Prof. Dr. Tarhan: “Madde bağımlılığının en büyük sebebi; yanlış arkadaş, zayıf aile”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan TGRT Haber’in canlı yayın konuğu oldu. “Madde Bağımlılığı ile Mücadele” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Madde kullanan çocuğa yaklaşım şiddet içermemeli. Madde kullananlar önce hasta sonra suçlu olarak kabul edilebilir. Madde bağımlılığının en büyük sebebi yanlış arkadaş artı zayıf aile. Madde bağımlısı kişilere neden madde alıyorsun diye sorulmaz, ne acı çekiyorsun diye sormak gerekir.” dedi.
“Madde bağımlılığının en büyük sebebi, yanlış arkadaş artı zayıf aile”
Ailede özellikle bağımlılık kurbanı olan kişilerin kendilerini, yalnız hissettiğini ve çocukluk çağı travmalarının çok fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “Şu anda 11 yaş vakalar var. Madde bağımlılığından 11 yaşındaki çocuğu yatırdığımızı biliyoruz. Tabii en çok rastladığım iki sebep var. Yanlış arkadaş artı zayıf aile. Ailede özellikle bağımlılık kurbanı olan kişiler incelendiği zaman yalnız hissediyorlar kendilerini, mutsuz hissediyorlar ve çocukluk çağı travmaları çok fazla oluyor. Şimdiler de ise sosyal destek zayıf. Sosyal destek yani bir şekilde komşuluk vardı, arkadaşlık vardı. O tarz kişileri hemen etrafını toplanıyorlardı onun yalnızlığını gideriyorlardı. Bakın bir fare deneyi var. Bir grup fareye bir kokain bağımlılığı deneyi yapılıyor. Pedala basıyor ölünceye kadar fare maddeyi içiyor. Beyindeki ödül sistemi bozuluyor, içiyor ve ölüyor. O grup fareyi alıyorlar, kendi doğal sosyal ortamlarına koyuyorlar pedallar yine orada da var. Fakat kendi sosyal ortamında olduğu zaman bütün o beraber oynadığı gezdiği dolaştığı kişiler olunca bırakıyor, pedala basmamaya başlıyor. Bağlanma bozukluğudur. Minnesota modeli var bağımlılıkta 12 adım tedavisi. O tedavinin maddelerinden birisi de kişinin yüksek bir güce inandığını hissetmesidir. Yüksek bir güce inandığını hissettiği zaman kendini yalnız hissetmiyor. Zihinsel sığınak olabilir, koruyucu melek olabilir, sağlam bir inancı varsa kişinin onun etkisiyle orada bırakmıyor kendisini mücadeleye devam ediyor. Madde kullanan çocuğa yaklaşım şiddet içermemeli.” şeklinde konuştu.
“Bireyselleşmek demek bir insanın bencilleşmesi demek değildir”
Bencilliğin artmasında bağımlılıkların ve çatışmaların ortaya çıktığına vurgu yapan Tarhan; “Nasıl yaşarsan mutlu olursun, nasıl yaşarsan tekrar depresyona düşmezsin? Kesinlikle mümkün, yatırım yapılmalıdır. Eğer mutlu olmak istiyorsanız yakın çevrenizi mutlu etmeyi başaracaksınız. Beyin mutluluk hormonu salgılıyor. O özelliğinizi kaybetmeyin. Bazıları, bazı meslektaşlar da sen önemlisin boş ver başkasını mutlu etmeyi diyorlar. Bu bencillik işte, özgüven ayrı öz beğeni ayrıdır. Bireyselleşmek demek, bir insanın bencilleşmesi demek değildir. Bencilliğin artması şu anda bağımlılıkların ve çatışmaların en büyük sebeplerinden birisidir. Ego savaşları oluyor ilişkilerde. Bütün ilişkilerde, güç savaşları, kişilik savaşları var. Böyle durumlarda kazanma değil kaybet sistemi oluşuyor. Kazanan maalesef olmuyor. Şu andaki modernizm alan mutlu olur diyor bize. Ama şu anda paylaşan mutlu olur. Veren mutlu oluyor.” Dedi.
