Travmayı en çok yaşatan kelimeler: ‘Keşke ve acaba”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan konuşmacı olarak katıldığı ‘Psikoloji Zirvesi’nde travmayla mücadeleye ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Travmaya dair yapılan en büyük hatanın geçmişte yaşamak olduğuna dikkat çeken Tarhan, buna hiçbir sinir sisteminin dayanamayacağını söyledi. Keşke ve acaba kelimelerinin travmayı en çok yaşatan kelimeler olduğunu da vurgulayan Tarhan, zorlukları kaçılması gereken değil, aşılması gereken birer engel olarak görülmesini tavsiye etti.
“Travmatik yaşantılar çocukluk deneyimlerinin önemli bir rolüdür”
Her psikolojik sorunun çocukluğa mı dayandığı sorusuna cevap arayan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çoğu rahatsızlıkta çocukluk çağıyla ilgili travmatik yaşantıların, şok yaşantıların ve çocukluk deneyimlerinin önemli bir rolü olduğunu vurguladı. Online gerçekleştirilen zirvede Tarhan; “Bazı vakalara baktığımız zaman çocukluk çağı yaşantıları ölçeği uyguladığımızda ortalamanın 35 olması lazım. Bu CTQ puanı genelde 35’ in üzerinde çıkıyor. Toplumda hiçbir şikayeti olmayan gayet sağlıklı kişilere uygulandığında %20 ile %30 arasında fazla çıkabiliyor. 35 ise o 45’e 50’ye kadar hiçbir şikayeti olmayan kişilerde de olabiliyor. Muhakkak yüksek çıktı diye hasta olduğu anlamına gelmiyor. Burada çocukluk çağı travmalarıyla ilgili bir değerlendirme ölçeğimiz var. CTQ diye bilinen ‘Children Traumatic Questionnaire’ olarak geçiyor. Ruhsal travmalarla ilgili 5 tane ana alt boyutu var. Bu 5 ana alt boyutlar ise fiziksel istismar, fiziksel ihmal, emosyonel istismar, emosyonel ihmal ve cinsel istismardır. Bu 5 ana alanda bozulmalar oluyor.
Fiziksel istismarla ilgili bozulmalar nelerdir diye baktığımızda çocukluk çağındaki o sorular karşımıza geldiğinde, ‘evde yeterli yemek olmadığında aç kalırdım’ diyorsa çocuk burada bir fiziksel ihmal vardır. Mesela ‘benim bakımımı ve güvenliğimi üstlenen birinin olduğunu biliyordum’ diyorsa kişinin travması olmadığını yani çocukluk çağında güvende hissettiğini düşünüyor demektir. ‘Ailemde bana salak, beceriksiz, tipsiz gibi sıfatlarla seslenirlerdi’ diyorsa, çocukluk döneminde fiziksel istismar yüksek demektir. ‘Ailede önemli ve özel biri olduğum duygusunu hissetmeme yardımcı olan biri vardı’ diyorsa orada o kişinin çocukluk döneminde emosyonel ihmal olmama puanı yüksek çıkıyor. ‘Yırtık, sökük ya da kirli giysiler içerisinde dolaşmak zorunda kalırdım’ diyorsa bu da fiziksel ihmali işaret ediyor. ‘Sevildiğimi hissediyordum’ diyorsa bunu duygusal ihmalin olmadığını yani duygusal olarak iyi bir ortamda büyüdüğü anlaşılıyor. Travmatik yaşantılar çocukluk deneyimlerinin önemli bir rolüdür.” şeklinde konuştu.
