İyilik İyileştiriyor

İyilik kavramı; mutluluk gibi duygular, hisler ya da empati gibi düşüncelerden fazlasıdır. İçinde duygu ve düşünce kadar eylem ve hareket barındırır.

Amelia -orijinal ismi ile Le Fabuleux Destin d’Amelia Poulain-  izleyenlerin içini ısıtan, tekrar tekrar izleme arzusu yaratan ve iyilik yapma isteğimizi bize yeniden hatırlatan bir filmdir. Filmin ana karakteri Amelia duygusal açıdan ilgisiz ve sevgisiz bir ailede büyümüştür. Yirmili yaşlarının başında ailesinin yanından ayrılarak, kendisine küçük oyunlarla ve hayal gücü ile çevrili yalnız bir hayat kurmuştur. Bir gün evindeki gevşemiş bir banyo fayansının arkasında bir çocuğun yıllar önce saklamış olduğunu gördüğümüz bir metal kutu bulur ve sahibini aramaya karar verir. Çeşitli maceralar sonrasında nihayetinde kutuyu yaşlanmış olan sahibine iletir. Sonrasında bu kutunun, sahibini üzerinde yarattığı mutluluğa şahit olunca diğer insanların da hayatında güzel şeyler yapmaya karar verir. Filmin ilerleyen sahnelerinde hayatı boyunca yalnız hisseden Amelia’nın elinde pek bir olanak olmasa dahi, başkalarının mutluluğu için küçük iyilikler yaparken kendi mutluluğunu da elde edebileceğini öğrenmesine izleyiciler olarak şahit oluruz. 

Oldukça öznel bir kavram olan iyiliği tanımlamak hiç de kolay değildir. Sözlük tanımına bakıldığında “karşılık beklenilmeden yapılan yardım” ifadesi karşımıza çıkmaktadır.  Sözcüğün kendisi, insanlığın tarihi kadar eski olmakla beraber empati, dayanışma, nezâket ve daha pek çok kavramı kapsamaktadır.  İyilik kavramı; mutluluk gibi duygular, hisler ya da empati gibi düşüncelerden fazlasıdır. İçinde duygu ve düşünce kadar eylem ve hareket barındırır. Diğer kavramlardan onu ayıran ve bizi diğerlerine göre daha çok insan eden yanı da belki budur. İyilik eylem halinde sevgidir!  

Günümüzde mutluluk, anlamlı bir hayat, iyi olma hali gibi kavramlara giden yolları aramaya devam ediyoruz. Pozitif psikolojinin öncülüğünde bu arayış, bireylerin zayıf ve eksik yönlerinden ziyade insanların güçlü ve olumlu taraflarına odaklanılması gerekliliği şeklinde aydınlanmaktadır. Bu olumlu ve güçlü özellikler “karakter güçleri” olarak ifade edilmektedir. Alanın öncülerinden Martin Seligman ile Chris Peterson, 2004 yılında yaptıkları kapsamlı çalışmalar sonucunda evrensel 24 karakter gücü ve 6 erdem ortaya koymuştur.  Daha önce de bir insani değer olarak bahsettiğimiz iyilik kavramı, insaniyet erdeminin içinde iyilikseverlik adı altında bir karakter gücü ya da başka bir deyişle daha iyi olmamıza giden yolda bir öz-kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.  Evrim biyologları ve psikologlar da araştırmaları neticesinde iyiliğin beyinde gözlemlenebilir bir yetenek, doğuştan gelen bir özellik olduğunu ortaya koymaktadır.  Doğamız gereği her ne kadar bencil iç dürtülerimiz olsa da bir o kadar güçlü empatik ve işbirlikçi bir yönümüzün olduğu artık bilinen bir gerçek. 

Özetle “Düşünüyorum, öyleyse varım” ile başlayan, kişisel refaha giden yolun “Önce ben” ile yanıt bulduğu bir dönemden, “Sen var olduğun için ben varım” biçimindeki, mutluluğun ve iyi olma halinin sadece almaktan değil vermekten, işbirliğinden geçtiğini öğrendiğimiz bir dönüşüm çağındayız.  

Peki, iyi olmak neden iyidir? 

