Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Pilot uçuşun önünde gitmeli"

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.48234

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türk Hava Yolları (THY) Uçuş Eğitim Başkanlığına bağlı Havacılık Araştırma ve Uygulamaları Müdürlüğünün düzenlediği “Psikoloji, Havacılık ve Uzay” sempozyumuna konuşmacı olarak katılım sağladı. “Havacılık Psikolojisi ve Önemi” başlıklı sunum gerçekleştiren Tarhan, uçuş psikolojisine dair önemli paylaşımlarda bulundu, durumsal farkındalığın uçuş psikolojisinde karar verme sürecinin temel parçası olduğunu söyledi. Havacılıkta stres yönetiminin de önemi vurgulayan Tarhan, pilotların uçuşun her safhasında bir sonraki aşamayı düşünmesi gerektiğini kaydetti…

Türk Hava Yolları A.O. OC Binası konferans salonunda düzenlenen sempozyuma birçok havayolu şirketi çalışanıyla birlikte akademi camiasından da isimler katıldı. 

“Pilotlar, uçuşun her safhasında bir sonraki aşamayı düşünmesi gerekiyor”

Özellikle uçuşta stres altında soğukkanlı kalma becerisinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “ ‘Uçuşun önünde gitmek.’ diye bir kavram var. Bu trafikte de vardır. Araba kullanan bir kimse sadece önündeki arabaya bakarsa kaza ihtimali yüksektir. Bu, stres altında soğukkanlı kalma becerisiyle ilgilidir. Çevrenin ve şimdiki zamanın farkındalığını arttırması, baş etme becerilerini yükselten bir bilinç durumudur. Hatta buna Mindfulness deniyor. Stres altında soğukkanlı kalmak…  Zen meditasyonunda olan kişinin soğukkanlı kalmayı başarmasıdır. Kişi bir hedefe bakarken ayrıntılarla da ilgilenebiliyor, çoklu dikkatini kullanabiliyor. Pilotların uçuşun her safhasında bir sonraki aşamayı düşünmesi gerekiyor. Bu da uçuşun önünde gitmek olarak ifade ediliyor.” ifadelerini kullandı. 

“Durumsal farkındalık karar verme sürecinin temel parçasıdır”

Durumsal farkındalığın uçuş psikolojisinde karar verme sürecinin temel parçası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Bir söz vardır; ‘Aşçının hatasını maydanoz örter, terzinin hatasını ütü örter, hekimin hatasını da toprak örter.’ Diye... Pilot için ise pilotun hatasını kaç yüz tane yolcu varsa onlar örter diyebiliriz. Onun için bir hekim üç sıfır hata yapmamaya önem verecekse bir pilot, altı sıfır belki dokuz sıfır hata yapmamaya önem vermesi gerekir. Buna dikkat edecek. Pilotlarda en çok kaza yapanlar üsteğmenlerdir çünkü ona cesaret gelir, hatta yine literatüre girmiştir. Üsteğmenlerden birisi diyor ki; ‘Ben hedefi vuramazsam eğer gömülürüm hedefe.’ diyor. Bunu şaka olarak söylüyor ve hedefe ateş ederken fazla yaklaşıyor, çakılıp şehit oluyor. Onun o hırsı hem kendini hem ailesini hem kendisine yapılan bütün yatırımlarını ufacık bir hata ile altüst ediyor. Onun için altı sıfır daha önemlidir. Bu nedenle durumsal farkındalık bir uçucunun veya bir karar vericinin, uçuş psikolojisinde karar verme sürecinin temel parçasıdır.” şeklinde konuştu. 

“Dur, düşün, eyleme geç”

Öğrenme metotlarından biri olan standart öğrenme konusunda değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Standart öğrenmede bir hata yaparsın ilkinde ders alır ikincide yapmazsın. İnsanın ömrü her şeyi deneme yanılmayla öğrenmeye yetmiyor. Akıllı insan başkalarının hatalarından faydalanır, tahmin eder, analiz eder ve karar verir. Muhtemel hataları risk analizi yapar ve bunları yapmamaya çalışır. Bu akıllı kişilerin öğrenme yöntemidir. Bazı insanlar da vardır bir hata yapar, bir daha yapar, bir daha, bir daha…. Anadolu’da bu tip insanlara hödük derler. Burnunun doğrusunda giderler. Bu kişiler çok hata yaparlar. Farkındalıkları düşüktür, kendilerini bilmezler, aynı hatayı tekrar etmeye devam ederler. Bu nedenle ‘Dur, düşün, eyleme geç’ paradigmasını hepimiz her an öğrenmek durumundayız.” dedi. 

