2050’de Türkiye’nin 4. Sırada yer alması bekleniyor…

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.42972

Uzmanlar, bir aile hastalığı olarak kabul edilen Alzheimer’da, hastalığın ilerlemesi ve hastanın çoğu yaşamsal faaliyetlerinde bir diğerine ihtiyaç duyması nedeniyle hastaların bakım verene tamamen bağımlı hale geldiğini belirterek, bu durumun da bakım verende çoğu zaman tükenmişlik ve depresyonla sonuçlandığını söylüyor. Dünya Alzheimer Raporuna göre, Türkiye’nin 2050 yılında hastalığa sahip olan ülkeler arasında 4. sırada yer almasının beklendiğini kaydeden Doğan, Alzheimer’da bakım verenin desteklenmesinin hastanın desteklenmesi anlamına geldiğini belirtti.

Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünden Öğr. Gör. İdil Arasan Doğan, Alzheimer’ın Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından küresel bir halk sağlığı sorunu olarak ifade edildiğini söyledi. 55 milyondan fazla kişinin etkilendiği bilinen ve nöropsikiyatrik bir hastalık olarak tanımlanan Alzheimer hastalığının görülme sıklığının 65 yaş ve üzeri grupta daha da artığına dikkat çeken Doğan, günümüzde erken yaşlarda görülen tanılarda da artış olduğunu belirtti.

Türkiye’nin 2050 yılında 4. sırada yer alması bekleniyor

Alzheimer alanında çalışmalar yapan ve projeler yürüten Doğan, Alzheimer hastalığının geleceğine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Özellikle bakım probleminin ciddi düzeylerde olduğu bilinen Alzheimer’la ilgili, DSÖ’nün verilerine göre dünya çapındaki ülkelerin sadece dörtte birinin hastayı ve ailesini desteklemek için ulusal bir stratejisi bulunmakta. Bununla birlikte Dünya Alzheimer Raporuna (2022) göre, Türkiye’nin 2050 yılında hastalığa sahip olan ülkeler arasında 4. sırada yer alması bekleniyor. Özellikle giderek artmakta olan yaşlı nüfusa sahip ülkemiz için ivedi olarak önlem ve koruyucu müdahaleler geliştirmek, hasta yakınları ve bakım verenleri önceliklendirmek önem arz ediyor.”

Alzheimer hastalığı bir aile hastalığı olarak kabul ediliyor

İdil Arasan Doğan, Alzheimer hastalığının bir aile hastalığı olarak kabul edildiğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Hastalığın ilerlemesi ve hastanın çoğu yaşamsal faaliyetlerinde bir diğerine ihtiyaç duyması ile birlikte, hastalar süreç içerisinde bakım verene tamamen bağımlı hale geliyor. Bu nedenle Alzheimer hastalığında bakım veren ‘gerçek karar verici’ anlamını taşıyor. İçinde ağır bir bakım verme süreci ve bakım yükünü barındıran Alzheimer hastalığında sürecin psikolojik açıdan yönetilememesi, hasta ve bakım veren ilişkisine olumsuz yansıyor, değişen roller neticesinde de ilişkide çatışmalara neden oluyor. Ve bu durum da bakım verende çoğu zaman tükenmişlik ve depresyonla sonuçlanıyor.”

Hastadan ev işlerine yardım istenebilir

Alzheimer hastalığının; bilişsel işlevlerde gerileme, günlük yaşam aktivitelerinde azalma ve davranışsal değişiklikler ile kendini gösterdiğini anlatan Doğan, şu bilgileri de verdi:

“Erken dönemlerden itibaren yaşam kalitesi ve günlük yaşam aktivitelerine uyum oldukça belirleyici olarak görülüyor. Bu bağlamda hastaların zihinsel, psikomotor, fiziksel ve sanat/müzik aktiviteleri ile desteklenmesi oldukça değerli. Özellikle ev işlerine yardım isteyerek dahil etmek, günlük ihtiyaç listesinin hazırlanması, yürüyüş yapılması, sevdiği müziğin dinletilmesi ve bitki bakımı uygulanabilir.”

Alzheimer hastalarında kaybolmaya yönelik akıllı saatlerden faydalanmak önemli

Öğr. Gör. İdil Arasan Doğan, Alzheimer hastalığında zaman içinde bulunulan ortam ve durumlara yabancılaşmanın görülmesi, yürüyüşte denge problemlerinin oluşmasının oldukça yüksek bir ihtimal olduğunu da anlatarak, şunları kaydetti:

“Elbette hastanın ritimleri doğrultusunda hareket edilerek ev güvenliğinin sağlanması birinci sırada gelmekte. Öneriler arasında düşmeleri önlemeye yönelik yapılacak denge çalışmaları, banyo gibi kaygan zeminler ile pencere ve kapı güvenliklerinin oluşturulması yer alıyor. Kaybolmaya yönelik ise akıllı saatlerden faydalanmak, evde kamera takip sistemlerini yapılandırmak süreçleri kolaylaştırıyor.”

Gündüz bakımevleri sosyal ve duygusal açıdan yardımcı olabiliyor

Alzheimer hastalığında en zor sürecin davranışsal belirtilerin karşılanma süreci olduğunu ifade eden Doğan, “Bu belirtiler fiziksel/sözel şiddet, ajitasyon (bir kişinin, kendisi ya da yakın çevresinin güvenliğini tehlikeye sokan her türlü sesli, sözlü ve/veya motor davranışlar), disinhibisyon (kontrol azalması ya da kaybolması), sürekli dolaşma ya da uygunsuz davranışlar şeklinde görülebiliyor. Bakım verenleri en çok zorlayan süreçler bu yaşantılar olarak ifade edilebilir.” dedi.

Türkiye Alzheimer Derneğinin gündüz bakımevlerine atıfta bulunan Doğan, bu evlerin sosyal ve duygusal açılardan hasta ve yakınları destekleyici faaliyetler yürüttüğünü, ayrıca bunun bakım veren için rahatlatıcı bir mekanizma olduğunu söyledi.

Günlük yaşama uyumlandırma çalışmaları yapılıyor

Bu tür merkezlerde süreçlerde bilişsel, psikomotor ve fiziksel ile sanatsal aktivitelerin rehabilitasyon görevi gördüğünü de dile getiren Doğan, şunları anlattı:

“Beraberinde bakım verenlere yönelik bilgilendirme ve rehabilitasyon programları da uygulanıyor.  Günlük yaşama uyumlandırma çalışmalarında nesne tanıma, renk ayırma, ince ve kaba kas becerilerini korumaya yönelik faaliyetler önemli. Ayrıca hastalar ile yapılacak nefes çalışmaları; mum söndürme, pamuk uçurma, şarkı söyleme ve balon şişirme gibi egzersizler de örneklendirilebilir.”

Bakım veren desteklenmeli

Öğr. Gör. İdil Arasan Doğan, Alzheimer hastalığının kişiyi zaman içerisinde bir diğer kişiye bağımlı hale getiren ve içinde ağır bakım yükü barındıran nörodejeneratif bir hastalık olduğunu ifade ederek, “Bakım verenin desteklenmesi hastanın desteklenmesi anlamına geliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün de hedefleri arasında yer alan hem hasta hem de bakım verenin saygınlığını koruyarak, özerk bir şekilde yaşamaları ve demans dostu bir çevrenin düzenlemesi doğrultusunda hem dünya hem de ülkemiz için kısa ve uzun vadeli planların oluşturulması gerekiyor.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)