Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a İstanbul TÜYAP kitap fuarında yoğun ilgi…

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, pandemi nedeniyle gerçekleştirilemeyen ve iki yıl aradan sonra bu yıl 39’uncusu gerçekleştirilen TÜYAP Uluslararası Kitap Fuarında okurları ile bir araya geldi. ‘Psikoloji Sohbetleri’ konulu söyleşi gerçekleştiren Tarhan, kaleme aldığı kitapları okurlarına imzaladı. Renkli görüntülerin ortaya çıktığı programda Tarhan’a ilgi ise oldukça yoğundu.  

03-11 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan, yurt içi ve yurt dışından 1000’e yakın yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katıldığı 39’uncu Uluslararası TÜYAP Kitap Fuarı kitapseverlere kapılarını açtı.

“Modernizm evliliğin yaşam felsefesini değiştirdi”

Moderatörlüğünü Gazeteci Şaban Özdemir’in gerçekleştirdiği ‘Psikoloji Sohbetleri’ söyleşide Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist – Yazar Prof. Dr. Nevzat Tarhan kadın – erkek ilişkisinin rekabetçi ilişki değil, tamamlayıcı ilişki üzerine oturtulması gerektiğine dikkat çekti. Tarhan; “Modernizm evliliğin yaşam felsefesini değiştirdi. Modernizm kadın – erkek ilişkisini rekabet gibi görüyor. O bağırırsa sen de ona bağır, o tabak fırlatıyorsa sen de fırlat, o vuruyorsa sen de vur o zaman ne oluyor rekabetçi ilişki olacak. Güçlü – zayıf arasındaki ilişki olunca fiziksel güçlü olan eziyor. Ondan sonra kadına şiddet niye arttı diyor. Kadın – erkek ilişkisinin rekabetçi ilişki değil tamamlayıcı ilişki üzerine oturtmak gerekiyor. Batı kültürü bunu öğretmiyor. Zaten hayata yaşam bir mücadeledir diye baktığı için hatta bizim öğrenciliğimizde tıp fakültesinde Cerrahpaşa’da okurken hocalarımızdan duyduğumuz; ‘Bebek ve çocuk mücadele içindedir, çocuk ağladığı zaman sakın kucağınıza almayın. Altı temizse, karnı toksa çocukla ilgilenmeyin.’ Bizim öğrencilik yıllarımızda profesörler bize böyle öğretti. Çocuğun sadece beyninde mutluluk hormonları, oksitosin gibi böyle bağlanma hormonları salgılanması için anne ve çocuğun ten teması yapması, emzirmeseniz bile kucağınıza almanız gerekli deniliyor.” şeklinde konuştu.

“Kişi sınır çizerse kendi özgür alanını oluşturur”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bir insanın toplumun kurallarıyla kendi sınırlarını arasındaki sınırı çizmeyi öğrenmesi gerektiğinden bahsetti. Tarhan; “Bireyselleşme, özgürlük güzel bir şeydir. Gençlerin en büyük ihtiyacı şu anda özerklik ihtiyacı, özgürleşmesi ve sorgulamasıdır. Fakat özerkleşme ayrı bencilleşme ayrıdır. Yani bir çocuk, bir genç, bir insan hem eve ait olabilir hem de özgür olabilir hem de bir gruba, bir millete, bir vatana, özgür olabilir. İkisinin dengesini kurmak çok önemlidir. Yani genellikle özgür olmak demek ipini koparmış demek gibi anlaşılıyor. Bu özgürlük değil bu sorumsuzluktur. İnsanın doğduğu ortama, ailesine, vatanına, toprağına karşı bazı görevleri vardır çünkü insan diğer canlılardan farklı olarak medeni olarak yaratılmıştır. Medeni ne demek? Aslında medeniyetin ilk başlangıcı ne zaman biliyor musun, bizim tarih kitaplarında yontma taşta tarif edilir. İlk başlangıcı yontma taş değil, ilk insanın çit yapmasıdır, kendi evini sınırlayarak komşu evlerinin sınırlarını belirlemesidir. Sosyolojik sınırlar diğer bir çittir. Bir insanın kendi şahsi sınırlarınla ailedeki insanlarla sınırlarını belirleme, toplumun kurallarıyla kendi sınırlarını arasında sınır çizebilmek, sınırı çizmeyi öğrenmesi gerekiyor. Sınır çizerse kendini özgür alanını oluşturur, orada özgür olur ama fazla kontrolcü bir eş varsa, fazla kontrolcü bir anne, baba varsa çocuğun sınırı kalmaz.” dedi.

