Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencileri mezuniyet projelerini jüri karşısında sunduÜsküdar Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema öğrencilerinin mezuniyet proje sunumları üç gün süren kapsamlı bir programla gerçekleştirildi. Mezuniyet projesi sunumlarında Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Can Diker, Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı ve Dr. Öğr. Üyesi Denizcan Kabaş jüri üyesi olarak yer aldı.Podcast yapımcılığına ilgi büyükMezuniyet projeleri sunumlarının ilk gününde öğrencilerin hazırladığı podcast programları dinlendi. Proje sunumlarının ikinci gününde kısa film gösterimleri, üçüncü günde ise öğrencilerin hazırladığı televizyon programları izlendi. On altı podcast, on üç kısa film, beş televizyon programı projesi olmak üzere toplamda otuz dört proje sunumu gerçekleştirildi. Önceki yıllarda mezuniyet projelerinde sıklıkla kısa film ve televizyon programı yapımına yönelen öğrencilerin bu sene tercihlerini çoğunlukla podcast yapımcılığından yana kullandığı görüldü.Öğrencilerin mezuniyet projelerinin danışmanlığını da yapan jüri üyeleri, projelerin yapım süreçleriyle ilgili jürinün diğer üyelerini bilgilendirirken öğrenciler de yapım aşamalarını ayrıntılı olarak paylaştılar.Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi ve TRT iş birliğiyle ‘TRT Akademi Atölye Eğitimleri’ düzenlendi. Eğitimler; ‘Görüntünün Temel Teknikleri’, ‘Temel Metin ve Senaryo Yazarlığı’ ve ‘Belgeselcilik’ olmak üzere üç ayrı dalda verildi.Atölye eğitimleri, TRT Akademi bünyesindeki eğitimciler; Şef Kameraman Zafer Sevener, Prodüktör Celal Önder Bostancı ve Prodüktör Tülay Akca tarafından verildi. Üç gün süren eğitimlere öğrenciler yoğun ilgi gösterirken tam katılım sağlayanlara TRT Akademi Katılım Belgesi verildi.‘Belgeselcilik’ eğitiminde örnek belgeseller üzerinden belgesel film tanımı yapıldı.Belgeselcilik eğitimi veren Prodüktör Tülay Akca; belgesel filmin tanımını, özellikleri ve türleri hakkında konuşurken geçmiş yıllarda TRT Belgesel Film Yarışması’ndan ödül alan filmlerden; yönetmenliğini Alijan Nasirov’un yaptığı ‘Cattle Camp’, yönetmenliğini Egle Vertelyte’nin yaptığı ‘Ulan Batur’lu Lama’, yönetmenliğini Ida Gron’un yaptığı ‘Çocuk ve Palyaço’ ayrıca ‘Gazze’de Erasmus’ ve ‘A Parked Life’ belgesel filmlerini izletti ve üzerine yorum yaptı.Prodüktör Tülay Akca: “Belgesel bir yaşam biçimi”Yola çıkış için bir amacın olması gerektiğini vurgulayan Tülay Akca; ‘Ne belgeseldir ne belgesel değildir? Diğer türlerle aradaki sınırlar zayıflıyor ama belgeselin en önemli özelliği ciddi bir araştırmaya dayalı olması. Tez gibidir. Bir şey için yola çıkıyorsan derinlemesine bilgi edinmek gerekiyor. Belgesel gerçekliğin yeniden tasarlanmasıdır. Biraz süsleme yapsanız bile temelde bir gerçeklik söz konusudur. Hayattan bir parçadır anlattığınız konular. Belgesel bir yaşam biçimi. Hayata karşı, topluma karşı daha fazla duyarlılık geliştirirsiniz. Sizi şekillendirir. Siz şekillendikçe belgesel çekersiniz, belgesel çektikçe şekillenirsiniz. İnsanlığa dair sorumluluk ve farkındalığınız gelişir’ ifadelerini kullandı.‘Temel Metin ve Senaryo Yazarlığı’ eğitiminde senaryo temel kavramları ve karakter tasarlarken dikkat edilmesi gerekenler anlatıldı.Temel metin ve senaryo yazarlığı eğitimi veren Prodüktör Celal Önder Bostancı; okunması gereken kitap ve izlenilmesi gereken film önerileri verdi. Senaryonun temellerini, doğru bir karakter oluşturmak için olması ve olmaması gerekenleri anlattı.Prodüktör Celal Önder Bostancı: “Karakter, toplumun dışında kalmamalı, kopuk olmamalı”Prodüktör Celal Önder Bostancı senaryo ve karakter oluşturma konusunda; “Toplumlar belirli dinamiklerle var olurlar. Karakterler bu dinamiklerden kopuk olmamalı. Özellikle çatışma, negatif bir unsur değildir. Gerçeklik, fikirlerin çatışmasından doğar. Herkesin düşündüğü gibi düşünmemeliyiz. Öteki gibi düşünmeliyiz. Yaşayan bir toplum içinde karakterler anlatmalıyız, geliştirmeliyiz. İyi bir senaryo için de iyi bir dilin olması lazım. Türk edebiyatına yeniden başlayıp okumanızı tavsiye ederim” ifadelerini kullandı. Kazım Taşkent Klasik Yapıtlar serisinin bakış açılarını değiştirdiğini belirtti. Bu kitap serisi dışında öğrencilere; Yaşar Kemal’in ilk eseri İnce Memed’i, Ahmet Haşim’in şiirlerini, Oktay Akbal’ın öykülerini ve Sait Faik’in kitaplarını okumalarını önerdi.“Olayları anlatıldığı boyutta bırakmayın, size sunulanla yetinmeyin”Karakter portresi çıkarırken düşünülmesi gerekenlerin üzerinde duran Bostancı; “Kişiler ve karakter dosyası oluşturun. Kafanızda bir karakter resmedin. Adamın ya da kadının yaşadığı yeri, memleketini, yemek zevkini, hobilerini, çevresini ve duygularını oluşturun. Okuduğunuz şeylerde ilginizi çeken olaylar varsa olayların detayını düşünün. Bu olayları senaryonuzda kullanabilirsiniz. Olayları da size anlatıldığı boyutta bırakmayın, size sunulanla yetinmeyin. Açılın, geliştirin” sözlerini kullandı.‘Görüntünün Temel Teknikleri’ eğitiminde sektör deneyimleri ve meslek tüyoları paylaşıldı.TRT’de Görüntü Yönetmeni olarak çalışan aynı zamanda Üsküdar İletişim’de Öğretim Görevlisi olarak eğitim veren Zafer Sevener, ‘Görüntünün Temel Teknikleri’ başlığıyla öğrencilere tecrübelerini aktardı.Şef Kameraman Zafer Sevener: “Görüntü yönetmenliği bir aşk işi”Öğrencilere mesleğiyle tanışma serüvenini aktaran Sevener, sözlerine şöyle başladı, “Kamerayla çok küçükken 12 yaşımda tanıştım. Babam evimize sürekli kamera alırdı çok severdi. Annem, eğer babam kamera almasaydı biz ev alabilirdik diyordu. Türkiye’de 1980’lerde çoğu kişi video kamerayı bilmezken bizim evimizde video kamera vardı. Babam İngiltere’den getirtmişti. Herkes görmeye gelirdi kamerayla tanışıklığım böyle başlamış oldu. Daha sonra kamera asistanı olarak uygulama fırsatımı lisenin ilk yılında bir düğün çekimine gittiğimde deneyimledim. Üniversitede yüksek lisans yaparken Ankara Üniversitesi’nde akademisyen olmaya hak kazandım aynı zamanda TRT’nin sınavlarını da kazandım. O an ne yapmam gerektiğine karar vermem gerekiyordu ve ben kamera asistanı olmaya karar verdim. Tayinim İstanbul’a çıktı ve 1992 yılında 28 sınava girdim ve yaklaşık 4 ay sınav yapıldı. Sadece 24 kişi alındı. O 24 kişiden birisi oldum. Bu iş bir aşk işi. Kamera asistanı olarak siz de girdiğiniz zaman kameramanın 10 saniye önünde olacaksınız ve sizden sonra kameraman işe girecek” sözlerini kullandı.“Görüntü yönetmenliği ve kameramanlık ayrıdır”Görüntü yönetmeni ve kameraman arasındaki farka değinen Sevener, “Kameraman ve görüntü yönetmenliği farklı şeylerdir. Görüntü yönetmeni; ışığı, sesi, kamerayı, dekoru yöneten adamdır. Kameraman ise kamerayı yönetir. Aralarında fark vardır ve aynı şey değildir” dedi.“Bir fikriniz varsa her şekilde yön bulursunuz”Geleceğe dair öğrencilere tavsiyelerde bulunarak konuşmasını sürdüren Sevener, fikir sunmanın önemine değinerek şu ifadeleri kullandı, “Size burada öğretilen bir fikri hayata geçirmek ve bunun için imkanlar sunuluyor, her yön için fener tutuluyor. Burada olma amacım, ilerisi için size ışık tutmak siz benden çok daha şanslısınız. Ben çok çalıştım siz benden çok daha fazla çalışacaksınız. Şu anda tek üretim yerimiz televizyon değil, pazar çoğaldı ve farklılaştı böylece rakip de çoğaldı. Fikir değerlenmeye başladı. Fikriniz varsa, dünyanın neresinde olursanız olun para kazanırsınız. Cebinizde beş kuruş para yoksa bile bir fikriniz varsa her şekilde yön bulursunuz. Yabancı diliniz bile yoksa şu anki teknolojiyle artık dil de çözülebiliyor. Eksik kaldığınız yerlerde yardımcı birçok uygulama var, dünyaya iş yapabiliyorsun. Pazar inanılmaz geniş” ifadelerini kullandı.“Şu anda hepiniz birer kameramansınız”Teknolojik gelişmelerle birlikte sosyal medya mecralarındaki girişimlerin iş imkanı sunabilme olanağına değinen Sevener, “Pazar inanılmaz geniş. Belki ileride kameraman kalmayabilir bunu bilemiyoruz. Şu anda hepiniz birer kameramansınız çünkü Elinizde bulunan cep telefonlarıyla birlikte gün yeni çekimler yapıyorsunuz mecranız var. Instagram’da reelseler, YouTube’da çeşitli videolar çekebilme imkanını yakalıyorsunuz. Instagram’da bir fikir yaptım cep telefonuyla çekim yapıyorum. Bunu siz de başarabilirsiniz ve bu girişimler sizlere yeni iş imkanları açabilir” dedi.Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü Öğr. Gör. Zafer Sevener’in yaptığı etkinlikte “Bir Rüya Gördüm; Anlatsam da Anlamazsınız” isimli bağımsız belgesel filmin gösterimi yapıldı. Etkinliğin devamında ise filmin yönetmeni Burcu Esenç ile Ubıh dili ve belgeselin yolculuğu hakkında söyleşi gerçekleştirildi.‘Bir Rüya Gördüm; Anlatsam da Anlamazsınız’ isimli film Ubıh dilinin yok olma öyküsüyle beraber ortaya çıktı. Ubıhlar Kuzey Kafkasya’nın batı ucunda yaşayan yerleşik bir halktı. Çerkeslerle birlikte Ruslar tarafından Türkiye topraklarına gönderildiler. Bu göçle birlikte dili konuşan sayısı gittikçe azaldı ve Tevfik Esenç, Ubıh dilini konuşabilen en son insan oldu. 1992 yılında vefat etmesinin ardından ölü dil haline geldi. Fakat Georges Dumezil isimli Fransız dil bilimcinin Tevfik Esenç’e yardımıyla birlikte bıraktığı belgeler, mektuplar, röntgenler ve ses kayıtları sayesinde üzerinde inceleme yapan dil bilimciler var. Konuşma biçimi ve gırtlak yapısının farklı olması sebebiyle aile içinde konuşulursa öğrenilebilecek olan bu dil ile artık cümle kurabilecek hiç kimse yok. Torunu Burcu Esenç ve kardeşi Burak Esenç, ana dillerinin merakıyla dedelerinin izini sürerek yolculuğa çıktılar. Çeşitli araştırmalarla bir belgesel film yaptılar. Filmde yola çıkış hikayeleri, dedesiyle ilgili buldukları mektuplar, iz olarak bıraktığı ses kayıtları, dildeki seslerin nasıl çıkartılması gerektiğini gösteren X-Ray filmler ve makaleler yer alıyor. Fransa’dan Oslo’ya, Oslo’dan Kafkasya’ya uzanan bir arayış yolculuğunu da görüyoruz.“Anadilini kaybeden bir millet aslında artık yoktur”Söyleşide, dedesinin yolculuğunu ve belgesel çekim süreçlerinde yaşadıklarını şu sözlerle anlatmaya başladı Ubıh Torunu Burcu Esenç: “Filmi her izlediğimde hep aynı duyguyla bakıyorum. Bir millet dilini nasıl kaybeder? 'Anadilini kaybeden bir millet aslında artık yoktur' duygusuyla bu insanların başına niye böyle bir şey gelmiş diyorum ve sonra bakıyorum ki bunu yaşayan bizmişiz. Benim motivasyonum şöyle başladı ve çocukluğum şöyle geçti: Prof. Dr. Alexander röportajlarda bir sürgün toplumu hikayesinin olduğunu söylüyor ve o sürgün toplumu hikayesinde insanlar birbirlerine sürgün edildiklerini anlatmazlar. Dedem babama anlatmadı, babam da bana anlatmadı. Çünkü onlar şuna inandılar: Ruslar tarafından anavatanlarından kovuldular, Türkiye’ye geldiler, artık Türkiye ana vatanları ve burada yaşamaya devam ettiler. Bizim haklarımız ve dilimiz var gibi bir söylem içerisine girmediler. Bu bizim evimizde çok konuşulmazdı ama her bayram o esintiyi hissettirirdi. Evimize sürekli gazeteciler, dil bilimciler gelip giderdi. Hatta bir keresinde bizim Fransa’da yaşayan bir akrabamız olduğunu zannetmiştim. Dedemin Hacıosman Köyü’ndeki çalışmasından kahkahalar falan geliyordu. Çünkü bir kelimeyi bulmuşlar, bir kelimeyi dünyaya kazandırmışlar. Ben dedemi kaybettiğimde 15 yaşındaydım. Bu çalışma 1960’larda başlamış. Georges Dumezil’i görüyorsunuz. O Fransa’nın ve dünyanın en önemli tarihçilerinden biri ve o tarihte gelip dedemi buluyor. Benim motivasyonum şöyle başladı. Ben zaten TRT’de yönetmenim, bu da ikinci bağımsız belgesel filmim. Gerçekten anne olacağımı öğrendiğimde, oğluma ana dilimde bir isim vermeye karar verdim ama yok. Öyle bir isim yok. Yani ismi bulabiliyorsunuz ama dünya üzerinde söyleyebilecek hiç kimse yok.”“Kapılar kapıları, yollar yolları, mektuplar mektupları aralayarak bize yavaşça tüm kapılar açıldı”Ubıh dili, 83 tane sessiz harf 3 tane sesli harften oluşuyor. Toplam 86 harfli bir alfabe. Yani UNESCO’nun yaptığı araştırmaya göre dünyanın en zengin dili olarak literatüre girmiş. Yönetmen Esenç, bunları ve dedesinin bu kadar fazla kaynak bıraktığını bilmeden bir keşif yolculuğuna başlamış. Belgesel yolculuğunu anlatan Esenç, “Hikayenin bu kadar büyüyeceğini, bu kadar kaynağa ulaşabileceğimizi ön görmeden ben ve yönetmen arkadaşım Cantekin bunu çekme kararı aldık. Önce ben dedemin mektuplarını buldum. Erkek kardeşim de araştırmalarını yaptı. Topu topu bunca ülke, röportaj ve sonuç 4 kişiyiz. Gittik Kültür Bakanlığı’ndan fon aldık. Yönetmen; Cantekin ve Burcu, görüntü yönetmeni; Levent ve Burak da araştırmalarımızı yaptı. Yani 4 kişi yaptık. Bu bir tutku. Ben ileride hepinizin bu tutkuyla hareket edeceğinizi biliyorum. Önce dedemin mektuplarını bulduk. Sonra Fransa’daki adresi bulduk ama Fransa’ya bir gittik ki tüm kapılar bize açılmıştı. Onlar öyle bir heyecanla bekliyorlarmış ki. 1960’ta başlayan çalışmalarının fark edilmesini bekliyorlarmış. Bir kürsü kurulmuş dedemle ilgili ama biz bunu bilmiyoruz. Çünkü Çerkez olduğu için böyle şeyleri anlatmak ayıp sayılıyordu. Böyle değişik kurallarımız vardı bizim. Kapılar kapıları, yollar yolları, mektuplar mektupları aralayarak bize yavaşça tüm kapılar açıldı. Dedemin X-Ray filmlerini bulduk. Kayıp arşivin büyük bir bölümünü bulduk. Georges Dumazil’in torunuyla yıllar sonra karşılaştık ve onun sayesinde dedemin arşivi açıldı. Fransa’da bulduğumuz şeyler bizi Norveç’e yönlendirdi. Belgelerin kopyalarını aldık. Dedemin College de France da ders verdiğini bu süreçte öğrendim. Norveç Ulusal Kütüphanesi’ne gittik. Biz araştırınca yanımıza geldiler. Yurt dışında da onlar anlatmak istiyorlar. Ellerinde çok ciddi arşiv var. En sonunda ana vatanımız Kafkasya’da yolculuğumuzu tamamladık. Büyük bir azmin ve tutkunun peşinde belgeseli tamamladık. Mektuplarda özel hayata dair şeyler gördüm. Dedem çok küçük paralarla gidiyor. Gidebilmek için köydeki tarlasını satıyor. Fransa devletine vermek için bir miktar para ayarlıyor. Bütün hayatını yaşadığı gibi sürdürmek istiyor ama 5 çocuklu bir memur dedem. Bu çabada bırak elinden tutmayı önünü kesiyorlar. Edebiyat Fakültesi’ne geliyor ve diyor ki: ‘Fransızlar bu dilin peşindeler ve ben çok istiyorum ki burada çalışayım. Ana dilim kaybolmasın.’ Ama olmuyor” ifadelerini kullanarak ana dil kaybolsa bile belgeler ve araştırmalarla hala varlığını koruduğunu söyledi.