Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Stressizlik beyni köreltiyor!”

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.45073

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Maltepe Fen Lisesinde düzenlenen Fen Bilimleri Çalıştayı kapsamında üniversite adayı öğrencilerle bir araya geldi. Düzenlenen ‘Nöroteknoloji Komitesi’nde önemli değerlendirmelerde bulunan Tarhan, insanı en çok harekete geçiren şeyin hayallerindeki amaçlar olduğunu söyledi. Tarhan, kontrol edilebilen stresin faydalı olduğuna vurgu yaparak, stressizliğin beyni körelttiğine dikkat çekti. Tarhan; “Beyni en güzel çalıştıran şey stres altında soğukkanlı kalabilmek.” dedi. 

Maltepe Fen Lisesinde öğrencilerle bir araya gelen Tarhan’a liselilerin ilgisi yoğun oldu. 

“Zayıf alanlarını güçlendirmek için duyu bütünleme metodu kullanılıyor”

Otizme sahip çocukların akran zorbalığına uğradığına dikkat çeken Üsküdar Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, verilen özel eğitimlerle beynin alt yapısının güçlenebileceğini ve öğrenmenin hızlanacağını belirtti. Tarhan; “Otizmli çocukların önce ince motor becerisi, kaba motor becerisi, sözel beceri, görsel beceri, dokunma becerileri, sosyal ve duygusal-dil becerileriyle ilgili bütün becerilerini test ediyoruz. Hangisinin zayıf olduğunu buluyoruz. Zayıf alanlarını güçlendirmek için duyu bütünleme metodu kullanılıyor. O kişi o alanla ilgili egzersizler yapıyor. Şu andaki altın standart tedavi bu. O beceri çalışmalarını yaparken aynı zamanda beyne uyarı veriyoruz. Başında kask var, elektrotlar var, bu kişi onu çalışıyor, öğrenmeyi daha hızlandırıyor. Beceri çalışması, sosyal beceri, duygusal beceri, sökme, takma, yerleştirme, oynama, konuşma, karşı tarafın güldüğünü anlama gibi. Mesela bu kişiler sınıfta akran zorbalığına uğrarlar. Herkes güler o gülemez. Herkes heyecanlanır o heyecanlanamaz, aykırı kalır sınıfta... Aykırı kaldığı için marjinal olur. Çocuğun elinde değil. İnce motor becerileri yoktur ama matematikte süperdir mesela. Böyle çocuklara özel eğitimlerle yapılıyor, eğitimlere işitsel hafıza tedavileri, görsel hafıza tedavileri uygulanıyor. Manyetik uyarılar veriliyor. O beynindeki alt yapıyı güçlendiriyor, öğrenme hızlanıyor.” ifadelerini kullandı. 

Beynin yüzde 10-20'si kullanılıyor şehir efsanesi mi?

‘Hafızanın Altı Sadık Bekçisi’ ile hafıza becerilerinin tam olarak kullanılabileceğinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İnsan beynini her yerde kullanıyor. Bu konuda hiçbir sınır yok. Beynin yüzde 10'u yüzde 20'si kullanılıyor gibi söyleniyor, onlar şehir efsanesi. 5N1K iletişimcilerin kullandığı bir metottur. ‘Kim, ne, nereden, ne zaman, nasıl, niçin?’ Onu bulan Kanadalı bir psikolog, ‘Hafızanın Altı Sadık Bekçisi’ diyor. Beyninde kim, ne, nerede, nasıl, niçin networkü var. Kişi o altı networkü kullandığı zaman beynin her tarafını kullanmış oluyor. Altısını birden kullanırsan kimi hatırlamazsan, neyi, neredeyi, nasılı, niçin hatırlarsın. Hafızan kuvvetlenir. Aslında hafızanın kuvvetli olmasının sebebi hafıza becerilerini tam kullanabilmektir. O zaman bütün beyni de kullandırıyor. Yani beynin ön bölgesi insanı insan yapan bölge…” şeklinde konuştu. 

“Beyni en güzel çalıştıran şey stres altında soğukkanlı kalabilmek”

Kontrol edilebilen stresin faydalı olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, stressizliğin beyni körelttiğine dikkat çekti. Tarhan; “Beynin bir özelliği var, kullan ya da kaybet kuralı olarak çalışıyor. Bazı kuyular vardır su çektikçe açılır, insan beyni de kullandıkça açılıyor. Bazı insanlar kullanmadıkları için köreliyor. Yani insan beyni kullan ya da kaybet kuralıyla çalıştığı için beyni en güzel çalıştıran şey stres altında soğukkanlı kalabilmektir. Stresten hiç korkmayın. Kontrol edilebilen stres faydalıdır, beyni geliştirir. Stressizlik beyni köreltir. Onun için zora talip olmak, strese talip olmak gerekir. Şu anda küresel bir salgın, konforculuk salgını var. Konforculuk salgını beyni tembelleştirir. Onun için stres altında soğukkanlı kalmak her şeyi çok güzel öğretir. Beyni, her tarafı en iyi çalıştıran odur.” dedi. 

“Beynimizi kullanmak, beynimizdeki dalgaları yönetmek gibidir”

Beynin ürettiği dalgaların anlamlı dalgalar olduğunu söyleyen Tarhan; “Alfa dalgaları beyindeki istirahat dalgalarıdır. Beynin istirahat durumunda, kaslar gevşemiştir. Bir şey öğrenirken, ders çalışırken, odaklanırken beta dalgaları hemen artar. Beta, beynin stres dalgasıdır fakat beta dalgasının beynin ön bölgesinde artması lazım. Beynin tümünde artarsa o zaman beynin her bölgesinde hastalık var demektir. Beynin ürettiği dalgalar anlamlı dalgalardır. Mesela alfa dalgaları beyinde çoksa obsesif kişilerde çok oluyor, mükemmeliyetçi kişilerde, onlar kendilerini fazla gevşetemiyorlar, rahatlatamıyorlar. Onun için o kişilerin beyninde beta teta oranı bozuluyor. Aslında bizim beynimizi kullanmak, beynimizdeki dalgaları yönetmek gibidir. Dalgaların altında kimyasal ileti var. Kimyasal ileti ile elektriksel ileti arasında bağ var. Kimyasal ileti bozulur, elektriksel ileti bozulur. Elektriksel ileti bozulur, kimyasal ileti bozulur. Kimyasal uyarı, elektriksel uyarıyı tetikliyor. Elektriksel uyarı da bütün beyni dolaşıyor.” ifadelerini kullandı. 

Bu döngü dörtlü bir zincir…

Çeldiricilere karşı hayır diyebilmenin öneminden bahseden Tarhan; “Beyni harekete geçiren, insanı hareket ettiren en önemli motivasyon ihtiyaçtır. Mesela ders çalışmaya ihtiyaç hissettiniz ama içinize bir çeldirici gelir, bir his gelir sizi çalışmamaya sürükler. O zaman diyeceksiniz ki, ‘Benim bu derse niye çalışmam lazım? İhtiyacım nedir?’ o ihtiyacı hissettiğin zaman beyin öyle durumlarda çeldiricilere, baştan çıkarıcılara, yoldan çıkaracağı hayır diyebilir. Hatta sigara bağımlılığında bağımlı kart hazırlatıyoruz. Sigarayı bırakmak istiyor musun? İstiyorum... Niçin istiyorsun? Mesela ağzın kokuyor, ciğerlerine zarar veriyor. Üç, beş maddelik o kişiye özel kart hazırlıyoruz. Canı sigara istediği zaman o karta bakıyor. ‘Hayır bunu içmemem, bana şu zararları var, içmeyeceğim.’ diyor. Kendi kendine iş durdurucu oluyor. Hayır becerisi ortaya çıkıyor. Bunun gibi sizde de ders çalışmaya karşı, çeldiricilere karşı hayır diyebilmek çok önemli. İnsanın kendini yönetmesi için yanıltıcılara hayır diyebilmesi önemli. Onun için amacını hatırlayacak. Amaç ihtiyacı oluşturur. İhtiyaç isteği uyandırır. İsteyen de kendini hareket geçirir. Bu döngü dörtlü bir zincir. Amaç, amacım nedir diyeceksin. Amaç varsa ondan sonra ihtiyaç uyanıyor. İhtiyaç olunca istek uyanıyor. İstek uyanınca kendini harekete geçirme oluyor. Motivasyon oluşuyor. Onun için en büyük ihtiyacımız amaç.” şeklinde konuştu. 

“Yüksek amacı olan beyninin her bölgesini kullanabiliyor”

Yüksek bir amaca sahip olan kişinin beyninin her bölgesini kullandığına vurgu yapan Tarhan; “Amacı olan kimse bu hayatta başarılı oluyor. Yüksek amaçlarımız olacak. Kısa, geçici amaçlar değil. Yüksek amacı olan beyninin her bölgesini kullanıyor. Beyninin her bölgesini kullanmak isteyen insan beynine yüksek ego ideali yükleyecek. Uğrunda emek verilecek, yorulacak, çile çekilecek ego ideali yükleyecek. Yükleyen kimse kendini harekete geçiyor. Onun için yüksek amacı olan insanlar kendilerini harekete geçirebilir. Yaptığımız işe yüksek amaç yüklediğimiz zaman o bizi daha dinamik, enerjik yapıyor. İnsanı en çok harekete geçiren şey hayallerindeki amaçlardır. Onun için hayal kurmak ve hayaldeki amaçlar insanı en iyi motive eden şeydir. Tembelliğinin en büyük ilacıdır. Hepimizin içinde bir tembellik var. Amacımızı hatırlayarak çalışacağız. İşte o zaman diğer insanlardan fark oluştururuz. Kişi kendi iç keşif yolculuğuna çıkacak, içsel yolculuğa çıkacak, kendini tanıyacak, geliştirecek…” dedi. 