●    İyilik sosyal ilişkilerimizi geliştirir
 Sosyal bir canlı olan insan, görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Hepimiz yaptığımız her davranışın bize bir şekilde dönüp geleceğinin farkındalığı ile harekete geçmeliyiz. Kemal Sayar’ın ifadesi ile bir kez kalpten çıkıp da paylaşıldığında, insana misliyle geri dönmemiş bir iyilik yoktur. Siz o dönüşü bazen hemen görüp hissedemeseniz de, sevgi size geri döner.  Bunun bir hikâyesi olarak, zamanında İstanbul'da kahvecilik yapan biri varmış. Dükkânı ise her dinden ve milletten insanla dolarmış. Bir gün, yeniçerilerden kabadayılığa meraklı olan bir tanesi bu kahvehaneye gelmiş, kılık kıyafetinden Rum olduğunu anladığı kişiye bakarak, "Herkese benden kahve, bu Rum'a verme!" demiş. Kahveci herkese kahvesini vermiş, en son da iki fincan kahveyi almış gitmiş Rum'un yanına oturmuş. Yeniçeri hiddetlenecek olduysa da kahveci, "Bu kahveler senden değil, benden" diyerek onu yatıştırmış. Aradan biraz zaman geçmiş, Sisam Adası'nda Rumlar isyan çıkartmış. Hikâye bu ya, bu kahveci de isyanı bastırmaya giden askerler arasındaymış fakat esir düşmüş. O zamanlarda Rumlar esirleri köle pazarında sattıkları için bizim kahveci de köle pazarına çıkarılmış, kaderine boyun eğmiş beklerken gelen bir Rum tarafından satın alınmış. Alan adam kahveciyi peşi sıra yürüterek ıssız bir sokağa getirmiş ve dönüp, "Beni tanıdın mı? Ben o yeniçeriye rağmen kahve ikram ettiğin kişiyim. Sen unutmuş olabilirsin ama 40 yıl geçse de ben o kahveyi unutmam. Şimdi özgürsün, yolun açık olsun!" demiş. İşte "Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır" sözü buradan gelmekteymiş.
Besle kargayı oysun gözünü, babana bile güvenme gibi bireyi yalnızlığa, sürekli tedbirli olmaya yönlendiren deyişlerin ağırlığının altından ancak iyiliğin kanatlarına ve birbirimize tutunarak yükselebiliriz. 

Hiç şaşırtıcı değildir ki iyilik yapan bireyler, çevrelerince iyi insanlar olarak kabul görür ve daha çok sevilirler. İhtiyaç halinde daha kolay sosyal destek bulabilirler. Tam aksine öfkeli, saldırgan ya da bencil bireyler ise yalnızlık duygularını daha çok yaşar, daha az tercih edilir ve daha zor yardım bulurlar. Dr. David Hamilton, zorlu yaşam koşullarından edinilen bu deneyimler sebebiyle evrimsel süreçte atalarımızın diğerleriyle işbirliğini öğrenmek zorunda kaldıklarını, grup içerisinde daha güçlü duygusal ilişkiler kurabilenlerin hayatta kalma şanslarının daha yüksek olduğunu ve bu sayede “iyilik genlerinin” bugüne aktarılabildiğini ifade etmektedir. 

●    İyilik mutlu eder
Aristoteles iyilik kavramını, “Yardım edenin herhangi bir çıkarı ya da yardım edene herhangi bir geri dönüşü olmadan, ihtiyacı olan kişiye yardım etmek” olarak tanımlamıştır. Her ne kadar özünde karşılıksız, hatta bazen kendi menfaatlerimizin aksine ve hayatımız pahasına iyilik yapıyor da olsak nihayetinde bu iyiliğin mükâfatı gibi, bu eylem karşı tarafı mutlu ettiği kadar, iyilik yapan kişiyi de mutlu etmektedir. Yapılan iyiliğin sonucunda oluşan pozitif ortamda neşe, sevinç, güven ve onur duyma gibi olumlu duygular paylaşılmaktadır. Biyolojik açıdan da iyilik yaptığımız zaman beynimizin yemek yemek, dinlenmek gibi zamanlarda uyarılan zevk ve ödül merkezi harekete geçmekte ve bu davranışlar tekrarlandıkça da iyilik yapma potansiyelimiz artmaktadır. İyilik alışkanlık haline geldikçe vücudumuz ve beynimiz de buna uyum sağlayacaktır. Böylece olumlu duygular yaşama ve mutlu olmak da bir alışkanlığa dönüşecek, öznel iyilik halinde de bir artış meydana gelecektir. ,  
British Columbia Üniversitesinin bu konu ile ilgili yaptığı çalışmada, bir grup insandan gün içinde 50 dolar harcamaları istenmiş, gün sonunda parayı sadece kendilerine bir şey almak yerine başka insanlara yardım etmek için harcayanların daha mutlu hissettikleri gösterilmiştir.  

