Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ergoterapi Anabilim Dalı ile Müzik Terapi Uygulama ve Araştırma Merkezi (MÜTEM) tarafından “Kanıta Dayalı Ergoterapi Uygulamaları – VIII” etkinliği düzenlendi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ergoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova önderliğinde gerçekleştirilen etkinlikte ergoterapide bilimsel temelli yaklaşımların önemi vurgulandı. Çevrimiçi gerçekleşen etkinlikte alanında uzman isimler erken müdahale, duyu bütünleme, Floortime yöntemi, polivagal teori ve nöroçeşitlilik gibi konulara değinerek ergoterapinin bütüncül ve kanıta dayalı bir yaklaşımla uygulanmasının gerekliliğini aktardı.

Çevrimiçi düzenlenen etkinliğe Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ergoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova, Erg. Emel Gençtürk, Dr. Aymen Balıkçı, Fzt. Ebru Albayrak, Dr. Egemen Nakışçı, Fzt. İlkan Mursal ile Erg. Barış Uzundağ katıldı.
Programın moderatörlüğünü Erg. Emel Gençtürk yaptı.
Prof. Dr. Sevda Asqarova: “Gerçek anlamda fayda sağlayabilmek için kanıtlanmış bilimsel verilere ihtiyacımız var”
Program kapsamında açılış konuşmasını gerçekleştiren Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ergoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevda Asqarova; “Bugün burada bireylere daha kaliteli ve etkili hizmet sunmanın yollarını birlikte düşünmek ve tartışmak için bir araya geldik. Artık biliyoruz ki yalnızca tek bir yönteme bağlı kalmak yeterli değil. Gerçek anlamda fayda sağlayabilmek için kanıtlanmış bilimsel verilere dayanan uygulamalara, bireyin tercihlerini gözeten yaklaşımlara ve alanında uzman profesyonellerin görüşlerine başvurmak büyük önem taşıyor. Amacımız, bilimsel araştırmalarla elde edilen klinik kanıtları bir araya getirerek en doğru yolu belirlemek. Bu noktada disiplinler arası iş birliğini esas alan interdisipliner müdahale modeli kaçınılmaz hale geliyor. Çünkü biliyoruz ki gerçek başarı, yalnızca bilgi üretmekte değil bu bilgiyi sahada uygulayarak, bireyin yaşamına dokunabilmekte saklı.” şeklinde konuştu.

Dr. Aymen Balıkçı: “Erken müdahale programları çocuğun gelişimini destekler”
Program kapsamında Dr. Aymen Balıkçı, “Ergoterapide Erken Müdahale” başlıklı sunumunu katılımcılarla paylaştı. Balıkçı; “Erken çocukluk dönemindeki müdahalelerin, çocukların gelişiminde belirleyici olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu süreçte ergoterapi özellikle 0-3 yaş aralığındaki risk altındaki çocuklar için kritik bir rol oynar. Erken müdahale programları çocuğun gelişimini desteklemenin yanı sıra aile işlevselliğini artırmayı ve ebeveyn çocuk bağını güçlendirmeyi amaçlar. Ergoterapi ise çocuğun oyun, iletişim, beslenme, uyku ve sosyal etkileşim gibi günlük yaşam aktivitelerine katılımını destekleyerek bütüncül bir gelişim sunar. Ayres Duyu Bütünleme ve HEP Yaklaşımı gibi ergoterapi programları, özellikle prematüre bebeklerde bilişsel, motor ve dil gelişimi üzerinde olumlu etkiler göstermektedir. Bu nedenle ergoterapinin erken müdahale programlarında daha geniş yer bulması ve alana yönelik bilimsel çalışmaların artırılması büyük önem taşımaktadır.” ifadelerini kullandı.

Fzt. Ebru Albayrak: “Duyu bütünleme temel bir nörogelişimsel süreçtir”
Programda Fzt. Ebru Albayrak, “Duyudan Duyguya, Duygudan Algıya” başlıklı sunumunu yaptı. Albayrak; “Duyu bütünleme, bireyin bedenini, duygularını ve çevresini algılamasını sağlayan temel bir nörogelişimsel süreçtir. Bebeklikten itibaren edinilen duyusal deneyimler çocuğun fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimini şekillendirir. Genetik faktörler, doğum şekli, prematürite ve travmalar duyusal gelişimi etkilerken ihmal ve tutarsızlıklar bağlanma ve duyu bütünleme süreçlerini olumsuz etkileyebilir. Duyu bütünleme bozuklukları dikkat, öğrenme, davranış, konuşma, motor beceriler ve tuvalet alışkanlıkları gibi pek çok alanda sorunlara yol açabilir. Travmalar beden-zihin bağlantısını zayıflattığı için hem çocuklarda hem de yetişkinlerde somatik ve duyusal yaklaşımlarla iyileşme hedeflenmelidir. Bu nedenle duyusal gelişim, bilişsel ve duygusal yetkinliklerin temelidir ve erken dönemde doğru duyusal girdilerle desteklenmesi büyük önem taşır.” şeklinde konuştu.

