Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Kültürümüzde başı boş hayvan yok!”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Ulusal Kanal’da yayınlanan Gün İçinden programının canlı yayın konuğu oldu. “Hayvanlara Şiddet Neden Arttı?” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarhan, şiddet eğiliminin küresel düzeyde arttığına dikkat çekti. Şiddetin arkasında yatan sebeplerden birinin empati yoksunluğu olduğunu hatırlatan Tarhan, bencil insanların en çok şiddete başvuran kişiler olduğunu söyledi. Bizim kültürümüzde başı boş gibi gözüken köpeklerin hiçbirinin başı boş olmadığı, mahalleli, komşu ve çocuklar tarafından bu hayvanlara sahip çıkıldığını belirten Tarhan, kültürde büyük bir değişim yaşandığını da sözlerine ekledi. Tarhan, hayvanları barınaklara koymanın bir çözüm yolu olmadığını da kaydetti.
“İnsanoğlunun kötücül yönünün bir özelliği…”
Şiddet eğiliminin genel olarak arttığına dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu artışın küresel olduğunu vurguladı. Tarhan; “İnsanlara, hayvanlara, kadınlara, zayıf ve güçsüz olanlara karşı genel bir şiddet artışı var ve bu artış sadece Türkiye’de değil, küresel olarak da arttı. Bu artıştan hayvanlar da etkileniyorlar. Bunu analiz ederken insanlar açısından, hayvanlar açısından ve toplum psikolojisi açısından ele almak gerekiyor. Öfke duygusu yüksek ve kişilik bozukluğu olan kişiler öfkesini zayıf, güçsüz olanlardan çıkarmaya çalışıyorlar. Öfkesini kendini koruyamayan, korunmasız ve savunmasız canlılara, çocuklara, insanlara, zayıflara, güçsüzlere, ihtiyarlara yöneltiyorlar. Bu da maalesef insanoğlunun kötücül yönünün bir özelliği olarak gözüküyor.” ifadelerini kullandı.
“Hayvan genetik kodlarının gereği neyse onu yapar”
Hayvanların genetik kodlarına göre hareket ettiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Hayvanlar arasında insanlar gibi sonsuz iyi olma ya da sonsuz kötü olma gibi bir seçimi yok. Hayvan genetik kodlarının gereği neyse onu yapar. Bir köpek kuduz değilse yahut eğitimi düzgünse zarar vermez. Köpeğin yaşadığı kendi alanı olarak gördüğü güvenli alanlar vardır. Gücünün yetebileceği birisi ya da zayıf, korkak birisi giriyorsa ona saldırır. Hayvan genetik kodları neyse ona göre hareket eder. Bu nedenle hemen hayvanları sanık sandalyesine oturtmak son derece haksız bir uygulama olur. Onlar bizimle birlikte yaşayan dilsiz dostlarımız. O halde onları anlamaya çalışmamız lazım. Başıboş bırakılmış, kontrolsüz bir biçimde yaşayan köpekleri suçlamak yerine, bu köpekleri sahiplenmek isteyenlerin sorumluluklarını hatırlamamız gerekir.” şeklinde konuştu.
“Çocukluk çağı travmaları yaşayan kişilerde şiddet eğilimi artıyor”
Çocukluk döneminde şiddete maruz kalan çocukların büyüdüklerinde şiddet uygulama eğilimlerinin arttığından bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu kişilerin bir kısmında anti sosyal kişilik bozukluğunun ortaya çıktığını söyledi. Tarhan; “Şiddet olayının arkasında yatan en önemli sebep çocukluk çağı travmalarıdır. Çocukluk çağında fiziksel istismar ve fiziksel ihmal yaşayan kişiler ileri yaşlarda şiddet uygulayan kişiler oluyorlar. Özellikle fiziksel şiddete maruz kalan, dövülen, odaya kapatılan, ateşle korkutularak büyütülen yani fiziksel istismarla büyütülen çocuklarda ileride şiddete başvurmaları, kendilerinden zayıf kişilere şiddet uygulama oranları olarak çok yüksek oranda. Fiziksel ihmalde de şiddet oluyor. Eve kapalı kalıyor, bir şekilde duygusal ihmaller var, sevilmiyor, çocukluk çağı travmaları yaşayan kişilerde şiddet eğilimi artıyor. Bir kısmında da anti sosyal kişilik bozukluğu oluyor. Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler, kurallara uymamayı yöntem haline getirmişlerdir ve hep yasal sorun yaşayan kişilerdir. Bir şiddet uygulamıştır, doğru dürüst ceza almamıştır yahutta ceza alsa bile bir pişmanlık duymadan ceza evinden çıkmıştır. Böyle kişiler ceza evinden çıktığı zaman şiddet yapmayı yöntem haline getiriyor.” dedi.
