Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Türkiye’de modernizm değil, modernist faşizm var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Sultanbeyli İmam Hatipliler Derneği (SİHADER) ev sahipliğinde düzenlenen “Modernizmin Medeniyet Krizi” isimli söyleşiye katılım sağladı. Evrensel İnsanî Değerler ve Haklar Manifestosuna dikkat çeken, değerler hareketi başlattıklarını belirten Tarhan, manifestoyu sadece haklar üzerine değil, değerler ve haklar üzerine yaptıklarının altını çizdi. Modernizmin faşizmle karıştırıldığını belirten Tarhan, “Türkiye’de modernizm değil, molidedernist faşizm var.” ifadelerini kullandı.
Sultanbeyli İmam Hatipliler Derneği (SİHADER) Konferans salonunda gerçekleştirilen söyleşi yoğun ilgi gördü.
Gazze'deki 1.5 milyon insanı eziyorlar. Bunun neresi medeniyet?
Konuşmasında medeniyetin toplumsal kurallara uyum ve adaletin sağlanması olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Batının dışarıya karşı çifte standart uyguladığını vurguladı. Tarhan; “İnsanı medenileştiren taş yontması değil, çit yapmasıdır. Bu başkasının hakkına riayet etmeyi öğrenmenin işaretidir. Medeni olan toplumlarda hukuk ve kuralların üstünlüğü vardır. Karar verme süreçlerinde mecliste istişare edilir, bir kişinin kararı ile hareket edilmez. Bu anlamdaki medeniyet, Batıda 1200'lü yıllarda İngiltere Parlamentosunda oluşmuştur. Ondan önce güçlünün dediği olurdu. Şu anda Batı medeniyeti kendi içinde adil davranırken, dışarıya karşı çifte standart uyguluyor. Batı medeniyeti şu anda kendi içinde farklı, dışarıya farklı davranıyor. Gazze'deki 1.5 milyon insanı eziyorlar. Bunun neresi medeniyet? Böyle medeniyet olmaz. Asr-ı saadet dönemi, en güzel medeniyet örneğidir. İslam dünyası bu konuda maalesef sınavı kaybediyor. Batı medeniyeti fende ve sanatta iyi olabilir fakat hukukun üstünlüğünde çifte standartlı davranıyor.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de modernizm değil, modernist faşizm var…
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, modernizmin faşizmle karıştırıldığını vurguladı. Tarhan; “Biz Avrupa’dan sanatını, fenini almak yerine gitmişiz ahlakını almışız. Türkiye’de modernizm değil, modernist faşizm var. Osmanlı’dan sonra uygulanan bu sistemin medeniyetle ilgisi yok. 1950’ye kadar müzik yasaklanmış bir ülkede medeniyetten bahsedilemez. İmam Hatipler, İslam’ın değerlerini koruyarak bu modernist faşizme karşı durmuştur. O zaman hem Osmanlı’yı hem Meşrutiyet’i hem Cumhuriyet’i gören birkaç tane aydın fikir, hak, kültür, değer aktarımını yapmış. Şu anda onun artık meyveleri verilmeye başlandı. Yani onun fidanları kök saldı, tuttu ve yerleşti. Ama burada bir ıslaha ihtiyaç var. Ciddi şekilde şu anda vahşi otlar işgal etti. Gerçekleri aslında uzaklaştırıyor, saptırıyor. Batıda özellikle karar vericiler şu anda son derece kapitalist ahlakla hareket ediyorlar. Son derece açgözlü, duygusuz, sorumsuz, sınırsız hareket eden bir durum var. Yapay zekâyı da bu amaçla kullanıyorlar. Yani yapay zekânın tehdit yönü de var, fırsat yönü de... Bizim için fırsattır.” dedi.
“Gazze’deki olayları dünyaya duyuran sosyal medya oldu”
Yapay zekâ ve internetin doğru kullanıldığında büyük fırsatlar sunduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Teknoloji tarafsızdır; nasıl kullanıldığına bağlı olarak iyilik ya da kötülük için hizmet eder. Şu anda Gazze olaylarını çözen sosyal medyadır. Eğer klasik medya olsaydı, bu gerçekleri asla bu şekilde gösteremezdi. Bu nedenle internetin ve sosyal medyanın gücünü doğru kullanmalıyız. Gazze’deki olayları dünyaya duyuran sosyal medya oldu. Küresel vicdanı harekete geçirdi. Bu internetin ve sosyal medyanın gücünü doğru kullanmanın bir örneğidir. ‘Eğer internete girersem kendimi koruyamıyorum.’ diyenler var. Bu savaşa gidersem kendimi koruyamıyorum demek gibi bir şey. Savaşa gidersen elbette tehditlerle karşılaşırsın ama önde olmak istiyorsan, bu riskleri göze alman gerekir.” şeklinde konuştu.
Dünyaya olan aşırı sevgi dini değerlerin önüne geçiyor
Dünya sevgisi arttıkça ölüm korkusunun azaldığının altını çizen Tarhan; “Müslümanlar arasında en büyük zaaf, dünyacılık ve sekülarizmin artmasıdır. Dünyaya olan aşırı sevgi, dini değerlerin önüne geçiyor. Bu durum Peygamber Efendimizin ‘Vehn hastalığı’ dediği durumdur. Dünya sevgisi arttıkça, ölüm korkusu azalıyor. Bu nedenle İslam dünyası olarak kendimizi yeniden gözden geçirmeliyiz.” dedi.
Sorunların birlikte çözülmesi İslam’ın katılımcılık anlayışını yansıtıyor
Demokrasideki temel unsurların İslamiyet’in de önemli prensiplerinden olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Demokrasinin temel unsurları olan hesap verebilirlik, özgürlükçülük, çoğulculuk ve katılımcılık İslamiyet'in de önemli prensipleri arasında yer alıyor. Bir ailenin birlikte karar almasının ve bu kararların sonucunda ortaya çıkan sorunları birlikte çözmesi İslam’ın katılımcılık anlayışını yansıtıyor. Hz. Ömer zamanında da önemli olan bu anlayış günümüzde de aynı şekilde önemini koruyor.” dedi.
Manifestoyu değerler ve haklar üzerine yaptık…
Değerler hareketi başlatmanın oldukça önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu hareketin üniversiteler ve diğer kurumlar tarafından desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Tarhan; “Manifestoyu Kazakistan’a gittiğimde hazırladık. Değerler ve psikoloji kitabım vardı ve bu kitap Rusça’ ya çevrilmişti. Kitabın tanıtımı için davet ettiler ve ödül verdiler. Orada bir konuşma yaparken birdenbire aklıma geldi, ‘Değerler hareketi başlatmalıyız.’ dedim. ‘Değerlerle ilgili bir manifesto yazalım.’ dediler. Oradaki ekip aslında üniversiteye sahip çıktı ve ben manifestoyu kaleme alıp, gönderdim. Ahmet Yesevi ve Farabi’yi de ekledik. Farabi aslında tam bir değerler filozofudur. Ona Muallim-i Sani diyorlar, yani Aristo’dan sonraki en büyük öğretmen. Eleştirilen yönleri olsa bile birçok müthiş fikri vardır. Ahmet Yesevi’nin de öğretileriyle şu anda Anadolu’da yer tutabildik. Bu iki ismi birleştirdik. 25 bin imza olursa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine götüreceğim diye söz verdi. Ancak ana akım medya bu konuda hiç sahip çıkmadı. Devlet de resmî olarak sahip çıkmadı. 400 bine yakın imza toplandı. Eğer bu imza 1 milyona ulaşırsa Birleşmiş Milletlere gider ve Güvenlik Konseyinde oylanırsa, kimse buna hayır diyemez. Bu bir nevi üniversitelerde de destek bulmalı. Ukrayna’dan bir iki üniversite imza kampanyasına katılmak istediğini belirtti, onların logosunu da ekleyeceğiz. Fikre karşı en büyük silahımız neydi? İslam, insan haklarıydı diyorlardı. Biz ise insan değer ve hakları dedik. Sadece hak değil, değer de var. Bu yüzden manifestoyu sadece haklar üzerine değil, değerler ve haklar üzerine yaptık. Çünkü insani değerleri insanlık tarihinde en çok hayata geçiren İslam olmuştur. Sosyolojik olarak değer hareketini düşünürsek, Asr-ı Saadet döneminde bu değerler en yoğun şekilde yaşanmıştır. Kadın hakları, miras hakları gibi pek çok insani değer Asr-ı Saadet döneminde hayata geçirilmiştir.” ifadelerini kullandı.
