmesinin ardından, gazetecilik mesleğini yapması sırasında yaşadığı dönüşümleri aktaran Soydan, “Suat Derviş’in Bab-ı Ali emekçiliğine başlaması 1920 yılında Hezeyan isimli dergide yazılarının yayımlanması ile başlıyor. Daha sonrasında ise profesyonel olarak başka bir gazetede muhabir olarak işe başlıyor. 1921 yılında eğitim için bulunduğu Almanya’dan Türkiye’ye haberler göndermeye başlıyor. 1930 yılına gelindiğinde Yarın Gazetesi’nde işe başlıyor. Orada dönemine göre oldukça ilerici yazılar yazıyor. Eşit işe eşit ücret, kadınların geçim problemleri nedeniyle çocuklarını kaybetmesi gibi konular o dönem için oldukça dikkat çekici. Bu yıllarda feminist bir damardan akan çağlayan olarak ortaya çıkıyor. Aynı zamanda Serbest Cumhuriyet Fırkası üyesi. Parti kapatılınca yurt dışına gidiyor ve Almanya’da büyük bir yayın evi ile anlaşarak eserlerinin tüm Avrupa’ya yayılmasını sağlıyor. Derviş’in eserleri 16 ülkede yayımlanıyor. Bu süreçte yaşanan toplumsal olayların da etkisiyle farklı bir bilince sahip oluyor. 1933 yılında Türkiye’ye döndüğünde daha toplumcu bir çizgiye iniyor. Son Posta isimli gazetede roman ve öyküler yayımlıyor, ardından Cumhuriyet gazetesi muhabiri oluyor. Burada toplumsal sorunları tümüyle ele alan ve çözüm arayan yazılar ortaya koyuyor. Burada yaptığı haberler nedeniyle başının derde girmesinin ardından 1937 yılında Tan gazetesine geçiyor ve benzer haberleri burada da kaleme alıyor. Bu süreçte yargılanıyor ve yargılanmasının ardından iş bulması zorlaşıyor. 1953 yılında Avrupa’ya gitmek zorunda kalıyor ve 1963 yılında tekrar ülkesine dönüyor. Bu dönemde de romanları Fransızcaya çevriliyor ve kendisini burada da var etmeyi başarıyor. Türkiye’ye döndüğünde her türden ideolojiye sahip basında eserleri yer buluyor. 1972 yılında yaşamını yitirdiğinde 45 üzeri roman, 300 üzeri öykü, 35-40 röportaj dizisi, 200-300 fıkra ve gezi yazısını ardında bırakıyor. 1920 yılından 1972 yılına kadar yaptığı basın emekçiliği sırasındaki en büyük şikâyeti ise, erkek meslektaşlarının psikolojik şiddet ve baskısı oluyor” şeklinde konuştu.Konuklar konuşmalarını tamamlamalarının ardından öğrencilerin sorularını yanıtladılar. Sonrasında Prof. Dr. Süleyman İrvan ve Doç. Dr. Gül Esra Atalay, davetli konuşmacılar Prof. Dr. Birsen Talay Keşoğlu ve Serdar Soydan’a teşekkür plaketlerini verdiler.

20 HAZ 2023

YMG öğrencileri mezuniyet projelerini jüri önünde savundu

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik (YMG) programı son sınıf öğrencileri, mezuniyet projesi olarak hazırladıkları haber sitelerini, podcast yayınlarını ve tezlerini jüri önünde sundular.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Programı dördüncü sınıf öğrencileri, Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, Arş. Gör. Atila Erdemir ve Arş. Gör. Hakan Koluman’dan oluşan bölüm jürisinin önünde, mezuniyet projesi olarak hazırladıkları haber sitelerini, podcastleri ve tezleri anlattılar. Çevrim içi olarak gerçekleştirilen ve 4 gün süren proje sunumlarında jüri üyelerinin tasarımlar ve içerikler hakkında yaptıkları değerlendirmelerle öğrencilerin proje notları belirlendi.Prof. Dr. Süleyman İrvan: Öğrencilerimiz her yıl daha iyi projelerle geliyorİletişim Fakültesi Dekanı ve Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman İrvan, Üsküdar İletişim’in gazetecilik eğitimi alanında iddialı olduğunu ve bu iddiasını her yıl TGC-Aydın Doğan Vakfı Genç İletişimciler Yarışması’nda aldığı ödüllerle kanıtladığını söyledi. İrvan, İletişim Fakültesi’nin tüm bölümlerinde mezuniyet projelerine çok önem verdiklerini, pandemi ve deprem gibi iki önemli felaketin yaşandığı bir süreçte eğitim gören öğrencilerin, bütün olumsuz koşullara rağmen oldukça iyi projelerle karşılarına geldiklerini ifade etti.   54 YMG öğrencisi mezuniyet projelerini savundu12 Haziran Pazartesi günü başlayan proje sunumlarında ilk gün Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın danışmanlığını yaptığı 11 öğrenci sunum yaptı. Sunumları, Prof. Dr. Süleyman İrvan, Doç. Dr. Gül Esra Atalay ve Araştırma Görevlisi Hakan Koluman’dan oluşan jüri değerlendirdi. 13 Haziran Salı günü, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan’ın danışmanlığını yaptığı 9 öğrenci sunum yaptı. Sunumları, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin ve Araştırma Görevlisi Atila Erdemir’den oluşan jüri değerlendirdi. 14 Haziran Çarşamba günü, Doç. Dr. Gül Esra Atalay’ın danışmanlığını yaptığı 15 öğrenci sunum yaptı. Sunumları, Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan ve Araştırma Görevlisi Hakan Koluman’dan oluşan jüri değerlendirdi. 15 Haziran Perşembe günü, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin’in danışmanlığını yaptığı 19 öğrenci sunum yaptı. Sunumları, Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin, Araştırma Görevlileri Atila Erdemir ve Hakan Koluman’dan oluşan jüri değerlendirdi. Kaynak için: Haber Üsküdar

08 HAZ 2023

Üsküdar İletişim'de sürdürülebilir gazetecilik konuşuldu

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen Akademik Konuşmalar etkinliğinin üçüncüsü gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan'ın yaptığı söyleşiye katılan Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Baştürk "Sürdürülebilir Gazetecilik: BBC ve Birleşik Krallık Deneyimi" başlıklı bir konuşma yaptı.Konuşmasına "sürdürülebilir habercilik" kavramını açıklayarak başlayan Prof. Dr. Emel Baştürk, “Sürdürülebilirlik kavramı son yıllarda çok gündeme gelen, popüler olan bir kavram. 2012 yılında Rio de Jenario’da gerçekleşen ‘Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde bir tanımının yapıldığını biliyoruz. Sürdürülebilirliğin habercilik ve medya ile ilgili boyutu nedir? Burada iki boyut karşımıza çıkıyor. Birincisi medyanın sürdürülebilir kalkınma konusundaki rolü. Medyanın bunu topluma aktarması, politika yapıcılar ve kamu arasındaki bağlantıyı kurması, açık ve şeffaf bir sürdürülebilirlik politikalarının üretilmesine bir taraf olması, medyadan bu noktada aracı olması gibi bir rol bekleniyor. İkinci boyut ise medyanın kendisi için sürdürülebilirlik dediğimiz şeyler. Medyanın kendisi için de bir sürdürülebilirlik krizi olduğundan söz ediyoruz” ifadelerini kullandı."BBC ifade özgürlüğünün teminatının altını çiziyor"Medya için sürdürülebilirlik konusuna açıklık getiren Prof. Dr. Baştürk, “Birincisi medya kuruluşlarının ayakta kalması, ikincisi haberciler ve tüm çalışanlar için yeterli gelir kaynağının temini, okur/izleyici için alternatif ve uygun kanalların yaratılması, güvenilir ve kesintisiz bir haber akışının sağlanması şeklinde özetlenebilir. Bunların yanı sıra benim BBC’de gözlemlediğim, onun habercilik bakışının içerisindeki temel unsurlardan bir tanesi de ifade özgürlüğünün teminat altına alınması, bağımsız ve çoğulcu bir medya yapısının sağlanması ve bu ikisi ile ilişkili biçimde de okurun güveninin teminini sağlamaktır. Biz Türkiye’de sürdürülebilir habercilik tanımlarını yaparken hep biraz önce söylediğim dört boyuta değiniyoruz ama BBC’deki tanımlama aslında bu beşinci boyutun çok altını çizen bir bakış açısı” şeklinde konuştu."Geleneksel medya kriz içinde"Konuşmasında geleneksel medyanın yaşadığı krizden söz eden Prof. Dr. Emel Baştürk, krizin göstergeleri olarak şunları sıraladı: "Geleneksel medyanın okur ve reklam gelirleri giderek azalıyor. Sosyal medya hem reklam hem de haber akışı konusunda ciddi bir rakip haline gelmiş durumda. Sosyal medyadaki pek çok haber kaynağı güvenilir kabul edilmese de insanlar sosyal medyayı tercih etmeye devam ediyorlar.""Medyada temsil edilmenin temel bir gereksinim olduğu inancı var"BBC’nin sürdürülebilir haberciliğe bakış açısını anlatan Prof. Dr. Emel Baştürk, “Özellikle Covid-19 pandemisi sürecinde okurun yerel ya da kişiselleştirilmiş habere olan ilgisinin arttığını gözlemliyorlar. Birleşik Krallık’ta okurun yerel habere ilgisinin çok arttığı görülüyor. Bence bizde de öyle oldu, evet Çin’de ne olduğunu merak ettik ama sonrasında da, markete gidebilecek miyiz, otobüse binebiliyor muyuz, tiyatroya gidebiliyor muyuz gibi kendi şehrimizde ne olduğunu ya da kendi şehrimizdeki vakaları merak etmeye başladık. Dolayısıyla böyle bir ilgi olduğunu ve okur sadakatinin buraya doğru evrildiğini söylüyorlardı. BBC’nin kendine lisans bedeli ödeyen her kesimi kapsamak gibi bir sorumluluğu olduğunu söylüyorlar. Medyada temsil edilmenin toplumsal içerme ve toplumsal katılımın temel gereği olduğu konusunda kökleşmiş bir inançları var ve bu tüm çalışanlar tarafından da içselleştirilmiş" diye konuştu."Yerel demokrasi muhabirliği fonunun iki amacı var"Söyleşide, BBC tarafından başlatılan yerel demokrasi muhabirliği fonu uygulamasından da söz eden Prof. Dr. Emel Baştürk, "Fonun iki amacı var; Birincisi yerel yönetimler hakkında yapılan haber sayısını artırmak ve böylece yerel yönetimlerin daha göz önünde ve şeffah olmasına katkı sağlamak; ikincisi de yerel medyaya istihdam desteği sağlamak" diye konuştu.Prof. Baştürk, haber odalarında yaptığı gözlemleri aktardıTUBİTAK burslusu olarak Birleşik Krallık'ta kaldığı sürede 4 haber odasında gözlem yaptığını anlatan Prof. Emel Baştürk, South Wales Argus, Cearphilly Observer, BBC Wales ve Türkçe yayımlanan Londra Olay gazetesinde yaşadığı deneyimleri paylaştı.Söyleşi, soru ve cevaplarla sona erdi.  Kaynak için: Haber Üsküdar

02 MAY 2023

Dünya Basın Özgürlüğü Günü panelinde deprem haberciliği konuşuldu

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kapsamında Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nün İLİMER ve MAKDER ile ortaklaşa düzenlediği "deprem haberciliği" konulu panele CNN Türk haber muhabiri Merve Tokaz, Demirören Medya Grubu Görsel Medya Direktörü Bünyamin Aygün, Medya Akademisi Derneği (MAKDER) Genel Başkanı Selçuk Taşdemir ve Milliyet gazetesi foto muhabiri Hakan Akgün katıldı. Çevrimiçi gerçekleştirilen panelde, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından sahada bulunan medya çalışanları, bölgede karşılaştıkları zorlukları aktardı.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, İletişim Araiştırmaları Derneği (İLİMER) ve Medya Akademisi Derneği (MAKDER) ile birlikte, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kapsamında deprem haberciliğini irdeleyen bir panel düzenledi. Panelin moderatörlüğünü yapan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, açılış konuşmasında Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nün anlam ve önemi hakkında bilgiler verdi. Prof. Dr. İrvan, şunları söyledi: “3 Mayıs, 1994 yılından beri dünyada Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. Aslında tam olarak 1993 yılının Aralık ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edildi 3 Mayıs tarihi. Neden bu tarih seçildi peki? Çünkü UNESCO 1991 yılında  Namibya'nın başkenti Windhoek'te Afrika’da basın özgürlüğü sorunlarıyla ilgili bir toplantı düzenliyor ve toplantının son günü olan 3 Mayıs'ta 17 maddelik bir bildirge yayımlanıyor. Bu bildirge Windhoek Bildirgesi olarak anılıyor. Bildirgede, özellikle hükümetlerin basın özgürlüğünü sağlama konusunda neler yapmaları gerektiği vurgulanıyor. Örneğin, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne atıfla, ifade ve basın özgürlüğü bir ülkede demokrasinin geliştirilmesi ve sürdürülmesi için bir zorunluluktur deniliyor. 1991 yılında yayımlanan bu bildirgeye atfen 3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kabul ediliyor. 1994 yılından itibaren basın özgürlüğünün durumunu değerlendiren, medyaya yönelik saldırılara karşı dayanışma oluşturmaya çalışan ve öldürülen gazetecileri anmaya yönelik bir güne dönüşüyor. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi olarak bizim için de bu tahih oldukça önemli. Biz de bu günün anlam ve önemine vurgu yapmaya çalışıyoruz.”İrvan: "Mesleki dayanışma anlamında Türk medyasının iyi bir sınavdan geçtiğini düşünüyorum”İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, ifade özgürlüğü ve sansür uygulamlarına dikkat çeken bu tarihte, felaket anlarında önemi daha iyi anlaşılan gazeteciliği sahada çalışan gazetecilerden dinlemek için bu etkinliği gerçekleştirmek istediklerini belirtti. Deprem sürecinde gazetecilerin gösterdikleri mesleki dayanışma hakkında da değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Süleyman İrvan, "Bu sürecin gazeteciler açısından gayet başarılı atlatıldığını düşünüyorum. Mesleki dayanışma ve sahiplenme duygusunu gördük. Oradaki gazetecilerin aslında tek amacı, halkın sıkıntılarını aktarmak ve depremi haber yapmaktı" dedi. Sözü etkinliğe konuk olan gazetecilere bırakan Prof. Dr. İrvan, gazetecilik öğrencilerinin gazetecilerin deneyimlerinin ilk ağızdan dinlemeleriini istediklerini belirtti.Selçuk Taşdemir: “Gazeteciler deprem sürecinin gizli kahramanlarıdır"Konuşmasında basın özgürlüğü, deprem haberciliği ve dezenformasyon yasasına değinen Medya Akademisi Derneği (MAKDER) Genel Başkanı Selçuk Taşdemir, “Deprem sırasında tıpkı pandemi döneminde olduğu gibi bu işlerin sessiz kahramanı gazeteciler oldu. Dernek olarak bunu vurgulamya çalışıyoruz. Deprem haberciliği önemli bir konuydu. Deprem bölgesine giden gazeteci arkadaşlarımız adına da deprem haberlerinin doğru verilmesi adına da pandemi döneminde olduğu gibi gazetecilerin görüşleri, düşünceleriyle birlikte bu konuyla ilgili neler yapılabilir, bunu dile getirmek için çalışmalar yaptık. Öte yandan, dezenformasyon yasası veya sansür yasası olarak adlandırlan yasanın tekrar gözden geçirilmesi ve basın özgürlüğüne uygun hale getirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Biz 29. maddeye ciddi bir şekilde karşı çıktık. Bunu her yer paltformda dile getirdik, getirmeye devam ediiyoruz. İnternet gazeteciliği için ayrı bir sürecin oluşması lazımdı” dedi.Hakan Akgün: “Meslektaşlarımızla aramızda yoğun bir dayanışma oldu”Deprem bölgesinde yaşadığı deneyimleri paylaşan Milliyet gazetesi foto muhabiri Hakan Akgün, sahadaki dayanışmanın önemi üzerinde durdu. Akgün, sahada gördükleriyle ilgili  şu ifadeleri kullandı: "Depremin ilk gününden itibaren yola çıkanlardan birisiydim. Saat 4.50 itibariyle yola çıkmıştık. İlk önce Malatya’ya vardık. Gördüğümüz durum çok kötüydü, yaklaşık 15 saat geçmişti ancak kimsenin ulaşamadığı enkazlar vardı. Hava çok soğuktu, eksi 18 dereceleri gördük. Ben 53 gün boyunca bölgede kaldım. İlk 10 gün boyunca Hatay’dan haberimiz yoktu, biz de olay yerine gittik, Hatay’ı gördük. İletişim sıkıntısı yaşadık, telefonlarımız çekmedi. Daha sonraki günlerde durum biraz daha düzeldi. Yan sokağımda ne olduğundan haberim olmadığı zamanlar oldu. Diğer meslektaşlarımızla aramız çok iyiydi, yoğun bir dayanışma oldu. Internet konusunda, haberde birbirimize yardım ediyorduk. O konuda bence medyanın kendi içerisinde de halka karşı da iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum."Bünyamin Aygün: “Ekiplerimiz, gazetecilikten önce ‘biz insanız’ dediler”Deprem sürecinde sahada görev alan ekiplerin koordinasyonunu gerçekleştiren ve aynı zamanda Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi olan Demirören Medya Görsel Medya Direktörü Bünyamin Aygün, deprem sürecinde gazetecilerin meslekleri bir yana insan olarak hareket ettiklerini belirtti. Aygün, "Çok ciddi bir gazeteci ekibiyle depremin ilk gününden itibaren deprem bölgesindeydik. Hala da ekiplerimizin bir kısmını bölgeden çekmedik. Belki otosansür uygulayan meslektaşlarımız olmuştur, bu sahadaki muhabirin inisiyatifinde olan bir şey ama biz hiçbir zaman bizim için şunu yap bunu yap diyerek zorlamadık. Depremde iki ay boyunca saha olan arkadaşlarımıza hiç müdahale etmedik. Öyle bir sinerji oluştu ki Demirören Medya ekibi olarak bölge halkıyla ekip bütünleşti. Ekiplerimiz, gazetecilik bir yana ‘biz insanız’ dediler. Kimin neye ihtiyacı varsa ekiplerimiz önce o sorunu çözmeye çalıştılar. Tarihte eşine az rastlanır bir etik gazetecilik örneği sergiledik. Ana akım medya olmanın hakkını vermeye çalıştık. Deprem olduğunda 37  ekiple yola çıktık. Her ekip en az iki kişiydi. CNN Türk ve Kanal D ortak yayın yaptık ve ilk yirmi gün on sekiz saat aralıksız yayında kaldık. Mubirlerimiz bu iki ay boyunca yüzlerce haber yaptı" ifadelerini kullandı.Merve Tokaz: "Hem depremzede hem de muhabirdik"6 Şubat Kahramanmaraş depreminde sahada görev alan CNN Türk muhabiri Merve Tokaz, deprem bölgesinde temel ihtiyaçların karşılanması noktasında gazetecilerin önemli bir işlevi yerine getirdiğini belirtti. Bölgede yaşadıklarını anlatan Tokaz şu ifadeleri kullandı: “Bizler uykumuzda bile bir gözümüz ve bir kulağımız açık oluyoruz. Deprem bunu bize tekrar göstermiş oldu. O saat pek çok insanın uyuduğu bir saatti ve biz bir refleks gösterdik, sahaya indik. Deprem bölgesine ayağımızı bastığımızda hem depremzede hem muhabirdik. Günün 24 saatini oradaki insanlarla geçiriyorsunuz, orada yemek yiyorsunuz, onların yaşadıkları felaketi içselleştiriyorsunuz. Vicdanınızla hareket etmek zorundasınız. Bize eksikler, ihtiyaçlar ne ise her şeyi olduğu gibi aktarın denildi. Oradaki depremzedeler ne yiyorsa biz de onlarla beslendik. Duş, tuvalet ihtiyacımızı oralarda karşıladık. Belli bir noktadan sonra oradaki insanlarla aranızda bir bağ oluşuyor. Deprem bölgesinde 64 gün kaldım. Yayından sonra iki tercihiniz var, ya araca geçip dinleneceksiniz ya da depremzedelerle konuşacaksınız. Böyle bir acıda moral vermeniz mümkün değil ancak o süreçte onların elini tutmak, göz yaşlarını silmek, sarılmak çok kıymetliydi. İnsanların da en çok buna ihtiyacı vardı. Böyle olduğu zaman aramızda doğal bir bağ oluştu. Her şeyden önce onlardan biri olduğunuzda izleyicideki karşılığı farklı oluyor. Bu süreçte resmi makamlarla iletişimimiz oldu ve eksikliklerle ilgili ihtiyaçları aktarabiliyorduk.Gazetecilik her meslekte olduğu gibi fedakârlık ister, çok az uyudum ama oradaki insanların hayatlarına dokunduğunuz zaman doğru nokta burası diyorsunuz. Olumlu tepkilerin yanında vicdan rahatlığı da oluyor."Kaynak için: Haber Üsküdar

28 MAR 2023

Üsküdar İletişim'de gazeteciler yavaş gazetecilik deneyimlerini paylaştı

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın verdiği Gazetecilikte Yeni Yaklaşımlar dersi kapsamında gazeteciler Nida Dinçtürk ile Dicle Baştürk, Fikritakip deneyimlerini paylaştılar.Kurdukları haber sitesinde arşiv haberciliği yaparak güncel ve önemli konuları kronolojik olarak ele alan gazeteciler Nida Dinçtürk ile Dicle Baştürk, Gazetecilikte Yeni Yaklaşımlar dersine katılarak yaptıkları yavaş gazetecilik pratiğini anlattılar.Gazeteci Nida Dinçtürk: "Fikritakip bilinci oluşturmak gibi bir misyon edindik"Fikritakip projesinin ortaya çıkış serüvenine ve gazetecilerin haber yazmada yaşadıkları sorunlara değinen gazeteci Nida Dinçtürk; “Türk halkı olarak her zaman balık hafızalı olmakla eleştiriliriz. Ben çok büyük bir eksiklik hissetmeye başladım. Ajanstan bir haber çektiğiniz zaman elinize sadece bir parça geçiyor. Halbuki bu haber parçasının çok büyük bir arka planı var. Siz o geçmişi hatırlatmakla ve haber için uygun bir giriş yazmakla mükellefsiniz. Bir taraftan dijital medyanın önceliği hıza dönüştüğü için günde kaç tane haber girdiğinizle ölçülüyor başarınız. Böyle olunca ben haberin arka planını, dahil olduklarını anlatma tarafında büyük eksiklikler yaşadığımızı fark ettim. Bir giriş paragrafını yazmak için bile araştırmalar içinde kayboluyorsunuz. Bir bilginin birden fazla şekilde yazıldığı, değişikliklerin olduğu bir kaos ortamı var. Önce bu durumu kabul ettik ve öyle devam ettik. Sonrasında bu sorunun çözülmesi gerektiğiyle yüzleştik. Sosyal medyanın en büyük problemi yanlış bilginin yayılması. Haber parçalarının da dağınık olması toplamda büyük bir problem. Fikritakip projesi de benim kişisel deneyimimde acı çektiğim bir yeri çözebilmek için düşünerek yola çıktığım bir projeydi” dedi.Dicle Baştürk: "Çoğu haber sitesinin birbirinin kopyası olduğunu görüyoruz"Gazeteci Dicle Baştürk, projeye hakkındaki fikirlerini şu sözlerle dile getirdi: "Günlük hızlı haber tüketiminde çoğu haberi son dakika olarak giriyoruz. Sonrasında ayrıntılar geliyor, onları ekliyoruz. Ama o ayrıntılar sadece birkaç cümleden ibaret kalıyor. Çoğu haber sitesinin birbirinin kopyası olduğunu görüyoruz. Hiçbir haberde maalesef olayın arka planı yok, fikri takibi yok ve sindirerek haber tüketmek lüks hale geldi. Ben de bu işi yaparken hem çok zorlanıyorum. Bu proje gelince çok sevinmiştim. Yahu şu konuyla ilgili ne olmuştu diyerek dönüp bakabildiğim bir kaynak haline geldi fikritakip. Kahramanmaraş merkezli depremde olayın ilk üç gününde ne olduğunu, ilk hafta ne olduğunu arkadaşlar oturup saat saat bu haberleri güncellediler ve kronolojik olarak olayın hikayesini çıkarttılar. Bir nevi haberin vikipedisi olmaya çalışıyoruz. Bu anlamda çok cazip bir hale geldi.”Süleyman İrvan: “Türkiye'de yüzeysel habercilik yapılıyor”Prof. Dr. Süleyman İrvan, yüzeysel habercilik sorunuyla ilgili düşüncelerini ve sorusunu şu sözlerle aktardı: “Türkiye’de yüzeysel habercilik yapılıyor. Hızlıca ve yüzeysel olarak verilip geçilen bir habercilik yaygınlaştı. Aslında Türkiye'de günlük olarak çok fazla haber yapılıyor. Günlük üretilen haber sayısı çok yüksek ama içeriğe bakıldığında yüzeysel ve haberler birbirine benziyor. Ajansların haberleri bile birbirine benziyor, burada bile farklılaşma yok. Dolayısıyla bir arka plan bilgisi yok. Toplumun ilgisizliği midir? Hız mıdır? Gazeteciliği bu yöne iten?” Gazeteci Nida Dinçtürk, bu soruya şu cevabı verdi: "Ben toplumun ilgisizliğinden önce gündemin çok hızlı değişmesinin etkisi olduğunu düşünüyorum. Gündem değişmesi dijital medyayla ilgili ve dünyanın tamamında böyle. Türkiye’de ekstra gündemin dönem dönem manipüle edildiğini söyleyebiliriz. Bazen gerçekten siz de fark ediyorsunuzdur, kendi hayatımızı doğrudan etkileyecek meseleleri konuşmak yerine bir anda çok tuhaf açıklamaların peşinde koşup onları tartışmaya başlayabiliyoruz. Fikritakibin biraz misyonu da buydu. Gündemi doğru yerde tutmaya çalışmak. Bu olurken bu da oluyordu ama biz bunu tartışıyordukm meselesini de hatırlatmaya çalışıyoruz. Toplumun ilgisizliğinden ziyade ben gündem meselesinin çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum. İnsanlar artık haberlere ilgilerini kaybediyorlar. Ya da içeriklerin uzunluğu nedeniyle tüketmekte tembel davranıyoruz. Burada ben haber tüketicilerinin davranışlarına kusur bulmaktan önce hep biz neyi problemli yapıyoruz bu taraftan bakıyorum. Bizim bu sistemi sağlıklı bir zeminde tutmamız gerekiyor. Geliştirdiğimiz projeler buna katkıda bulunmalı."Dicle Baştürk: "Haber sitelerinin yönetim tarzının etkisinin olduğunu düşünüyorum"Konuya farklı yerden bakan Dicle Baştürk, “Ben yönetici pozisyonundaki gazetecilerin hızlı ve yüzeysel haber tüketimine çok büyük etkileri olduğunu düşünüyorum. Bu dijital ve hızla gelişen gündemde Google Analitik verileriyle hareket ediyorlar. Bir siteye 5 saatte 20-30 haber birden girmemizi istiyorlar. Bu da 1 saatte 4-5 haber gireceksem beni haberlerin üzerine çok da fazla düşünmeden, arka planına inmeden hızlı hızlı haber yazmaya zorluyor. Bu nedenle haberlerin çok yüzeysel olduğunu görüyoruz.” diyerek haber sitelerinin yönetim tarzının etkisinin büyük olduğunu dile getirdi.Dicle Baştürk: "Gündemden çok fazla uzaklaşmadan tazeliği de koruyarak okuyucuların ilgisini çekmek gerekiyor"Fikritakip haber sitesinde yayımlanan Kızılay dosyasının yazım sürecine değinen Dicle Baştürk, “Kızılay çadır satışı ilk patladığında Kızılay’la ilgili son dönemde, kurumda usulsüzlükler yapıldığına ilişkin haberler geldi aklıma. Bu konu hakkında dosya hazırlayalım dedik. Bir yandan da Kızılay’ın ne kadar gündemde kalacağını da tartışıyorduk. Çünkü gündemi de yakalamak gerekiyor. Ben de 3-4 günde hızlıca toparlamaya çalıştım. Hazırlanması, sunulması ve teyit edilmesi yaklaşık 5-6 günümü aldı. Burada yavaş gazeteciliğinin en önemli dezavantajlarından biri de gündemden çok fazla uzaklaşmadan, tazeliği de koruyarak haberi okuyucuların ilgisini çekecek biçimde sunmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.Nida Dinççtürk: “Web sitelerindeki içerikler çok okunmuyor, sosyal medyadaki trafik daha yüksek”Dosyaların okunma durumu ve istatistikleri sorulduğunda, sosyal medyadaki trafiğin gerisinde kaldıklarını belirten gazeteci Nida Dinçtürk,“Dosyaları yeni yayınladığımızda ilgi çekiyor. Fakat onunla beraber çok uzun süreye yayılan dosyalarda biz yayımlayıp bırakmıyoruz. Olayla ilgili gelişmeler yaşanmaya devam ettikçe haberi güncelliyoruz. Yaptığımız dosyalardan avukat arkadaşlarımızın ya da STK’larda çalışan arkadaşlarımızın iddianamelerini yazarken faydalandıklarını duyuyoruz. Bu tip dosyalar çok daha spesifik olduğu için dosyaların okunurluğu çok fazla değil ama Kızılay, deprem, orman yangınları gibi dosyalar ilgi çekiyor. Tabii artık insanlar web sitelerinden içerik okumaktan çok hoşlanmadıkları için her zaman sosyal medyadaki trafik daha yüksek” sözlerini kullandı.Kaynak için: Haber Üsküdar

15 MAR 2023

Demirören Görsel Medya’dan gazeteciler deprem sürecinde yaşadıklarını paylaştılar

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından verilen Gazetecilikte Yeni Yaklaşımlar dersi kapsamında Milliyet gazetesi ile Demirören Görsel Medya’da çalışan muhabirler depremin ilk gününden itibaren sahada yaşadıklarını paylaştılar.Demirören Görsel Medya Direktörü ve aynı zamanda Üsküdar İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Bünyamin Aygün tarafından organize edilen etkinlikte Demirören Medya’da çalışan gazetecilerden Uğur Yıldırım, Cemal Yurttaş, Hakan Akgün, Hüseyin Altun ve Umut Ünver, derse katılarak deprem sürecinde yaşadıkları deneyimleri öğrencilerle paylaştılar.Bünyamin Aygün: "Demirören grubu olarak 37 muhabirimiz ikinci günden itibaren deprem bölgesindeydi"  Deprem sürecinde Demirören Medya grubu muhabirlerini organize eden gazeteci Bünyamin Aygün, sürecin başlangıcını şöyle anlattı: “Deprem sabana karşı 4.17’de olmuştu, 4 buçuk gibi Hakan Akgün beni aradı, ne yapıyoruz diye sordu. Ben bir kişi gitsin dedim ama depremin bu kadar büyük olduğunu kestiremedik. Saat 5 gibi sanki deprem daha büyük, Cemal Yurttaş da gitsin dedim. Saat 6 gibi depremin boyutunu öğrenince artık bütün ekipleri deprem bölgesine gönderdik. Şu malzememiz var mı, bu var mı diye bakmadık, muhabirlerimizi bölgeye gönderdik. Demirören grubu olarak 37 muhabirimiz ikinci günden itibaren deprem bölgesindeydi.   Uğur Yıldırım: "Depremin ilk günü babamı hastaneye bırakıp yola çıktım"Deprem sürecinde yaşadıklarını paylaşan Demirören Medya muhabiri Uğur Yıldırım şunları söyledi: “Depremin ilk günü babamı hastaneye bıraktıktan sonra yola çıktım. Adana ve Adıyaman hava limanlarında ilk gün sıkıntı olduğu için Elazığ’a indim. Elazığ’dan bir kiralık araçla 20 saate yakın bir yolculuk sonunda Hatay’a ulaştım. İlk günlerde Hatay’a girmek çok sıkıntılıydı. Çok yoğun bir araç konvoyu vardı. Şehirden kaçmaya çalışanlar, şehire girmek isteyenler nedeniyle yol çok kalabalıktı. Depremde yaşanan kırılmalar nedeniyle otoban iptal durumdaydı, Nurdağı’ndaki viyadük çökmüştü. Yollarda derin yarıklar vardı. Hatay’a ulaştığımda zaten gece yarısıydı, elektrik yoktu, bu zor koşullarda yardım ekipleri de Hatay’a ulaşmak için zorluk çektiler.” Antakya’da 25 gün kaldığını ifade eden Uğur Yıldırım, giderken yanınıza neler almıştınız sorusuna şu cevabı verdi: “Bir muhabir kriz bölgesine giderken temel ihtiyaçlarını yanına alması gerekir. Bunu yapmazsa zaten ikinci gün iptal olur. Yolda büyük miktarda erzak aldım, benden önce bölgeye ulaşan arkadaşlar için de erzak aldım. Benzini fulledim. Bir miktar da bidonlar içinde benzin aldım. Yedek bataryalar vardı, battaniye vardı, kıyafet almıştım. 3-4 gün böyle idare ettik. STK’lar bölgeye geldikten sonra biz de diğer depremzedeler gibi bu STK’ların kurdukları aşevlerini kullanmaya başladık. Zaten Hatay’da 20 gün para geçmedi. Bir şey satın alabileceğiniz açık bir market yoktu yani.”Cemal Yurttaş: “Fotoğraf çekerken gözle gördüklerim fazla etkilemiyor ama o arkada duyulan sesler, feryatlar bayağı acı vericiydi”     Milliyet gazetesi foto muhabiri Cemal Yurttaş da deprem sürecine ilişkin şunları anlattı: “Deprem sabahı beni Hakan Akgün aradı, dedi ki deprem oldu. Bu kadar büyük bir felaket olduğunu tahmin etmemiştim. Uyandım, twitter’a baktım. Çok büyük bir deprem olduğunu anladım. Hemen bir muhabir arkadaşımla İstanbul’dan Antakya’ya 17-18 saatte ulaştık. İlk gittiğimizde geceydi, yağmur yağıyordu, hava soğuktu. Etrafta insanlar geçiyordu ama ortalık zifiri karanlıktı. Şehir, bilgisayar oyunlarındaki hayalet şehir gibiydi. İlk olarak devlet hastanesinin enkazına gittik, araba farıyla aydınlattık, insanlar vardı enkazın başında. İlk 2-3 gün trafik çok yoğundu, şehirde araçla dolaşmak neredeyse imkansızdı. Ben 14 gün kaldım ilk gittiğimde, sonra İstanbul’a geldim, bir hafta sonra tekrar deprem bölgesine gittim. Bu sefer de Antep üzerinden Kahramanmaraş ve Adıyaman bölgelerine gidiyorum. Bu ikinci gidişimde muhabir arkadaşımla çadır kentleri geziyoruz. İnsan hikayelerini haberleştiriyoruz.” Bu süreçte haber yaparken en çok nelerden etkilediniz şeklindeki soruyu cevaplandıran Cemal Yurttaş şunları söyledi: “Beni etkileyen şey şu oldu. Fotoğraf çekerken aslında mekanik bir şey yaptığım için gözle gördüklerim fazla etkilemiyor ama o arkada duyulan sesler, feryatlar bayağı acı vericiydi.”Hakan Akgün: “Depremin ilk günü Malatya’yı görünce şok geçirdim”Milliyet gazetesi muhabiri Hakan Akgün deprem sürecinde yaşadıklarını şöyle aktardı: “Ben aynı zaman da Demirören Görsel Medya’da da çalışıyorum. Depremin ilk günü yola çıkan ilk ekiplerden birisiydik. İlk olarak Hatay’a doğru yola çıkmak istedik. Fakat yolların durumu çok kötüydü. İlk olarak Malatya’ya gittim. 