Anne, baba seviyor ama sevginin ifadesi yok…
Çocukluk çağı travmasının nasıl oluştuğunu anlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Anne, baba tarafından çocuğa karşı bir fiziksel istismar, fiziksel ihmal yok. Sadece çocuğun temel bakımlarını karşılamışlar. Bu arada çocukta duygusal ihmal oluşuyor. Hiç annesine anne demeyen, babasına baba demeyen genç gelmişti bir defa. Araştırmanın sonucunda duygusal ihmal ve duygusal istismarın olduğunu gördük. Duygusal istismarda da kediye yemeği uzatırsınız vermezsiniz, miyavlatırsınız. Bu şekilde çocuğu duygusal istismar eden mesela sevgiyi sopa gibi kullanır. ‘Bunu yapmazsan seni sevmem.’ diye çocuğa söyler. Aslında iyi niyetle, çocuğu terbiye etmek için söylüyor. Bu durum çocukta sevgiyi kaybetme korkusu uyandırıyor ve emosyonel istismar ortaya çıkıyor. Duyguları duygusal ya da kötüye kullanmış oluyor. Duygusal olarak çocuk manipüle edilmeye çalışılırken kendini kötü hissediyor. ‘Ailemden birisi bana öyle kötü vurmuştu ki hastaneye gitmem gerekmişti’ diye bir hatırı varsa, çocuğun fiziksel istismar puanı yüksek çıkar. ‘Ailemde başka türlü olmasını istediğim bir şey yoktu’ diyorsa ailede güven alanı oluştuğunu gösteriyor. ‘Çocukluğum mükemmeldi’ diyorsa burada bütün puanlarda düşük oluyor. Duygusal ihmal dediğimiz zaman istismar, fiziksel şiddet uygulanması, itilip kakılması ama en çok dikkat çeken fiziksel istismardan bir tanesi de duygusal ihmallerden bir tanesi. Kişiye evde yok gibi davranmak… Herkese nasılsın demek ona dememek. Çocuk, çocukluk veya genç çocukluk döneminde kimse beni sevmiyor duygusuyla büyüyor. Halbuki anne baba seviyor ama sevgi ifadesi yok. Bir defa çocuğun başını okşamamış, çocuğunu kucağına almamış ama çocuğun bütün ihtiyaçlarını karşılamış. Bu çocuklar özellikle orta ve ergenlik döneminde, genelde ileri yaşlardaki dönemlerde kendilerini yalnız hisseden ve diğer insanlara karşı da özgüven eksikliği içinde hisseden kişiler oluyorlar. Çoğu zaman bu kişilerde yeteneklerini kullanamıyorlar, hayat başarıları düşüyor.” dedi
Kişi, narsistik yatırımını neye yapıyorsa onunla ilgili travmaya açıktır
Kişinin çocukluk travmalarının farkına varmasının onu avantajlı hale getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Kişi, çocukluk travmasının farkına varıyorsa avantajlı hale geliyor. Çocukluğumda ben şöyle travma oldum, şöyle haksızlığa uğradım, bunları biliyorsa kişi bunu kendi kendine halledebilir, halledemezse o zaman uzman yardımı alıyor. Bir insanın gücünün yettiği, kontrol edebileceği şey var, edemeyeceği şeyler var. Böyle bir durumda metakognitif tedaviler diye bilinen zihinüstü tedaviler var. Metakognitif tedaviler sadece farkındalığa indirgemiyor aynı zamanda zihinüstü tedavi tekniğiyle o kişinin böyle bir durumda kendini gücünün yetemeyeceği, kontrol edemediği kendini aşan bir durumda yüksek bir değere, yüksek bir inanç sistemine, yüksek bir güce sığınıp rahatlayabilmesi. İnsan kontrol edemediği şeylerde aciz, zayıf, güçsüz hisseder. ‘Ben her şeyi kontrol etmeliyim, bunu yapmazsam ben mahvolurum, bunu yapmak zorundayım.’ diyen kişi, narsistlik yatırımını neye yapıyorsa onunla ilgili travmaya açıktır. Mesela narsistlik yatırımını bedenine yapıyorsa, bedenim tam çalışmalı hiç hata olmamalı çok sağlıklı olmalıyım diye düşünüyor. Ego sınırlarını aşağı çekmeye çalışmak gerekiyor, acı gerçeklerle yüzleştirmek gerekiyor. Bunları yaptığınız zaman kişi kendi travmasını kendi yakalıyor ve çözebiliyor. Burada geçmiş travmasıyla yüzleşip kabullenip sonra bu bana ne öğretti deyip negatife değil pozitife odaklanıp geleceğe bakıp bunu yaparsa travma o kişi için artık bir nevi psikolojik bağışıklık sistemi güçlendirilmiş kazanım haline gelmiş olur.” ifadelerini kullandı.
