Tıp öğrencileriyle buluşan Tarhan: “Sadece tedavi hekimi değil, koruyucu hekim olmamız lazım”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Öğrencileri Birliği tarafından düzenlenen programın konuğu oldu. Zoom üzerinden gerçekleştirilen programda “Nöropsikiyatri: Araştırmalarla İlginç Klinik Vakalar” başlığına ilişkin değerlendirme bulunan Tarhan, koruyucu ruh sağlığının önemine dikkat çekti. Hekimlik hasta kapıdan girerken başlar diyen Tarhan, “Koruyucu ruh sağlığı hizmetinde hekimlerin öncelikle insanların hasta olmaması ile ilgili kafa yorması gerekir” ifadelerini kullandı.
“Literatürü takip eden kimse yeniliği takip eder”
Çevrimi içi gerçekleştirilen programda Tıp öğrencileriyle buluşan Tarhan, yeniliğin devamlı olarak takip edilmesine ve muhakkak ikinci bir dilin bilinmesi gerektiğine vurgu yaptı. Tarhan; “Mesleğimiz veballi bir meslektir. Bir hastanın tedavisi için dünyada bir metot çıkmış ve literatüre giriyor, devamlı yeniliği takip etmeniz gerekiyor. Mezun olduktan sonraki bilgilerle kalırsanız eskiden bilgilerin yarı ömrü otuz kırk seneydi. Şimdi iki üç seneye düştü. Böyle bir dönemde hemen eskiyorsunuz. Onun için devamlı yeniliği takip edeceksiniz. Böyle olduğu zaman yeni şeyleri yakalıyorsunuz. Şansa akılla fırsatın kesiştiği nokta derler. Doğru pozisyon alınmalıdır. Mesela kedi üç saat fareyi bekler. Oturur avını bekler. Geldiği zamanda yakalar. Hatta fare kedi deyince aklıma bir hikâye geldi. Kedinin biri fareyi yakalamak için bekliyormuş farede inat edip çıkmıyor, yakalanmıyor. Dışarıdan köpek sesi gelmiş, köpek sesi gelince kedi kaçmıştır diye fare dışarı çıkmış. Çıkınca kedi fareyi yakalıyor. Animasyon ya fare; “Köpek sesi geldi, neden kaçmadın? demiş. Kedi; “İki dil bilmenin faydasıdır bu.” demiş. Havlayan kediymiş meğer. Onun için muhakkak ikinci dil bilmeniz lazım. Literatürü takip eden kimse yeniliği takip eder. Hedefiniz varsa çalışıp öğrenip bir şekilde başarıyorsunuz.” şeklinde konuştu.
“Hekimlik hasta kapıdan girerken başlıyor”
Hastaya onu anlamaya çalıştığını hissettirmenin çok önemli olduğundan bahseden Tarhan; “Kişiye özel tedavi mesela kişiye özeldir. Beyin görüntülerini alarak özellikle nöropsikiyatrik hastalıklarda öyle ama birçok iç hastalıkların önemli bir kısmı emin olun organlarımızı yöneten beyindir. Daha önce esansiyel sebep nedir dendiğinde esansiyel diyorlardı. Şimdi o esansiyellerin çoğu şimdi yavaş yavaş anlaşılıyor. Safrakesenin beyinde karşılığı var, midemizin beyinde karşılığı var. Beyindeki program bozulunca mide, organ sağlam olduğu halde kaotik çalışıyor ama beyindeki program bozulmuş o zaman ne olur şimdi, beyindeki programı düzeltmeden onun için psikiyatriye git diyorlar hastaya. Ben deli değilim diye gelmiyor çoğu zaman. Ama bilen hekimler bunu yapıyorlar, çünkü beyin beden düalitesi var. Şu anda bilimlerin bütününe doğru gidiyoruz. Her bilim kendi içinde tek başına bir disiplin değil. Onun için hangi branşı seçerseniz seçin muhakkak mesela ortopedistlerin bir şeyi vardır, ortopedist olmak isteyenler buna dikkat etsinler. Mesela eskiden büyük koğuşlarda yatıyor hoca yanında asistanlarla birlikte vizite yapıyor. Bacağı açıyorlar, anlatıyorlar, gidiyorlar. Ondan sonra yanında ki hasta; “Ne dediler?” diyor. “Vallahi hiçbir şey anlamadım, bay bacakla konuşup gittiler.” diyor. Yani hasta bay organ değil, bay bacak değil. Onun için o önce insan. Selam vereceksin, hüsnükabul göstereceksin, kişi beni anlamaya çalışıyor diyeceksin. Hekimlik hasta kapıdan girerken başlıyor. Onu karşılamanız önemli, bir tebessüm etmeniz, ona anlamaya çalıştığınızı hissettirmeniz çok önemli. Bunlar kitaplarda yazmaz, söylenmez bir yerde. Ben yılların tecrübesi ile öğrendim bir şekilde ve aktarıyorum size, bunlar çok önemlidir.” dedi.
