Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi akademisyenleri Burak Bora Anadolu Lisesinde düzenlenen “Bilim ve Felsefe Mutluluk Hakkında Ne Diyor?” başlıklı söyleşide öğrencilerle bir araya geldi. Etkinlikte mutluluk kavramı psikoloji ve felsefe perspektiflerinden ele alındı. Akademisyenler mutluluğun nörobiyolojik, psikolojik ve felsefi temellerini değerlendirerek bireyin içsel doyumu, farkındalık düzeyi ve yaşam anlamı üzerine kapsamlı bir bakış sundu. Öğrencilerin aktif katılım gösterdiği söyleşide, bilim ve felsefenin ortak paydasında mutluluk çok yönlü biçimde tartışıldı.

Burak Bora Anadolu Lisesinde düzenlenen seminere Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Gümüş Demir, Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, Felsefe Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Baver Demircan katıldı.

9’uncu ve 10’uncu sınıf öğrencilerinin katılımıyla gerçekleşen seminer ilgiyle karşılandı
Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Gümüş Demir: “Mutluluk, sürdürülebilir bir yaşam pratiği olarak görülmeli”
Seminer kapsamında İTBF Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Gümüş Demir, mutluluğun nörobiyolojik temellerinden bahsederek modern çağın hızla değişen dinamikleri içinde mutluluk arayışının anlamını ele aldı. Demir; “Mutluluk, yalnızca duygusal bir durum değil genetik, biyolojik, psikolojik ve sosyal bileşenlerin etkileşimiyle şekillenen çok boyutlu bir olgudur. Beyindeki dopamin, serotonin, oksitosin ve endorfin gibi kimyasallar amigdala, prefrontal korteks ve hipokampüs gibi bölgeler mutluluk deneyiminde önemli roller üstlenir. Nöroplastisite sayesinde beyin, meditasyon, egzersiz ve olumlu düşünce gibi uygulamalarla iyi oluş halini geliştirebilir. Gerçek mutluluk, sürekli pozitif bir ruh hali değil yaşamın farklı alanlarında denge kurabilme becerisidir. Bu nedenle mutluluk bir hedef değil öğrenilebilir ve sürdürülebilir bir yaşam pratiği olarak görülmelidir.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Tayfun Doğan: “Mutluluk iklim gibidir”
İTBF Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, konuşmasında mutluluğun psikolojik kaynaklarına değinerek bireyin öz farkındalığının yaşam doyumundaki rolünü vurguladı. Doğan; “Mutluluk bireyin kendisiyle, başkalarıyla ve dünya ile barış halinde olduğu içsel uyum ve şükran olarak tanımlanmaktadır. Bu haliyle de haz ve keyif alma durumundan farklılaşmaktadır. Haz da mutluluğa dahildir ancak haz eşittir mutluluk diyemeyiz. Hazzı daha çok hava durumuna benzetebiliriz, gün içinde değişir. Ancak mutluluk daha kapsamlı ve kalıcıdır ve iklim gibidir. Yani mutluluğu bir karakter hali olarak nitelendirebiliriz. Mutluluk değerlidir ve her değerli şey gibi emek ve çaba ister. Mutluluğun pek çok avantajı söz konusudur. Öncelikli olarak mutluluk sağlığın en üst düzey formu olarak ifade edilmektedir. Mutlu olmak sağlıklı olmaktır. Araştırmalar mutlu insanların daha uzun yaşadıklarını, bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olduğunu ve daha enerjik olduklarını ortaya koymaktadır. Bunun dışında mutlu insanlar daha üretici, yaratıcı ve verimlidirler. İlişkiler bağlamında bakıldığında ise mutlu insanlar daha çok tercih edilirler, sosyal destek algıları daha yüksektir ve evliliklerinden daha yüksek düzeyde doyum alırlar. Mutlu insanlar toplumsal açıdan da değerlidir. Toplumda nasıl ki dürüst, çalışkan, adil ve disiplinli insanlara ihtiyacımız varsa, aynı şekilde mutlu insanlara da ihtiyacımız vardır. Çünkü mutlu insanlar daha yardımsever ve merhametlidirler.” şeklinde konuştu.

Dr. Öğr. Üyesi Baver Demircan, mutluluğu felsefi açıdan ele aldı
Felsefe Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Baver Demircan, konuşmasına Sokrates’in ‘Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez.’ sözünün hangi anlamlara gelebileceğini anlatarak başladı ve bu söze referansla, günlük hayatın sıradanlığı ve monotonluğu içerisinde sürüklenen insan için çıkış yolunun kişinin kendisini, içinde yaşadığı koşulları, yaşamını ve eylemlerini bir bütün olarak sorgulamaktan geçtiğinin altını çizdi.
Mutluluğun felsefede, felsefenin bir alt disiplini olan etik alanında incelenen ve tartışılan bir konu olduğunu belirtti ve özellikle Antik Yunan filozoflarının yaşamın amacını mutlulukta bulduklarını söyledi. Mutluluk olarak çevrilen terimin eudaimonia olduğunu ve Aristoteles’in etik anlayışı çerçevesinde bu terimin sadece kendisi için tercih edilen, tüm hayata yayılan etkinlik halinde iyi olma anlamına geldiğini ifade etti. Konuşmasının sonunda Heidegger’e referansla ölüme doğru varlık olmamızın farkındalığının, kendimiz olabilmemiz, kendimizi belirleyebilmemiz ve olanaklarımıza sahip çıkabilmemiz için bir imkân açtığını da ifade etti.
Etkinlik, öğrencilerin aktif katılımıyla interaktif bir şekilde ilerledi.
Katılımcılar, akademisyenlere yönelttikleri sorularla bilim ve felsefenin ortak paydasında mutluluk kavramını sorgulama fırsatı buldu.