“Öğrenme hayatın sonuna kadar sürer”

Duygusal ve vicdani zekayı göz önüne almadığımızda hata yapma olasılığımızın artabileceğini de dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Öğrenme, yaşam boyu öğrenmedir ve hayatın sonuna kadar sürer. Bu aslında yeni bir şey değil. Aristoteles duygusal zekadan bahsetmiş. Ethos yani karşılığı vicdani zekadır. Etik değerler iletişimde muhatapları ikna etmede konuşmacının etik ve erdemli tutumları, dürüst, mütevazı, sevecen ve hoşgörülü olması inandırıcılığı arttırır. Bunu Ethos olarak tanımlıyor. Pathos, empati kurarak başkalarının duygularını göz önüne alarak davranabilme, kavrayabilme, ihtiyaçlarını sezebilme, pozitif davranmadır. Logos dediğimiz mantıksal zekadır ama biz sadece şu anda Logos’u göz önüne alıyoruz. Duygusal ve vicdani zekayı çok göz önüne almayan bir yaklaşımla hata yapmamız mümkündür. Yirmi birinci yüzyıl bunları da ön plana çıkardı.” ifadelerini kullandı. 

Pilotların duygusal zeka yetkinliklerinde 4 skala!

Yüksek mantıksal zekâsı olanların iyi ilişki ve iyi iş birliği kurabilmesinin başarı parametreleri arasında ön sıralarda yer almadığına dikkat çeken Tarhan; “IQ’su çok yüksek okulda birinci olmuş. İş hayatına, sosyal hayata giriyor, evlilik yapıyor ama bir türlü dikiş tutturamıyor. Bu kişiler mantıksal zekâsı yüksek duygusal zekâsı düşük kişilerdir. Bu yüksek zekada olan yönetici liderler deneyimleri de fazlaysa duygusal çeviklikleri vardır IQ değil EQ yüksektir. Burada duygusal çeviklik ortaya çıkıyor. Bu sayede değişen koşulara hızlıca uyum sağlıyor, birlikte çalıştığı kişilerin duygu durumlarını, kaygılarını iyi yönetebilesi önemlidir. Duygusal zekâsı yüksek olanların iyicil, sevecen ve merhametli oldukları bilinir ama öyle değil. Hitler’in de duygusal zekâsı yüksektir. İnsanların duygularını öyle bir harekete geçiriyor ki fakat hedefi yanlış, vicdani zekâsı yerlerde sürünüyor. Müthiş bir başarı sağlıyor ama başarısı kötü yönde. EQ yüksekliği iyi kalpli olmanın garantisi değildir. Bu nedenle Türkiye pilotlarının duygusal zekalarının yetkinliklerinde dört skala var; Liderlik, kendinin farkında olma, sosyal farkındalık, iç motivasyon gibi… Burada kendini tanıma üzerine 274 pilot üzerine yapılmış Harrison Assessments diye bir çalışma var. Kendini tanıma yüzde 66, büyük ölçüde yetkin…  İç motivasyon ve iç yönetimde yüzde 34 çıkmış. Sosyal farkındalık ve hizmet odaklılık yüzde 95 çıkmış, ilişkide liderlik yüzde 25’le en düşük, en çok geliştirmeye ihtiyaç duyulan alan olmuş. Bu nedenle pilotların zayıf alanı olarak dikkat çekiyor diyebiliriz.” şeklinde konuştu.

“Beyin rahatlamayı başarabiliyor”

Stresimizi yönetebilmenin beyinde bir karşılığı olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Burada stres yönetimi önemli. Her zaman uçuşta vesaire stres olabilir. Stresin beyindeki karşılığını gösteren bir çalışma burada. Onun sonuçlarına göre beyin rahatlamayı başarabiliyor. Beyin stres hormonları salgılamamayı başarabiliyor. Onun için bizim stresimizi yönetebilmemizin beyinde bir karşılığı var. O halde devamlı stresli olan kişiler nabızları hep ’70-80-90’ olan kişilerdir. Bunların DNA’larındaki telomerler erkenden bitip tükendiği için erken yaşta ölüyorlar. Onun için nabzı ’50-60’ olan kişilerin DNA’ları, telomerleri daha az bölündüğü için daha uzun yaşıyorlar. Mesela kaplumbağa, filin nabızları sakin ama kedi, köpek, aslan, kaplanın nabızları ‘140-150’ nu yüzden onlar uzun yaşamıyorlar. Onun için yakından aldığımız nefes sayısı ömrümüzü belirliyor.  Hızlı hızlı nefes almak da kalp ile ilgilidir. Burada stresimizi yönetebilmek aslında sağlık açısından değil, insanın hayatını, vücudunu iyi yönetebilmesiyle de çok yakından ilgili ve bunun için insanın frontal ön lobu önemli.” şeklinde konuştu. 