“Bolluk paradoksunda çalışabilmek ayrı bir beceridir”

Akıllı insanın orta ve uzun vadede düşünen insan olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Eskiden zorluk içinde olgunlaşma vardı şimdi varlıklar içinde olgunlaşma var. Aslında varlık içinde olgunlaşmak daha zor. Buna bolluk paradoksu deniyor. İnsanın maddi refahı artmış ama mutluluk aynı paralelde artmamış paradoksu. Amerika'da intiharlar daha çok artmış. Suç, şiddet olayları, boşanmalar daha çok artmış. Maddi refah artıyor ama da mutluluk aşağı doğru gidiyor. Bu bolluk paradoksu. Bolluk bazen geri tepiyor. İşte bu bolluk paradoksunda çalışabilmek ayrı bir beceridir. Şu anda modernizm bize şunu öğretiyor; ‘Bugünün mutluysa yeter. Boşver, ileriyi düşünme.’ diyor. Halbuki akıllı insan, orta ve uzun vadede düşünebilen insandır. Hatta en akıllı insan ölümün sonrasını da düşünür. Hayat sadece dünya hayatıyla sınırı değil ki! Uzun vadeli düşünmek stratejik düşünce olarak geçiyor. Stratejik yol haritasını yapıyorsun ve ona göre düşünüyorsun. Uzun vadeli düşünen kimse bugünün zevk tuzaklarına düşmez. Bugünkü konforculuğa düşmez. Bu da gizli psikoloji yasasıdır.” ifadelerini kullandı. 

Matematiği seven kazanacak…

Matematiği öğrenmenin ve onun üzerine sosyal, duygusal becerileri inşa etmenin önemini anlatan Prof. Dr. Tarhan; “Matematiği sevmek beyne ve Alzheimer’a iyi geliyor. Matematik, sebep-sonuç ilişkisini öğretiyor. Hesaplama, zamanlama, sıralama öğretiyor. Bir şehrin önce altyapısı sonra üst yapısı yapılır. Matematik beyinde altyapı yapıyor. Diğer estetik, müzik, sanat bunun üzerine kuruluyor. Matematiği öğrenmek ve onun üzerinde sosyal, duygusal becerileri inşa etmek çok önemli. Ne kadar çok matematik çözerseniz beyninizin altyapısı o kadar geniş olur, o derece hafızanızı, zekanızı iyi kullanırsınız. Matematik demek zaten yazılım demek, başka bir şey değil. Matematik mühendislikleri yazılım mühendisiyle de eş değer. Onun için matematiği seven kazanacak…” şeklinde konuştu. 

“Dur, düşün, yap…”

İnsana en çok hata yaptırtan şeyin akla ilk gelen şeyi söylemesi olduğunu belirten Tarhan; “Beynimizi kendi kendine programlıyoruz. Sabah 4'te kalkacağım diye inanarak yatarsan saat kurmadan kalkarsın. Uçağa yetişsem de olur yetişmesem de olur dersen kaçırırsın uçağı ama inanarak yatarsan saat kurmadan, hatta 4'e 1 kala uyanırsın. Beynimizi programlamadığımız zaman beyin otomatik pilota geçiyor. Sen direksiyon hakimiyetinde olursan daha az hata yaparsın. Daha kullanılmamış, yönetilmemiş olursun. Onun için ‘dur, düşün, yap’ yöntemi burada önemli. Çocuklar ‘dur, düşün, yap’ yapamaz. Aklına ilk gelen şeyi yapar, en son duyduğuna inanır. En çok hata yaptıran düşünce kalıbıdır. Doğru düşünce kalıbı ise ‘Dur, düşün, yap’ tır. Dur, düşün, eyleme geç. Dur, düşün, karar ver. Dur, düşün, konuş. İnsana en çok hata yaptırtan şey aklına gelen ilk şeyi söylemesidir. Bazı insanlar ne çekerse dilinden çeker. Onun için her istediğini söyleyenin her istemediğini duymayı kabul etmesi lazım. Her istediğini söylemek konfor değil, başa beladır.” dedi. 

“Kişi inandığı konularla ilgili bağlantı kuruyor”

Düşüncelerin doğrulanması gerektiğine de dikkat çeken Tarhan; “Düşüncemiz hayati gerçeklere dönüşür. Hatalı düşüncelere, inandığımız şeylere dikkat edelim bunlar gerçekleşebilir. Kişi inandığı konularla ilgili bağlantı kuruyor. Onunla ilgili algılama yapıyor. Onunla ilgili pozisyon alıyor. Hata yapıyor ama kanıta dayalı düşünürse o hatadan vazgeçiyor. Aklına gelen ilk bilgiye inanmak insana hata yaptırır. Onun için bu acaba doğru mu diye muhakkak konfirme etmek lazım. Konfirme edip doğrulamazsak hata yaparız. Pişman olup sonra özür dileyeceğimiz durumlara düşeriz. Onun için muhakkak dur, düşün sonra karar ver. Dur, düşün, karar ver akıllı insanların yöntemidir.” ifadelerini kullandı. 


 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)