Dr. Egemen Nakışçı: “Floortime, oyun temelli bir yöntemdir”
Program kapsamında Dr. Egemen Nakışçı, “DIRFlooetime ve Duyu Bütünleme” başlıklı sunumunu katılımcılarla paylaştı. Nakışçı; “Ergoterapi, bireyin günlük yaşamda bağımsızlığını artırmayı hedefleyen duyusal, motor, bilişsel ve psiko-sosyal alanları kapsayan bütüncül bir yaklaşımdır. Floortime ise çocuğun duygusal ve sosyal gelişimini destekleyen, oyun temelli bir yöntemdir. Bu iki yaklaşım birlikte kullanıldığında çocuk hem motor hem de iletişimsel beceriler açısından desteklenir. Terapist, çocuğun ilgi ve ihtiyaçlarına göre etkileşimleri yapılandırarak gelişimsel ilerleme ve günlük yaşama katılımı artırmayı amaçlar.” dedi.

Fzt. İlkan Mursal: “Ergoterapide polivagal yaklaşım bireyin sinir sistemini düzenleme kapasitesini destekler”
Programda Fzt. İlkan Mursal, “Ergoterapide Polivagal Yaklaşım: Sinir Sistemini Dengele, Hayata Katıl” başlıklı sunumunu yaptı. Mursal; “Polivagal teori, Stephen Porges tarafından geliştirilmiş ve vagus sinirinin sosyal bağlantı, savunma tepkileri ve fizyolojik regülasyondaki rolünü açıklayan nörobiyolojik bir kuramdır. Bu teori travma, stres ve duygusal regülasyon sorunlarını anlamada yeni bir bakış sunar. Ergoterapide polivagal yaklaşım bireyin sinir sistemini düzenleme kapasitesini destekleyerek, duyusal-motor temelli müdahalelerle günlük yaşama katılımı artırmayı hedefler. Bireyin kendini güvende hissetmesi, terapötik sürece aktif katılımını kolaylaştırır. Bu yaklaşım, duyusal işleme bozuklukları, otizm, anksiyete ve TSSB gibi durumlarda etkili olup güvenli terapötik ortamların oluşturulmasına katkı sağlar. Aynı zamanda ergoterapistlere nörobilim temelli bütüncül bir müdahale perspektifi kazandırır.” ifadelerini kullandı.

Erg. Barış Uzundağ: “Amaç bireyi normlara uydurmak değil yaşam kalitesini artırmak”
Program kapsamında Erg. Barış Uzundağ, “Nöroçeşitlilik Odaklı Ergoterapi: Neyi Değiştiriyoruz? Neyi Destekliyoruz?” başlıklı sunumunu katılımcılarla paylaştı. Uzundağ; “Nöroçeşitlilik otizm, DEHB ve disleksi gibi nörogelişimsel farklılıkları bozukluk değil insan çeşitliliğinin doğal bir parçası olarak görür. Bu yaklaşım, terapi anlayışında önemli bir değişimi beraberinde getirir. Amaç bireyi normlara uydurmak değil yaşam kalitesini artırmak ve bireysel deneyime saygı göstermektir. Terapide kullanılan dil hedeflerin kim tarafından belirlendiği ve çocuğun kendilik algısı bu bakış açısıyla yeniden değerlendirilir. Çocuğun ilgi alanlarına yer açmak, alternatif iletişim yollarını kabul etmek ve duygusal düzenlemeyi desteklemek öncelik kazanır. Terapistin çocuğun temposuna uyum sağlayarak kurduğu iş birliği güveni ve katılımı artırır. Bu yaklaşım yalnızca çocuklara değil onlarla kurulan ilişkilere de daha kapsayıcı ve saygılı bir yön kazandırır.” şeklinde konuştu.





