Bayramlar, toplum için güven alanı oluşturur

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hürriyet Aile köşesinde bu hafta “Ramazan Bayramı" konusuna ilişkin bir yazı ele aldı.

Bayramlar, toplumu bir arada tutan en önemli değerlerin başında gelmektedir. Toplumsal hafızayı taze tutan milli ve dini bayramlar aynı zamanda toplumun kendini güvende hissettiği alanlar oluşturur. Bayramların kuşaktan kuşağa aktarılması ise toplumun geleceği açısından çok önemlidir. 

Bir Ramazan’ı daha geride bırakırken Ramazan Bayramı’nı karşılayacak olmanın sevincini yaşıyoruz. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen eski bayramların tadı hiç unutulmuyor. Belki de bayramların unutamadığımız o yanı, bayramda alınan yeni kıyafetimiz, büyüklerimizden ellerini öpüp bayram harçlığı aldığımız o anlarda gizliydi.

Dini bayramlar başta olmak üzere milletçe beraber kutladığımız bayramların tümü, bizi biz yapan değerlerin başında geliyor. Toplumsal hafızanın taze tutulması açısından da çok önemli bir yeri olan bayramlar toplumları bir arada tutan değerler bütünüdür. Bunlar törenlerdir ve sembollerdir. Toplumsal belleğin en önemli unsurlarıdır.

Toplumu bir arada tutan değerler güven alanı oluşturuyor

Milli bayramlar gibi dini bayramların da en büyük özelliği, bütün toplumu kucaklama özelliğine sahip olmasıdır. Toplumu bir arada tutan değerler vardır. Buna güven alanı deniyor. Toplumun güvenli olarak hissettiği bir alan oluşturuyor bu. Birlikte ortak sembollerin, törenlerin ve ortak zevklerin olduğu bir durum bu. Bayramlar işte bu güven alanının oluşmasına vesile oluyor.

Kültürel bellek geçmişimizle bağ kurar

Bireysel bellek ve toplumsal bellek gibi bir de kültürel bellek vardır. Toplumsal bellek, şu an günlük hayatın içerisinde hepimizin yaşadığı çalışan bellektir ama kültürel bellek geçmişimizle bağlantı kuran bellektir. Geçmişimizdeki senaryoları alıyoruz. Bugünki yaşanan toplumsal bellekleri de alıyoruz ve kendi kültürümüzü geliştiriyoruz. Onun için bellek organik bir bütündür. Bireyde olduğu gibi toplumsal bellek de organiktir. Kültürel bellek de o organik bütünlüğün bir parçasıdır.

Bayram gibi ortak ritüeller, törenler, ortak yaşantılar toplumu toplum yapan ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamada çok önemli araçları oluşturur. Bazı geleneklerin Orta Asya’dan geldiğini biliyoruz. Bunlardan biri olan 21 Mart Nevruz Bayramı da Orta Asya’dan gelen geleneklerden biridir. Aslında bayramlar da bu törenlerdendir. Bayram kelimesinin Türkler arasında ne anlama geldiği hakkında Kaşgarlı Mahmud eserinde bilgiler verir. Bayram kelimesinin karşılığında “Bedhrem” kelimesini kullanıyor. Neşeli gün anlamına geliyor.Bayramlar aynı zamanda kimlik inşasıyla da ilgilidir. Örneğin iki kişi evleniyor. Her ikisinin de yaşadığı aile ortamıyla ilgili olarak hayat senaryoları var. İki kişi bir araya geldiği zaman yeni bir aile oluyorlar. Güvenli bir alan oluşuyor. Yeni bir soyut kimlik oluşuyor. Geçmişten gelen hayat senaryolarımızı alıp bugüne getirip uyarlamamız gerekiyor. Her iki taraf da birbirinin değişmesini beklememelidir. ‘Benim babam böyle bir insandı, sen de böyle davran. Annem de böyle bir insan, sen de öyle davran’ diye diretilirse o evlilik yürümez. O halde ne olacak? Bireysel belleğimizde olduğu gibi geçmiş senaryolarımızı alıp bugünkü hayatta bunu yaşarken değiştirmemiz gerekiyor çünkü aktörler değişti.

Güçlü toplum için güçlü toplumsal bellek

Kişide zihinsel esneklik varsa geçmişindeki kültürel birikimleri getirip bugündeki duruma göre yeniden hayat senaryosu yazabilir. Bu durum kişinin gelişmişlik düzeyiyle ve olgunlaşmışlık düzeyiyle de ilgilidir. Öyle olursa da aslında ortak bir güvenlik alanı oluştururlar, ortak bir kimlik oluştururlar. Geçmişimizi yok saydığımız zaman geçmişi arama ihtiyacı hissediyoruz. Bir insanı ıssız bir adaya götürüp ‘Senin bütün geçmişini siliyoruz’ derseniz kişi kendine bir geçmiş uydurmak zorundadır. Efsaneler uydurur, hikâyeler uydurur vs. kendine bir geçmiş inşa eder. Geçmişi inşa etmezse bugünü oluşturamaz. Toplumlar için de aynı durum geçerlidir. Güçlü bir toplum için toplumsal belleğin de güçlü olması gerekir. 

Bayramlar gelecek kuşaklara aktarılmalıdır 

Dünden gelen, bizden önceki kuşakların bize emanet ettiği bayramları yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak en önemli görevlerimiz arasında yer almalıdır.

Çocuğun büyüme sürecinde toplumsal ve kültürel değerler ile yoğrulması, içinde bulunduğu toplumun kültürel değerlerine uygun yetiştirebilmemiz çok önemlidir. Ben kalarak biz olmak yani çocuğa kendi milli kimliğini koruyarak dünya vatandaşı olmayı çocuğumuza öğretmemiz gerekiyor. Milli kimliğini korumadan dünya vatandaşı olmaya çalışırsan, yetiştiriyoruz, Almanya’ya, Amerika’ya gidiyor. Oradaki ekonomiye hizmet ediyor. Beyin göçüne sebep oluyoruz. Beyin göçüne sebep olmamak için milli çocuk yetiştirmemiz gerekiyor. Milli değerleri benimseyen çocuk yetiştirmemiz gerekiyor. Çocuğun gelişen ve çalışan belleğine kendi kültürel değerlerimizi, cumhuriyetin bize kattığı ve kazandırdığı değerleri ve gelecek vizyonunu yerleştirmek gerekiyor. Çocuklarımızın bir elinde milli değerlerin diğerinde bilgisayar ve teknoloji olması geleceğimiz açısından da çok gereklidir.

Yaklaşan Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik eder; bu vesileyle sağlık, mutluluk ve huzur dolu bayramlar geçirmenizi temenni ederim.

HÜRRİYET AİLE

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)