“Dedemin çok yalnız olduğunu biliyorum. Çok büyük bir savaşçı olduğunu da biliyorum”Soru-cevap kısmına geçildiğinde öğrencilerden birçok soru geldi. ‘Belgelere ulaşmada zorluk yaşadınız mı?’, ‘Son nefesini verirken ana diliyle sayıklayan dedeniz Tevfik Esenç için bir dili bilen son kişi olmak onun için nasıl bir duyguydu?’, ‘Bunu yayınladıktan sonra ekstra arşivlere erişildi mi? Burada da kaynak var denildi mi sizlere?’ sorularını sırayla cevaplayan Yönetmen Burcu Esenç, “Biz birçok yazışma yaptık. Girilmesi en zor olan en üst mertebe College de France. Belgeselin ne anlatmak istediğiyle alakalı doğru yazışmalar yaptık ve onlar zaten çok açıklardı bu belgeleri paylaşmak konusunda. Doğru noktalara ulaşırsanız hem çekim izni almada hem de belgeleri almada zorluk yaşamazsınız. Onun için bir dili bilen son kişi olmak büyük bir yalnızlıktı. Şöyle de bir duygu: trene biniyor, sular idaresine girip fatura ödeyip çıkıyor. O sırada da çocuklara harçlık verecek parasını hesaplıyor. 5 çocuk var. Sonra Fransa’ya gittiğinde bütün kapılar açılıyor birden. ‘Buyurun Tevfik Bey, ders anlatın Tevfik Bey, siz çok önemlisiniz Tevfik Bey…’ Çok çabalıyor, günlerce. Sonra Türkiye’ye geliyor yeniden. Çift yaşam bu. Çok yalnız olduğunu biliyorum dedemin. Sonra mektup ve güncelerini okuyunca da anladım. Çok büyük bir savaşçı olduğunu da biliyorum. Dedem şunu başarmış: ‘Evet, benim ana dilim yok oldu. Ama tarihin karanlık sayfalarına gömülmedi. Hala üzerinde çalışan araştırmacılar var. Bir daha hiç kimse konuşamayacak ama sözlük var.’ Bunlar dedemin çabalarıyla oldu. Yalnız ama mutlu öldü diye düşünüyorum. Şey çok trajikti ama o anı yaşadım ben. Belki sinemacı olmamın temelleri de oradan atılmıştır benim. Gerçekten ana diliyle sayıkladı ve anlamadı çocukları ne söylediğini. Başka kaynaklar gelmedi ama tek talihsizliğimiz pandemi girdi araya. Paris’te büyük bir gösterim yapılacaktı. College de France gösterime sponsor olacaktı. Büyük akademik çevrelere gösterilecekti ama araya pandemi girdi ve o sekteye uğradı. Şöyle dönüş yapıldı: Ubıhça’yı araştıranlar vardı, belgeleri istediler ve biz o belgeleri açtık. Bir müze açmak istiyoruz. Bu konuda hala daha çalışan dil bilimciler var. Merkezine gitsinler ve bütün arşive ulaşsınlar. Ama benden talep eden herkese elimdeki bütün belgeleri açıyorum” şeklinde konuştu.Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü ile Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nün ortaklaşa düzenlediği “Sektörel Deneyimler: İletişimin Tohumlarını Atmak” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Etkinliğe MFY Art Media Kurucusu Muhammet Fırat Yarar konuk oldu.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde gerçekleşen etkinlikte iletişimin tohumları MFY Art Media Kurucusu Muhammet Fırat Yarar ile atıldı. Muhammet Fırat Yarar'ın deneyimlerini aktardığı etkinlikte, üniversite hayatının gerçek yaşama bir yol olduğu ve bu yolda öğrenilenlerin sektörde kıymetli olduğu vurgusu yapıldı.“Aslında gerçek hayat sandığınız, gerçek hayat değil”En önemli şeylerden birinin deneyim transferi olduğunu belirterek konuşmasına giriş yapan Yapımcı Muhammet Fırat Yarar, “Zamanda yolculuk kavramını duymuşsunuzdur. Bu kavram aynı zaman içerisinde hızlı hareket demek. Yani kameraman olmak istiyorsunuz belki ama bir insanın kameraman olması üç ay sürerken başka bir insanın iki yıl sürebilir. Bu tam anlamıyla deneyimlerle ortaya çıkan bir şey. Deneyimler de sizin zamanda hızlanmanızı sağlayan çok büyük bir etken. Aslında üniversite kavramı şu yüzden çok önemli; hocalarımız özellikle deneyimlerden geçmiş kişiler ve edindikleri bilgileri bizlere aktarıyorlar. Sektöre girdiğinizde sudan çıkmış balığa dönüyorsunuz. Aslında gerçek hayat sandığınız, gerçek hayat değil. Bunu anlıyorsunuz. Çünkü yanınızda ne aileniz ne okulunuz ne başka bir destekçiniz, hiç kimse yok. Yalnızsınız ve çuvala koyduğunuz bilgileriniz var. Bir ortama girdiğiniz zaman o bilgileri çıkartıp sunmanız lazım. Ama şimdi yani üniversite zamanında bu çuvalı dolduramazsanız zorluk çekersiniz” ifadelerini kullanarak üniversitede edinilen bilgilerin önemini vurguladı.“Sektörde öğrendiğiniz bilgilere çok ihtiyacınız oluyor”Yapımcı Yarar, üniversite bilgilerinin önemiyle ilgili konuşmaya devam ederken hocalarımızın desteğinden ve bilgilerinden faydalanmamız gerektiğini şu sözlerle dile getirdi: “Üniversite bir üretimhanedir. Öğrendiğiniz şeyi hayata geçirme yeridir ve burada bir şeyler öğrenirken, günümüzde çok şanslıyız ki hocalarımız çok deneyimli. Hocalarımız bize öyle bilgiler veriyor ki bunlar hata yapabileceğimiz bilgiler değil. Çünkü formül de elimizde. Formülü uygulamaya başladıkça o formülü hayatımıza geçirmeye ve hayatınızı normalleştirmeye başlarsınız. Kamera nasıl kullanılır? Senaryo nasıl yazılır? Kimse senaryo yazmayı bilerek doğmadı. Ufak ufak hatalar yapa yapa, o hataları düzelterek oluyor. Ben şu an oturduğunuz yerleri özlüyorum. Sektörde o kadar fazla ihtiyaç oluyor ki öğrendiğiniz bilgilere. Okul zamanında sektörde çalışırken bir hata yaptığımda ben hemen hocama koşardım: ‘Burada bu problemi çözemedim nasıl yapabilirim?’ diye sorardım ve hemen bunun formülünü veriyordu. Sen de onu ertesi gün sete gidip uygulayabiliyordun. Böyle bir konfor veriyor. Ama bilinçli olursanız.”“Bu alan bana daha yakın dediğinizde kendinizi bulmaya başlıyorsunuz”Kendimizi keşfetmenin gerçek hayattaki zorluklara göğüs germenin başlangıcı olduğunu belirten Yapımcı Yarar, “Gerçek hayat öyle değilmiş dediğinizde hayat size gülümsemeye başlıyor ve diyor ki artık yürümeye başlaman lazım. Yaptın, yaptın, yaptın… Hala yapmaya devam edeceksin ya da maratona katılıp koşmaya başlayacaksın. ‘Ama nereye?’ diye sorman lazım, hedef koyman lazım. Bunu da üniversite zamanında kendi karakterinizi, kendi olmak istediğiniz yeri kafanızda belirleyerek yapacaksınız. Siz derslerde hayatta nelerle karşılaşacağınızın bir demosunu görüyorsunuz. Hepsini görmeniz lazım ki kendinize uygun olanı bulmanız lazım. Burası bana daha yakın dediğinizde kendinizi bulmaya başlıyorsunuz. Bu aldığınız dersleri uygulamanız lazım. Staj süreleri kısa. Biraz kendinizden vermeniz lazım. Eğer arkadaşlarınızla uyum içerisindeyseniz bir araya gelin ve hayat için somuta geçmeye başlayın. Yani artık bir kısa film çekmeye başlayabilirsiniz. Mezun olduğunuzda kısa filmleriniz olmuş olacak ama izlediğinizde ilkini beğenmeyeceksiniz. En sonuncuyu izlediğinizde nereden nereye geldiğinizi göreceksiniz. İşe girmeye çalıştığınızda ‘Ben yeni mezunum’ demezsiniz, ‘Ben deneyimliyim kısa filmlerim var’ dersiniz. Artık sektörde şuna bakıyoruz: içerik nasıl, hazırlama becerisi, iyi ve uyumlu çalışma, kadrajlayıp program çekebilme becerisi… İçerik çıkarabilmeniz için deneyimli insanlara ihtiyacınız var. Deneyimlendiğiniz zaman pratikleşiyorsunuz. Deneyimli olmayanlar sizden geri kalmış oluyor. Deneyimsiz birini alırsanız ve kendisini geliştirmezse sizi de geri çeker” şeklinde konuştu.