10 gün boyunca Malatya’da kaldım. Daha sonra Gaziantep’e geçtim. Son olarak da Hatay’a geçtim. Hatay’da bir hafta kaldıktan sonra İstanbul’a dönüş yaptım. Birkaç sonra da tekrar deprem bölgesine döndüm. İlk gittiğimde 21 gün kalmıştım bölgede. Şimdi de 8 gündür buradayım. Ben Hatay bölgesinde görevliyim ama İslahiye’ye bir mezarlık çekimi için geldim, geri döneceğim Hatay’a. Hatay’da daha çok tarihi mekanlara bakıyorum, camilere, kiliselere bakıyorum.” Deprem bölgesine ilk ulaştığınız günkü atmosfer nasıldı şeklindeki soruyu cevaplayan Hakan Akgün şunları söyledi. “Sabah depremi öğrendikten sonra Bünyamin Aygün’ü aradım. Hemen yola çık dedi bana. Bir muhabir arkadaşımla yola çıktık. Hatay’a gitmek istiyorduk, fakat yollar çökmüştü, bizim de o gece bir yere ulaşıp fotoğraf geçmemiz gerekiyordu. Bu nedenle Malatya’yı tercih ettik. Kayseri üzerinden Malatya’ya geçtik. Müthiş bir kar yağışı vardı Kayseri’de. Arabamız yolda kaldı, kendi çabalarımızla aracımızı çıkardık ve Malatya’ya devam ettik. İlk gördüğüm yer Malatya’ydı. Depremin ilk günü Malatya’yı görünce şok geçirdim. İkinci deprem de olmuştu biz ulaştığımızda. Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedim gördüklerim karşısında. Malatya’yı yıkan ikinci deprem olmuş. Ama onun da şöyle bir etkisi olmuş. İlk depremde insanlar evlerinden çıkmış, ikinci deprem binaları yıkmış ama can kaybı bu nedenle daha az olmuş.”          Uğur Yıldırım: “Önce insanız sonra gazeteci”Siz deneyimli bir gazetecisiniz, böyle durumlarda önce ne yapmamız gerekiyor, nasıl davranmamız gerekiyor şeklinde Bünyamin Aygün’ün sorusunu cevaplayan Yıldırım, “Önce insanız, sonra gazeteciyiz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir şeyin kaldırılması gerekiyorsa önce onu kaldırıp sonra fotoğraf çekiyorum, birisine yardım edilmesi gerekiyorsa önce yardım edip sonra işimi yapıyorum. Ama bu anlık bir şey. Eğer enkazın üzerindeki arama kurtarma ekibi zayıfsa tanıdığım bütün STK’ları, arama kurtarma ekiplerini arayıp yardım etmelerini istiyorum. Profesyonel bir ekibe ihtiyaç var diyorum. Bu konuda bile elimden gelen her türlü yardımı yapmaya çalışıyorum.”Hüseyin Altun: “İlk çektiğim karelerde elim titredi”,Milliyet gazetesi magazin muhabiri Hüseyin Altun da deprem sürecinde bölgeye giden gazeteciler arasında yer alıyor. Hüseyin Altun, bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ben Milliyet’te magazin gece muhabiriyim. Depremden birkaç gün önce İstanbul’da galalar vardı, onları haber yapıyorduk. Deprem olduğunda biz gideceğimizi tahmin etmiyorduk, diğer ekipler vardı. İlk hafta depremi gazeteden takip ettik. Sonrasında bizim de gideceğimizi öğrenince biz de ilk olarak alışverişimizi yaptık. Erzak aldık, battaniye aldık. Ben Umut abiyle beraber Hatay’a gittim. 6-7 gün boyunca arabada yattık. Gece varmıştık Hatay’a. İlk başta bir şey idrak edememiştim. Sabah deprem bölgesine doğru gittiğimizde felaketin büyüklüğünü görmüş oldum. Tabii bir şok yaşadım. Bir hafta önce İstanbul’un renkli caddelerinde, galalarda, konserlerde gezerken, birden kendimi gerçek hayata adapte etmek kolay olmadı. Biz genelde eğlenceli şeyler çekiyorduk. Aksiyon vardı ama eğlenceli aksiyonlardı. Bu sefer tamamen acının içinde olunca, ilk çektiğim karelerde elim titredi. Zor bir süreçti, ilk kez böyle bir göreve gidiyordum. Maskeli balodan hayatın gerçeklerine doğru gidince biraz tökezledim ben de.”    Umut Ünver: “Hatay’ı görünce çok büyük bir felaket yaşadığımızı anladım”“Ben de Hüseyin Altun gibi magazin muhabiriyim” diyerek konuşmasına başlayan Milliyet magazin muhabiri Umut Ünver sözlerini şöyle sürdürdü: “Depremden 6 gün sonra Cumartesi sabahı Hüseyin’le birlikte deprem bölgesine ulaştık. 20 gün Hatay’da kaldım. Bizim için zor bir süreçti. İlk gittiğimizde gece olduğu için bir şey anlamadık ama sabah kalktığımızda fark ettik ki Hatay’ın neredeyse tamamının yıkıldığını gördük. Biz dört magazin muhabiri birlikte gitmiştik. Hatay’ı görünce çok büyük bir felaket yaşadığımızı anladım. Oraya gitmeden, sadece haberlere bakarak ne olduğunu idrak edemiyorsunuz. İnsanların acısını paylaşıyorsunuz ama oraya gittiğinizde durum çok farklı oluyor. Sonuçta hepimiz insanız. Bir gazeteci olarak elbette olanı biteni görüntülemek lazım, çaba sarfetmek lazım ama tabii ki insanlık daha ağır basıyor. Enkaz altından çıkarılan çocukları görüyorsunuz, enkazın başında annelerinin feryatlarını dinliyorsunuz. Zor bir süreçti bizim için.”Kaynak için: Haber Üsküdar