“Beyinde neresi bozulmuşsa orayı tedavi etmek lazım”
Hastalığın beynin hangi bölgesinde olduğu lokalizasyonun değerlemesinin yapılıp daha sonra ona göre tedavi yapıldığından bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Kişinin aslında beyninin bir bölgesi beyninin bütünlüğünden bağımsız çalışıp hatalı düşünce, hatalı komut üretiyor. Aslında bu OKB, şizofreni beyin hastalığıdır. Ruh hastalığı denilen hastalıklar beyin hastalığıdır. Beyin fonksiyonu bozuluyor ama beynimizin üzerinde bir zihin var, bilinç var. Onlar ayrı ama bu hastalık haline geldikten sonra bu depresyon beyinde serotonin azalmasıdır. Hangi bölgesinde olduğu lokalizasyonun değerlemesini biz yapıyoruz ve ona göre tedavi yapıyoruz. İnsanın ayağı kırıldığı zaman bütün vücudu alçıya alınmaz, sadece kırık organı alçıya alınır. Beyinde de neresi bozulmuşsa orayı tedavi etmek lazım, bütün beyni tedavi etmek çok derin vakalarda olur. Onun için bunları yapmaya çalışıyoruz. Bu metot artık bir model haline geldi, dünyada da çok kullanılıyor. OKB hastalığında beynin şu networkü bozulmuş diyoruz ve o bağımlılık hastalığında hatta bağımlılara şu anda bağımlılıktan daha çok ödül yetmezliği sendromu deniliyor. Yani bu kişinin beyni ödüle doymuyor, beklenen ödüller dışında artık böyle beklenmeyen ödüller onları tatmin ediyor, sürprizler tatmin ediyor. Madde de beyinde o merkezler harekete geçiriyor, beklenmeyen ödülle ilgili alanlar. Böyle hazlar müthiş daha zevk verici bir şey. Beklenen ödül zaten garanti ve kimse ondan haz almıyor. Sürprizler insana daha çok haz veriyor. Filmler vesaire onun için daha etkilidir.” ifadelerini kullandı.
“Özgürlüğün olduğu yerde girişimcilik olur”
Metaverse’ de dijital dünyanın nesnesi değil öznesi olmamız gerektiğine değinen Tarhan; “AR-GE'nin olmadığı yerde yenilik olmaz, girişimcilik olmaz. Girişimcilik bir mindsettir. Silikon Vadisi de bir mindsettir. Silikon Vadisi San Francisco’da bir vadi değildir, zihinlerde bir vadidir. Özgürlüğün olduğu yerde girişimcilik olur. Özgürlüğün olmadığı yerde girişimcilik olmuyor. İtaatin yüceltildiği kültürlerde özgürlük olmadığı için korku hakim oluyor, insanlar girişimcilik yapamıyorlar. Onun için özgürlük ortamında olması lazım, özgür ülkelerde bu olur. Keşfetmek güvenlikli toplumlarda olur. Metaverse’den korkmayalım ama Metaverse’ de dijital dünyanın öznesi biz olalım, nesnesi olmayalım. Yazılım öğretelim, birkaç tane süper genç, birkaç tane süper bilgisayar, süper işler yapar. Genç arkadaşlar emin olun şu anda ilk başta yazılım öğrenin dedim. Yazılımcı olup, hekimlikle yazılımcılığı birleştirin sizin önünüzü kimse tutamaz söyleyeyim. Çok aranan elaman şu anda, biz yazılımcıları anlayamıyoruz, yazılımcılar bizi anlayamıyor. Şu anda oturduk beraber takım kurduk, yazılımcılar, genetikçiler, ortopedistler, hekimler şu anda oturduk beraber çalışma yapıyoruz. Üniversitenin ilk teması öyle. Mühendislik, sağlık ve davranış bilimleri alanlarını birleştirdi. İnsan beyninin de bir özelliği vardır kendini bir şeyle sınırlarsa onun ilerisine ilerleyemez. Kendimizi sınırlamayalım onun için kendimizi kutunun dışında düşünelim. Böyle ezber bozucu şekilde düşünelim. Zihinsel isyan olmadan keşif olmaz. Onun için muhakkak bu metotların dışında ne var ne var diye düşünmek oturup hayal kurun beyninizi zorlayın emin olun ilham o zaman geliyor. Bunların hepsi işinize yarayacak diğer bilgiler diyebiliriz.” şeklinde konuştu.