“Türkiye’de doğum hızı, ölüm hızının altına düşmeye başladı”

Aile konusundaki kavramların değiştirilerek, kültürel psikolojik savaş yöntemi olarak uygulandığı konusuna değinen Tarhan; “Şu anda nüfusumuz yirmi otuz sene sonra artık piramit tersine dönmeye başladı. Yani artık Türkiye’de doğum hızı, ölüm hızının altına düşmeye başladı. Bu demektir ki, mesela Japonya’da nüfusun yarısı altmış beş yaş üstü inanamazsın rakam yarıya yakındır. Beş yaş üstünde %40 falan da olabilir. Bu Almanya’da da öyledir. Japonya bu konuda nüfus çok fazla artıyor diye doğumları durdurmak istemiş. Bu sefer de doğumları durdurunca pat diye bu otomobil değil ki, sosyolojik olaylar birden değişmiyor ki. Şimdi de arttırmaya çalışıyorlar, teşvik ettirmeye çalışıyorlar ama evlilik, bu çerçeve içerisinde biz aile tanımını kavramsal olarak değiştirmek hatta Konfüçyüs’e bir gün; ‘Dünyayı bir gün yeniden inşa etseniz ne yapardınız?’ diye soruyorlar. Konfüçyüs’te diyor ki; ‘Dünyayı yeniden inşa etseydim önce, kavramlardan başlardım.’ Diyor. ‘Nasıl yani, örnek verir misiniz?’ diyorlar o da; ‘Yani anne kavramı eğer sadece yediren, içiren, giydirense o annenin adını manne yapardım. Yediren içiren, giydiren değil de şefkat alan, seven, bakan olarak yeniden, o kavramı yeniden tanımlardım.’ diyor. Çünkü şu an da aile konusunda kavramlar değiştirilerek, kültürel psikolojik savaş yöntemi uygulanıyor. Nüfuzun azaltılması dünya da isteniliyor.” ifadelerini kullandı.

“Bireyselleşme dediğimiz, bencilliğe dönüşüyor”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kendi kadim doğrularımızı yeniden keşfetme ile ilgili bilimsel birikimlerin artık arttığından bahsetti. Tarhan; “Çift terapisi bizim kültürümüzde yoktur. Bizde aileye, eşlere refik, refika deniliyor. Refik, refika ne demek? Evlilikte yol arkadaşı demektir. Refik, refika, kadın ve erkek yol arkadaşı, hedefiniz var evlilik gemisine binmişsiniz, gemide yol arkadaşısınız ve bunun için birlikte beraber olmaya yemin etmişsiniz. Bu yol arkadaşlığını değiştirip sanki güçlü olanın devri olsun gibi rekabetçi ilişki olarak tanımlıyor; benim annem senin annen, benim param senin paran, benim dediğim senin dediğin, ego savaşları… Yani şu anda bu ego savaşları, bireyselleşme dediğimiz, bencilliğe dönüşüyor. Bencilliğe dönüşmemeli, yani bireyselleşme güzel bir şey, ama bencilleşme narsistik kişilik özeliğinin temel şeyidir, bu kişide en çok kendine zarar veriyor. Erkek feminizminde kadını bir kimlik ve kişilik olarak değil, bir cinsel kimlik ve cinsel rol olarak görüyor. Böyle olunca da şu anda küresel problemler çıkıyor. Bu nedenle de birçok tanımlar değiştirildi, kendi kadim doğrularımızı yeniden keşfetme ile ilgili bilimsel birikim artık arttı. Şu anda bütün dünyada mesela liselerde falan o mindfulnessler ders olarak okutuluyor, hatta idiotlar için mindfulness diye pozitif psikoloji kitabı var, hemen onu aldım. İdiotlar için, zekâsı geri zekâlılar için, mindfulness eğitimi diye kitap çıkarmışlar. Artık idiotttan vazgeçtik de normal insana, normal öğrenciye anlatabilmemiz lazım, yoksa bu fırtınaya dayanamayacağız.” şeklinde konuştu.

