Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Anne-baba rehber olmuyor, çocuğun yerine geçiyor…”

Haber ile ilişkili SDG etiketleri

DOI : https://doi.org/10.32739/uha.id.48089

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TRT Haber’in canlı yayın konuğu oldu. “Patron Çocuklar ve Aileye Etkisi” konusuna ilişkin dikkat çekici söylemlerde bulunan Tarhan, çocuğun problem çıkarmasının yaşının gereği olduğunu söyledi. Problem çözmenin fırsat eğitimi olduğunu ve her problemin bir proje gibi çocuğu eğittiğini ifade eden Tarhan, problemden kaçmak yerine çocuğa projeyi çözmeyi öğretmek gerektiğini söyledi. Bu süreçte anne-baba tutumunun öneminin de altını çizen Tarhan, “Anne baba rehber olmak yerine onun yerine geçiyor…” ifadelerini kullandı. 

Çocuğun problem çıkarması, o yaşın gereğidir…

Ergenlik çağındaki çocuklarla sağlıklı bir iletişim kurulması ve ebeveynlerin bu konuda dikkat etmesi gerekenlere dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Çocuğu ergenlik dönemine erken ergenlik döneminde giren anne babaların çok önemli bir sorusu bu. Özellikle o yaşa kadar gayet uyumlu giden çocuk ilişkileri ergenlikle birlikte çocukta bir kimlik, kendi kimliğini arayıp bulma dönemi. ‘Ben kimim? Nereye ait olmalıyım? Niçin?’ sorularını sorar ve burada artık ailesi onun tek referans noktası olmaktan çıkar. Diğer çevrede, arkadaşta, toplumda özellikle sosyal medya onun yeni referansları olur. Böyle durumlarda da çocuk sorgular. Erken ergenlik dönemi hatta 10 yaşının üzerindeki çocuk problem çıkararak hayatı öğrenir. Yani onların problem çıkarması, o yaşın gereğidir. Problem çıkarmayan melek gibi bir çocuk sağlıklı bir çocuk değildir. Bu çocuklar anneyi, babayı, toplumu sorgulayacak. Protest olacak çünkü çocuğun çeteleşme yaşı. Sonra kendi açısından hakikati bulacak. Kendi doğrularını oluşturacak. Yani çocuk kendi kimliğini, kişiliğini, şahsiyetini böyle oluşturuyor. Böyle bir dönemde anne babanın tutum hataları olabiliyor. Mesela anne baba tutum olarak çocuğun ergenliğe girdiğini fark etmiyor. Hala çocuğu ilkokuldaki gibi düşünmeye çalışıyor. Çocuğu kendi uzvu gibi görüyor. Otur otur, kalk kalk. Hani çocuk bizim çocuğumuz ama bize ait değil. Farkında olmadan çocuğun aşırı kontrol ediyor.” şeklinde konuştu.

“Önceden helikopter anne-baba diyorduk, şimdi drone diyoruz”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuk bir problem çıkardığı zaman anne-babanın hemen çocuğu yargılamak yerine önce kendini sorgulaması gerektiğine vurgu yaptı. Tarhan; “Önceleri helikopter anne-baba diyorduk. Şimdi drone diyoruz. Devamlı çocuğu işgalci anne baba tipi aşırı kontrol eden. Çocuk tuvalete giriyor, ne yapıyorsun diye kapıya vuruyor. Bu derece çocuğu kontrol ettiği zaman çocuk kendini hapiste gibi hissediyor. Altın kafeste gibi hissediyor. Ev onun için sığınak gibi de olsa hissediyor ve itiraz etmeye başlıyor. Çocuk kendini yok sayıldı gibi hissediyor. Bir çocuk için bir genç için adam yerine konulmak onun en büyük ihtiyacı. Değer verilmek en büyük ihtiyacı. Bu nedenle problem çıkardığı zaman anne-baba çocuğa tıpkı problem çözme yöntemi uçakta yapılan bir anons vardır. O anonsta, ‘Oksijen maskesini önce kendinize takın.’ denir. O uçaktaki krizde ilk tepkinin bu olması lazım. Buradaki oksijen maskesi yöntemi aynı şey. Bir çocuk problem çıkardığı zaman baba hemen çocuğu yargılamak, suçlamak yerine önce böyle bir durumda, ‘Bu davranışın nedeni nedir? Benim hangi tutumum bu davranışı olumlu veya olumsuz aza götürebilir?’ diye kendini sorgulamaya başlasın.” dedi.