“Güvenilirliğin birinci şartı dürüstlük”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, liderlikte erdemli olmanın orta ve uzun vadede karlı olduğunu vurguladı. Tarhan; “Liderlikte zekâ türleri var. Mantıksal zekâ dediğimiz idealist olmak, hayal kurabilmek, düşünce üretmek, beklenti oluşturmak, stratejik düşünmek gibi iki duygusal zekâ aktivist yani biri idealist olmak, duygusal aktivist olmak yani eyleme geçmek harekete geçirilmek. Bedensel zekâda iş, disiplin, realist olmakla, hedefe kilitlenmek ile ilgili, sosyal zekâda iş birliğine açık olmakla ilgili. Hepsinin ahenkte çalışması gerekiyor. Güven verici olmakla ilgili ve en sonunda da vicdani zekadır. İç sesi dinleyebilmek, iç sorumluluk, hesap verebilirlik, yaratıcıya karşı sorumluluk, etik değerlere sahip olmak, ahlaki akıl yürütmeyi kullanmak, bilgelik, alçak gönüllük, dürüstlük gibi. Bütün zekalar ahenk içinde çalışmalı. Yani tek birisi çok büyük olsa çok anlamlı değil ama orkestra şefi gibi olan vicdani zekâ. Hitler vicdani zekâsı olmayan bir lider. Asker, ressam, çok disiplinli ve gece gündüz çalışıyor. Kitleleri harekete geçiriyor. Bütün Almanya’ya Büyük Alman İmparator oluyor. Muhalefeti yok ediyor. Fiziksel, siyasal ve sosyal zekâsı açısından dahi ancak vicdani zekâsı yerlerde sürünüyor. 5,5 milyon kişi aşağı ırk gerekçesiyle öldürülüyor. Merhametsiz, insafsız. ‘Ya başarırım ya ölürüm.’ diyor. Başaramayınca da intihar ediyor. Onun için eşiyle birlikte intihar ediyor. Bu lider, bu tarz liderlik işte Napolyon da böyleydi mesela. Güven veren liderlik önemli burada. Orkestrayı ahenk içinde çalışmak için liderin panik içinde olmaması gerekiyor. Zaten 54 bin kişi üzerinde yapılmış bir çalışmada çalışanın liderde aradığı özelliklerde birinci sırada dürüstlük çıkmış. Birincisi dürüstlük. Güvenilirliğin birinci şartı dürüstlük. Açık, şeffaf, dürüst, hesap verebilir olmak... Bu kısa vadede gereksiz gibi gözüküyor. Birçok fırsatı kaçırırız gibi gözüküyor ama uzun vadede kazandırıyor. Liderlikte erdemli olmak orta ve uzun vadede karlı. Çıkarcı olmak o anda karlı. Dürüstlük en büyük etik bu nedenle.” ifadelerini kullandı.

“Severek çalışan insanın beyni yıpranmıyor…”

Aynı şeyleri tekrar etmenin beyni yollarını körelttiğine dikkat çeken Tarhan; “Beynimiz kuyu gibi ‘ya kullan ya kaybet’ kuralıyla çalışıyor. Kuyudan su çektikçe açılır ya beyinde çalıştıkça açılıyor. Bu nedenle ben, ‘Çok çalışmak Alzheimer’a iyi gelir’ diyorum ama stresli olmadan. Severek çok çalışan insanın gerçekten beyni yıpranmıyor. Daha da gelişiyor. Çalışmayı bilen bir insan için Konfüçyüs’ün sözü var; ‘Ben çok çalışmıyorum ki, sevdiğim işi yapıyorum.’ diyor. Yani gerçekten öyle. Bu gerçekten beyin dostudur. Yeni deneyimlere açık olarak düşünmek…Aynı şeyi tekrar ederek giderseniz beyin yolları yeni yollar kullanmadığı için köreliyor.” dedi.

