Merhamet
Merhamet duygusu her insanın yaratılıştan sahip olduğu bir yeti olmakla birlikte eğitimle birlikte geliştirilmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu eğitim sürecinde, hayatın ilk yılları ve özellikle aile içindeki sevgi dolu ve kucaklayıcı bir iletişim büyük öneme sahiptir.
Bütün dünya insanları olarak merhamet duygusunu yaşamaya ve yaşatmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz bir zaman dilimi içerisinde bulunmaktayız. Salgın hastalık süreciyle birlikte bu duygunun doğada yaşayan bütün canlılar ve özellikle de biz insanlar için ne büyük bir öneme sahip olduğunu hep birlikte deneyimlemiş oluyoruz. Bu bağlamda yer alan yazıda özellikle merhamet duygusunun pozitif psikoloji alanındaki önemi üzerinde durulacaktır.
Schopenhauer merhameti insanın yaradılışında var olan yanı sıra farklı durum ve değerlere göre değişiklik göstermeyen bir kavram olarak tanımlamakta; adalet, insan sevgisi ve diğer bazı önemli erdemlerin de merhametten kaynaklandığını ifade etmektedir. Kemal Sayar’a göre merhamet bir başkasının acısını hissedip aynı zamanda o acıyı dindirmek için aktif olarak kişiyi eyleme çağıran bir duygudur.
Merhamet kelimesinin sözlük anlamına bakıldığında ise “Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” şeklinde tanımlandığı görülmektedir. Bununla birlikte insani değerlerin özünde yer alan merhamet, sadece bir acıma hissi ve basit bir iyilik yapma isteği olmaktan ziyade, insanları sürekli olarak iyiliğe ve doğruluğa yönelten, onların her alanda olumlu tutum ve davranışlar sergilemesine yol açan pozitif bir duygudur.
Pozitif psikoloji, bir insanın güçlü yanları ve olumlu özelliklerinin ortaya çıkarılmasını, gizil yeteneklerinin fark edilmesini ve bunların geliştirilmesini sağlayan, insana olumlu bakan bütün yaklaşım ve çalışmaları aynı çatı altında toplamayı başarmış bir psikoloji alanıdır. Psikolojinin bu alanında özellikle insanda mevcut olduğu ifade edilen adalet, güven, iyimserlik, mutluluk, ümit, sevgi, sabır, vefa ve merhamet gibi pek çok olumlu duygu üzerinde durulmaktadır. Merhamet duygusu pozitif psikoloji alanında ele alınırken özellikle mutluluk duygusu ve gelişmiş sosyal ilişkiler gibi olumlu durumlarla ilişkili olabileceği belirtilmiştir. Yanı sıra bu duygunun öfke, korku ve kaygı gibi bazı olumsuz duygulara karşı da koruyucu olabileceği üzerinde durulmuştur.
Alan yazın incelediğinde pozitif psikoloji alanında önemli bir yere sahip olan merhamet kavramı ile ilgili çeşitli araştırmalar yapıldığı görülmüştür. Seher Akdeniz tarafından farklı merhamet düzeylerine sahip üniversite öğrencilerinde depresyon, anksiyete, stres ve duygusal zekâyı incelemek ve bu kavramların cinsiyet değişkenine göre farklılaşıp farklılaşmadığını tespit etmek amacıyla bir çalışma yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre düşük ve orta düzeyde merhamet düzeyine sahip olan öğrencilerin depresyon puanlarının yüksek merhamet düzeyine sahip olan öğrencilerin puanlarından daha yüksek olduğu yanı sıra düşük ve orta merhamet düzeyine sahip olan öğrencilerin duygusal zekâ puanlarının yüksek merhamet düzeyine sahip olan öğrencilerin duygusal zekâ puanlarından daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Mutluluk kavramının merhamet ve saldırganlık kavramları ile ilişkisinin incelendiği bir çalışmada, merhamet ve mutluluk toplam puanları arasında pozitif ve yüksek bir ilişki olduğu görülmüştür. Üniversite öğrencilerinde merhamet düzeyinin öznel iyi oluş üzerindeki yordayıcı etkisini incelemek amacıyla yapılmış olan çalışma sonuçları değerlendirildiğinde, merhamet ile öznel iyi oluş arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu ve merhametin öznel iyi oluşun anlamlı bir yordayıcısı olduğu tespit edilmiştir.
Merhamet duygusu her insanın yaratılıştan sahip olduğu bir yeti olmakla birlikte eğitimle birlikte geliştirilmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu eğitim sürecinde hayatın ilk yılları ve özellikle aile içindeki sevgi dolu ve kucaklayıcı bir iletişim; çocukta sağlıklı ve adaletli bir merhamet duygusunun gelişmesi, davranışa dönüşmesi adına önemli bir etkiye sahiptir. Aile ortamında ve sosyal çevrede merhamet duygusunun doğru anlaşılması ve uygulanması için bazı temel kurallar vardır: Beş uygunluk kuralı “uygun yer, uygun zaman, uygun nesne, uygun miktar, uygun yöntem” ifadelerinden oluşmaktadır. Uygun olmayan merhametin anlaşılabilmesi için merhamet-adalet dengesinin kurulması gerekir. Kuzuların arasına girmiş bir kurda, insanları acımasızca öldüren bir katile, çocuklara cinsel şiddet uygulayan bir caniye acımanın kötülüğü beslemek anlamına geldiği unutulmamalıdır.
Kişilere verilecek eğitim yoluyla onlarda merhametli ve özgeci davranışların geliştirilip geliştirilemeyeceğini öğrenmek maksadıyla yapılan bir çalışma da, merhametli ve özgeci davranışların eğitimle gelişebilen beceriler olduğu tespit edilmiş yanı sıra merhamet odaklı eğitimin kişilerin beyin fonksiyonlarında değişikliklere neden olduğu gözlemlenmiştir.
Kişilerin hem kendilerine hem de başka kimselere karşı göstermiş oldukları merhametin iyileştirici ve olumlu duyguları güçlendirici özelliği yüzyıllardır bilinmektedir. Olumlu duygularla ilgili yapılan bilimsel çalışmaların sonuçları incelendiğinde; merhamet, şefkat, acıma gibi duygular hissedildiği anda beyinde ‘iç morfin’ denilen endorfin, serotonin gibi mutluluk hormonlarının salgılandığı belirtilmiştir. Bu duyguların insanlar üzerindeki biyolojik etkilerinin yanı sıra insan ruhu üzerinde de iyileştirici etkiye sahip olduğu ve toplumu ayakta tutan dinamikler arasında yer aldığı ifade edilmektedir.
Geçmişten günümüze içinde yaşadığımız toplum ve kültür ortamı da bizi merhametli olmaya teşvik etmektedir. Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi oğlu Orhan Gazi’ye bıraktığı vasiyetnamesinde “Allah’ın yarattığı her şeye karşı merhametli ol” ifadesini kullanarak merhamet duygusunun özelliğini vurgulamıştır. Yunus Emre “Yaratılanı severim Yaratandan ötürü” ve Hz. Mevlana “Şefkat ve merhamette güneş gibi ol” sözleriyle bu özelliğe odaklanmamızı sağlamışlardır. Bu nedenledir ki atalarımız yaşadıkları dönemde; kuşlar için özel yuvalar yapmışlar, dağda yaşayan yabani hayvanların kışın aç kalmamaları için onlara yiyecek getirmişler, toplumda yaşayan ihtiyaç sahibi kişilerin ve öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için vakıflar kurmuşlar, sadaka taşları oluşturmuşlar ve yapmış oldukları daha nice sessiz iyiliklerle merhamet duygusunu eyleme dönüştürme konusunda bizlere örnek olmuşlardır. Bu noktadan hareketle son sözü merhamet duygusunu eyleme geçirme konusunda bizlere rehberlik eden Sevgili Barış Manço’nun şu güzel sözleri ile söylemiş olalım.
“Yaz dostum, yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum, garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum, öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum, kimse göçmez bu dünyadan mal ile.”