“Her hasta ayrı bir olgudur, değerlidir”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, her hastayı tedavi etmenin bir sorumluluk olduğundan bahsetti. Tarhan; “Hastalarımdan öğrendiğim en büyük ders, hasta hekim ilişkisinde hastaların yaralı bir insan olarak sende bilgi seti vardır, o bilgi setine onların ihtiyacı var. Bu benim kız kardeşim olsa, annem olsa, babam olsa, bir yakınım olsa ne yapardım diyerek yaklaştım. Böyle yaklaştığım zaman hastanın beni çok daha iyi anladığını hissettim çünkü yüzümüzde mikro mimikler var. Bunlar mikro mimiklerimize yansıyor. Onların bize yardım talebiyle gelmesi, bizdeki bilgi setine ihtiyaçlarının olması, onlara iyilik yapmayla ilgili bir sorumluluğumuz olduğu düşünüyorum. Onların sağlık güvenliğini alıyoruz. Biz bir nevi tedavi vekaletini alıyoruz. Vekaletini aldığımız zaman onun adına doğruları araştırmak gibi bir sorumluluğumuz var. Bütün hastalarımdan ortak aldığım şey hastalık yok, hasta var sözünün gerçeğini görüyorum. Hastalık yok hasta var sözü tıpa tıp doğrudur. O kadar ki hastalardan en büyük alacağımız ders her hasta ayrı bir olgudur, her hasta değerlidir. Vaktimiz dar olabilir ben de devlet hastanesinde uzun bir dönem çalıştım ama hasta kendini değerli hissettiği zaman bir tebessüm, birkaç tane güzel söz, sıcak bir dokunuş karşı tarafla pozitif etkileşim ortaya çıkıyor. Hastalara pozitif davranırsanız pozitif karşılık görüyorsunuz, negatif davranırsanız negatif karşılık görüyorsunuz. Onun için her hastayı tedavi edemeyebiliriz ama her hastaya elimizden gelenin en iyisini yapabiliriz. Onun için her hastayı tedavi etmek bir sorumluluktur çünkü tedavi bizim kontrol edebileceğimiz bir şey değildir. Tabi kontrol edebileceğimiz bir şey var elimizdeki bilgi setini hastaya anlatmak, sunmak ve uygulamak. Onun için her hastadan yeni bir şey öğreniyoruz ben onun için her hastayı ayrı bir olgu olarak görüyorum.” ifadelerini kullandı.
“Sadece tedavi hekimi değil, koruyucu hekim olmamız lazım”
Koruyucu ruh sağlığı hizmetinde hekimlerin öncelikle insanların hasta olmaması ile ilgili kafa yorması gerektiğine özellikle vurgu yapan Tarhan; “Psikiyatri: Tıp’ın, Sosyoloji, Psikoloji ve Felsefe ile kesişen alanıdır. Onun için bir toplum bilimci, ruh bilimci, çocuk sağlığı ve hastalıkları, ruh sağlığı ve hastalıkları diye geçer. Eğitim kişilerin sağlığından da sorumlusun diyor. Sadece hastalıkları uzmanı demiyor. Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı diyor, ruh sağlığı ve hastalıkları diyor. Onun dışındakiler hep hastalık uzmanıdır. Kalp hastalıkları uzmanı diyor mesela ama çocuk sağlığı ve hastalıkları hekimliği ayrıdır. Onun için en önemli şey koruyucu sağlığı hekimliktir. Tedavi edici hekimlik zordur, maliyeti yüksektir. Onun için ben hekimlik olarak psikiyatrist olduğum halde kitaplarımın çoğu pozitif psikoloji kitabıdır. Pozitif psikoloji kitapları bir nevi koruyucu ruh sağlığı kitapları, aileyle ilgili kitaplar. Bunlara odaklandım. Hastalık kitabı yazmak çok kolay hemen yazarım istersem. Sadece 2013’te dünya bağımlılık salgınına gidiyor diye ‘Bağımlılık’ yazdım. Onun dışında hep koruyucu ruh sağlığı ile ilgili kitaplar yazdım. Koruyucu ruh sağlığı hizmetinde bizim hekim olarak öncelikle insanların hasta olmaması ile ilgili kafa yormamız lazım. Sadece tedavi hekimi değil koruyucu hekim olmamız lazım. Birincil koruma var, sağlıklı kişilerin hasta olmaması ile ilgilidir. İkincil koruma var, bunlar önleyici tıp dediğimiz risk gruplarını belirleyip erken tanı yakalamaktır. Üçüncül koruma var, hastalık olduktan sonra hastalığın nüksetmemesi için onunla ilgili yardımda bulunmadır. Bu üç korumayı da her hekimin yapması, bilmesi gerekiyor. Birincil ikincil ve üçüncül koruma, tedavi hekimliği kadar belki de ondan çok daha önemlidir.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)