“Sorumluluk duygusu yüksek anne babalar, çocuklarını devamlı eleştirir”
Çocuğu karşımıza alıp düzeltmek yerine yanımıza alıp birlikte yürümenin doğru olduğuna değinen Tarhan, sorumluluk duygusu yüksek ailelerin çocuklarını devamlı olarak eleştirdiğini şu sözlerle aktardı; “Çocuk eve gelirken sanki mahkemeye geliyor gibi bir duyguyla geliyor. Yine annem gelecek yine sabah kahvaltısında hayat dersi yine bir konferans yine bir vaaz... Anneden öğretmen olmaz, anneden psikolog olmaz. Bir anne, anne olmalıdır. Çocuğu karşımıza alıp düzeltmek yerine yanımıza alıp birlikte yürümek hatta birlikte dans etmek daha doğrudur. Dans iki taraflıdır. Birlikte hareket etmek gerekiyor. Birlikte hareket eder ve birlikte yol alınırsa çok şey paylaşıyorlar. Çok ortak nokta buluyorlar. İki tane hareketi var. Biri yanlış biri doğru. Yanlış hareketini düzeltmek yerine doğru harekete bak ne güzel oldu demelidir. Karne getirdi. Üç tane zayıfı var, yedi tane iyi notu var. İyi notu ne güzel yapmışsın bu üç notu nasıl düzeltiriz demek gerekiyor. Biz ne yapıyoruz bu üçü neden aldın, bak senin yediğin önünde yemediğin arkanda söylemlerini söylüyoruz. Tabii böyle olunca da çocuk da savunma duygusu uyanıyor. Sen dili oluyor. Hâlbuki çocuklarla ben dili ile konuşulur. Senin yerinde ben olsam bundan sonra böyle yaparım gibi. Anne karnındaki çocuğun bile egosu enteresan yüksektir. Benmerkezciliğin yüceltildiği insanlık tarihi hiç bu kadar yüceltilmemiştir.” dedi.
“Çocukların zihinsel esneklikleri çok yüksek”
Çocuklarla birlikte zaman geçirilince ve sohbet paylaşımı yapınca çocukların madde bağımlılığına ihtiyaç duymadığını söyleyen Tarhan; “Monolog değil de diyalog varsa çocuk madde kullanmaya ihtiyaç hissetmiyor. Bir şeye sıkışırsa, monolog olursa gelip konuşabiliyor. Böyle durumlarda dinlemek gerekiyor. Dinlemiyoruz biz, sabırsızız. Dinlemediğimiz zaman da çocuk yine konuyu açacağım bana yine bir sürü konferans verecek diye düşünüyor. Çocuk içine atıyor, arkadaşlarına anlatıyor. Hatta bir kavram vardır. Mesafesiz terk ediş diye. Aynı evdeler fakat anne kendini işe vermiş. Çocuğun altını üstünü temizliyor, yediriyor içiriyor. Kendini işe veriyor. Konuşma yok sohbet yok. Çocuk aslında duygusal ihmal yaşıyor. Nasıl vücudumuz protein, karbonhidrat almazsa; vitamin, mineral, element almazsa hastalık şekli yavaş yavaş çıkıyor. Çocuk sevgisiz kalırsa da düşünüyor. Annem beni aslında sevmiyor. Aslında seviyor annen. Duygu ifadesi yok. Sevmiyor zannediyor bu sefer duygusal ihmal oluşuyor. Duygusal ihtiyaçlarını ya televizyona veriyor ya oyuncağa veriyor. Çocukların zihinsel esneklikleri çok yüksek. Çok kolay uyum sağlarlar.”