“Geçmişinize gidin. Orada çok şey bulacaksınız”Kendini keşif yolculuğunu, nereden nereye vardığını anlatan Yapımcı Muhammet Fırat Yarar, “İlk başta kendime hedef koydum. Ben 6. sınıftayken kaptan olmayı çok istedim. Hep denizle alakalı şeyler izliyorum, araştırmalar falan yapıyorum. Olacağım yani bitti. O arada tabii hayat başka şeyler de yaşatıyor. Siz bunu sonradan fark ediyorsunuz. Kurtlar Vadisi çok popülerdi. Mahallede arkadaşlarımla birlikte sahnelerini kendi açımızla çeker ve montajlardık. O zamandan bir şeyler canlanmaya başlamış farkında olmadan. Geçmişinize gidin. Orada çok şey bulacaksınız. Ben bunları sonradan fark ettim. Hayat size tokat attıktan sonra geçmişinize gidip bir şeyleri çözmeye başlıyorsunuz. Sonrasında denizcilik meslek lisesi kazandım. Orada gemi teknisyeni oldum. Güvertede yer yoktu ama onların da derslerine girerdim. Simülasyonda gemi falan sürerdik. Benim gemi maketi falan tasarlamam gerekirken ben artık alanım olmayan bir yerde bir şeyler yapmaya başladım. Liseden mezun olurken gemi sürebiliyordum. Ben dersim bittiğinde simülasyon odasına girip gemi kullanıyordum. Boğaz Köprüsü'nden gemi ile nasıl geçilir? 50 kere gemi batırmışızdır. Gitmek lazım ki o sana gelsin. Kaçarsan o sana gelmez. Sonra kaptanlarla tanışmaya başladık. Konferanslar düzenlendi. Zorluklarını öğrendik. Kaptanlara deneyimlerini sorduk. Lise bittikten sonra üniversitede uzak yol kaptanlığını kazandım. Çok fazla kaptanla görüştüm, tanıştım. Sonra bir kaptan arkadaşım evlendi. Balayından geldikten sonra altı aylık sefere çıktı. O sıralarda çocuğu doğmuş ve büyümüştü. Ben bunu görünce böyle bir hayat yaşayamam diyerek bıraktım. Sonra geçmişe gittim. Radyo, televizyon ve sinema yazdım. Gönüllü bir ekiple tanıştım. Gazetelere içerik üretiyorlardı. Ben de katıldım onlara. Bir ünlüyle röportaj yapacaktık ve kendi platformumuzda yayınlayacaktık. Birinci bölümde kartı almayı unuttuk. Ünlünün adını hatırlamıyorum. Kendi telefonunu verdi çekmemiz için. Koyduk, çektik derken deneyimlenmeye başladık. 4 kişilik ekibiz, kartları ve bataryaları çekim öncesi kontrol etmeye başladık. Zaman geçti bir konuk bize inanılmaz haberler vermeye başladı. Diğer kanallar, gazeteler bizden haberleri aldı. Talep almaya başladık. Ne kadar çabalarsan hayat sana o kadarını geri verir” dedi. Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü ile İnsan Odaklı İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezi (İLİMER) tarafından ortaklaşa olarak düzenlenen ‘Dijital Çağda Radyo Yayıncılığı: Analogdan Dijitale Sesin Yolculuğu’ konulu etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğin moderatörlüğünü Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı yaptı. ‘Dijital Çağda Radyo Yayıncılığı: Analogdan Dijitale Sesin Yolculuğu’ konulu etkinlik, Üsküdar Üniversitesi Güney Yerleşke'de bulunan Fuat Sezgin Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Kafa Radyo Programı Yapımcısı ve Yazar Bedia Ceylan Güzelce, Kafa Radyo Yayın Koordinatörü Bülent Baygül ve Kafa Radyo Teknik Müdürü Murat Seymen'in konuk olduğu etkinlikte radyo yayıncılığı üzerine konuşuldu.Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı: "Radyo yayıncılığında analogdan dijitale geçiş evresi en büyük kırılmayı yarattı"Türkiye'de radyo yayıncılığının tarihsel serüveni hakkında bilgilendirmelerde bulunan Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı, konuşmasına şu şekilde başladı: "Radyo araç olarak baktığımızda neden önemli? Aslında ses frekanslarıyla mesajı taşıma gücüne sahip ve kendinden önceki kitle iletişim araçlarına baktığımızda gazete, sinemaya göre aslında daha anında, daha çabuk ve naklen bir şekilde mesajı verebilme gücüne sahip. İzleyiciler üzerinde bir o kadar da etkili. Sözlü bir iletişim kuruyor ve insanı tamamen konuşma güdüsüne hitap ediyor. Türkiye'deki ilk radyo yayınlarının nasıl gerçekleştiğine baktığımızda aslında ülkemizdeki ilk denemeler de dünyadaki gibi amatörlerle birlikte başlıyor fakat bu deneysel yayınlara baktığımızda radyonun, o günlerdeki ismiyle telsiz telefonun Türkiye'ye resmen girişi telsiz telgraf ile birlikte başlıyor. Öncelikli olarak özel statüde bir anonim şirket olarak Türk Telsiz Anonim Şirketi'nin kurulduğunu görüyoruz ama onun kuruluşundan itibaren bizzat Atatürk'ün isteği var. Cumhuriyet'in 1923 yılında kurulduğunu varsayarsak, 1927 gibi bir tarihte düzenli yayına geçilmesi gerçekten dünyayla da kıyasladığımızda oldukça erken bir tarih olarak değerlendirilebilir. Radyoda Cumhuriyet projesi olarak devrimlerin yerleştirilmesi, halkın eğitilmesi gibi ilk etapta bu görevleri üstlendiğini görüyoruz. İkinci Dünya Savaşı'nda daha fazla habercilik yönü ön plana çıkıyor. 1960 ihtlali, yayıncılık açısından önemli. çünkü 1961 anayasası itibariyle ilk kez radyo, yayıncılık anayasal şekilde teminat altına alınıyor ve özerklik ön görülüyor. Buna dayanılarak bir kurum oluşturulmak zorunda çünkü anayasaadaki kanunlar buna dayanarak bir Türkiye Radyo Televizyon Kanunu çıkarttırılıyor ve TRT kuruluyor. TRT, 1968 yılından itibaren başlayacak olan özel televizyon yayınlarını yönetmeye başlıyor. Ne zamana kadar diye baktığımızda yine dünyadaki gelişmeler burada rehber oluşturuyor. Tüzel (tekel) kişi olarak düzenleniyor ama dünya 1980'lerden itibaren neo-liberal politikalar altına girdiğinde ekonomik politikalar bütün dünyada özellikle Avrupa merkezli düşündüğümüzde yayıncılık alanının tekellerinin 'korsan yayıncılık' ile kırılması gibi bir sonuç oluyor. Korsan yayıncılıktan Türkiye de nasibini alıyor. Baktığımızda ilk önce televizyonlar, ardından radyolar çeşitli yayınlarla devreye giriyorlar. İyiki de giriyorlar çünkü gerçekten çok büyük bir çeşitlilikle karşılaşıyoruz. 1990-1994 yılları arası frekanslar gibi birçok şeyin karıştığı kaotik bir dönem. 1994 yılında bir düzenleme yapılıyor ve durum, yasal bir hale bürünüyor. Bu neden gerçekleşiyor derseniz teknolojik bir gelişme, uydu yayıncılığının girmesi buna sebep oluyor. Uydu yayıncılığının girmesinin ardından dijital yayıncılığa doğru geçiş oluyor. Analog dönemden dijitale geçiş, en büyük kırılmayı yaratıyor. Bugün de burada konuşacağımız en önemli evre başlamış oluyor." Prof. Dr. Nazife Güngör: “Deneyim ve paylaşım yapmanız bizler için onur verici”Açılış konuşmasında Kafa Radyo ekibini konuk etmekten mutluluk duyduğunu ifade eden Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, sektörel buluşmaların öğrenciler için büyük bir avantaj olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “Özellikle Radyo ve Televizyon Bölümü öğrencilerimiz mezun olunca bu sektörde olacaksınız. Şimdiden onlarla tanışmanız, deneyimlerini paylaşmanız, aynı ortamı solumanız oldukça keyifli olacak. Bu anları değerlendirin, keyfini çıkartın. İletişim okumanın en keyifli yanı, konuklarımızın bilgi ve birikimlerini paylaşmaları. Onlara sorular sorun ve onları olabildiğince sıkıştırın. Kendinizi gösterin ki sizleri keşfetsinler ve ileride aralarına alsınlar.”Bülent Baygül: “İletişimin ne kadar önemli bir olgu olduğunu anladım”Radyo yayıncılığına başlama serüvenini anlatarak sözlerine başlayan Kafa Radyo Yayın Koordinatörü Bülent Baygül, “1992 yılında ilk özel radyo olan Kent FM Ankara’da kuruluyor. Ben bu işe 1994 yılında başladım. Radyo Marmara, Türkiye’nin ilk iletişim lisesini kuran kuruluş. O radyoya geçme sebebim de şöyle: o dönem böyle bir okul, eğitim alabileceğimiz imkanlar yoktu. TRT’de çalışan komşularımız vardı. Yaşıtlarıma göre iletişimim kuvvetliydi. Seni radyocu veya televizyoncu yapalım dediler. Bu işe biraz da şansla başladım ve iletişimin ne kadar önemli bir olgu olduğunu anlamış oldum” dedi.Murat Seymen: “Küçük yaşta mikrofonun tozunu aldım böylece radyo serüvenim başladı”Radyo yayıncılığının zamanla değişen tekniksel sürecini anlatan Kafa Radyo Teknik Müdürü Murat Seymen, “Kocaeli Gölcük'te ilk yerel radyo hayatıma başladım. O dönem özel radyoların açılmasıyla birlikte belediyelerin desteğiyle çok sayıda radyo programı kurulmaya başladı. Küçük yaşta mikrofonun tozunu aldım ve merakla başlayan serüvenim, Gölcük’ten çıkıp İstanbul’a geçiş ve İstanbul’daki ulusal radyolarla devam etti. Şu anda hali hazırda radyo yayıncılığı yapıyorum. Özel radyolar kurulmaya başladıktan sonra RTÜK kuruldu ve bir çerçeveye oturtturuldu. Böylece radyolara yerel, bölgesel ve ulusal olarak lisans verilmeye başlandı. Yerel radyolar bu süreçten fazla etkilenmedi, kendi şehrine yayın yapabilmek çok da ekonomik, nispeten diğer radyolara göre daha kolay. Verici istasyonuyla stüdyo birbirine yakındı ve teknik açıdan kolaylık sağlıyordu. İlk başladığım radyoda çalıştığım radyonun sahibi, Gölcük’te bir nalburdu, bir hevesle açmıştı. Sonrasında RTÜK’ün yönetmelik ve çerçeve belirlemesiyle birlikte bölgesel ve ulusal radyolara lisanslar verilmeye başlandı. Ulusal radyoların da belirlenen kriterlerle Türkiye nüfusunun belli kısmına yayın yapma şartı getirildi. Bu olay, farklı şehirlere eş zamanlı yayını ulaştırma amacıyla belirli bir teknolojiyi de peşinde getiriyor” dedi.Bedia Ceyda Güzelce: “Dönüp dolaşıp beni en mutlu eden yerin radyo olduğunu keşfettim”Radyonun hayatımızdaki önemine ve gerekliliğine değinen Kafa Radyo Programı Yapımcısı ve Yazar Bedia Ceyda Güzelce şu sözleri kullandı: “Radyoda sadece siz, sesiniz ve dinleyici var. Ne kadar reklam girerse girsin dinleyiciyle aranızdaki tek bağ; siz, sesiniz ve dinleyici. Aynı zamanda sosyal medya platformlarından takipçileriniz size ulaşabiliyor. Radyonun toplumsal karşılığı çok fazla olan ve gündelik hayatta gündemde olan bir konuyu açtığımızda, karşılığını gördüğümüz ve farklı görüşlerden yansımalarını ölçebildiğimiz bir yer. Dolayısıyla eğer gerçeğin peşindeysek radyoyla gerçeği bulabiliriz. Her şeyi içtenlikle yapabileceğiniz bir ortam sunuyor. Mesela depremde radyo en büyük arkadaşımız, yardımcımız oldu. Radyoyla iletişim kurmanın diğer iletişim araçlarından daha samimi olduğunu düşünüyorum. Televizyon sektöründe de çalıştım, muhabirlik de yaptım ancak beni mutlu eden yerin radyo olduğunu keşfettim. Görsel olarak kendimi ifade edebilirim diyorsanız televizyonu seçebilirsiniz. İçtenlikle yürütülen, toplum için gerekli olan bir mecra olduğunu düşünüyorum.”Murat Seymen: “Radyo hiçbir zaman ölmüyor, kendini geliştiriyor”Dijitalin zamanla gelişmesiyle birlikte radyonun zamanla değiştiğini ve geliştiğini aktaran Murat Seymen, “Radyo, bu teknolojiye ve sürece ayak uyduruyor, kendini geliştiriyor. Müzik radyoları, eskiden çok popülerdi. İnsanlar duymak istedikleri şarkıları dinleyebilmek için faks ile gönderip mektupla gönderen olurdu, biz de radyodan çalardık. Radyo, müzik kutusunun dışına çıktı ve dijitalle birlikte erişmek çok kolay hale geldi. Sevdiğiniz bir şarkıyı dinlemek için yalnızca radyoyu dinlemeniz şart değil. Podcastler, çeşitli uygulamalar bunu sağlıyor. İçerik ne kadar zenginse, anlattığınız konu geniş bir kitleyi ilgilendiriyorsa o kadar değerli bir hale geldi. Biz, kültür-sanat ağırlıklı bir yayın yapıyoruz. Radyonun kendi yayın politikasıyla izleyicilerini belirlediklerini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.Bedia Ceylan Güzelce: “Kendi sesini bulamayan bir kuşak, kayıp kuşak olacaktır”Radyonun kuşaklar arası varlığını sürdürebilmesinin temelinde toplumun kendi sesini bulması gerektiğinin altını çizen Bedia Ceylan Güzelce şu ifadeleri kullandı: “Her kuşak kendi sesini bulana kadar sessizdir ve kayıp kuşaktır. Kendi sesinizi bulmalısınız Kendi duyarlılıklarınızı fark edebilmeniz ve içerik ürettikten sonra önemli olan ne söylediğiniz. Radyo ve televizyon okumak size çok iyi bir tarihsel gelişim getirecektir. Her zaman dünyada neler olduğunu takip edip insanlar ne yapmış diye bakın. Okumayan bir toplumda kendini güçlü bir şekilde ifade eden bir toplumdan söz edemeyiz. Yeni cümleler duyarak birikiminiz size yeni ufuklar açacaktır.”Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından düzenlenen ‘Haber Yayıncılığının Dünü ve Bugünü’ isimli etkinliğe TRT spikeri ve muhabir Feryal Ardal konuk oldu.Üsküdar Üniversitesi Güney Yerleşke’de bulunan TV Eğitim Stüdyosu’nda gerçekleştirilen etkinlikte Üsküdarlı iletişimcilere haberciliğin püf noktalarını aktaran Erdal, sektörde dikkat edilmesi gereken ayrıntılara değindi.“İktisat okudum, alaylı bir iletişimciyim”Genç iletişimcilere kendi habercilik serüvenine nasıl başladığını aktararak konuşmasına başlayan Feryal Ardal, “27 yıldır sektörün içindeyim. Anadolu Ajansı’nın radyosu, Radyo Anadolu sınavlarına girerek kazandım. 5 yıllık radyo deneyimimden sonra TRT’ye geçtim. TRT Haber Merkezinde muhabir olarak görev aldım. Ekogün programları ve ekonomi haberleri ağırlıklı gittim. Haber merkezinde çalışırken radyoda ekonomi programları yapmaya başladım. Radyodaki program sayım o kadar arttı ve keyifli olmaya başladı ki tamamen radyoya geçiş yapma kararı aldım. Şu anda radyoda Ekonomi Yorum programını hem hazırlıyorum hem sunuyorum. Ayrıca, Gün Ötesi programını da hazırlıyorum. İktisat mezunuyum ancak TRT ve Anadolu Ajansı da birer okul gibi çok şey öğretti. Siz gençler iletişim okuduğunuz için çok şanslısınız” dedi.“Habercilik zorla yapılabilecek bir meslek değil”Yayıncı olmanın fedakârlık isteyen bir meslek olduğuna dikkat çeken Ardal, sözlerini şöyle ifade ediyor, “Özellikle haberci olmak demek özveri demektir. Dini bayram, resmî tatiller, hafta sonu yok. Yayın 7/24 devam eden bir akış ve haber, dinamik bir yapıdır. Yılbaşı gecesi, insanlar evlerinde otururken veya bir eğlence yerindeyken haber merkezlerinde nöbetçi muhabirler, kameramanlar, montajcı ve şoför vardır, son dakika olaylarında her zaman hazırlıklı bulunurlar. Bayramlarda çalışılır. Biz evimizde oturup haberleri izliyoruz ancak onları yapan bir muhabir var. Omzunda malzeme çantası, kamera aküsü, yedek mikrofon gibi bir sürü ekipman var. Ciddi fedakarlıklar gerektiriyor. Aileniz sizi bu şekilde kabul edip hayat akışını ona göre dizayn etmeli.”“Haberin içeriğini ve niteliğini hıza kurban etmemeliyiz”Mesleki tecrübelerinden yola çıkarak haberciliğin püf noktalarını maddeler halinde anlatan Feryal Ardal konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Haber tarafsız, bağımsız olmalı. Haberin teyit edilmesi gerekiyor. İçeriğimizi taraf olup da destekliyormuş gibi yazmamalıyız, üslup çok önemlidir. Anonslarda ilgi çekici ve kısa bir konuşma genellikle yeterlidir. Burada tabii ki diksiyon ve okuma tekniklerimizi olabildiğince düzeltmeye ve geliştirmeye çalışmalıyız. Bunun için yapılabilecek egzersizler bulunuyor. Ağzımıza bir kalem alıp tekerlemeleri söylemeye çalışabiliriz, böylece çene ve dudak kaslarımız zamanla gelişir, kelimeleri rahat ifade edebilir hale geliriz. Her konuda halkı bilinçlendirmeye yönelik haber yapmaya özen gösteriyoruz. Hedef kitleye uygun gün ve saati seçmek burada kilit önem taşıyor. Eğer buna uygun seçerseniz daha fazla kitleye ulaşıp etki sağlayabilirsiniz.”“Olağanüstü bir duruma karşı elinizde bolca doküman olması lazım.”Habercinin her an hazırlıklı bulunması gerektiğinin önemini vurgulayan Feryal Ardal, “Gündemi takip etmediğiniz zaman, gideceğiniz haberde olay akışını bilmezseniz soru sorarken zor durumlarda kalabilirsiniz. Konuşabilmek ve işi döndürebilmek adına bilgi, birikim yapıp araştırmak gereklidir. Gittiğimiz haberle ilgili önceden araştırma yaparsak bizim için her açıdan daha iyi olur. Son dakika planlanmamış bir habere yollanma ihtimalimize karşı yedek ayakkabımız ve kıyafetimiz de bulunmalıdır” ifadelerini kullandı.“Televizyon ve radyo haberciliği ajans haberciliğinden farklıdır”Haberciliğin kendi içerisinde farklı kollara ayrıldığını aktaran Ardal, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Haberler kendi içerisinde ayrılıyor. Radyo haberi ve televizyon haberi farklı, ajans haberciliği çok daha farklı. Haber ajanslarında habercilik yapacaksanız izlediğiniz haberi insanlar oraya gitmiş ve izlemiş gibi hissetmeli. Ajans haberi, uzun ve detaylıdır, oradaki her şeyi yazmalıyız ama televizyon ve radyo haberleri daha kısadır. Radyoda ana haber 10-15 dakika arasıdır. Ara haberler 3 ila 5 dakika. Dolayısıyla o gün öne çıkan başlıklar nelerse önem sırasıyla vermek gerekiyor. Radyo haberleri okunurken daha tempoludur, iki kelime bir saniye kuralı vardır. Televizyonda kam spiker bölümünden sonra görüntüler devreye girer ve üzerine haber okunur.”“Kriz anları olabildiğince sakin yönetilmeli”Öğrencilerin sorularıyla devam eden etkinlikte Feryal Erdal, yayın anındaki sürecin olabildiğince sakin yönetilmesi gerektiğine vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı, “Herhangi bir yerde patlama, yangın veya afet meydana geldiğinde oradaki süreci şeffaf ve sakin bir dille halkı korkutmadan aktarabilmeliyiz." Ayrıca haber dilinin sade ve anlaşılır olması gerektiğinin altını çizen Ardal sözlerine şu şekilde devam etti, "İzleyicilerin geneline hitap eder bir nitelik taşır. Aslında sakin kalabilme becerisi zamanla ve tecrübeyle gelişiyor, zamanla ögreniyorsunuz. Canlı yayın anlarında da hatalı bir haberde düzeltmenin mutlaka yapılması gerekiyor. Kişilik haklarını ihlal varsa bu durumun göz önünde bulundurulması şart.”Kaynak için: Haber Üsküdar
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) tarafından bu yıl sekizincisi düzenlenen Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda dereceye giren eserler belli oldu. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri bir birincilik ve bir ikincilik ödülü kazandılar.2021-2022 eğitim öğretim yılında yaptıkları çalışmalar ile TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması’na katılan öğrenciler; “Radyo Yayıncılığı”, “Görsel Yayıncılık”, “Dijital Yayıncılık” ve “İletişim Kampanyası” olmak üzere dört ana kategoride yarıştı. Eylül ayında Seçici Kurul tarafından yapılan değerlendirmelerin ardından ilk üçe kalan eserler belli oldu. Düzenlenen ödül töreninde ilan edilen derecelere göre Üsküdar İletişim’e bir birincilik ve bir ikincilik ödülü geldi.Üsküdar İletişim’e podcast dalında birincilik, internet sitesi dalında ikincilik Dijital Yayıncılık Kategorisi Podcast Dalı’nda Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nden Salih Doğan ve Eylül Oruç, Danışmanlığını Dr. Öğr. Üyesi Hale Yaylalı’nın yaptığı “Bir Kuple Rock” isimli projeleriyle birincilik ödülünün sahibi oldular.Dijital Yayıncılık Kategorisi İnternet Sitesi Dalı’nda ise İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü öğrencisi Zeynep Şahin ile Sağlık Bilimleri Fakültesi Odyoloji Bölümü öğrencileri Gizem Altın ve Hayrunnisa Arıcı, Dr. Öğr. Üyesi Nihal Toros Ntapiapis ve Dr. Öğr. Üyesi Didem Şahin Ceylan'ın danışmanlığında hazırladıkları “Duymazdan Gelme” isimli projeleriyle ikincilik ödülünü kazandılar.Ödüllü öğrenci Üsküdar İletişim'e yatay geçiş yaptıBu dönem Erciyes Üniversitesi'nden Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü’ne yatay geçiş yapan Muhammed Ramazan İkitepe, Teknofest Girişim Hikâyeleri isimli projesi ile Görsel Yayıncılık Kategorisi Video İçerik Formatı Dalı'nda Birincilik Ödülü'nün sahibi oldu.Yarışmada 19 üniversiteden öğrenciler ödül aldıTRT Geleceğin İletişimcileri Yarışmasında Üsküdar Üniversitesi öğrencileri dışında dışında Anadolu Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Bandırma Onyedi Mayıs Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gümüşhane Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Kırgızistan Manas Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi öğencileri de ödül aldı. Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar İletişimli Öğrencilerden 'Çardak Sohbetleri' ProgramıÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından tasarlanan “Çardak Sohbetleri” isimli program, birinci bölümünün çekimleri ile başladı. Radyo Televizyon ve Sinema 3. Sınıf öğrencilerinin teknik ve yapım ekibinde bulunduğu programda alanında uzman akademisyenler konuk olacak ve her bölüm farklı konular üzerinde durulacak. Programın çekimi İletişim Fakültesi Bahçesi’nde bulunan çardakta ‘bant yayın’ şeklinde gerçekleştirilirken ÜÜTV ve Üsküdar Üniversitesi YouTube kanalında izleyicileriyle buluşacak.İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema 3. Sınıf öğrencilerinin bir araya gelerek tasarladığı “Çardak Sohbetleri” programının ilk konuğu Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Özdemir; iklim, çevre ve tabiat konuları hakkında insanları bilinçlendirmeye yönelik bilgiler verdi.Çardak Sohbetleri programının ilk bölümünde Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencilerinden Serpil Ulfaz ve Burak Erdoğan programın sunuculuğunu üstlendi. Yapım ekibi tarafından belirlenen birinci bölüm yayın akışında ‘İklim değişikliği nedir?’, ‘Çevre nedir?’, ‘Çevre sorunlarının sebepleri nelerdir?’, ‘Hayvan nesillerinin yok olması’, ‘Su ve toprağın hızla kirlenmesi’, ‘Küresel ısınma’, ‘Ekonomik sistem ve çevre ilişkisi’, ‘Fosil yakıt tüketimi ve yenilenebilir kaynaklar’, ‘İnsan ve tabiat ilişkisi’, ‘Mizan Dünya Çevre Sözleşmesi’, ‘Dinin çevre konusuna katkısı’ başlıklarıyla programın ana çerçevesi çizildi. Ayrıca ‘Konuk tanıtımı, okul röportajı ve kız kulesi sokak röportajı’ VTR’leriyle program desteklendi. Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer başkanlığında yürütülen çekim başarılı bir şekilde tamamlandı. ‘Çardak Sohbetleri’ programı çekilmeye ve yayınlanmaya devam edecek.
TRT Akademi “İletişim ve Medya Eğitimi” Mustafa Gürsoy- Mehmet ÇelikyayTRT Akademi ile birlikte İletişim ve Medya Eğitimi gerçekleştirilmiştir. TRT Yapımcısı Mustafa Gürsoy Televizyonda Stüdyo Programcılığına yönelik yapım süreçlerini öğrencilerle ele almıştır. TRT Spikeri Mehmet Çelikyay da Türkçe’nin Doğru ve Etkin Kullanımına dair uygulamalı bir eğitim gerçekleştirmiştir.
