Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Ahlakın şekillenmesinde niyet en önemli belirleyici”

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.44747

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TV5’te yayınlanan İftar Vakti programının canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Ramazan ve Ruh Sağlığı” konusuna ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Tarhan, insanın ahlakı şekillenirken niyetin en önemli belirleyici olduğunu söyledi. İyi niyet ve samimiyetin karşılığının ihlas olduğunu dile getiren Tarhan, insanda özgür irade olduğu için niyetine göre karar verdiğine vurgu yaptı. İnanmanın verdiği içi huzuru yakalayabilmenin önemine de dikkat çeken Tarhan, Ramazan ayının anlamına uygun yaşamak gerektiğini belirtti. Ramazan orucunun dayanıklılık eğitimi olduğunu söyleyen Tarhan, orucun aynı zamanda nefsi terbiye ettiğini ve kişiye doyum erteleme becerisi kazandırdığını da kaydetti. 

“Niyet insanın ahlakını belirler”

İnsanın ahlakı şekillenirken niyetin en önemli belirleyici olduğunu söyleyen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, en büyük kerametin istikametli olabilmek olduğunu söyledi. Katıldığı TV5 Ramazan programı canlı yayınında Tarhan dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Niyet insanın ahlakını belirler. Mesela kanunlar, hukuki normlar kanunlarla belirlenmiş. Sosyal normlar geleneklerle belirlenmiş, vicdani normlar da ahlakla belirlemiş. İnsanın hayattaki amacı da ahlakı belirliyor. Mesela amacı para olan birisinin ahlakı ona göre şekilleniyor, cüzdanıyla vicdanı eşitleniyor. Onun amacı ilahi hedef ise bir kimse ahlakı ona göre şekilleniyor. Ahlak şekillenirken de niyet burada en önemli belirleyici oluyor. Yani ameller niyete göre kuralı burada çok önemli. Çünkü niyetin ve samimiyetin bir kerameti var. Bu zamandaki en büyük keramet de istikamet, istikametli olabilmektir. Niyetlenmiş davranışla niyetlenmemiş davranış beyni farklı çalışıyor. Niyetlenmiş davranış varsa beyinde ayna nöronlar çalışıyor, karşı tarafın beynindeki ayna nöronları etkiliyor, telsiz internet gibi konuşuyor. Senin samimiyetin karşı tarafa ikna gücü oluşturuyor.” ifadelerini kullandı. 

“İyi niyet ve samimiyetin karşılığı ihlastır”

İnsanda özgür irade olduğu için niyetine göre karar verdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beynin niyete göre programlandığını vurguladı. Tarhan; “İyi niyet ve samimiyetin karşılığı ihlas olarak bilinir. Yani ihlasın iki anlamı vardır. Birincisi samimiyet, ikincisi de Rızayı İlâhi’yi maksat, gaye yapmaktır. Bir kimsede ayırıcılar, yoldan çıkarcılar, hata yapıcılar, baştan çıkarıcılar geldiği zaman onun niyeti beyin. Bizim beynimize özgür irade verildiği için niyete göre programlanır. Diğer hayvanlarda yeme, içme, üreme, barınma olarak programlanmış. İnsanda özgür bir irade olduğu için niyete göre kararlar veriyor. Kişinin o niyete göre şu yola gideyim, bu yola gideyim, şunu yiyeyim, bunu yemeyeyim, oruç tutayım, tutmayayım diye her saniyemiz de bir karar veriyoruz. Hayat dediğimiz şey seçimlerimizin sonucu, seçimler de niyete göre belirleniyor. Niyetleri de iyicil ve kötücül olarak ikiye ayırırsak ona göre pozisyon alıyorsun, ona göre bağlantılar kuruyorsun, ona göre algılama yapıyorsun ve ona göre aklına iyi, doğru veya kötücül fikirler geliyor ya da iyicil fikirler geliyor. Hepsi niyete göre şekilleniyor.” şeklinde konuştu. 

Bu asrın hastalığı sekülerizm…

Şu anda temsil problemi yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “Resulullah (sas) ahir zamanda Müslümanlar çok olacaklar ama onlar nehirdeki çöpler gibi olacaklar ve düşmanlar onlara musallat olacak diyor. Onlar ise hiçbir şey yapamayacaklar diyor. Sahabeler soruyorlar neden böyle oluyor diye. Beyin hastalığı oluyor. ‘Beyin hastalığı nedir?’ diye Resulullah'a soruyorlar. Beyin hastalığı dünya muhabbetinin olması ve ölümü düşünmemek. Ölüm yok gibi yaşamaları, tam bir dünyacılık var. Yani ahireti, Allah’ı unutarak yaşama var. Bu asrın hastalığı sekülerizm. Sekülerizmin karşılığı ise dünyacılık demektir. Yani ahiret yok gibi yaşayıp yaşayan insanlar var. Şu an öyle bir sistem var.” dedi. 

“En büyük zafer insanın kendisine karşı kazandığı zaferdir”

Bir çocuğa orucun felsefesini, iman ve ahlakı beraber öğretmek gerektiğine vurgu yapan Tarhan; “En büyük zafer insanın kendisine karşı kazandığı zaferdir. Kendi arzu ve dürtülerine rağmen özgür olabilmesidir. Modernizm arzu ve dürtüleri serbest bıraktı. Yaşam felsefesini değiştirdi, yaşam amacını haz peşinde koşmak, para peşinde koşmayı yaptı. Parayı da hazza ulaşmak için araç yaptı, arzuları serbest bıraktı. ‘Zincirleri kır, duvarları yık, hayatını yaşa!’ diyen küresel bir öğreti var. Buna karşı sen bir çocuğa bütün gün aç kal demek için orucun felsefesini, iman ve ahlakı beraber öğretmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı. 

“Görünüşte zengin, ruhen yoksullar…”

İnsanı asıl zengin yapan şey ihtiyaçlarının az olması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu kapital sistem, üreterek mutlu olmayı değil de tüketerek mutlu olmayı öğretiyor. Bunu öğrettiği için bunun sonucunda da insanlar zenginleşemiyorlar. Görünüşte zenginler ama ruhen yoksullar, tatmin olmuyorlar. İnsanı asıl zengin yapan şey ihtiyaçlarının az olmasıdır. İhtiyaçları sınırsızdır, işin içinden çıkamazsınız onun için zenginliğin ölçüsü kanaattir. Sahip olduğun şeyin kıymetini biliyorsan, sahip olduklarınla yetinip yine de çalışmayı bırakmıyorsan sen hep zengin ve huzurlu olursun. Bir taraftan da üreterek mutlu olmayı başarırsın. Kapitalist sistem dış nedenli mutluluğu öğretiyor. Aslında iç nedenli mutluluk sıradan şeylerle mutlu olabilmektir, sahip olduğun şeylerin kıymetini bilebilmektir. Dış nedenli mutluluk, ‘Şunu da alayım da mutlu olayım, bunu alayım da mutlu olayım’ şeklinde. Mutluluğu aradığımız yerde problem var, dış nedende arıyoruz. Mutluluk kontrol edilebilecek ve kaybedilemeyecek bir şeye bağlanırsa kalıcı oluyor.” şeklinde konuştu. 

“Sorgulanan ortamlar, hakikatin dostudur…”

Hakikate sahip olan insanın şiddete ihtiyacı olmadığını belirten Tarhan, ilkel insanların şiddetle problem çözmeye çalıştığını belirtti. Tarhan; “Sorgulanan ortamlar hakikatin dostudur. Hakikate inanan bir insanın baskıya, tehdide, korkutmaya ve sindirmeye ihtiyacı yoktur. Hakikate güveniyorsan ikna ve inandırma ile anlatırsın. Hakikate güvenmiyorsan ses tonunla karşı tarafı sindirip susturursun bu aslında acizlik işaretidir. Vahşi insanlar, kelime dağarcığı olmayan, ilkel insanlar bağırıp çığırıp problem çözmeye çalışırlar. Hakikate sahip olan insanın şiddete ihtiyacı yoktur. Kur’an-ı Kerim’de hakikat var, biz bunu doğru şekilde anlatırsak baskıya, korkutmaya, şiddete ihtiyacımız yok.” dedi.

İnsan, inanmanın verdiği içi huzuru yakalayabilmeli…

Allah’a teslim olmak için önce tevhit inancını, Allah tasavvurunu bilmek gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Allah, İlm-i mutlak, irade-i mutlak, kudret-i mutlak, hikmet-i mutlak, adalet-i mutlak sahibidir. Bir şeyin doğru olmasının anlaşılması için onun izahı olmaması lazım. Mutlak olması lazım. Bunu ancak aşkın bir güç, ilahi bu güç yapar. İmam-ı Gazali’nin bir örneğidir bu. Yani bir doğrunun normal olması için kalıp olması, mutlak olması, mutlak bir güç tarafından yapılması lazım diyor. İnsanların getirdiği kurallar mutlak değil, izafidir. Mutlak gücün yaptığı kurallar referans kurallardır diyor. Yani Allah’la bağlantılı olan ahlak, gerçek ahlaktır diyor. Teslim olduğun zaman bu iki dünya saadetine vesile olur diyor. İki dünya saadetine vesile olması için bir insanın inanmanın verdiği o iç huzuru yakalaması lazım.” ifadelerini kullandı. 

“Bu zamanda dini yaşamak, avuçta ateş tutmak gibidir”

Niyetin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, doğru yola girebilmeye dikkat çekti. Tarhan; “Doğru yolu bilene Allah yardım eder. Bu zamanda dini yaşamak, avuçta ateş tutmak gibidir. Önemli olan doğru yola girebilmek. O yola girdikten sonra görünmeyen bir şekilde kader yardım ediyor. Niyetimizi düzgün tutalım, niyetimizi dünya yapmayalım, niyetimiz ahiret olsun. Bu zamanda az bir amel çok kıymetlidir. Şu anda 5 vakit namazı kılabilen, farzlarını yerine getiren, büyük günahlar işlemeyen bir genç eski zaman evliyasında eşittir.” şeklinde konuştu.  

“Ramazan orucu dayanıklılık eğitimidir”

İnanarak oruç tutmanın beyni etkilediğinden bahseden Prof. Dr. Tarhan; “Ramazan orucu dayanıklılık eğitimidir. Bir insana nefis terbiyesi, dayanıklılık eğitimi ve doyum erteleme becerisini öğretiyor. Ramazan bunu hem ibadet şeklinde yapıyor hem de kişinin dürtü kontrol becerisi kazanmasını sağlıyor. Bunun için kişinin inanması lazım. İnsan beyninde kendini programlama özelliği var. Bir kimse beynini programladığı zaman beyin ona göre üretim yapıyor. Mesela ‘Ben iftara kadar bir şey yemeyeceğim’ diye beynini programladığı zaman, beyin açlık hormonu salgılamıyor. İnanmadan gelenek niyetiyle, başkasının niyetiyle oruç tutuyorsak beyin mesajı almadığı için açlık hormonu salgılıyor o zaman kişi sinirli oluyor. İnanarak oruç tutan bir kişide o mümkün değildir.” dedi. 

Ramazan’ın anlamına uygun yaşayalım…

Ramazan’ın anlamına uygun yaşandığı zaman kişinin iç huzuru yakaladığından bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Ramazan’ı anlamına uygun yaşarsak bizim için çok kârlı bir manevi ticaret ve manevi bir kazanım olur. Bunu en güzel, kendi iç dünyamızı zenginleştirmekte, güzelleştirmekte kullanalım. Ondan sonra aile hayatımızı güzelleştirmekte kullanalım. Sosyal hayatımızı ve bu dünyaya geliş amacımızı unutmayalım. Bu dünyada yaşamıyoruz, bu dünyada geçiyoruz. Bu dünyada misafiriz bunu unutmayalım. Bu misafirliği en verimli şekilde geçirelim. O halde biz gideceğimiz yere hazırlık yapmayı da unutmadan yaşayalım. Yani bu duyguyu yakalayan bir kimse iki dünyada da huzur yakalayabiliyor. İnanmanın huzurunu, Allah’a sığınmanın iç huzurunu yakalayan bir kimse imanın en büyük peşin mükafatını almış olur. İmanın böyle peşin bir ödülü de var. Peşin ödülü de Allah’a sığınmanın verdiği iç huzurudur. Yani o müthiş bir duygu. O duyguyu yakalayan bir kimse o yoldan bir daha ayrılmaz…” ifadelerini kullandı. 
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)