“Şiddetin arkasında yatan sebeplerden biri empati yoksunluğu”
Empati yoksunluğunun şiddetin arkasında yatan sebeplerden biri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Empati ve sevgi birleştiği zaman merhamet duygusu ortaya çıkıyor. İçinde empati duygusu olan kişiler, kendisinde olmayanların haklarını, ihtiyaçlarını, onun duygularını da göz önüne almayı başarabilen kişilerdir. Sevgiyle, empati birleştiği zaman merhamet duygusu oluşur ve bu bir sosyal duygudur. Hem karşı tarafı incitmek istememe eğilimi vardır hem de kendisinde de bir iç huzur, mutluluk hissi uyandırır.” ifadelerini kullandı.
“Şiddeti hak arama yöntemi olarak öğrenen kişiler kolay uygulayabilir hale geliyor”
Aile içerisinde görülen şiddet kadar televizyon programlarında görülen şiddetlerin de şiddet uygulamada önemli bir payı olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan; “Şiddetin nasıl oluştuğunu öğrenmek için yapılan çalışmalarda, şiddeti birinci dereceden arttıran şey canlı şiddettir, kişinin aile içerisinde şiddet görmesidir. Bir kişi şiddeti, hak arama yöntemi olarak öğrendiği zaman şiddeti kolay uygulayabilir hale geliyor. Televizyon programlarında olan şiddetin etkileri araştırılıyor. Canlı şiddetten sonra oyunlardaki şiddet geliyor. En etkili olan canlı görülen şiddet. Bu nedenle ailede canlı şiddeti görüyorsa o kişide de şiddet uygulama oranı yüksek oluyor.” şeklinde konuştu.
“Bencil insanlar en çok şiddete başvuran kişilerdir”
Bencil insanların en çok şiddete başvuran insan tiplerinden olduğunu söyleyen Tarhan; “Bencil insanlar kendi çıkarı için önce can sonra canan diyen narsist insan tipleridir. Bu kişilerin acıma duygusu yoktur, suça beceriklidirler. Yaptıkları yanlışlardan dolayı pişmanlık hissetmezler ve bundan dolayı kendilerini hiçbir şekilde sorgulamazlar. Onun için rehabilitasyon merkezlerine bırakılan özellikle on sekiz yaşın altındaki çocuklara empati çalışması yapılıyor. Başkalarının hakları, duyguları anlatılıyor. Ondan sonra rehabilitasyon merkezinden çıkarılıyorlar. Bu empatiyi öğrenmeden sosyal hayata bırakılmıyorlar. Şiddet uygulayanlara birkaç para cezası verip gönderirseniz bugün köpeğe şiddet uygulayan yarın eşine şiddet uygular. Burada toplumun tavrı, medyanın bu konudaki tutumu ve siyasi karar vericilerin yaklaşımları da önemli.” dedi.
“Hayvanları alıp bir kafese hapsetmek, barınaklara koymak çözüm değil”
Sokak hayvanlarının özgürlüğüne dikkat çeken Tarhan, onların kendi ortamında özgür bir şekilde yaşamaları gerektiğine vurgu yaptı. Tarhan; “Bizim kültürümüzde başı boş gibi gözüken köpeklerin hiçbirinin başı boş değildir. Onlara mahalleli, komşular, çocuklar sahip çıkıyor. Açta kalmıyor açıkta da kalmıyor, sahip çıkılıyor. Kültürde büyük bir değişim yaşıyoruz. Bu kültürel değişimden hayvanlar da etkilenmeye başladı. Herkes iyi davranmıyor, bazıları kötü davranıyor. Hayvanlar da gelenin iyi mi kötü mü olduğunu ayırt edemiyor. Hayvanlara kötü davranıldığı zaman hayvan kötücülleşebiliyor. Bu nedenle hayvanların kayıt altına alınması daha gerçekçi bir yöntem olur. Hayvanları alıp bir kafese hapsetmek, barınaklara koymak çözüm değil. Sokak hayvanlarının da bir özgürlüğü var. Onları da yaşadığı ortamda özgür bir ortam içerisinde yaşatmamız lazım. Bu nedenle bu konuda onları barınaklara koyma tarzındaki bir yaklaşım yerine, gönüllü kuruluşların bu konuda eyleme geçerek sahip çıkmaları gerektiğini düşünüyorum…” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)