22 ŞUB 2023

Gazetecilik Bölümü mezun öğrencileriyle buluştu

Gazetecilik Bölümü mezun öğrencileriyle buluştuÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyeleri, mezun öğrenciler ile dış paydaş toplantısı gerçekleştirdi. Çevrimiçi olarak yapılan toplantıda mezunlar, Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği ile yeni iş imkânları hakkında bilgilendirildi. Toplantının devamında ise mezun öğrenciler aldıkları eğitime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Zoom uygulaması aracılığıyla 22 Şubat'ta düzenlenen mezunlarla paydaş toplantısına Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, bölüm öğretim üyeleri Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Araştırma Görevlisi Selin Maden, Araştırma Görevlisi Atila Erdemir ile mezun öğrenciler Ayça Aybüke Kurt, Berika Aktaş, Hilal Büyükyavuz, Abdullah Keleş, Aleyna Yıldırım, Bensu Akdoğan, Feyza Ağırtmış ve Şule Akdağ katıldı.“Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği mezunlarımız için yeni istihdam olanaklarına kapı aralıyor"Paydaş toplantısının açılış konuşmasını yapan Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, 1 Şubat 2023 tarihinde Rresmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Resmi İlan ve Reklam Yönetmeliği hakkında bilgiler verdi ve mezunların iş ilanlarını takip etmelerine yönelik önerilerde bulundu. Konuşmasında ulusal düzeyde yayımlanan gazetelerin internet sitelerinin yanı sıra, haber sitelerinin ve yerel gazetelerin internet sitelerinin de mezunlar için yeni istihdam olanakları sağladığını vurgulayan Prof. İrvan, “Hem yerel hem de ulusal medya kuruluşlarında iş ilanlarıyla karşılaşıldığında birbirimizi haberdar edelim, doğan iş fırsatlarını iyi değerlendirelim” dedi.Prof. Dr. İrvan, "Aramızda farklı dönemlerde mezun olan öğrencilerimiz var. Sizlerden bu fakülteden aldığınız eğitimin artılarını ve eksilerini duymak istiyoruz. Sizlerin önerileri verdiğimiz eğitimin iyileştirilmesi için çok önemli” diyerek sözü mezun öğrencilere bıraktı.Mezunların eğitime ilişkin önerileri dinlendiMezunlar paydaş toplantısında yaptıkları konuşmalarda aldıkları eğitimden memnun olduklarını, öte yandan bazı konularda eksiklikler hissettiklerini ifade ettiler. Eğitim süresince gazetecilik alanında daha fazla pratik yapılması gerektiğini söyleyen mezunlar, alanda kullanabilecekleri Indesign, Photoshop gibi bilgisayar programlarının öğretilmesine daha fazla ağırlık verilmesinin iyi olacağını ifade ettiler. Bazı mezunlar, dijital pazarlama ve sosyal medya yöneticiliği gibi alanlarda dersler olması gerektiğini belirttiler.Kaynak için tıklayınız.

12 ŞUB 2023

Üsküdar İletişim'den deprem haberciliği rehberi

Üsküdar İletişim'den deprem haberciliği rehberiÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenleri bir araya gelerek sosyal medya kullanıcıları ve gazeteciler için 30 maddeden oluşan ‘Deprem Haberciliği Rehberi’ hazırladı. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, “Yüzyılın Felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremlerinde sosyal medyanın etkin şekilde kullanıldığını belirtti. Doğru kullanımı teşvik etmek amacıyla hazırlandıGazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın girişimiyle hazırlanan rehberde, sorumlu ve etkili biçimde kullanıldığında sosyal medya platformlarının depremde nasıl işe yarayabileceğinin ortaya çıktığı vurgulandı. Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Elbette yaşadığımız bu deprem sürecinde sosyal medyada iyi kullanımlar olduğu kadar kötü kullanımlara da rastladık. Medya kuruluşları da daha ilk günden itibaren insan kaynaklarını deprem bölgesine kanalize ederek deprem haberciliği yapmaya başladı. Biz, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim elemanları olarak, yaşanan deneyimlerden de hareketle sosyal medya ile geleneksel medyanın daha doğru kullanılmasını teşvik etmek amacıyla bu rehberi hazırladık” ifadelerini kullandı.Rehber 30 maddeden oluşuyorÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenleri tarafından sosyal medya kullanıcıları ve gazeteciler için hazırlanan ‘Deprem Haberciliği Rehberi’ şu maddelerden oluşuyor:1.    Sosyal medyanın gücünün farkında olalım. Sosyal medyadan yapılan yardım çağrılarıyla çok sayıda canın kurtarıldığını unutmayalım.2.    Depremi Amerikalılar yaptı, depremi bilen kâhin gibi bilimsel değeri olmayan paylaşımlar yapmamak, yapılan paylaşımları yaymamak gerekir. 3.    Önceden meydana gelen başka bir depreme ilişkin görüntüler yeniymişçesine sosyal medyada paylaşılmamalıdır.4.    Sosyal medyada paylaşılan fotoğraf ve videolarda gerçekliği bozacak şekilde ekleme, çıkarma, kolaj veya montaj gibi oynamalar yapılmamalıdır.5.    Sosyal medya paylaşımlarında ve haberlerde nefret söylemi içeren, kışkırtıcı, ötekileştirici, ayrıştırıcı ifadeler kullanmamaya özen gösterilmelidir.6.    Depremde yardımları kolaylaştırmak için kullanılan hashtag’ler, takipçi kazanmak amacıyla ilgisiz paylaşımlarda kullanılmamalıdır. Bu paylaşımlar yardımları sekteye uğratmaktadır.7.    Sosyal medyada yardım ekiplerinin yönlendirilmesi amacıyla paylaşılan içeriklerin doğru ve güncel olmasına özen gösterilmelidir. Sonuç alınmış paylaşımların silinerek tekrar dolaşıma girmesi engellenmelidir.8.    Sosyal medyada, gerçek yardım kuruluşlarını taklit ederek oltalama yöntemiyle yardım çağrıları yapanlara karşı dikkatli olunmalı, bu hesaplar tespit edilir edilmez engellenmeleri için sosyal medya platformlarıyla iletişim kurulmalıdır.9.    Sosyal medyada, normal dönemlerde makul karşılanabilecek şekilde takipçi toplamak, beğeni almak gibi amaçlarla sansasyonel paylaşımlar yapmamak gerekir.10.    Sosyal medyada, sahada haber yapan gazetecilere yönelik linç girişimleri çokça yaşanmaktadır. Bu tür girişimlere destek verilmemelidir.11.    Yaralı ya da enkazdan kurtulan çocuk fotoğraflarının ve videolarının sosyal medya platformlarından paylaşılmasının ve bu çocukların sembol haline getirilmesinin yaşadıkları travmayı ömür boyu atlatamamalarına yol açabileceğini unutmayalım.12.    Yalan haberlerin daha hızlı yayıldığının farkında olalım ve teyit edilmemiş haberleri paylaşmaktan kaçınalım.13.    Göçük başında yakınlarının enkazdan kurtarılmasını bekleyen insanlarla konuşurken dikkatli bir dil kullanılmalı, ne hissediyorsun, acı var mı gibi moralleri daha da bozucu nitelikteki sorular sormaktan kaçınılmalıdır. 14.    Depremzedelerle röportaj yaparken ve haberleri aktarırken duyarlı olunmalı, insani duygu ve değerler göz ardı edilmemelidir. 15.    Röportaj yapmak istediğiniz, mikrofon uzattığınız insanlarla, öncelikle kimlik bilgilerimizi paylaşalım, orada bulunma ve onlarla görüşme amacımız konusunda kendilerine bilgilendirme yapalım. 16.    Yakınları vefat etmiş insanlara baş sağlığı dileyelim ve üzüntülerimizi bildirelim, ama acınızı anlıyorum, bunlar geçecektir, her şey düzelecektir gibi ifadeler kullanmayalım. 17.    Yakınları halen göçük altında olan insanlara mikrofon uzatırken çok dikkatli davranalım ve mümkünse bu röportajları canlı yayın esnasında yapmayalım. Acılı insanlar istemeden başlarına dert açacak ifadeler kullanabilirler. 18.    Depremde hayatını kaybedenlerin görüntülerini ve özellikle de yüzlerini gösteren görüntüleri vermekten kaçınmak gerekir. Çünkü bu görüntüler en başta vefat eden kişinin yakınlarında kalıcı travmalara yol açabilmektedir. 19.    Deprem gibi travmatik olaylara ilişkin yayınların izleyiciler ve okuyucular üzerinde etkileri olacağını hesaba katmak gerekir. Travmatik görüntülerin insanlarda merhamet yorgunluğuna yol açtığını unutmamalıyız. 20.    Deprem haberlerini sayılara indirgemek, hemen her saat başı ölü ve yaralı sayılarını vermek bir süre sonra insanlarda duyarsızlığa yol açmaktadır. Ölenlerin birer insan olduğunu, istatistikten ibaret olmadığını dikkate almak gerekir.   21.    Depreme ilişkin haberleri verirken, görüntülere müzik ekleyerek dramatikleştirmek ve fotoğrafları hikâyeleştirmek doğru değildir. Haberler duygu değil bilgi temelli olmalıdır. 22.    Göçük altında bulunan insanlarla, habercilik uğruna sağlıklarını tehlikeye atacak şekilde gereksiz temas kurmaya çalışmayalım; oksijen kaybına yol açmamak için kurtarılmayı bekleyen kişileri konuşmaya zorlamayalım.23.    Resmî açıklamalar ve güvenilir kaynaklar dışında yapılan açıklamalara itibar etmemek gerekir.24.    Sosyal medyada paylaşılan görüntüleri teyit etmeden haberlerde kullanmamak gerekir.25.    Olanı biteni objektif biçimde aktarmak için çaba göstermeliyiz. En kötü gazetecilik, gerçeği çarpıtan gazeteciliktir. Bu tür gazetecilik hem halkın bilgi alma hakkına hem de mesleğin itibarına zarar verir. 26.    Başvurulacak haber kaynaklarının konunun uzmanı kişiler olmasına dikkat etmeliyiz. 27.    Gazetecilerin ve sosyal medya kullanıcılarının yayın yaparken kendilerini ve başka kişileri tehlikeye atacak davranışlardan kaçınmaları gerekir.28.    Medya doğru şekilde haber yaptığında aksaklıkların hızla düzeltildiği defalarca görülmüştür. İhtiyaçları ve yanlış uygulamaları uygun bir dille haber yapmaktan kaçınmamalıyız.  29.    Sadece sorunlara değil, çözümlere de yoğunlaşmak gerekir. Olası çözüm önerilerini haberleştirerek sahadaki ekiplere daha fazla yardımcı olmak mümkündür.30.    Haber yapma sürecinde enkaz kaldırma ve göçük altından can kurtarma çalışmalarına engel olunmamalı. Canlı yayında hayat kurtarma görüntüleri verebilmek için çalışmaların aksatılmamasına özen gösterilmeli.  Kaynak için tıklayınız.

Üniversitemizle ilgili “AKLINDA NE VARSA” bize sor!