●    İyilik hayata anlam katar
Sıkıcı ve yalnız bir hayat sürerken başkalarına yardım ederek anlamlı ve mutlu bir hayat yaşamaya başlayan Amelia gibi, insan da kendisini aşan, kendi çıkarını düşünmeden bir şeye hizmet ettiği zaman hayatından tatmin olmaktadır.  İyilik yapan birey değerli bir şeyler yapmış olmanın getirdiği duygu ile dolarak anlamlı bir hayat yaşar. 
Gündemden düşmeyen kadına şiddetin, ırkçılığın, çatışmaların, saldırganlığın ve haksızlığın olduğu bir dünyada önyargısız kalabilmek- Ahmed Arif’in de dediği gibi nerede bir can ölse, oralı olmalı yürek. Olmazsa insan olmaz yürek. - iyi olabilmek ve iyilik yapabilmek önemli bir erdemdir. Ve ancak erdemli bir yaşam, anlamlı bir hayatın yoluna ışık tutar.

●    İyilik fiziksel sağlığı olumlu etkiler
Şimdiye kadar iyiliğin öznel iyi oluş ve sosyal ilişkilerimize olan etkilerini ele aldık.  Fakat yapılan araştırmalar bunlarla sınırlı kalmamıştır. Çalışmalar iyiliğin fiziksel sağlığımızla da doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. 
İster iyilik yapan olun ister iyilik yapılan, ya da sadece bir diğerine yapılan bir iyiliğe şahit olun, her üç durumda da beynimizden oksitosin hormonu salgılanmaktadır. Bu hormon korku, kaygı ve stresi azaltırken sakinlik ve güvenlik duygularını arttırmaktadır Ayrıca “kalp koruyucu” ve “sevgi” hormonu olarak bilinen oksitosinin kan basıncını düşürerek, genel kalp sağlığını iyileştirmeye, özgüven ve iyimserliğin artmasına ve hatta ikili ilişkilerde bağlanma duygusunun güçlenmesine yardımcı olduğu bilinmektedir. 
Benzer şekilde, iyilik yaptığımızda beynimizde spor yaptıktan sonra da salgılanan endorfin hormonu salgılanmakta ve bu hormon da ağrıları azaltma işlevi görmektedir. Daha da fazlası iyilik yapmak vücudumuzun en yıkıcı tepkilerinden olan stresi azaltmakta ve dolaylı olarak stres kaynaklı sağlık sorunlarından da bizi korumaktadır. 
●    İyilik depresyon ve anksiyeteyi azaltır
İyilik yapmanın anti-depresan etkisine benzer bir güce de sahip olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. İyilik yaptığımızda, sakinleştirici, "iyi hissettiren" kimyasal olarak bilinen serotonin üretilmeye başlar. Yani iyilik yapmak, mutluluğu artırmanın yanı sıra bireylerin depresif duygularını ve anksiyetelerini de azaltmaktadır. British Colombia Üniversitesinde iyilik ve anksiyete ilişkisinin araştırıldığı çalışmada haftada en az altı defa iyilik yapan anksiyete düzeyi yüksek bireylerin, bir ayın sonunda anksiyete düzeylerinde düşüş gözlenmiştir.  

Stanford Üniversitesinde Psikoloji Profesörü Jamil Zaki, iyiliğe tanık olmanın iyilik yapmaya ilham verdiğini ve bunun bir virüs gibi yayılmasına neden olduğunu gözlemleyen bir dizi çalışma gerçekleştirmiştir.  Tüm dünya ülkelerinin pandemi dolayısıyla zor zamanlardan geçtiği bugünlerde fiziksel olarak mesafeli de olsak aslında sosyal olarak daha da yakınlaştığımız günler yaşıyoruz. Coronavirüs yerine iyiliğin bir virüs gibi yayılması, kademeli olarak iyiliğin iyileştirici tüm yan etkilerinin bizleri sarması da yine bizim elimizde. 

Uzm. Klinik Psikolog Simge Bulunmaz
Uzm. Klinik Psikolog Simge Bulunmaz

Tüm Yazıları

Paylaş: