İbni SİNA 980-1037

İbni SİNA

İbni Sina kimdir? 

İbni Sînâ veya Ebu Ali Sînâ ya da Batı dünyasında bilinen ismiyle Avicenna, 980 yılında bugün Özbekistan’a bağlı Buhara yakınlarındaki Efşene köyünde dünyaya gelmişü, İslam'ın Altın Çağı döneminin en önemli bilim insanlarından biridir. Tıp, astronomi, felsefe alanında eserler vermiş olan İbni Sina “erken tıbbın babası”, “filozofların prensi” olarak bilinir. 

İbni Sina’nın kısaca hayatı

Aslen Belh’li olan ve Samani hanedanı döneminde, İslam dünyasının kültürel başkenti olarak Bağdat'a rakip olan Buhara’ya yerleşen İbni Sina’nın babası Abdullah, iyi bir eğitim görmüştü ve evi felsefe, geometri ve Hint matematiğiyle ilgili konuların tartışıldığı, dönemin alimlerinin sohbet etmek için toplandığı bir merkezdi. İbn Sînâ çocukluk döneminde bilim ve felsefe konularına âşinalık kazandı.

Yaşıtlarına göre olağan üstü bir zekâya sahip olan İbni Sina, küçük yaşta Kur’an’ı ezberledi; dil, edebiyat ve fıkıh öğrenimi gördü. Ayrıca babasından geometri, aritmetik ve felsefe konusunda ilk bilgilerini aldıktan sonra babasının isteği üzerine Hint aritmetiği eğitimi aldı.

Buhara’da Orta ve Yeni Platoncu ve Aristotelesçi metinlere rahatlıkla erişen, Öklid'in Elementler kitabını ve Batlamyus'un Almagest eserini okuyan ve onları, Fars ve Hint matematik sistemleri, astronomi, cebir, trigonometri gibi öğrendiği bilgiler ile yeniden yorumlayan İbni Sina bir yandan da tıp bilimi ile ilgileniyordu.

997 yılında tehlikeli bir hastalıktan kurtardığı Buhara Emir’in himayesine girdi ve hizmetinin karşılığında Samanilerin resmi kütüphanesinden dilediğince yararlanma hakkını elde etti. 22 yaşında babasını kaybetti. 1004 yılında Samani Hanedanı çökünce batıya, önce Ürgenç'e gitti, ardından Merv'den Nişabur'a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi dolaştı. Sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gürgan'da mantık ve astronomi dersleri vermeye başladı. Bir süre Rey ve Kazvin'de çalışan İbni Sina ardından İsfahan’a yerleşti. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştı, savaşlara katıldı, Emir tarafından vezir olarak atandı. Bir yandan da edebiyat ve filoloji çalışmaya başladı. 

İbn Sînâ’nın üstün zekalı ve çok çalışkan olduğu ama bir yandan da zekâ ve bilgisine aşırı derecede güvenmenin yol açtığı hırçınlığa ve mağlûbiyete tahammül edemeyen bir kişiliğe sahip bulunduğu dönemdaşları tarafından kaydedilmiştir.

İbni Sina’nın İcatları

İbni Sina özellikle tıp alanındaki keşif ve buluşları ile dikkat çeken çok boyutlu bir bilim insanıdır. Kanın besinleri taşıyan bir sıvı olduğunu, şeker hastalığının varlığını idrardan alınacak numune ile belirleyebileceğini ilk kez dile getiren İbni Sina olmuştur. İbni Sina ayrıca, kızıl, şarbon, karaciğere bağlı olan hastalıklar ve hepatiti keşfetmiştir. 

Hastalıkların kaynağının gözle görülmeyen mikropların olduğunu ilk kez ortaya koyan İbni Sina, mikrop kavramını da tıp literatürüne sokmuştur. Hacamat tedavisini yapan ilk hekim İbn-i Sina’dır. Ameliyatlarda hastayı uyuşturan böylece daha az acı çekmesini sağlayan da İbni Sina’dır. 

İbni Sina’nın en önemli eseri

İbni Sina, erken İslam felsefesi üzerine, özellikle mantık, etik ve metafizik konularında çok sayıda eser kaleme almıştır. 240'ı günümüze ulaşan 450 kadar makale ve yaklaşık 200 kadar kitap yazan İbni Sina’nın eserlerinin çoğu, Orta Doğu'daki bilim dili olan Arapça ve bazıları da Farsça olarak yazılmıştır.  En önemli eseri Avrupa tıp geleneğini derinden etkileyen Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ve el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıb (Tıp Kanunu) isimli çalışmasıdır. 

İbni Sina’nın tıp alanındaki çalışmaları

Sadece büyük bir filozof değil, aynı zamanda ünlü bir hekim olan İbn Sînâ, tıp alanındaki eserleriyle İslâm dünyası kadar, Avrupa tıp geleneğini de sarsıcı bir şekilde etkilemiştir. Batı dünyasında 17. Yüzyıla dek etkisi süren İbni Sina, eski Yunan tıp otoriteleri olan Hipokrat ile Galen kadar önemli görülmektedir. el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıb adlı eseri ölümünden kısa süre sonra İspanya’da Latince’ye çevrilmiş ve Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. 

el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıbb’ın Latince ilk baskılarından birinin kapağında İbni Sîna bir tahtta, başında taç ve elinde asa ile resmedilmiş, ünlü Yunan hekimler Hipokrat ve Galen ise onun iki yanında otururken gösterilmiştir. Bu İbni Sina’ya Avrupa’da verilen değerin de bir göstergesidir. 

İbni Sînâ kendisinden önceli Antik Yunan, Bizans ve Süryânî tıp literatürünü bir araya getirmiş, sistemleştirmiş ve şahsî gözlem verileriyle güncelleştirerek el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıb isimli eserini ortaya koymuştu. Tıp birikimi, İbni Sina’nın bu eseri sayesinde tutarlı, sistematik ve kapsamlı bir bilim dalına dönüşmüştür. Kitabın diğer eserler karşısındaki başarısı da onun bu sistematik ve ansiklopedik özelliğine bağlanmaktadır. 

İbni Sina nasıl öldü?

İbni Sina, İsfahan’da yaşadığı dönemde düzenlenen Hamedan seferi sırasında rahatsızlandı. Kendisine önerilen tedavileri uygulamayı reddetti. Mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve günlerini ibadet ile geçirdi. Haziran 1037'de 57 yaşında öldü. Kabri bugün İran topraklarında olan Hamedan'dadır.