Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Aile, insanların bulduğu en önemli keşiflerden biridir”

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.47789

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi tarafından düzenlenen “Aile ve Gençlik” başlıklı panelin konuğu oldu. Geçmişten günümüze aile yapısı ve ideal ilişkiler üzerine dikkat çeken açıklamalarda bulunan Tarhan, evliliğin bir yolculuk olduğunu ve bu yolculukta eşlerin birbirini tamamlaması gerektiğini söyledi. Tarhan, aile kavramını insanlığın bulduğu en önemli keşiflerden birisi olarak niteledi.
 


İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesinde gerçekleşen panele katılımcıların ilgisi yoğun oldu. 

İnsanların bulduğu en önemli keşiflerden biri Aile…

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile kavramının önemine dikkat çekti. Öğrencilerin ve akademisyenlerin yoğun ilgi gösterdiği programda Tarhan; “Eşleşme biyolojik ama evlilik kültüreldir. Bu nedenle aile kavramı insanlığın bulduğu en önemli keşiflerden birisidir. İki kavram, aile ve devlet kavramı. Bir topluluğu ayakta tutan iki tane kurallar kümesidir. Bu sarsıldığı zaman kaos ortaya çıkar. Devlette kurallı sistem bozulduğunda adalet bozuluyor, devletin yapısı bozuluyor, anarşi ortaya çıkıyor. Ailede de aynı şekilde geçerli. İnsanların oluşturduğu kurallar sistemidir. Genetik olarak sadece kadın ve erkek arasında bir araya geliş, biyolojik boyut vardır. Bu aile kavramının yüzde 30'unu oluşturur. Yüzde 30'u biyolojik, yüzde 70'i sosyal öğrenme ile yıllar içerisinde kültürel olarak geliyor. Bütün insani değerleri sonradan öğreniyoruz. Genetik değil, kültürel haklar ortaya çıkıyor. Bunun da öğreten ilk yer ev, aile, yuva. Bunun olmadığı bir durumda aile kavramı ortadan kalkar, onlarca yıl sonra vahşi çocuklarla dolan, vahşi insanlarla dolan bir toplum haline gelir.” ifadelerini kullandı. 

“İnsan psikolojik olarak prematüre doğuyor”

İnsanın nöropsikolojik açıdan prematüre doğduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İnsan çocuğu doğduğu zaman nöropsikolojik olarak prematüre doğuyor. Ördek yumurtadan çıkar çıkmaz yürür. İnek yavrusunu düşünün, sallanır ama hemen yürür. Fakat insan bir yaşından sonra ayakta durabiliyor. 15 yaşında iyi kötüyü ayırt edebiliyor. Yani insan sonradan bu dünyada öğrenerek mükemmelleşmeye, öğrenerek kendini geliştirmeye göre geliyor. Diğerleri bu dünyaya hazır olarak geliyor. İnsan psikolojik olarak prematüre doğuyor. Demek ki insan birçok şeyi bu dünyada öğreniyor. Öğrenmenin beyin üzerindeki etkisi, nörobilim geliştikten sonra anlaşıldı ki eskiden 5-6 yaş diyorduk. Şimdi ise 3 yaş diyoruz. 0-3 yaş arası öğrenilen bilgiler bütün hayatındaki öğrenilen bilgilerin yüzde 50'sinden daha fazla.” şeklinde konuştu. 

“Ailenin geleceği ciddi bir tehdit altında”

Tarhan, “Sevgisiz büyüyen bir çocuk vahşileşiyor. Anne yahut da annenin yerine geçen bir kişi olmazsa çocuk ciddi travmalarla büyüyor. Aile ortamı bu nedenle fark edildi. Popüler kapitalist ahlak aileyi, dünya nüfusunun çoğalmasını tehdit olarak gördüğü için buna karşı aileyi zayıflatmayı, küresel sermayeyi bir stratejik hedef olarak koydu. Bununla ilgili Kuzey Avrupa'da nikâhsız doğan çocuklar yüzde 50 ile yüzde 56 arasında. İngiltere'de yüzde 56. Fransa'da yüzde 59. İzlanda'da da yüzde 69. Bunlar evlilik dışı doğan çocuklar. Böyle giderse 20 sene sonra Türkiye'de İsveç-Norveç gibi olacak. Yani ailenin geleceği ciddi bir tehdit altında bunu söylemek gerekir.” dedi. 