“Önem piramidini oluşturursak daha az hata yapıyoruz”

Karar verme mekanizmasında dikkat piramidinin nasıl kullanılabileceğini belirten Tarhan; “İnsanın en önemli daha az önemli ve sıradan durumların ayrımını yapabilmesi önemli. Kişi en önemliye daha çok zaman ayıracak daha az önemliye daha az zaman ayıracak. Önem piramidini oluşturursak daha az hata yapıyoruz. Karar verme piramidinde 5N1K'yı bulan bir Kanadalı psikolog, ‘Hafızanın 6 sadık bekçisi’ diyor. 5N1K; Kim söyledi? Ne söyledi? Nerede? Ne zaman? Nasıl? Niçin söyledi? Bunları söyleyerek bir insan bilgiyi aklında tuttuğu zaman beyin onu 6 network ile yazdığı için bir network çalışması öbür networkte bilgiye ulaşıyor. Yani beyin bu nedenle bağlantısal olarak çalışan bir organ ve bir de dikkat piramidi var. Zaman piramidi, dikkat piramidi. Yani en öncelikli konuyu hedefe koyacağız. ‘Şeytan ayrıntıda.’ diye bir söz vardır ama aynı zaman başarı da ayrıntıda. Hem şeytan hem başarı ayrıntıda. Neden? Çünkü amaca yönelik bir ayrıntıysa başarı o ayrıntıda ama mesela yolda giderken birisi sana bir şey söyledi bir şeye takıldın. Onunla bir saatini harcadın o seni başarısızlığa götürüyor ama amaca yönelik ayrıntı başarıya götürür. Onun için, ‘Usul esasa mukaddemdir.’ diye geçer. Mecellenin kuralı. Yani hukuklarda 60 günlük bir davada süre vardır. 61’inci gün gitsen zaman aşımı olduğu için usulen dava reddedilir. Haklı olman yetmiyor. Kaybet, davayı açamazsın, kaybedersin. Onun için esas önce önemlidir ama usul önceliklidir. Yani karar verme mekanizmamızda dikkat piramidini böyle kullanacağız.” şeklinde konuştu.

“Kendisinin lideri olmayan başkasının lideri olamıyor”

İyicil olmanın aday liderlerde olması gerektiğinden bahseden Tarhan; “Bir anne bir baba çocuğunu yetiştirirken zeki, çalışkan olsun diyoruz fakat bu parametre yetmiyor. Zeki, çalışkan kimya mühendisi ama bakıyorsun kimya mühendisi sentetik esrar üretmiş. Hackerlık yapıyor. Zeki, çalışkan doğru ama o halde iki parametre yetmiyor. Bir parametre daha lazım. Zeki, çalışkan ve iyicil olmak. İyicil ve kötücül olmak aday liderlerde. Bu nedenle insan ilişkilerinde de önemli. ‘Nöroliderlik’ burada ön plana çıkıyor. Nöroliderlik aslında kendimizin lideri olmadan başkasının lideri olamıyoruz. Bir anne baba liderdir. İş yerindeki yönetici liderdir. Kendi kendine lider olamayan başkasının lideri olamıyor.” dedi.

Basit dikkat hataları ciddi sonuçlara neden olabiliyor…

Kişilerin kendilerini eğitmesi gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “Önemli rastlanan iniş mesela literatüre girmiş vakalar. 1982 yılında kar fırtınası nedeniyle kalkış hızını doğru ayarlayamadığına şüphelenen F.O. fikrini kaptana bildirmekten imtina etti. B737 tipi uçak stall oldu ve Washington Potomac nehrine çakıldı. 74 kişi öldü 1982’de. Bunlar basit hatalar, dikkat hataları nelere sebep oluyor uçuşta?  Burada kendimizi tanımak ve kendimizi geliştirmekle ilgili çok önemli bir şey. Yani başkalarını değiştirmek yerine kendimizi neden değiştirmemiz lazım? Kendimizi eğitmemiz gerekiyor. Duygular bu aslında, duyguları yönetmedeki şu parametrelerin özetini vermiş Tolstoy. Temel duyguları fark et. Duyguların nedenlerini fark et. Bununla nasıl baş edeceğini düşün. Seçenekleri gör. En iyi seçeneği belirle ve ona göre hareket et. ‘İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar.’ sözü de gerçekten çok önemli bir söz.” ifadelerini kullandı.

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)