Erken ergenlik arttı!

Çocuğu yaşına göre daha erken zihinsel uyarıya iten tutumların çocukta ve erken ergenliği başlattığına dikkat çeken Tarhan; “Ergenlik normalde olmasından daha önce olması arttı. Küresel olarak bununla ilgili yayınlar var. Çocuk 9-10 yaşında ergenliğe giriyor. Normalde ergenlik 12 yaş civarında başlar. Ergenliğin ilk belirtileri 12-15 arası muhakkak başlıyor. Ergenliğin erken başlaması iki sebepten oluyor. Birincisi obezite. Yani çocuk obezse eğer fazla obez olunca vücut kendini büyüdü zannediyor. Beyin ergenliğe girdin, büyüdün diyor ve beyin hatalı alarm veriyor. Cinsiyet hormonları salgılamaya başlıyor. Obez çocuklarda erken ergenliğe giriyor. Yani olması gerekenden fazla kilolu çocuklar. İkincisi de aşırı cinsel uyarı. Yani yaşına uymayan cinsel uyarı ile karşılaşırsa çocuk o konuyla ilgili merakla karşılaşırsa onunla ilgili özentiler başlıyor… Mesela makyaj yapmak, boyanmak ya da böyle işte vücut yapmak gibi… çocuk bu büyümek arzusu vardır. Çocuklar büyümek isterler. Yaşlılar da genç olmak isterler. Yani genel bir eğilim, bu biyolojik doğamızın gereğidir. Çocuklar bunu isterken onlara yanlış örnek olup, onların büyümesini olgunlaşma olarak değil de fiziksel görünümle büyüme gibi algılatan anne baba tutumlarına dikkat edilmeli. Medyada küresel etkilenmeler çocuğu yaşına göre daha erken zihinsel uyarıya, cinsel uyarıya itiyor ve erken ergenliği başlatabiliyor.” ifadelerini kullandı.

Hayır demeden önce çocuğu anlamak gerekiyor

Çocuğu düzeltmeye çalışmak yerine birlikte hayat yolunda yürümek gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “Hayır demeden önce çocuğu anlamak gerekiyor. Çocukluk döneminde özellikle ergenlik dönemi için psikoloji ekolleri buna normal şizofrenik dönem diyor. Yani demek ki o çocuğun, o gencin yaptığı davranışları 30-40 yaşında birisi yapsa şizofren tanısı alırsınız. Yaşına uymayan ani çıkışlar, ani sinirlenmeler, tutarsız uygunsuz gülmeler, uygunsuz davranışlar, uygunsuz şakalar bunlar ergenlikte olabilen şeyler. Böyle durumda anne baba; ‘Eyvah çocuğumuz yoldan çıktı.’ zannediyor, aşırı üzerine düşüyorlar. Bu sefer çatışmalı bir iletişim ortaya çıkıyor. Böyle durumda da çocuğu anlamak, çocuğa zaman ayırıp dinlemek önemli. Anne babaların en çok yaptığı hata böyle durumlarda hemen konferans, vaaz veriyorlar. Çocuğu düzeltmeye çalışıyorlar. Halbuki çocuğu karşımıza alıp düzeltmek yerine çocuğu yanımıza alıp birlikte hayat yolunda yürümek gerekiyor. İnsan hayat yolunda yol arkadaşı olursa uzun bir yolculuğa çıksa ama yol arkadaşıyla ne yapar? Birbirini tamamlar, konuşur. Hz. Ali'nin çok güzel bir sözü var; ‘Çocuklarınızla beş yaşına kadar oynayın. 15 yaşına kadar onlarla arkadaşlık yapın. 15 yaşından sonra istişare edin.’ diyor. Şimdi 15 yaşı daha aşağıya çekmek lazım. ‘Çocuklara senin fikrin nedir bu konuda?’ dediğin zaman o çocukta zaten evde aidiyet duygusu artar. Değer verildiğini hisseder ve çocuk böyle durumlarda konuşarak hayatı öğrenir.” şeklinde konuştu.