Yapay zekâ sizi yönetmesin…
Yapay zekanın insanların kullanım amaçlarına göre şekillendiğini belirten Tarhan; “Yapay zeka, sosyal medyanın etkilediği ailelerde parçalanmış aileleri etkiliyor. Bir de karı koca geçimsizliğinde olan aileleri etkiliyor. Evde huzurlu bir güven ortamı varsa, o ailelerin çocukları sosyal medyadan etkilenmiyorlar. Çocuklar çünkü bir anlam öğreniyorlar. Evde huzuru buluyorlar. Sosyal medyayı yanlış yaptığı zaman anne ve babadan bir şeyler öğreniyorlar. Çocuklar sosyal medyayı amaçları yönünde kullanıyorlar. Eğer biz yapay zekayı, sosyal medyayı amacımız yönünde kullanırsak bir vahşi at gibi bize hizmet eder. Nükleer enerji mesela nedir? Amacımıza, hedefimize uygun kullanırsak şehri aydınlatır. Kötü yönde kullanırsak bomba olur. Onun için yapay zeka da böyle bir şey. Onun için biz yapay zekayı iyi yönde kullanalım. Emin olun yapay zeka iyi, doğru güzele hizmet eder. Yapay zekayı öğrenin ama yapay zekanın öznesi olun, nesnesi olmayın. Yapay zekâ sizi yönetmesin. Büyük bir anlamın parçası olan kimseye yapay zekâ bir şey yapmaz ama anlamsız yaşayan, amaçsız yaşayan insanları yapay zekâ sürükler götürür.” şeklinde konuştu.
“Yapay zeka ile savaşılmaz, hedefimize yönelik kullanacağız”
Ezberci, baskıcı bir kültür ve eğitim sisteminin olumsuz bir sonuç çıkaracağını ifade eden Tarhan; “Şu anda biz aynı baskı kültürünün modern kılıfını yaşıyoruz. Korkutarak, ezberci bir kültür. Şu anda okullarda tamamen geleneksel eğitim tarzı var. Bu zamanın eğitim tarzı deneyim ile öğrenmeye dayalı, sorgulayarak öğrenmeye dayalı, eleştirel düşünceye dayalı. Şu anda eleştiren birisine sus diyorlar ve büyüklere cevap verilmez diyorlar. Böyle olursa biz o zaman yeteneklerimizi nasıl keşfedeceğiz? Mesela bulanık zekâ var. Yapay zekâ ortaya çıkardı bulanık zekâ diye. İhtimal hesapları üzerinden bunu bulan ve yapay zekânın referans noktasını bulan Azerbaycan kökenli Lütfi Hacı Askerzade, Amerika'ya gitmiş. Bu adam bulanık mantığı buluyor. Bulanık mantığın içerisinde yapay zekâ. Şu anda öğrenen makine yapay zekâ. Hatta öğrenmenin ötesinde otonom robot yani yorum yapıp fikir üretiyor çünkü bulanık mantığı kullanıyor ve yeni bir hesaplama yöntemi bu. Kümeleştirme yapıyor. İhtimalleri de meta tahmini yapıyor hava tahmini yapar gibi tepki veriyor. %100 Newton mekaniği gibi. Orada başka mantıklar da düşünülüyor ve böyle olunca bütün ihtimalleri düşünen bir yapay zekâ olunca senin yöneleceğin bir güç çıkıyor ortaya. Onun için yapay zekâ ile savaşılmaz. Yapay zekayı hedefimize yönelik kullanacağız.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)