“Yeni aktörlere göre hayat senaryoları yeniden yazılmalı”

Çocukların yaşantılarından öğrendiği bilgileri ileri yaşlarda kullandığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Çocukluk dönemlerinde yaşadığı hayat olaylarından öğreniyor. Çocukluktaki hayat senaryolarını alıyorlar ileri yaşlarda, o öğrendiği hayat senaryoları ile yaşam standartlarını oluşturuyorlar. Diyelim gayet sağlıklı bir ailede büyüdü. Anne, baba, abiler, kardeşler var. Orada büyüdü. Evlendiği zaman başka bir aileyle beraber oluyor. Beraber olduktan sonra artık yeni aktörler giriyor hayatına. Kayınvalide, kayınpeder geliyor. Bu yeni aktörlere göre o hayat senaryosunu yeniden yazmazsa lazım. Mesela inatçı kişiler yazmıyor. Benim annem böyleydi, sen böyle değilsin diyor. Sen benim annem gibi davranmıyorsun. Ya da benim babam öyleydi, sen öyle değilsin diyor. Kendi babası gibi eş istiyor. Ya da kendi annesi gibi değiştirmek istiyor. Böyle olunca eşini değiştirmeye çalışıyor. Ego savaşları ortaya çıkıyor. Benim dediğim, senin dediğin, ben haklıyım, sen haklısın, benim annem senin annen. Benim param senin param diyerek kavga uzayıp gidiyor.” ifadelerini kullandı. 

“Batılı tasvir, saf zihinleri saptırır”

Bu dönemde anne babanın çocuğuna daha fazla vakit ayırması gerektiğinin altını çizen Tarhan; “Batılı tasvir, saf zihinleri saptırır. Yani eşeğinin aklına arpa getirtmek, karpuz kabuğu getirtmek gibi. Saf çocukların aklına ya da bunlara bilmeyen Anadolu insanın aklına her türlü kötülüğü sokuyor. En çok da reyting alan programlar. Reyting aldığı için de reklam aldığı için de kapitalist ahlakın yaptığı müthiş bir kirlenme var. Böyle bir ortam ama bunun çözümü de herkes kendi ailesine, kendi çocuğuna sahip çıkacak. Daha önce anne baba çocuğuna yarım saat ayırıyorsa şimdi bir saat ayıracak. Daha çok zaman ayıracak. Bir de kullandığı yöntem ikna, inandırma ve sevdirme yöntemi olmalı. Baskı, tehdit, ayıp, yasak, günah yerine ikna inandırma, sevdirme kullanacağız. Bizim geleneklerden gelen hakikatlerimizin çoğu aslında insanın kısa vadeli, orta ve uzun vadeli yararınadır. İkna ve inandırma yoluna gitmek zor bir yöntemdir ama bunu gerekçeleriyle birlikte anlatmak gerekiyor.” şeklinde konuştu. 

“Evlilik bir yolculuğa çıkmaktır”

Evliliğin bir yolculuk olduğunu ve bu yolculukta eşlerin birbirini tamamladığını söyleyen Tarhan; “Evliliğe bizim kültürümüzde refik ve refika denir. Refik erkek yol arkadaşı, refika kadın yol arkadaşı demektir. Yani bizim kültürümüzde evlilik, kadın ve erkeğin yol arkadaşı olmasıdır. Yol arkadaşı birbirinin eksiğini tamamlar. Hedefini düşünürler ve eve giderken en azından ortak bir alanla buluşurlar. Altın orta nokta dediğimiz bir alanla buluşur. İlerde de hedef birliği vardır. İdeal evlilikte aynı yöne bakmak önemlidir. Karı koca ilişkisi birlikte yol almaktır. Birlikte bir yolculuğa çıkmaktır. Evliliğin ortasında bir gemiye bindiğinde okyanustan geçiyorsun ‘Ben sıkıldım bırakıyorum’ der misiniz? Cerrah bir ameliyat yaparken ameliyatın ortasında ‘Ben sıkıldım bırakıyorum’ diyebilir mi? Diyemez. Evlilik de aynı şekilde…” dedi. 

“Kendini gerçekleştirme eylemi kapital sisteminin hoşuna gitmiyor”

Kişi başkalarını mutlu ettikçe kendisinin mutlu olduğunu söyleyen Tarhan; “Maslow’un Psikososyal ihtiyaç piramidi var. Onun en tabanında fizyolojik ihtiyaçlar yani yemek, içmek, üremek, barınmak gibi. Ondan sonra güven ihtiyacı geliyor güvenmek, sevmek, sevilmek, saygı görmek, saygı göstermek. En üstte kendini gerçekleştirmek vardır. Kendini gerçekleştirmek değil, kendini aşmak. İnsan kendini aşma ihtiyacını gerçekleştirirse mutlu oluyor. Kendini gerçekleştirme eylemi kapital sisteminin hoşuna gitmiyor. Onun için kapital sistem bunu görmezden geliyor. Bizde kapitalist bir eğitim sistem olduğu için bizde aynı şeyi devam ettiriyoruz maalesef. Burada kendini aşma, kişinin ailesi için, yaşadığı toplum için, insanlık için, ülkesi için, evren için, yaratıcı için de bir şeyler yapmasıdır. Kendini aşması gerekiyor. İnsan kendini aştığı zaman mutlu oluyor. Kendini mutlu ettiği zaman mutlu olmuyor. Başkalarını mutlu ettiği zaman hem kendisi hem başkaları mutlu oluyor.” ifadelerini kullandı. 

