Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bilinç, ruhun kalple arasındaki insanî uzvudur”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan katıldığı “Varoluştan Anlam Arayışına Psikoloji Sohbetleri” programında Ramazan’ın insan psikolojisine etkisi hakkında dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Ramazan’a özel ibadetlerden olan orucun insanın gelişimine, insan hayatına dair farkındalıklar kattığını aktaran Tarhan, bu ayda doğal olarak irade eğitiminin sağladığını söyledi. Tarhan; “Bilinç, ruhun kalple arasındaki insanî uzvudur. Bilinç sayesinde kendinin, dünyanın ve iyi ile kötünün farkına varıyorsun.” ifadelerini kullandı.

“Vücudumuza senede bir defa perhiz imkânı tanımalıyız”

Çağın Vicdanı Kulübü tarafından düzenlenen programda, sağlıklı bir hayat için maddi-manevi perhiz yapmak gerektiğini ifade eden Tarhan, Ramazan ayının bu perhiz için yılın en doğru zamanı olduğunu aktardı. Tarhan; “Kalbe ve ruha itaat etmek nefse güç gelir. Nefis başıbozuk şekilde dizginleri eline alır. Nefis vahşi bir at gibi, ne şekilde hareket etmek isterse öyle davranır. Liderliğini ona kabul ettireceksin, kendini kabul ettiremezse sözünü geçiremez. Nefsine söz geçirmek istiyorsan, Ramazan orucu büyük bir fırsattır. İki önemli tavsiye vardır; maddi ve manevi perhiz. Maddi perhiz açısından geçtiğimiz yıllarda Nobel alan Japon bilim adamı, otofajiyi kanıtladı. Otofaji, hücrelerin aç kaldığında kendi içerisinde kullanmadığı, biriktirdiği proteinleri, parçacıkları yakmaya başlaması ve kendi kendini temizlemesidir. Vücut onu yaktığı zaman farkında olmadan temizlemiş oluyor kendini, hatta DNA’ da ki hasarları bile düzeltiyor. DNA’ da oluşan o hatalı proteinleri, dokuları, doku parçacıklarını harcıyor, hücre de bir şekilde kendi kendini yenilemiş oluyor. Hücrelere de yaşam-kalım duygusu oluşturduğun zaman kendini yeniliyor. O darbe ve travmalarda aynı şekilde, ölüm korkusunu yaşattığı zaman darbeler insanda yaşam-kalım kamçısı oluyor ve kendini yenilemeye başlıyor, tembellikten kurtuluyor. Onun için hata ve musibetler aslında bizim için, kendimiz yenilememiz için bir fırsat ama buna karşı hazırlıklı olmamız lazım. Vücudumuza senede bir defa böyle bir perhiz imkânı tanımalı, hücrelerimizin kendini yenileme fırsatı vermeliyiz. Bunu yaptığımız zaman birçok hastalığı önlemiş oluyoruz. Maddi ve manevi yönden onarıcı bir etkisi var. Manevi yönden de bizi yoldan çıkaran, vahşi ve ilkel duygularımızı terbiye etme fırsatı veriyor.” dedi.  

“Bilinç, ruhun kalple arasındaki insanî uzvudur”

Ramazan ayının insana hayatına dair farkındalıklar kattığını aktaran Tarhan, bu ayda doğal olarak irade eğitiminin sağladığına dikkat çekti. Tarhan; “Bilinç, ruhun kalple arasındaki insanî uzvudur. Bilinç sayesinde kendinin, dünyanın ve iyi ile kötünün farkına varıyorsun. İşte o zaman bilinçli oluyorsun. Şu anda bilincin bir kuantum mekanizma mı olup olmadığı araştırılıyor. Çünkü beynimizin içerinde bilinç özelliği yok, beynimizin üstünde, beynimizde bağlantı kurma özelliği var sadece. Karar verici organ, akıl beynimizin ön bölgesinde ama farkındalık, bilinç denilen fonksiyonumuzla, beyine emir veren beyin üstünde bir fonksiyon. Ramazan-ı Şerifte, oruç vasıtasıyla bir nevi perhize alışır, riyazete çalışır yani riyazet, aç kalmaya, az yemeye çalışır, emir dinlemeyi öğrenir, biçare zayıf mideye de hazımdan evvel yemek yemek üzerine doldurmakla hastalıkları celb etmez, hastalıkları çağırmaz. Yani Ramazan’da alışkanlık kazanır işte irade eğitimi dediğimiz bu. Bunu nefsine alıştırıyorsun, nefsini terbiye ediyorsun, hayat-ı mâneviyeyi bozmamaya çalışıyorsun. Tasavvufta; kıllet-i taam, kıllet-i menam ve kıllet-i kelâm olarak geçer. Yani, az ye, az uyu ve az konuş. Bu üçünü yaparsan tekâmül ediyor yani gelişiyorsun.” dedi. 

