Hayali, dünyaya Türk üretimi olan bir ürünü duyurmak…
Üsküdar Üniversitesi Biyomühendislik ve Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü mezunu Rümeysa Cebecioğlu, önemli başarılara imza atıyor. Stajını İtalya’da yapan şuan ise Koç Üniversitesinde doktora eğitimine devam eden Cebecioğlu’nun en büyük hayali bir Türk genci olarak ülkenin adını tüm dünyaya duyurmak ve kalıcı bir iz bırakmak. Dünyaya Türk üretimi olan bir ürünü duyurmak…
“Yeni bir alana yönelme arzusu beni Biyomedikal Mühendisliğine götürdü”
Üsküdar Üniversitesi Kariyer Merkezi Mezunlar Ofisinin gerçekleştirdiği röportajda, Biyomühendislik bölümünden mezun olduğu için çok mutlu olduğundan bahseden Rümeysa Cebecioğlu; “Lisans ve yüksek lisans hayatım boyunca derslerime severek ve gerçekten çok eğlenerek katıldım. Sosyal hayatımda dahi böylesine multidisipliner bir alanda okumanın sayısız faydası oldu. Küçüklüğümden beri, tıp ve biyoloji alanlarına hem ilgiliydim hem de derslerde başarılıydım. Bunun vermiş olduğu güvenle ve istekle biyomühendisliği tercih ettim. Ancak ülkemizde henüz gelişmekte olan bir meslek olması sebebiyle ve zamanla içimde oluşan daha farklı daha etkili ve yepyeni bir alana yönelme arzusu beni Biyomedikal Mühendisliğine yönlendirdi. Tabi bu noktada hem doktora yaptığım kurum hem de doktora danışmanımın etkisi de oldukça fazla.” ifadelerini kullandı.
Çalışmaları evrensel çaptaki çalışmalarla yarışıyor!
Rümeysa Cebecioğlu, insanların hayatlarına dokunabileceğini bilmenin çok büyük bir motivasyon kaynağı olduğunu belirtti. Cebecioğlu; “Şu an içinde yer aldığım çalışmalar, evrensel çapta çalışmalar yürüten laboratuvarlarda yapılan çalışmalarla yarışıyor. Kendimi geliştirebilmem için sayısız imkân sunuyor. Ama hepsinden önemlisi, ürettiğimiz projeler sonucunda tüm insanların hayatlarına dokunabileceğini bilmek benim için başlı başına bir motivasyon ve karar etkeni diyebilirim.” şeklinde konuştu.
“Ülkemin adını tüm dünyaya duyurmaya karar verdim”
Rümeysa Cebecioğlu en büyük içsel motivasyonunun bir Türk genci olarak ülkenin adını tüm dünyaya duyurmak ve kalıcı bir iz bırakmak olduğunu kaydetti. Cebecioğlu; “Lisans eğitimimin ilk yılından itibaren PROMER Laboratuvarında çalışmaya başlamıştım. Bu süre zarfında, çok farklı insanlarla tanıştım. Çeşitli seminerlere, kongrelere katıldım. Yayın yazma süreçleri, proje oluşturma ve yürütme süreçleri, ekip çalışması ve yenilikçi düşünme gibi birçok farklı özellik kazandım. Bir şeyler üretme, okuma ve sürekli öğrenme süreçleri beni gittikçe daha fazla mutlu etmeye başlayınca da akademi de kalmaya ve gerçekten iyi ve donanımlı bir akademisyen olarak ülkemin adını tüm dünyaya duyurmaya karar verdim. Açıkçası bu süreçte birçok zorluk yaşadım ve hala yaşamaya devam ediyorum. Ama en büyük içsel motivasyonum, bir Türk genci olarak ülkemin adını tüm dünyaya duyurmak ve kalıcı bir iz bırakmak. Umarım ki, en kısa sürede bunu başaracağım. Tabi içsel motivasyona sahip olmak ve istemek tek başına yeterli olmuyor. Bunun haricinde tatil, yaz, kış demeden sürekli okumanız ve kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. Yüksek lisans ve doktora eğitimleri için ALES, YÖKDİL vb. sınavlarda yeterli puanlar almanız ilk şartlardan bazıları. Ayrıca bunlara ek olarak, lisans ve yüksek lisans boyunca alanınızla alakalı seminerlere katılmalı, önde gelen isimleri ve dergileri takip etmeli, makalelerde ve projelerde yer almalısınız.” dedi.
“Dönemsel olarak hem öğrenci hem hocayım diyebilirim”
Şu anda Koç Üniversitesinde TÜBİTAK bursiyeri ve aynı zamanda teaching assistant olarak doktora yapmakta olan Rümeysa Cebecioğlu bu süreçten de bahsetti. Cebecioğlu; “Yani dönemsel olarak hem öğrenci hem hocayım diyebilirim. Sonuç kısmından bakacak olursak, yolum iyi ki burası ile kesişti diyebilirim. Ancak başlangıçtaki süreçler pek kolay değildi. Başvuru yaptığım süreçte, staj için yurt dışına gideceğim bir dönemdi dolayısıyla doktora eğitimime İtalya’da devam etme olasılığımda bulunuyordu. Orada doktora öğrencilerine sunulan imkanlar oldukça iyiydi. Ancak ben yine de kendi ülkemde de başvuru yapmak istedim ve bunun için benim alanımda 3 üniversiteye başvuru yaptım. Yurt dışına gitmeden önce hem Koç Üniversitesinden hem de İstanbul Teknik Üniversitesinden kabul almıştım. Ancak hala tam olarak karar verememiştim. Kesin kararımı İtalya’ya gittikten sonra verdim ve ülkemde yani Koç Üniversitesi’nde devam etmeyi seçtim. Daha önce de söylediğim gibi hem çalışma alanı hem de hocanın yaklaşımı ve okul imkânları bu kararı vermemde çok etkili oldu.” ifadelerini kullandı.
Doktora kabul süreci hakkında bilgilendirmelerde bulundu
Mülakatlarda sorulan her tecrübe ve yeteneğin mutlaka insanın karşısına çıktığını kaydeden Cebecioğlu; “Kabul sürecinde öncelikle referans mektuplarının önemli olduğunu söyleyebilirim. Aynı zamanda sizin kendinizi ve akademik tecrübelerinizi ifade ettiğiniz mektupta çok yüksek bir etkiye sahip. Mülakatlar sırasında özgüvenli olmalı ve gerekli altyapı olduğunda kendinizi geliştirebileceğinize inandığınızı karşı tarafa aktarmanız çok önemli. Mülakata girerken ki kıyafetiniz, el hareketleriniz kullandığınız kelimeler dahi bu aktarımda pay sahibi bunu unutmamalıyız. Ancak, sırf kabul almak için kendimize uymayan veya altından kalkmakta zorlanacağım alanlarda yeterli gibi gözükmemeliyiz. Çünkü tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, mülakatta sorulan her tecrübe ve yetenek mutlaka karşınıza çıkıyor. Zaten biraz zor bir süreç olan doktora eğitimini daha da zor hale getirebilir. O yüzden kişi bir bölüme ya da okula başvurmadan önce, kendi limitlerini ve yeteneklerini tanımalı, ne istediğinden emin olmalı. Zaten bunları bildikten sonra, mutlaka istediğine ulaşacaktır. Ayrıca, okul isimleri her ne kadar çok önemli gibi lanse edilse de asıl olan çalıştığınız ekip ve alandır. Bunu unutmayalım.” şeklinde konuştu.
“Fikir alış-verişi akademik gelişimin en önemli kısmını oluşturuyor”
Rümeysa Cebecioğlu özgün bir fikir sahibi olmanın ve bu fikri karşıdaki kişiye aktarmanın önemli olduğunu belirtti. Cebecioğlu; “Benim gözlemlediğim kadarıyla, klasik olacak ama öncelikle akademik alanda kendinizi ifade edebilecek şekilde İngilizce bilmeniz çok önemli. Çünkü, benim şu an ki ekibimde de olduğu gibi yurt dışında da birçok ekipte haftalık toplantılar yapılıyor ve sunumlar halinde haftalık gelişiminizi danışmanıza ve ekip arkadaşlarınıza anlatmanız gerekiyor. Fikir alış-verişi akademik gelişimin en önemli kısmını oluşturuyor ve bunun temelinde de kendinizi doğru ifade edebilmeniz yatıyor. Bunun dışında, bildiğim kadarıyla birçok üniversite kabul sırasında sizden kendi olası projenizi istiyor. Yani özgün bir fikir sahibi olmanız ve bu fikrinizi karsınızdaki kişiye aktarmanız gerekiyor. Ayrıca, yazılım programları, cihaz kullanımları ve güncel bilimsel gelişmelere olan hâkimiyetiniz özellikle yurt dışında eğitim için önemli.” dedi.