“Travmalar devam ederse aktarılır devam etmiyorsa aktarılmaz”
Travmaların kalıtsal olma ihtimalini ve genetikle olan ilgisini değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; anti sosyal kişilerde vardır çocuğu döve döve büyütürler, baba kendi çocuğunu da döve döve büyütür yani bir istismar varsa o çocukta birkaç nesil travmalar devam ederse bu genetik değil epigenetik oluyor. Epigenetikte çevrenin geni değiştirmesi, eğer bir nesil çocuklukta travmadan uzak kalırsa daha sonraki nesle geçmiyor. Eğer o nesilde devam ediyorsa genetik olarak bir nesle geçebiliyor. O travmalar devam etmezse genetik polimorfizm kullanılmadığı için geriliyor. Mesela alkol alımında da öyle devamlı madde alan kişilerin beyinlerindeki network bozuluyor ödül ceza sistemi bozuluyor, bozulduğu için genetik polimorfizm oluyor. Devam etmezse kullanılmadığı zaman köreliyor beyinde hatalı protez üretmeyi kesiyor bu nedenle bu travmalar devam ederse aktarılır devam etmiyorsa aktarılmaz.” şeklinde konuştu.
Kişinin yalnız olmadığını hissetmesi travmayı kolay aşmasına sebep oluyor
Deprem bölgesinden katılan katılımcıların sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kapalı alanlara girerken yaşanan korku ve problemleri nasıl aşılabileceğinden bahsetti. Tarhan; “Deprem travması, doğal afet, insanın gücünün yetmediği, kontrol edemeyeceği iradesi dışında gelişen olaylar… Kişi böyle bir olayda kendini suçlamasın! Doğal afet ile ilgili travmalarda kendini suçlama oranı daha düşük tabi ama bazı durumlarda böyle yanlış bir metot gelişiyor. Burada kişinin yalnız olmadığını hissetmesi travmayı kolay aşmasına sebep oluyor. Bu travma ile ilgili kişi birçok kişide dini başa çıkma yöntemleri işe yarıyor. İnsan öyle bir şey ki istekleri sınırsız, beklentileri, arzuları, hevesleri sınırsız ama gücü sınırlı. Bunu bileceğiz, insanoğlu yeryüzü tanrısı değil. Onun için haddimizi bileceğiz, ego gücümüzü, sınırlarımızı bileceğiz. Narsistik bir egoyla yaşamak o anda güzeldir ama bir hastalık, bir afet, bir musibet, bir sıkıntı olduğu zaman bu sefer yerlere seriliyorsun, darmadağın oluyorsunuz. Onun için kabullenici olabilmek önemlidir. Onu başarmak önemlidir. O korkuların olması gayet insani bir durumdur, herkeste var.” dedi.
“Keşke ve acaba kelimeleri, travmayı en çok yaşatan kelimelerdir”
İnsan yetişkinliğinde çocukluktan daha travmatik bir durum ile karşılaşabilir mi sorusuna yanıt veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsanın yolu taşlarla, engeller ile donatılmış bir yol. Onun için zora talip olan bir kimse, travma istenilmez ama gelirse de bu travmayı nasıl aşabileceğine odaklanmalı. Bu travma neden geldi diye odaklanmak değil... Bunu yapabilen kişiler travmayı kolay aşarlar. Onun için travmayı aşan kişilerin en büyük yaptıkları hata geçmişte yaşamak. Yani 10 sene önce olmuş bir olayı sanki birkaç gün önce yaşanmış gibi yaşıyorlar. Böyle olunca hiçbir sinir sistemi dayanmaz buna. Geçmiş ve geleceğe odaklı yaşıyorlar. Geleceğe ne olacak, çocuklarım ne olacak? Ya bana bir şey olursa aileme ne olacak? Çocukları düşünüyorlar hep. Keşke ve acaba kelimeleri, travmayı en çok yaşatan kelimelerdir. Bugünü halleden geçmişin öğrettiklerini kazanım haline dönüştürmüş oluyor ve gelecek ile ilgili bugünü iyi geçen geleceği ile ilgili en önemli yatırımında yapmış oluyor. Bu nedenle anı yaşa değil anda yaşa. Bugünün hakkını ver ama geleceğe bak, geçmişten öğren, geleceğe bak ama bugün de yaşa. Bunu yaptığımız zaman enerjimizi, entelektüel enerjimizi iyi yönettiğimiz için travma bizim için bir nevi artık kazanım, geliştiren travma haline dönüşmüş oluyor. Enerji verir, bir psikolojik sermaye haline dönüşür. Onun için zorlukları kaçılması gereken değil, aşılması gereken bir engel olarak görüp, nasıl aşılacağını bilmek gerekiyor. Zorlukları yenip, gol atma duygusu yaşamayı tavsiye ederim, travma ile en güzel mücadeledir.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)