Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Saika ve Şaika beyinde ödül-ceza sistemine çok benziyor”
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığının desteği ile Çağın Vicdanı Kulübünün düzenlemiş olduğu Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile ‘Varoluştan Anlam Arayışına Psikolojik Sohbetleri’ kaldığı yerden devam ediyor. Bu haftaki programda Saika ve Şaika kelimelerine dikkat çeken Tarhan; “Aslında saika sistemi yönlendiren, ödül-ceza sistemi şaika sistemi de beynimizdeki ayna nöron sistemidir. Ayna nöronlar karşı tarafın beynindeki güçlü duyguları alıyor ve o güçlü duygulara göre tepki veriyor, harekete geçiyor. Saika beyinde ödül-ceza sistemine çok benziyor.” dedi.
“Hayat şu anda en önemli sırdır”
Hayatla ilgili yapılan bilimsel araştırmalarda hayatı oluşturan biyolojik bilimlerin hiyerarşisi olduğuna dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Hayat şu anda en önemli sırdır. Bununla ilgili yapılan bilimsel araştırmalarda hayatı oluşturan biyolojik bilimlerin bir hiyerarşisi var. Önce bilimlerin başında hesap yani matematik var. Her şeyde ölçü ve hesap var. Daha sonra tasarım geliyor. Yani cebir var. Ondan sonra geometri var tasarım sonra fizik yani enerji var. Enerji ekleyince fizik oluyor. Ondan sonra madde ekleniyor. Kimya oluyor. Daha sonra hayat ekleniyor, canlı oluyor. Daha önceki bilgilerin ilmin üzerine tasarımın, fiziğin, kimyanın üzerine canlılık eklendiği zaman canlı oluyor. İlk canlı olarak bilinen canlılar yosunlardır. En basit ve ilkel canlı olarak bilinen yosun da bile insan DNA'sının yüzde elli-altmışına benzer bir DNA var. Biyoloji canlı bilimi demek. Madde hayata dönüşüyor. İnorganik maddeler nedir? Karbon, oksijen, hidrojen, azot. İnorganik maddeler daha sonra organik maddelere dönüşüyor. Organik maddeler nedir? Karbonhidrat, protein, gibi şeyler. Yani canlılardaki dokular oluşturan maddeler, inorganik maddeler ve inorganik maddelerin oluşmasında da benzen halkası var mesela karbonhidratlarda, proteinlerin hepsinde altıgen şeklindedir.” şeklinde konuştu.
“Vücudun kemali hayat iledir”
Varoluşun hayat ile kemal bulduğuna değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öyle olmasa hayatın sadece madde yığınından ibaret olduğun bahsetti. Tarhan; “Vücudun kemali hayat iledir. Organik maddeler var, inorganik maddeler var. Bunun hayat haline dönmesi hücre ile başlıyor. Varoluş hayat ile kemal buluyor yoksa sadece madde yığınından ibaret oluyor. Bizim toprak dediğimiz şey tarladan bir avuç toprak alalım o toprağın üçte biri bakteridir. Toprağın üçte biri mikrop, bakteri, canlı. Biz toprağı elimize alıyoruz, cansız diye görüyoruz. Hayır üçte ikisi canlı onun ve azot falan üretiyorlar. Bitkide azot üreten onlardır. Mesela iklim değişikliği oldu belki tarihte çok nadir bir şey, Sahra Çölüne kar yağdı. Hatta bir simülasyon yapmışlar. Bütün Sahra Çölü güneş enerjisi haline getirilse güneş enerjisi dünyada ne olur diye matematik modelleme yapmışlar. Sahra Çölü güneş enerjisi bütün dünyada büyük ölçüde enerji ihtiyacını karşılıyor. Fakat Amazon ormanları yok oluyor. Niye? Sahra Çölü'nde çıkan tozlar Amazon Ormanlarına gidip, gübre oluyormuş. Müthiş bir denge var. Sen dengeyi bozuyorsun. Şu anda hesaplamalı biyolojide bunu çalışıyorlar. ‘Bunu yaparsak bu ne olur?’ diye. Rastgele amaçsız bir büyüme, şimdi teknoloji insanlığı mahvedecek bunun farkına vardılar.” dedi.
