Umutsuz Yaşanmıyor

 “Umut” bir inanç, duygu ve düşüncedir. Dinamiktir; alternatif yollar, iyimserlik, cesaret ve en önemlisi amaçlara ulaşmak için kendini yeterli hissetmeyi ve bu anlamda bir mücadeleyi barındırır.

Tarihsel süreç boyunca “Umut” kavramı filozoflar, yazarlar, bilim insanları, psikologlar tarafından farklı biçimlerde ele alınıp, tanımlanmıştır. Bunların bazıları olumlu ve pozitif bir anlam içerirken bazıları ise olumsuz bir anlamı işaret eder. Mitolojide Zeus, Promethus’tan intikam almak için Pandora’yı yaratır. Pandora’nın kutusu açıldığında içinden bin bir bela dışarı çıkar ve dünyaya yayılır ancak kutunun dibinde bir tek “Umut” kalır. Ünlü Filozof Nietzche “İnsanca, Pek İnsanca” kitabının birinci cildinde bu konuyla ilgili şu yorumu yapar: “Diğer kötülükler insana ne kadar eziyet verse de, Zeus insanların yaşamlarını kestirip atmasını istememiş, yeni eziyetler çekmesini istemişti. Bu amaçla, insana ümit verdi. Gerçekte, bu kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü insanın eziyetini uzatır.” 

Bazen de umudun beklentilere yönelik edilgen bir durumu, teslimiyetçiliği ve herhangi bir şey yapmadan ve eyleme geçmeden beklemeyi işaret ettiği söylenir. Ya da geçmişe bakarak geleceğe odaklandığı için şimdinin ve anda olmanın gücünü zayıflattığına dair de açıklamalar vardır. Ancak tüm bunlar umudun doğasına uygun olmayan anlamlardır. “Umut” bir inanç, duygu ve düşüncedir. Dinamiktir; alternatif yollar, iyimserlik, cesaret ve en önemlisi amaçlara ulaşmak için kendini yeterli hissetmeyi ve bu anlamda bir mücadeleyi barındırır.

“Umut” pozitif psikolojinin önemli kavramlarından birisidir. Pozitif psikoloji geleneksel psikolojiden farklı olarak insanın güçlü ve olumlu yönlerine odaklanır ve iyimserlik, mutluluk, tatmin olma, umut gibi psikolojik iyi oluşu arttıran, yaşam kalitesini geliştirmeyi destekleyen çalışmalar yapar. Umut, psikolojik sağlamlık literatüründe koruyucu özellikler arasında yer almaktadır. Ruh ve beden sağlığını güçlendirerek, hayata olumlu anlamlar katarak insanının canlı ve dinamik kalmasını sağlayan “Umut” pozitif psikolojinin önemli kavramlarından birisidir. 

Umut, Snyder’a (1995, 2002) göre bir hedefe ulaşmak için harekete geçirici düşünme (amaca ulaşmaya yönelik güdü ve bilişsel enerji) ve hedefe ulaşma yollarını düşünme (amaca ulaşmayla ilgili farklı yolları dikkate alma) ve planlama olarak üç bilişsel boyuttan oluşmaktadır. Hedef belirleme umudun ilk öğesidir. Hedeflerin yanı sıra, umudun birbiriyle yakın ilişkili olan diğer iki bileşeni; hedefe yönelik güdülenme ve hedefe ulaşma yollarıdır. 

Umudun ilk bileşeni olan amaçta, insanlar arzu ve istekleri doğrultusunda bir amaç belirlerler, bu amaç kişinin dünyasında önemli bir anlam içermektedir. Sonrasında bu amaca ulaşmak için alternatif yollar üretmeye, oluşturmaya başlarlalar, bu da umudun ikinci bileşenini oluşturur. Son olarak da umudun üçüncü bileşeni olarak belirlenen amaç doğrultusunda oluşturulmuş yollar harekete geçirilir, uygulanır ve eylemde bulunulur. 

Bireyler geçmiş yaşantılarını ve deneyimlerini gözden geçirerek kendilerine gerçekçi hedefler koyarak, bu hedefe ulaşmak için alternatif yollar bulduklarını ve harekete geçebildiklerini gördüklerinde kendilerini güçlü hissederler. Bu bağlamda “öz yeterlilik kavramı ile umudun yakından bir ilişkisi vardır” denilebilir. Pozitif psikolojide ele alınan umut kavramına, bileşenlerine ve umudun özelliklerine baktığımızda umudun olumsuz bir durum olduğunu atfeden, umudun eylemsizlik ve teslimiyet içerdiği, anda kalmayı zorlaştırdığı gibi yorumlamalara uygun düşmediği, aksine planlı gerçekçi bir eylem gücünü içerdiği görülmektedir. 

Umutlu insanların hedeflerine ulaşmakta daha başarılı olduğu, özsaygılarının daha gelişmiş olduğu, psikolojik sağlamlıklarının daha iyi olduğu görülmektedir. Umutlu olmayı öğrenmek büyük ölçüde çocukluk çağlarından bugüne yetişmiş olduğumuz ortam, ebeveyn modellerimiz ve onların yaklaşım ve bakış açılarıyla ilgili olsa da umut düzeyi insanlarda bazı terapi yöntemleri ile arttırılabilir. Rick Snyder tarafından geliştirilen “Umut Terapisi” bunların başında gelir. Ayrıca kişilerin sosyal destek sistemlerinin güçlü olması, fiziksel sağlıklarının yerinde olması; iş, evlilik, okul, sosyal yaşamda başarı ve doyumlarının iyi olması da bireydeki umut düzeyini arttırabilir.

Son olarak bizi canlı, dinamik, işlevsel ve yaşamın getirdiği sorunlara ve zorluklara karşı daha güçlü kılan umutlu olma kavramını önemsemeli ve geliştirmeliyiz.

Yazımı Halil Cibran’ın sevdiğim bir sözü ile noktalamak istiyorum.

Hepimize Umut olması dileğiyle…

“Her kışın yüreğinde titreyen bir bahar vardır, her gecenin peçesinin ardında, tebessümle bekleyen bir şafak vardır.”

Öğr. Gör. Özgür Varan
Öğr. Gör. Özgür Varan

Tüm Yazıları

Paylaş: