Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Üçüncü cinsiyetle ilgili bilimsel kanıt bulunamadı”

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.41101

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu’nda yayınlanan ‘Günebakan’ programının canlı yayın konuğu oldu. ‘Cinsiyetsizlik’ konusu hakkında değerlendirmelerde bulunan Tarhan, üçüncü bir cinsiyetle ilgili bilimsel kanıt bulunamadığını bilimsel dayanaklarıyla anlattı. 2019’da Nature dergisi Science’da yayınlanan bir makaleye dikkat çeken Tarhan, Oxford ve Harvard’ın içinde olduğu cinsiyetle ilgili yürütülen bilimsel çalışmada kadın ve erkek dışında üçüncü bir cinsiyetin olmadığı bilimsel sonucuna varıldığını söyledi.  

Üçüncü cinsiyetle ilgili bilimsel kanıt bulunamadı”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocukluk yaşında annelik ve babalık modellerinin oldukça önemli olduğu konusuna bir kez daha dikkat çekti. Tarhan; “Tartışmaların çıkış noktası özellikle 1960’lardan sonra dünyada özgürlükle ilgilidir. Özellikle cinsel özgürlükle ilgili… Feminist kadınların özgürleşme hareketi ile ortaya çıkan sosyolojik bir değişim yaşanıyor. Bu sosyolojik değişimde bazı tıbbi bilgiler de şu an da yanlış kullanılmaya başladı. Ama son yıllarda özellikle 2019’da Nature Dergisi Science’da yayınlanan bir makale var. 477 Bin kişinin cinsiyet ile ilgili genleri incelendi. Oxford’un, Harvard’ın içinde olduğu büyük bir çalışma bu. O çalışma yayınlandı. Nature ‘no gay gen’ olarak da internette arattırıldığında görülebilecek bir çalışma. Burada cinsiyet ile ilgili ‘Kadın ve erkek dışında acaba üçüncü bir cinsiyet var mı, bunlarla ilgili bir bilimsel kanıt var mı?’ diye araştırıldı ve bilimsel kanıt bulunamadı.” Dedi.
2019’da yayınlanan ama bu akımın sosyolojik etkilerinin günümüzde hala devam ettiğine dikkat çeken Tarhan cinsel kimlikle ilgili konuda bir kavram karmaşası olduğunu söyledi. Tarhan tartışmalara açıklık getirdi:

Çocukluk dönemi önemli…

“Biyolojik bir cinsiyet var. Biyolojik cinsiyet genlerle değil, kromozomlarla belirleniyor. Kadın XX, erkek XY diye. Çok net ve açık. Belli iki tane cinsiyet var ama toplumsal cinsiyet kadın rolü ve erkek rolü şeklinde ikiye ayrılmış. Bunun bir istisnası var. Kadın rolünde, kadın biyolojik cinsiyetinde olup da erkek olmak isteyen kişiler olabilirken yahut biyolojik erkek cinsiyetinde olup da kadın olmak isteyen kişiler olabiliyor. ‘Bu kişiler acaba hasta mı, tıbbi bir hastalık mı, psikolojik bir hastalık mı?’ bu da araştırıldı. ‘Acaba genetik bir temeli var mı? Hormonel bir karşılığı var mı?’ diye bilim insanları çalışmalar yürüttü. Ve çıkan sonuç genetik bir etki bulunamadı… Ancak; çocukluk yaşında, çocukluk yaşı travmalarında, çocukluk yaşında annelik ve babalık modellerinin burada önemli olduğu anlaşıldı.” şeklinde konuştu.

“Kişinin kendisi bırakmalı, zorla olmaz”

Çevrenin genleri etkilemesinin epigenetik bir durum olduğundan bahseden Tarhan; “Bir erkek çocuk büyütülürken anne karşı cinsi değersizleştiren, küçük düşüren bir anneyse, çocuğa aşırı bağlı ve düşkünse çocuk erkek olsa bile cinsel rol ve kimlik olarak babayla değil anne ile özdeşim kurabiliyor. Bu küçük yaşta olduğu için çocuk belli bir yaşa gelince sanki epigenetik dediğimiz çevrenin genleri etkilemesi ortaya çıkıyor işte. Bu durum epigenetiktir. Bazen tersi de olabiliyor. Örneğin; ailede hiç erkek çocuk yok, tüm çocuklar kız… Kız çocuğunu ‘Erkek çocuğumuz olmadı.’ diye küçük yaştan bütün aile erkek gibi giydiriyor, büyütüyor ve oyuncak ona silah…vs. vererek oynatabiliyor… Herkes de öyle davranıyor. Çocuk ergenlik yaşına geldiği zaman, ‘Hadi erkek değilsin, kızsın kız gibi davran.’ diyorlar. Çocuk; ‘Hayır davranmam, ben böyle daha mutluyum.’ diyor çünkü öyle öğrenmiş. Sanki kimlik değiştirmek elbise değiştirmek gibi zannediliyor sonrasında. Küçük yaşlarda yaşanan hayat olayları, yaşantılar, hikayeler, sosyal öğrenmeler, duygusal öğrenmeler beyinde senaryo olarak yazılıyor. 18 yaşından sonra olursa artık o kişi yaşam tarzı haline getirdiği için kendisi bırakmalı, zorla olmaz.” dedi. 

Çocuk üç şeyi örnek alıyor…

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, anne babanın bilinçli olmasının bu süreçte oldukça önemli olduğunun da altını çizdi. Tarhan; “Kişi bunun düzelmesini istiyorsa düzelir. 18 yaşından sonra geçtir. Çocukta bunu hissettiğin zaman 12-13 yaşını geçirmemek gerekiyor. Onun için bu bir taşa, toprağa yapılan yatırımdan daha önemlidir. Bunun sonucu sonra çıkıyor. 10 sene 20 sene sonra çıkacak. Burada karar vericilerin ciddi bir mesuliyeti ve vebali var. Anne babalar da öyle… Çocuk çünkü evde 3 şeyi örnek alıyor. Anneyi, babayı ve anne babanın ilişkisini örnek alıyor. Ev ortamı sıcak ve iyiyse çocuğun gelişimi de sağlıklı oluyor. Örneğin, çocuk merak ediyor, internetten vs. öğreniyor anneye babaya soruyor ve ondan sonra bu yanlış, bu bizim kültürümüz doğrularımız değil diyerek tavır alabiliyor. Anne babanın burada bilinçli olması gerekiyor, anne babanın eğitimi gerekiyor. Bu da bir sorumluluktur. Eğitim politikalarının sorumluluğu anne baba eğitiminde bunun açık net olması önemlidir. Çocuklar 5-6 yaşına kadar muhakkak anne baba denetiminde olmalı. Cinsiyetle ilgili bu tarz filmler aynı anda beraber seyredilmeli. Orada hatayı gördüğünde bu neden böyle, neden doğru neden doğru değil bunu yanlışı konuşma yöntemimizle gerekçeleriyle birlikte anlatmaları gerekir.”  şeklinde konuştu. 

Çocuklar protesto olarak kimlik değiştiriyor…

 Çocuklarla zaman geçirmenin problemlerin çoğunu önlediği konusuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu zamandaki çocuk büyütme 50 sene öncesine göre daha zor. Çünkü yedirip, içirmek değil de eğitmek zor. Çocuk bir şekilde yiyip, içip, büyüyor ama eğitebilmek, karakter eğitimini çocuğa doğru verebilmek çok kolay olamayabiliyor. Bu nedenle anne babaların bu konuda; ‘Çocukların temel ihtiyaçlarını karşılıyorum ya yeter!’ dememesi gerekiyor. Geleceğe yönelik  ‘İyi bir çocuk yetiştirebilecek miyim?’ diye kafa yorup onunla ilgili çocuklarla zaman geçirmeleri bu problemlerin çoğunu önlüyor. Bu konudaki sorun yaşadığımız çocuklara bakıyoruz. Genellikle hep böyle duygusal ihmal olan, ailede mutlu olmayan çocuklar protesto olarak buna yöneliyor. Anneye babaya protesto olarak kimlik değiştiriyor. Cinsel kimlikle ilgili ‘Ben kendimi böyle hissediyorum.’ diyor. Anne, babayı sinirlendiriyor, zevk alıyor. Bunlar hep klinik vakalardır. Bu zamanda çok önemlidir. Bu tarz yanlış yönlendirmelerin olmaması için ve eğitim sistemimizde bununla ilgili muhakkak yöntemler geliştirmemiz gerekiyor. Ailelere bunlarla ilgili okullarda bilinçlendirmeler gerekiyor.” dedi.
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)