Anne baba rehber olmak yerine onun yerine geçiyor…

Çocuğa nasihat vermek yerine örnek olmak gerektiğinin altını çizen Tarhan; “Çocuğun en büyük ihtiyacı ona kılavuzluk ihtiyacı. Rehber olma ihtiyacı var. Anne babalar da rehber olmak yerine onun yerine geçiyorlar. Onun yapması gerekeni yapıyorlar. Aşırı kontrollü davranıyorlar. Çocuklara gerekçeleriyle birlikte hayır demek gerekiyor. Gerekçesiz hayır derse çocuk haksız saldırı gibi algılıyor. Bu sefer o da karşılık veriyor. Mesela şu tişörtü giy diyeceksin çocuğa, giydin giymedin, giydin giymedin. Çocuk kendini kanıtlamak için itiraz eder. Hayır der. Beş tane tişört sunacaksınız. Hangisini istiyorsun diyeceksiniz çocuğa. Alternatif sunacaksın. Birisi daha çekici olacak, daha cazip olacak. Çocuk onu seçecek. Anne baba da kontrolü kaybetmeyecek. Çocuk da ben yaptım diye özgüven duygusunu tatmin edecek. Emir vermek yerine seçenek sunmak gerekiyor. Bir de çok nasihat veriyoruz, bizim kültürümüz. Nasihat vermek yerine örnek olmak gerekiyor.” dedi.

“Her problem bir proje gibi çocuğu eğitir”

Anne babanın ortak dili kullanmasının oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuğa problemden kaçmak yerine çözmeyi öğretmek gerektiğinden bahsetti. Tarhan; “Çocuk 20-30 sene önceki çocuğa göre daha çok bilgi ile karşılaşıyor. Çok daha fazla sosyal temas var. Sanal temas var. Böyle bir durumda çocuk anne babayı zorluyor. Çocuklar zorladıkları için anne baba kendi anne babasından öğrendiği yöntemle ne yapıyor? ‘Ben annem, babamdan böyle gördüm.’ diye çocuğa otoriteyle yaklaşıyorlar. Yani otoriteyle yaklaşmak yerine çocuğa hayatın gerekçeleriyle birlikte hayır deyip, hayatın artılarını, eksilerini anlatarak giderse çocuk böyle durumda hem değer verildiğini anlamış olur hem de hayatı öğrenmiş olur. Onun için bir slogan var. Sev, değer ver, paylaş… Bu yaş grubu için. Sevdiğimizi belli edeceğiz. Değer verdiğimizi belli edeceğiz ama bunu sadece sözle değil. Sözü çabalar tamamlamazsa çocuk inanmaz. Çocukla arkadaş olmak, birlikte oynamak, birlikte gezmek, birlikte sohbet etmek, zaman ayırmak. Sağlıklı yetişen çocuklara baktığımız zaman böyle ailesiyle birlikte zaman geçiren çocuklar olmuş. Bir de karı koca geçimsizliğinin çok fazla olmadığı anne babanın ortak dil kullandığı çocuklar olmuş. Anne baba ortak dil kullanıyorsa çocuk ikisinin arasındaki dil farkında da ifade etmeye çalışır. Bunu bilerek yapmaz bilmeden yapar. Onun için böyle durumda anne baba ortak dil kullansın. Olaylara sadece anne baba farklı düşünebilir ama anne baba yatay koalisyon kuracak. Probleme beraber yaklaşacak. Çocuklar varsa çocuklar da yatay koalisyon kuracak. Anne çocuğu, baba çocuğu tutar dikey koalisyon kurulursa orada huzur olmaz. Yani onun için muhakkak yatay koalisyonla anne babanın ‘Çocuk için ne yapalım? Çocuğun şu problemi nasıl çözelim?’ deyip bir zihinsel emek, çaba gerekiyor. Çocuk böyle durumlarda hayatı çok güzel öğreniyor. Problem çözmeyi öğreniyor. Problem çözmek fırsat eğitimidir. Her problem bir proje gibi çocuğu eğitir. Bu nedenle çocuğa problemden kaçmak yerine çözmeyi öğretelim.” ifadelerini kullandı.
 
 

 

Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)