SETEM ile birlikte "Benim Eserim Eğitim Uygulamaları"03 Haziran 2022 Cuma günü saat 14:30’da Güney Yerleşke, Fuat Sezgin Konferans Salonunda SETEM ile birlikte "Benim Eserim Eğitim Uygulamaları" gerçekleştirilmiştir. SETEM Başkanı Mehmet Güleryüz’ün ve Yönetmen Rıza Kıraç’ın katıldığı toplantıda öğrenciler senaryo yazımının püf noktalarına yönelik olarak bilgilendirilmişlerdir.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencisi Elif Aksu, Uluslararası Ceptefest İstanbul Film Yarışmasında birincilik ödülünü kazandı.Bu yıl ilk kez düzenlenen ve iletişim fakültesi öğrencilerinin yeni teknolojiler ile sinema filmi üretmelerini teşvik etmeyi amaçlayan Ceptefest Festivali’nin yarışma sonuçları açıklandı. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Elif Aksu, Disleksi adını taşıyan kısa film ile en iyi öğrenci filmi kategorisinde birinci oldu.Yapım ve yönetmenliğini Elif Aksu’nun üstlendiği filmin kadrosunda Fatma Yiğitpaşa ve Gökçe Sülü yer alıyor.Kaynak için: Haber Üsküdar
Yönetmen Özgür Sevimli ve Yönetmen Enes Ateş ile Yapımcılık Atölyesi Yapımcılık ve Yönetmenlik dersi kapsamında En Uzun Yol (2015), Son Parti (2022) gibi filmlerin yönetmeni olan Enes Ateş; Murtaza (2017) filminin yönetmeni ve birçok televizyon dizisinin de (Çukur, Ada Masalı) yönetmenliğini ve yardımcı yönetmenliğini yapmış olan Özgür Sevimli ile sektörle ilgili deneyimlerini paylaştı. Söyleşi sonrası sahne kurulumu, çerçeveleme ve yapım yönetimi konularında dersin öğrencileriyle atölye gerçekleştirildi.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nün düzenlemiş olduğu atölye çalışmalarına Mediacast Ajans eğitmenlerinden Mert Kafalı konuk oldu.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü, öğrencilerin sektörde ihtiyaç duyacakları becerileri geliştirmelerini sağlamak amacıyla Mediacast Ajansı ile ortak yürütülen atölye çalışmalarına devam ediyor. DaVinci Resolve eğitmeni Mert Kafalı, belgesel kurgu yapımını öğrencilere uygulamalı olarak DaVinci programı üzerinden anlattı. Programın kısa yolları, efektlerin nasıl düzenlendiği, renklendirme, cut kurgu, çıktı alma ve programın sektördeki avantajları hakkında bilgi verdi.Uygulamalı ‘Editör Keyboard’ kullanımı gösterildi.Programın gelişme süreciyle beraber ‘Editör Keyboard’ ile daha hızlı ve basit şekilde kurgu yapıldığını söyleyen Mert Kafalı, görüntüyü timeline’a taşıma, görüntüyü kesme, yeniden tasarlama ve geçiş ekleme gibi işlemlerin bu klavyeden yapılabildiğini belirtti. Klavye kullanım çalışması yapılarak öğrencilere uygulama olanağı sağlandı. İlerleyen teknolojiyle beraber DaVinci Resolve ve Editör Keyboard kullanımının sektörde önem kazandığı belirtildi.“Sıkıştırılmış görüntü kullanımında görüntüsel sorunlar meydana geliyor”Herhangi bir kamerayla çekilmiş, sıkıştırılmış görüntü kullanımında ışık oranları, patlayan yerler, ışık şiddeti gibi görüntüsel sorunların olduğundan bahseden Mert Kafalı, son dönemde kamera üreticilerinin bunun önüne geçebilmek için yeni bir kavram geliştirdiğini ve her üreticinin farklı bir isim verdiğini söyledi. Kurguda ham görüntü formatının öneminden bahseden Kafalı, “Sıkıştırılmış dosya üreterek çekim yapan kameralar renk verisini dosya üzerine yazamıyor, yeni teknolojiyle bunun önüne geçilmeye çalışılsa da bir noktaya kadar bizi kurtarıyor. Bunun önüne geçmek için sinemada kullanılan görüntü formatı olan ‘RAW’ yani ham görüntünün kullanılması gerekiyor. Blackmagic kameralarda üretilen ‘Blackmagic RAW’ daha düzenli çalışıyor” diyerek örnek görüntüler üzerinde düzenlemeler yaptı.“Netflix gibi platformlar için programın özel ayarları var”Çıktı alma kısmına geçildiğinde Met Kafalı, Netflix’in istediği formatta çıktı alınabildiğinden ve bir projenin içine 40 farlı dil konulabildiğinden şu sözlerle bahsetti; “Netflix’e dizi yapılırken 40 farklı alt yazı kanalı koyulabiliyor. Alt yazı kanalları sesle birlikte senkron oluyor. Bu yöntemle dublajları da ayrı kanallara koyabiliyoruz. Dizilerde genellikle her katman ayrı olur. Efektler ayrı, rötuşlar ayrı, ses ayrı, diyaloglar ayrı, arka plan müzikleri ayrı katmanlarda olur. Dublaj stüdyosu bu projeyi alır, değişmesi gereken yerleri düzenler. Mesela İngilizce dublajı alır Türkçeye çevirir ve olması gereken yere koyarak projeyi değiştirir. Sağlanan bir kolaylık var, bütün proje çıktı alınmıyor, Türkçe dublaj kısmı çıktı alınıyor ve ana proje içerisine dahil ediliyor. Böylece farklı ülkelerden dosyalar alınabiliyor. Alınan dosyaları Netflix kendi sistemine yüklüyor ve dünyanın her yerinde izlenebiliyor.”Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencileri Mediacast Ajans tarafından düzenlenen atölyede kamera kullanımı ve video yapım süreçlerine yönelik eğitim aldılar.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü, öğrencilerin sektörde ihtiyaç duyacakları becerileri geliştirmelerini sağlamayı amaçlayan etkinlik ve atölye çalışmaları kapsamında Mediacast Ajans ile ortak yürütülen atölye çalışmalarının ikincisini düzenledi. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen atölye çalışmasında, sektörde alanında tanınmış ve deneyimli isimler arasında yer alan Barış Kılınç öğrencilere deneyimlerini aktardı.Atölyede kurulan eğitim masasında tek tek öğrencilerle ilgilenen yetkili kamera uzamanı Barış Kılınç, öğrencilerin pratik becerilerini geliştirebilmeleri için atölye çalışmalarının eğitim sürecinin bir parçası haline getirilmesinin öne mili olduğunu belirtti. Kamerada görüntüyü oluşturma, temel çekim teknikleri, uygun kamera seçimi ve çoklu kaynakla video üretimine dair uygulamalar yaptıran Barış Kılınç, sektörde ihtiyaç duyulan temel becerileri öğrencilere uygulamalı olarak aktardı.Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nün düzenlemiş olduğu atölye çalışmalarına Mediacast Ajans canlı prodüksiyon uzmanı Yakup Gümüş konuk oldu.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü, öğrencilerin sektörde ihtiyaç duyacakları becerileri geliştirmelerini sağlamayı amaçlayan etkinlik ve atölye çalışmaları kapsamında Mediacast Ajans ile ortak atölye çalışmalarının ikincisi düzenlendi. Canlı prodüksiyon uzmanı Yakup Gümüş, ‘Live production&streaming’ başlıklı sunumunda streaming kalitesinin bir üst seviyeye nasıl taşınacağını, çalışma hayatındaki deneyim ve tecrübelerini öğrencilere aktardı. Canlı yayında gerekli olan araçları tanıtan Gümüş: “ Kamera, ışık, mikrofonlar, aktarıcılar, switcher, playout, title creator, streaming soft, ıngest, dönüştürücüler, CCU ve ses mikseri canlı yayında kullanılan araçlardır” dedi ve öğrencilere araçlar hakkında bilgi verdi.“Canlı yayını masada kurtaramazsınız”Yakup Gümüş: “Canlı yayını masada kurtaramazsınız. Rengi kötüyse montajda düzeltirim, diyemezsiniz. TRT Çamlıca’da çalışırken canlı yayın öncesi uydu aracının HD çıkışı yanmıştı. Yayına HD çıkamazsanız kırk katı ceza ödersiniz. HD çıkışı yandığı için SD çıkmaya karar verdik. Fakat yazılar 4K’ya göre ayarlandığı için TRT’nin ekranına kocaman bir ağ gitti sadece. Tüm yayını yazı ve logo koyamadan vermek zorunda kaldık. Akşam ki tekrar yayınına kadar yazı ve logoları düzelttim ve tekrar yayına verdim. Bunu anlatmamın sebebi üç beş sene önceye kadar cihaz yedeklemek çok zordu. Şimdi ise kurumların birden fazla yedek cihazları oluyor. Eskiden canlı yayın haberi için araç yollanırdı. İstanbul’da Gezi Parkı zamanı 60 araç vardı şimdi ise 6 araç bile yok. İhtiyaç yok çünkü. Artık bir sırt çantası yeterli oluyor. Atem mini ile tek başınıza canlı yayın yapabilir, istediğiniz görüntüleri seçebilirsiniz. Başta anlatmış olduğum birçok aracın yaptıklarını yapabiliyor“ dedi.“İzleyiciyi on beş saniyede kazanabilmeniz lazım”Canlı yayın hakkında bilgi veren Yakup Gümüş şunları söyledi: “Canlı yayın yaparken en önemli şey iş akışını oluşturmak. Ne yapıyoruz, ne çekiyoruz, nasıl yayınlayacağız sorularını cevapladıktan sonra neye ihtiyacımız olduğu ortaya çıkar. Dünyanın en iyi kamerasına da sahip olsanız, en iyi yayınını yapan switcher’ına da sahip olsanız, içeriğiniz kötü ise kimse sizi izlemez. İş akışını oluştururken içeriğinize göre oluşturmalısınız. YouTube’da canlı yayın izleme süresi on beş saniye. İzleyiciyi on beş saniyede kazanabilmeniz lazım.”TCP ve UDP protokol takımlarının ayrımını öğrencilere aktaran Mediacast Ajans’tan Bilgehan Çoruhlu ise, “Tüm internet ağımız TCP üzerinden çalışır. Fakat siz veri aktarmaya başladığınızda UDP devreye girebiliyor. Protokollerde hatalı veri aktarımı gibi durumlarda hatayı düzeltme fırsatı tanıyıp tanımamakla alakalı. TCP’de bu fırsat tanınıyor. TCP gönderilecek bir şey kesildiğinde gönderimi de durdurur. UDP’de akış süreklidir. Sen göndermesen de akar" ifadelerini kullandı.Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar İletişim’de mezuniyet projeleri heyecanı yaşanıyorHaber Üsküdar – Melike ÇakırÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin tüm bölümlerinde son sınıf dersi olarak verilen Mezuniyet Projesi I ve II dersleri kapsamında öğrenciler kendi eğitim programlarına uygun olarak hazırladıkları proje ve tezleri jüriler önünde sunuyor. 2021-2022 eğitim yılı Güz döneminde tüm bölümler jürilerini 14-18 Şubat 2022 tarihleri arasında yapma kararı aldılar. Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Yeni Medya ve Gazetecilik mezuniyet projesi sunumlarına gazeteciler de katılacak”Gazetecilik Bölümü Yeni Medya ve Gazetecilik programı son sınıf öğrencileri mezuniyet projesi dersi kapsamında hazırladıkları bireysel haber siteleriyle basılı gazetelerini 15-17 Şubat tarihlerinde jüri önünde sunacaklar.Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, proje sunumlarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Öğrencilerimiz Mezuniyet Projesi I ve II derslerinde dilerlerse tercih yaparak ya tez yazıyorlar ya da proje hazırlıyorlar. Tez yazanlar ilk dönemde tezin teorik çerçevesini ikinci dönemde de araştırmayı yaparak tezlerini tamamlıyorlar. Bu öğrencilerimiz sunumlarını tezleri bittiği ikinci dönemde yapıyorlar. Proje seçenler ise ya tematik bir haber sitesi hazırlıyorlar ya da 8 sayfalık bir gazete tasarlıyorlar.” Prof. İrvan, proje seçen öğrencilerin her dönem sonunda jüri önünde sunum yaptıklarını, proje notlarının bu sunumlara katılan jüri üyeleri tarafından verildiğini ifade etti. Prof. Dr. Süleyman İrvan proje sunumları hakkında da şu açıklamayı yaptı: “Bu dönem bölüm olarak pandemi koşullarını da gözeterek sunumları çevrim içi ortamda yapmaya karar verdik. Ayrıca jürilere her gün için bir gazeteci de davet edeceğiz.”Doç. Dr. Özgül Dağlı: “Reklamcılık Bölümü öğrencileri reklam verene sunum yapar gibi hazırlanıyorlar”Reklamcılık Bölümü Başkanı Doç. Dr. Özgül Dağlı, dönem sonu mezuniyet projesi sunumlarının 15 Şubat’ta gerçekleşeceğini açıkladı. Dağlı, sunumlar hakkında şu bilgileri verdi: “Reklamcılık Bölümünde 7 ile 10 kişilik öğrenci grupları reklam ajansı olarak sunum yapıyorlar ve reklam verene sunum yapar gibi detaylı hazırlıklarını gerçekleştiriyorlar. İlk dönem ajanslarını ve markaları ile ilgili pazar ve durum analizini bizlere sunacaklar. Jüri üyeleri ise Reklamcılık bölümündeki tüm hocalar ile dış paydaşımız olan Kooperatif Ajans başkanı Tolga Kayasu olmasını planlıyoruz. Öğrenciler ile konuşarak belki salgının seyri sebebiyle sunumları çevrim içi olarak revize edebiliriz.”Doç. Dr. Esennur Sirer: “Proje sunumlarımız Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda yapılacak”Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, mezuniyet projesi sunumlarının 14,15,16 Şubat 2022 tarihlerinde Güney Yerleşke Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda yapılacağını açıkladı. Sirer, yaklaşık 80 öğrencinin mezuniyet projesi kapsamında hazırladıkları kısa film, belgesel, radyo ve televizyon programı veya tezlerine ilişkin sunumlarını yüz yüze ortamda gerçekleştirileceklerini, jürinin bölüm öğretim elemanlarından oluşacağını ifade etti.Doç. Dr. Özge Uğurlu: Proje sunumlarımız çevrim içi ortamda gerçekleştirilecek”Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Başkanı Doç. Dr. Özge Uğurlu, bölümün mezuniyet projesi sunumlarının 15-16 Şubat 2022 tarihlerinde Zoom üzerinden çevrim içi olarak gerçekleştirileceğini açıkladı. Bölümün son sınıfında okuyan 75 öğrenci arasından kampanya seçenler ile tez seçenler sunumlarını Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğretim üyelerinden oluşan jüri önünde sunacaklar. Özge Uğurlu, “Kampanya yapacak öğrencilerimiz yapacakları halkla ilişkiler kampanyalarına ilişkin detaylı araştırma raporlarını, amaçlarını ve planlamalarını sunacak, bitirme tezi yazan öğrencilerimiz ise literatür taramalarını ve ileriye dönük çalışma takvimlerini bölüm hocalarıyla paylaşacaktır” dedi.Doç. Dr. And Algül: Görsel İletişim öğrencileri mezuniyet projelerini Mac Lab’da sunacaklar”Görsel İletişim Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. And Algül, bölüm mezuniyet projesi sunumlarının 14-15-16 Şubat 2022 tarihlerinde Mac Lab 1’de yapılacağını duyurdu. And Algül şu bilgileri verdi: “Toplamda tahmini 91 öğrencinin mezuniyet projesi sunumu yapılacak. Jüri yüz yüze gerçekleştirilecektir. Juri üyeleri Doç. Dr. And Algül, Doç. Dr. İpek Fatma Çevik, Doç. Dr. Tolga Erkan, Dr. Öğr. Üyesi Cem Tutar, Dr. Öğr. Üyesi Ebru Karadoğan’dan oluşacaktır. Öğrencilerin sunumları mezuniyet projesinde proje veya tez konusunu seçmelerine bağlı olarak değişiklik arz edecektir. Mezuniyet projesi kapsamında tez hazırlamak isteyen öğrenciler sunumlarında tez çalışmalarının aktarımını sağlarken, proje seçen öğrenciler belirledikleri proje kapsamındaki çalışmalarını jüri üyelerine kendilerine tanımlanan süre kapsamında sunacaklardır.”Doç. Dr. Feride Zeynep Güder: “Yeni Medya ve İletişim öğrencileri mezuniyet projesi sunumlarını çevrim içi ortamda yapacaklar”Yeni Medya ve İletişim Bölümü Başkanı Doç. Dr. Feride Zeynep Güder, bölümün son sınıf öğrencilerinin mezuniyet projeleri sunumlarını 14-15-16 Şubat tarihlerinde Zoom üzerinden çevrim içi olarak gerçekleşeceklerini açıkladı. Doç. Dr. Güder şu bilgileri verdi: “Öğrenciler bölüm öğretim üyelerinden oluşan jüri önünde 10’ar dakika süre kullanarak hazırladıkları belgesellerin yazılı halini, foto projelerini, podcastlerini veya tezlerinin birinci bölümünü sunacaklar.”Kaynak için: Haber Üsküdar
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencileri Mediacast Ajans tarafından düzenlenen atölyede Tricaster masasının kullanımına yönelik eğitim aldılar.Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü, öğrencilerin sektörde ihtiyaç duyacakları becerileri geliştirmelerini sağlamayı amaçlayan etkinlik ve atölye çalışmaları kapsamında Mediacast Ajans ile ortak bir atölye çalışması düzenledi. İletişim Fakültesi’nin TV Eğitim Stüdyosu’nda düzenlenen etkinlikte öğrenciler sektörde kullanılan güncel teknoloji ve kullanım pratiklerini Mediacast Ajans’tan Bilgehan Çoruhlu’dan dinlediler.Tricaster resim masasının sektörde yoğun bir kullanım alanı olduğunu ifade eden Bilgehan Çoruhlu, bu eğitimi alan gençlerin sektöre rakiplerine göre bir adım önde gireceklerini ve kariyerlerine büyük katkı sağlayacağını belirtti. Tricaster resim masasının kullanımını uygulamalı örnekler üzerinden öğrencilere anlatan Bilgehan Çoruhlu, öğrencilerin atölyeye gösterdiği ilgiden memnun olduklarını, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi ile birlikte başka çalışmalar yapmanın da kendilerini mutlu edeceğini belirtti.Kaynak için: Haber Üsküdar
11. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Kapsamında Bembeyaz Filmi GösterimiYönetmenliğini Necip Çağhan Özdemir’in yaptığı, yapımcılığını Mustafa Karadeniz’in üstlendiği Bembeyaz Filminin 11. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali kapsamında yapılan gösterimine gidildi. Film gösterimi sonrası Yapım Dağıtım ve Gösterim Süreçleri dersi öğrencileri film yönetmeni ve oyuncularıyla söyleşiye katıldı.
Reklam sektöründe yıllarca genel müdürlük yapmış ve 500’den fazla reklam filmine imza atan Murat Yavuz ve Türkiye’de ve yurtdışında yaptığı animasyonlarla tanınan ünlü animasyon ustası Ramin Karani Film, Yapım, Dağıtım ve Gösterim Süreçleri dersine konuk oldular. Reklam filmi yapımı, reklam filminde animasyon ve animasyon film yapımcılığı konularında öğrencilerin sorularını yanıtladılar.