‘Sevgi + İş Birliği = Ömür Boyu Aşk’  

Aile kurarken evlilikte denkliğin çok önemli olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Kişilerin birbirini sevmesi yetmiyor. Genellikle şu anda modern yaşam gençlere neden evlenmek diyorsun diye soruyor. Şimdi aşk evlilikte sebep değil sonuç. Evlilikte sevgi varsa ‘Sevgi + İş Birliği = Ömür Boyu Aşk’ ortaya çıkıyor. İyi iş birliği kurulamadığında aşk buharlaşıyor. Aşkın sürdürülebilir olması için iyi iş birliği gerekir. İyi iş birliği olması için de açık, şeffaf ve dürüst bir ilişki gerekir. Evlilikte 5S kuralı vardır. Birincisi sevgidir. Sevginin daha büyüğü var o da şefkattir. Birisi sevgi. İkinci de saygı. Saygının da biraz daha büyüğü var o da nezakettir. Korktuğundan da saygı gösterebilir ama nezaket korktuğu için olmaz. Karşı tarafı incitmek istemediği için saygı gösteriyor, nezaket öyledir. Üçüncüsü sabırdır. Şu anda gençlerinde çok az bulunuyor. Acelecilik sabırsızlık. Evliliğin en büyük düşmanlarından birisi. Sabır öyle bir şey ki kenara çekilip beklemek, ‘Ya Sabır’ çekmek değil. Sabır meditatif bir eylemdir. Yani aktif sabır dediğimiz hareket halinde sabır. Doğanın hız ve ritmine uyum sağlamaktır. Dördüncü sefer de sadakat. Sadakatin iki türlü anlamı vardır. Birincisi sadık olmak, bağlanmak. İkincisi sıdk, kökten bir doğruluk. Yani karı koca şaka bile olsa yalan söylemeyecek. Açık, şeffaf, dürüst ilişki gerekiyor. Beşincisi de samimiyet. Niyetin nörobilimi diye bir alan çıktı. Niyetlenmiş davranışlar niyetlenmemiş davranışın beyindeki çalışma sistemi farklı. Niyetlenmiş davranışta ayna nöronlar çalışıyor. Karşı tarafı etkiliyor.” şeklinde konuştu.  

“Sağlam bir inanç sistemi varsa kişi huzurlu oluyor”

Sağlam bir inanç sistemine sahip insanların huzurlu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “İnsanın kontrol edebileceği şey var, edemeyeceği şey var. Gücünün yettiği şey var, yetmediği şey var. Yüksek bir güce, yüksek bir iradeye inanınca kişi rahatlıyor. Büyük bir anlamın parçası olduğu zaman huzurlu oluyor. Bir uçağa bindin diyelim. Eğer pilotun alkollü olduğunu ya da uyuyor mu acaba diye düşündüğünde, şüphelenirsin, uyuyamazsın arkada. Kaptana güvenmek zorundasın. İnsanın hayatta zihinsel bir sığınığa ihtiyacı var. Güvenecekleri bir zihinsel sığınak var. O da kişilerin inanç sistemleridir. Sağlam bir inanç sistemi varsa kişi huzurlu oluyor. Teslimiyetin verdiği huzuru, tevekkülün verdiği huzuru yakalıyor. Yani bu nedenle bir anlamın parçası olmakta ruh sağlığının bir parçası şu anda. Kişinin kendiyle barışık olmasının bir parçası diyebiliriz.” dedi. 

“Gençlerin hayatında önemli idealleri olsun”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gençlere tavsiyelerde bulundu. Tarhan; “Yaptığınız işi sevin ya da sevdiğiniz işi yapın. O işi yapmak zorundaysanız onu nasıl seveceğinize odaklanın. Öyle olursa aşkla şevkle yaptığınız işte zaten akış duygusu yaşanıyor. Gençlerin hayatında önemli idealleri olsun. Zora talip olsunlar. Ümitsizliğe karamsarlığa düşmesinler. Negatif konuşanlara aldırış etmesinler. Evliliğin ne olduğunu bilerek evlenirsen evlilikten hiç korkma. İnsan zorluklar yaşayabilir, o zorluklar evliliğin kalitesinde artıyor. Biz onun için yaşanan hayat olaylarına, travmalarla geliştiren travma diyoruz. Evlilikte bir fırtına yaşanıyor ondan sonra birbirlerini daha iyi tanıyorlar ve birbirlerine karşı bir şeyler öğrenerek ilerliyorlar. Sosyal hayatta da böyle oluyor. Onun için yaşanan travmatik olayların, şok yaşantıların, sıkıntıların tehdit boyutuna odaklanırsanız gelişemezsiniz. Devamlı yol değiştirirsin ama fırsat boyutuna bakarsanız kendinizi geliştirebilirsiniz.” ifadelerini kullandı. 

Programın sonunda Prof. Dr. Tarhan, katılımcılar için kitaplarını imzaladı. 

Ardından Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a hediye takdimi gerçekleşti. 

Düzenlene panel toplu fotoğraf çekimiyle sonlandı. 
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)