“Aşk evlilikte sebep değil sonuçtur”

Aşkın varlığını sürdürebilmesi için iyi bir iş birliği kurma becerisinin önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İnsan ilişkilerinde sen dili yerine ben dilini kullanmamız gerekiyor. Bence böyle, bence şöyle diye alternatif düşünce teknikleridir. Bu çoğu problemi çözüyor. Kadın için de erkek için de böyledir. Aile değerlerinin ölçekleri yapılıyor. Evdeki roller karışıyor. Anne rolü, baba rolü, çocuk rolü. Erkek iş adamı rolünde çok iyi çok başarılı fakat eş rolü sıfır. Eşiyle ilgilenmiyor. Baba rolü sıfır, çocuklarla ilgilenmiyor. Sen evlisin, sadece iş adamı rolü yeter mi? Yetmez. Artık eş rolü, baba rolünde var. Rolleri de yaşaman gerekiyor. Kadın için de geçerlidir. Kadında da rol paylaşımı eş rolü, anne olunca sadece anne rolüne sığınıyor. Kocasını ihmal ediyor. Kocası uzaklaşıyor. Mesafe artınca sorunlar çıkıyor. ‘Evlendikten bir iki sene sonra aşk buhar olur.’ derler ya aslında aşkın buhar olmasının sebebi aşıklar birden boşanıyorlar. Aşk onun için evlilikte sebep değil sonuçtur. İyi sevgi varsa eğer kaliteli bir iş birliği varsa aşk ömür boyu aşka dönüşüyor. Kaliteli iş birliği yoksa buharlaşıyor. Aşkın varlığını sürdürebilmesi için iyi bir iş birliği kurma becerisi önemlidir. Açık, şeffaf, dürüst ilişkiler gereklidir.” dedi.

“Sevginin içerisinde empati olursa o zaman sevgi güven alanı oluşturuyor”

Katılımcılardan gelen soruları da cevaplayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan ilişkilerin hepsi geliştikçe, insanın olgunluk seviyesi arttıkça ilişki seviyesinin de arttığından bahsetti. Tarhan; “Sevginin içerisinde empati olursa o zaman sevgi güven alanı oluşturuyor. Zaten sevgi olduğu zaman korku azalır. Korku azalınca güven oluşur. Onun için sevgi esastır. Sevginin önemi yoktur demiyorum. Sevgi güven oluşması içinde gereklidir. Sevgi dediğimiz zaman körü körüne sevmek diye anlaşılıyor. Halbuki içinde empati olan sevgi varsa o sevgi zaten güven oluşturuyor. Empati olmayan, koşulsuz sevgi bunun ayrımını yapabilmek için güven kelimesi var. Zaten güvenli alanı oluşturmak için sevgisiz bir evde güven olmaz ki. Herkes korkuyla yaşıyor demektir. Korkuyla bir sevgi ne kadar sürer ki? Sınıfta disiplini hoca korkuyla sağlasa hoca çıktığı zaman ortalık karışır ama hoca eğer içinde sevgi olan disiplini sağlarsa hoca bir şey söylediği zaman çocuk hoca orada olmadığı zamanda bile ona uyar. Annenin sevgisi güvenle birlikteyse çocuk annenin sevgisini kaybetmemek için anne yokken de kurallara uyar. Onun için sevgiyi biz burada sopa gibi kullanmak yerine sevgi cömert insanı olacağız, vereceğiz ama sevgiyi kaybetmekten korkacak. Korku olacak. Yani sopadan değil, sevgiyi kaybetmekten korkacak. Allah korkusunu da yanlış anlıyoruz. Takva kelimesi sakınmak demektir. Korkmak demek değildir. Türkçeye korku olarak çevriliyor. Sakınmak demek. Yanlış bir şey yapma çünkü yaratıcının sevgisini kaybetmekten korkmak demektir. Bir bebeğin annesi onu döver. Annesinin dövmesinden çekindiği için yine annesine sarılır. Yaratıcı ve insan ilişkisi de böyledir. Onun çizgisinin sınırları dışına çıkmaktan korkup ona sığındığı zaman sağlıklı ilişki kuruyorsun. Kendinle, ailenle ilişki kuruyorsun. Toplumla ilişki, vatanla ilişki, yaratıcıyla ilişki kuruyorsun. Bütün bu ilişkilerin hepsi geliştikçe insanın olgunluk seviyesi arttıkça ilişki seviyesi de artıyor. Bunun için ilişkileri sağlıklı yapabilmek önemlidir.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Tarhan söyleşi sonrasında kitap imza alanında okurlarına kitaplarını imzaladı.

İlginin yoğun olduğu buluşmada okurlar Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile sohbet etme ve fotoğraf çekilme imkânı da buldu.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)