“Hayat vücudun nurudur”
Hayat olduğu zaman vücudumuzdaki mükemmelliklerin anlaşılır hale geldiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bir hücreyi çözmeden hayat konusunu anlayamayız. Vücudun kemali hayat iledir. Hayat olduğu zaman vücudumuzdaki mükemmellikler anlaşılır hale geliyor. Bu kadar hücre bilgisi yoktu ki. Sadece mikroskop bulunmuştu, mikroskop var. Hücrenin var olduğu biliniyor ama hücrenin hayat fonksiyonlarında bu derece önemli olduğu çok bilinmiyordu. Hayat ve kemal sıfatlarını yüklemek için müthiş bir şey. Büyük, yüksekten bir bakış gerekiyor. Hayat vücudun nurudur. Nur ne yapıyor? Aydınlatır. Hayat var oluşu birdenbire görünür hale getiriyor. Birdenbire hayat diye bir şey giriyor, kapkaranlık gördüğümüz şey nurlanıyor. Yani şu anda evrendeki en büyük madde yüzde doksanın üzerindeki karanlık maddedir. Karanlık madde diye bir madde var. Biz sadece gördüğümüz yüzde beş bazı görüşlere göre yüzde onluk kısmı ancak atom dediğimiz şey dünya, evren, madde atomlardan oluşuyor deniyordu. O bilgi şu anda terk edildi. Atomlardan oluşmuyor, karanlık maddeden oluşuyor. Karanlık madde var. Atomlar bizim görebildiğimiz kısım, hayatın tezahür ettiği kısım. Hayat çünkü atomda da hayat var.” ifadelerini kullandı.
Beş duyunun devamı: Saika ve Şaika
Saika ve Şaika kelimeleri hakkında bilgilendirmelerde bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Haz aldığımız şeye yöneliyoruz. Haz aldığımız şey ödül-ceza sistemi. Saika ve Şaika sistemleri. Aslında saika sistemi yönlendiren, ödül ceza sistemi şaika sistemi de beynimizdeki ayna nöron sistemidir. Ayna nöronlar ne yapıyor? Karşı tarafın beynindeki güçlü duyguları alıyor ve o güçlü duygulara göre tepki veriyor, harekete geçiyor. Saika beyinde ödül ceza sistemine çok benziyor. Şaika da beynimizdeki ayna nöron sistemine benziyor. Bu ikisi de beş duyu gibi bir çalışıyor. Bu iki duygunun daha önceleri kapalı devre olarak çalıştığı biliniyordu. Burada Bediüzzaman Hazretleri bunların beş duyunun devamı olduğunu söylüyor. Birine saika, birine şaika demiş. Ödül ceza sistemi beynimizde çalıştığı zaman karşı tarafın beyinleri de onunla birlikte harekete geçiyor, algılıyor. Ve ona yöneliyor. İkna oluyorsun. Şaika sistemi de ona göre duyguları harekete geçiyor. Biri hazları harekete geçiyor, biri hisleri harekete geçiyor.” şeklinde konuştu.
“Biyolojik sistemlerde bir yazılım var”
Biyolojik sistemlerde bir yazılım olduğundan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Radyonun çalışması için elektrik lazım değil mi? Fakat radyoya elektriği versen, radyonun içerisindeki elektrik dalgalarını, ses dalgalarına dönüştürecek bir dönüşüm transformatör olmazsa sadece ısınıp doğal işi olan soğuyan bir makine haline gelir. Yakar. O halde radyonun içerisine elektrik giriyor. Radyoyu hayatlar yapıyor. İyi hayat yapıyor. Onun içerisindeki elektromanyetik dalgalar da ses dalgalarının elektrik dalgalarına dönüştürülmesi de orada onu iyi ruh yapıyor aslında. Yani ruhla hayat arasında böyle böyle insanda da hayat bizi canlı yapıyor ama bizim hayata anlam yüklememiz ve bunu bir yazılım haline getirmemiz de ruhumuzu oluşturuyor. Hücreler bize biyolojik sistemler veriyor ama biyolojik sistemlerde bir yazılım var. Ruh yazılımı. O da insanı ziruh yapıyor zişuur yapıyor, ziakıl yapıyor.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)