“Hepimizin içerisinde narsistik çekirdek var”
Narsizmin özelliklerini örneklerle açıklayan Prof. Dr. Tarhan, bu kişiliğe sahip insanların sıradan olmaktan korktuklarına dikkat çekti. Tarhan; “Hepimizin içerisinde narsistik çekirdek var. Freud çok güzel söylemiş çocuklardaki narsizimi. Çocuklar dünyayı kendi etraflarında dönüyor sanıyorlar. Şizofreni dünyayı kendi etrafında dönüyor zannediyor. Savaşlar çıkıyor, yağmur yağıyor. Kendi dünyasında mutlu ama gerçeklerden kopuk. Narsis kişilerde de kişilik bozukluğu şeklinde var kendilerini özel önemli sanıyorlar. Ve hak duygusu kendilerine yönelik gibi görüyorlar. Sadece benim şartlarım olsun güç ben de otoritere ben de olsun derler. Hükmetmeyi seviyorlar. Kontrol duyguları yüksektir. Köle efendi ilişkisi isterler. Eşini yahut çalışanlarını köle olmasını ister. Mutlak itaat ister. En büyük korkuları sıradan olmaktır. Napolyon mesela meşhur narsislerden birisidir. Hükmetme hareketi var. Büyüklük duygusu ben özelim ben bir taneyim. Başarılı oldukça şişiyor. Ondan sonra ya başarı ya ölüm diyorlar. Başarısız olunca da tamamen yıkılıyorlar intihar ediyorlar. Napolyon benim mutlu oldum gün altı günü geçmez demiş. Narsist hayat olmaz çünkü sıradan olmaktan korkarlar. Övgüyle beslenirler. Narsist kişi kendinin farkında varırsa tedavi olur. Narsistle yaşamak biraz sanat istiyor, ustalık istiyor. Narsist bir kişiyle yaşıyorsanız o kişiden duygularınızı iyi korumanız lazım. Eğer bir taviz verirseniz hâkimiyet alanını devamlı genişletmek isterler. Hayır dediyseniz haklıysanız kabul eder. Hayır demeyi narsistlere karşı sınır koyacaksınız.” ifadelerini kullandı.
“Ebeveynlik sorumluluk isteyen bir iş”
Çocuklara ikna ve inandırma yöntemi ile gidilmesi gerektiğine değinen Tarhan; “İkna inandırma yoluyla gideceğiz bu da nedir çocuğa daha fazla zaman ayırmaktır. Zaman ayırmak zorundayız o zaman çocuk sahibi olmayacaksın. Ebeveynlik aslında sorumluluk isteyen bir iş. Hem özgür olacağım hem anne baba olacağım yok öyle bir şey olmamalı. Özgür olacağım, kafama göre yaşayacağım olmaz. Evlilikte biz bilinci önemli. Bu da öğrenilmesi, yatırım yapılması gereken bir şey. Şu anda biz sosyal fırtınaların olduğu bir çağda olduğumuz için eski durumları devam ettiremiyoruz. Yenilere de alışamıyoruz. Böyle harcanan bir kuşak oluyoruz. Bilimsel sağlamlıkla gideceksiniz. Ben babamdan öğrendim, annemden öğrendim yok. Burada bilimsel sağlamlık gerek daha önce anne babandan ne almış kızım yapma, oğlum yapma böyle destek olurlarmış şimdi o da yok. Anadolu’da yerleşmemize sebep olan o Osmanlı’nın kuruluşunda da Mevlana var Yunus Emre var. Yani onların öğretileri var onun üzerine inşa oluyor birçok şey. Bu şu anda yıpranıyor, kaybediyoruz. Böyle ailemiz sağlam, bize bir şey olmaz onun için aile son kale dediğimiz zaman bazen itiraz ediyor. Şu anda şu açıdan önemli bir şehir vardır koruyan sular vardır. O yıkıldığı zaman iç kale vardır o korur. Aile iç kale gibi. Şimdi sosyal normlar bozuldu. Sosyal bağımlılık baskısı deyip biz sosyal normları küçümsedik. Bunlar aslında koruyormuş. Kızım yapma, oğlum yapma komşular böyle. Birçok aşırılıkları önlermiş onlar. Kaleni açık kapısı var; sosyal medya, televizyon. Tek ilgi alanı orası mı değil mi ona bakmak gereklidir.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)