“Sınırlı bir güçle sınırsız bir hayat kazanma fırsatı verilmiş elimize”

İnsanın sınırlı güçlere sahip bir varlık olarak yaratıldığını ifade eden Tarhan, insanın sınırlı bir güçle sınırsız bir hayat kazanmak gibi bir fırsatı olduğunun altını çizdi. Tarhan; “Musibetler acelecilik ve sabırsızlığı terbiye etmemizi sağlıyor. Akıl, kalp, ruh hepsi birlikte bir vücut. Kişi Ramazan’da nefsani eğlenceler yerine melekî ve ruhani eğlencelerle mesela ne gibi, insanlara yardım etmek, yoksulu sevindirmek, dezavantajlı insanlara yardım etmek, bir çocuğu sevindirmenin hazzını yaşarlar. Ruhumuzun lezzetleri var, nefsimizin lezzetleri hazdır, ruhumuzun lezzetleri ise huzurdur. Huzuru yakaladıkları zaman iç huzurdan daha güzel bir şey var mı? İç huzurunu yakaladığın zaman bir insanda bütün istekleri giderilmiş, bütün ihtiyaçları karşılanmış ve kişilik sınırları kaybolmuş duygusu oluşuyor. Allah’la bütünleşmiş gibi bir duygu hissettiğinde bu bir güven duygusudur. Kötü bir şeye karşı O’na sığınıp teselli bulabilirsin. Gelecek korku ve kaygısını gideriyor, kötü bir şey olacak kaygısını gideriyor, o ilahi iradeye teslim olabilmek ama bunun için kendi zayıflığını güçsüzlüğünü yetersizliğini anlamak gerekiyor. İşte Ramazan ‘sen zayıfsın, sen sınırlı bir varlıksın’ ama ihtiyaçların sınırsız duygusunu hissettiriyor. Özellikle psikolojik olarak sınırsız isteklerimiz var, örneğin uzaya gitmek istiyoruz, hayallerimizi gerçekleştirmek istiyoruz ama gücümüz sınırlı. Sınırlı bir güçle sınırsız bir hayat kazanmak gibi bir fırsat verilmiş elimize ve bu fırsatı kullanıp kullanmayacağımız bize söylenmiş. Ramazan büyük bir fırsat, Kadir gecesi büyük bir fırsat. Allah bu fırsatı bize veriyor sınırsız bir amaç için sınırlı gücümüzü kullanacağız ve sonsuzluk kazanacağız.” ifadelerini kullandı. 

“Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur”

Ramazan ayındaki ibadetlerin nefs kontolü sağlamada en etkili yol olduğunu aktaran Tarhan; “Açlık duygusu insanın en zor terbiye ettiği duygudur. Obezite salgını var dünyada. Dünyada obezitenin en fazla olduğu 3 devlet ABD, ikinci Suudi Arabistan ve Türkiye. Sebebi ise yeme dürtümüzü kontrol edemediğimiz için. Yeme bağımlılığı deniyor buna. Türkiye Müslüman, Suudi Arabistan da öyle fakat görüyorsunuz Suudi Arabistan İslam’ın şekilsel kısmının en yüksek yaşandığı kısım ama demek ki özünü yaşayamıyor. Demek ki nefs terbiyesi yok. Oradaki Müslümanlık kısmı şekilsel, gardırop Müslümanlığı. Nefs terbiyesine herkesin ihtiyacı var. Nefis Rabbini tanımak istemiyor; firavunâne kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damarı kırılır. İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir, hastalıklar da bize beden konforumuz bozulduğunda bu beden benim olmadığını gösterir. Ölüm yakınmış bu bedeni kaybedeceğim. Gücün sınırlı haddini bil der. Bu deprem musibeti, pandemi musibeti de aczini, zaafını, fakrını gösterir. Acz nedir? Bir şeyi yapmak istiyorsun hedefine ulaşmak için aciz kalıyorsun. Hastalıklar musibetler bunu gösteriyor. Ama ramazan bize bunun eğitimini veriyor, hazırlık veriyor.” şeklinde konuştu. 

“İnsan neye önem verirse oradan imtihan oluyor”

İmtihanların sebepsiz yere gelmediğinin altını çizen Tarhan, nefsi kontrol altına alan en önemli ibadetlerden birinin oruç olduğuna dikkat çekti. Tarhan; “İnsan neye önem verirse oradan imtihan oluyor. İmtihanlar durup dururken gelmiyor. İmtihanlar bizim kendimizi yönetip yönetemediğimizle ilgili. Eğer biz kendimizi yönetemiyorsak, Allah bizi imtihan eder kendine yaklaştırır. Biz bunu sağlıklıyken yaparsak bizi neden imtihana soksun ki Allah. Zaten bu kulum orucunu tutuyor bu nefsini terbiye ediyor ben onu neden imtihan edeyim der onun için namazın sonundaki ve tavafın sonundaki dua nedir? Rabbenâ âtina fid'dünyâ haseneten ve fil'âhireti haseneten, iki dünyada güzellik ver diyorsun bu duada. Allah’tan musibet istenmez, beni imtihan et denmez iki dünyada da güzellik istenir. Güzellikte zenginlikte bir imtihandır şimdi. Onu iyi ve güzel yolda kullanırsan Allah o zaman neden musibet versin. Nefs ancak açlıkla hizaya gelmiş onun için Ramazan’da çekilen açlık ilaç gibidir terbiye açısından. İrade eğitimi demek beynimizi programlamak demek. Güçlü iradeli olan kişiler hatalara karşı hayır diyebilirler, doğru zamanda doğru kararlar verirler. Cesur davranabilirler cesur olmak kendini tehlikeye atmak değil tehlike anında aklı kullanmaktır. Bu kişiler de öyle yaparlar aklını kullanırlar, cesaretle davranırlar ve geri durmazlar.” dedi. 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)