“Mutlu ve huzurlu olunmadığı sürece akademik başarı tek başına bir şey ifade etmiyor”
Akademinin uzun soluklu ve aslında hiç bitmeyen bir süreç olduğundan bahseden Cebecioğlu; “Aslında iş hayatınız boyunca sürekli hem öğrenci olmak zorundasınız hem de eğitici olmak zorundasınız. Çeşitli kültürden insanlarla çalışmanız gerekiyor. Aynı zamanda birden fazla projede yer aldığınız zamanlarda çoğunlukta. Tüm bunlar yüksek miktarda stres ve iş yükünü beraberinde getiriyor. Çoğu zaman uykusuz kalıyorsunuz ve sosyal hayatınızdan zaman zamanda olsa izole yaşamanız gerekebiliyor. Ayrıca maalesef ki, tatilleriniz hiçbir zaman tatil olarak kalamıyor. Ama bu süreci isteyerek seçtiyseniz, tüm bunlara zamanla alışıyorsunuz ve kendi çalışma dengenizi buluyorsunuz. Ondan sonrasında her şey çok daha kolay hale geliyor. Kendinize vakit ayırabiliyorsunuz ve bu sizin üretkenliğinizi destekliyor. Sadece dönemsel olarak stres ve yorgunluğa dayanıklı olmanız gerekli. Bir de okumayı yani öğrenci olmayı sevmeniz. Aksi takdir de hayal ettiğinizi akademi de bulamayabilirsiniz. Ama bu da kötü bir şey olarak algılanmamalı. İnsan mutlu ve huzurlu olmadığı sürece akademik başarı tek başına maalesef bir şey ifade etmiyor. Ancak dediğim gibi eğer o eşiği geçip kendi dengenizi bulursanız, ürettiğiniz şeylerin size makale, proje, poster ve ödül şeklinde geri döndüğü an yaşadığınız hazzı anlatmam mümkün değil. Hele ki bir ürün üretip, insanların hayatlarına dokunduğunuzu fark ettiğiniz o an…” ifadelerini kullandı.
Tüm dünyaya Türk üretimi olan bir ürünü duyurmayı hedefliyor!
5 yıl sonrasında kendini nerede gördüğüyle ilgili hedeflerinden bahseden Cebecioğlu; “5 yıl sonra kendimi doçentlik dosyasını hazırlayan genç bir doktor olarak görüyorum. Tabi bu 5 yıl içinde şu an için en büyük hayallerinden biri olan projesini gerçekleştirerek, tüm dünyaya Türk üretimi olan bir ürünü duyurmuş, gururlu ve mutlu bir doktor. Büyük bir ekibi olan ve heyecanlı genç bilim insanlarına bir şeyler öğreten, onları destekleyen bir akademisyen olmakta bir başka hayalim.” şeklinde konuştu.
“Üsküdar Üniversitesi tam anlamıyla benim büyüdüğüm, olgunlaştığım yer”
Üsküdar Üniversitesi mezunu olması hakkında düşüncelerini kaydeden Rümeysa Cebecioğlu, onun için okuldan ziyade hayatın kendisi olan bir yer olduğundan bahsetti. Cebecioğlu; “Üsküdar Üniversitesi tam anlamıyla benim büyüdüğüm, olgunlaştığım yer diyebilirim. Acı, tatlı, komik ve hüzünlü birçok hikayemin yaşandığı benim için okuldan ziyade hayatın kendisi olan bir yer. İlk öğrencilerinden biri olmanın verdiği güven ile sahiplenme duygusunu sonuna kadar yaşadığım bir kurum. İçinde tanıştığım ve yolumun kesiştiği herkesin bana şu an dönüp baktığımda ders niteliğinde olduğu bir serüven… Umarım Üsküdar Üniversitesi ile bir gün yollarımız yeniden kesişir. Burada tanıştığım ve ders alma şansını yakaladığım tüm hocalarım çok değerli. Hepsinin yeri bende ayrıdır. Biliyorum ki bizim de yerimiz her birinde ayrı. Şu an bile bizi gördükçe gururlandıklarını biliyorum. Umarım onları gururlandırmaya devam ederim. Bunu hem kendi adıma hem de diğer mezun arkadaşlarım adına söylüyorum.” dedi.
Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)